
Kul imanın tadına nasıl varabilir?CenÂb-ı Hak buyuruyor:
BismillÂhirrahmÂnirrahîm.
“İnsanlardan oyleleri de vardır ki, AllÂh ’ın rızÂsını kazanmak icin kendini ve malını fed eder. AllÂh da kullarına karşı şefkatlidir.” (Bakara, 207)
Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:
“Allah ’ı rab, İslÂm ’ı din, Muhammed ’i peygamber olarak benimseyip onlardan rÂzı olan kimse imÂnın tadını tatmıştır.” (Muslim, İmÂn 56)
ÎmÂnı aşkla yaşayan kahramanlardan biri de Vehb bin Kebşe (r.a.) ’tır. Bu mubÂrek sahÂbînin turbesi Cin ’dedir. Peygamber Efendimiz (.s.a.v.) onu, Cin ’de tebliğ hizmetinde bulunmak uzere vazîfelendirmişti. HÂlbuki o zamanın şartlarında Cin, Medîne-i Munevvere ’den bir senelik mesÂfede idi. Bu sahÂbî oraya kadar gidip uzun bir muddet tebliğde bulunduktan sonra gonlunu kavuran RasûlullÂh hasretini bir nebze olsun dindirebilmek umîdiyle Medîne yollarına duştu. Bir yıl suren cileli bir yolculuğun ardından nurlu Medîne ’ye vÂsıl oldu. Fakat ne yazık ki Hazret-i Peygamber vefÂt etmiş olduğu icin O ’nu goremedi. Hasreti bir kat daha artmış olarak, AllÂh Resûlu ’nun kendisine emrettiği hizmetin kudsiyetinin idrÂki icinde tekrar Cin ’e dondu ve bu hizmetteyken rûhunu teslîm etti.
Vehb bin Kebşe (r.a.), boylece AllÂh Rasûlu ’nun Cin ’deki ilk temsilcisi olma şerefine nÂil oldu. FÂnî cesedi Cin ’de, rûh-i cÂvidÂnîsi ise Medîne-i Munevvere ’nin rûhÂniyet-i RasûlullÂh ile dolu munevver iklîminde kaldı. (Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti-1, Erkam Yay.)
İslam ve İhsan