Hesapsız cennete girecekler kimlerdir? Hesapsız cennete girecek olanlar...Resûlullah sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde, ebedî olan cennet yurduna bazı kimselerin sorgu ve suĂ‚lin sıkıntısını yaşamadan gireceklerini şoyle haber vermişlerdir:
“Rabbim bana, ummetimden yetmiş bin kişiyi hesap ve azap gormeden cennete koyacağını vaad etti. Aynı zamanda her bin kişiyle birlikte yetmiş bin kişi ve Rabbimin avucuyla uc avuc dolusu[1] kişinin daha cennete gireceğini vaad etti.” (Tirmizî, KıyĂ‚met, 12/2437; İbn-i MĂ‚ce, Zuhd, 34; Ahmed, V, 250)
Diğer bir hadîs-i şerîflerinde ise, vatanın muhĂ‚fazası icin sınırlarda nobet tutmanın ne buyuk bir ecir olduğunu ve bu esnĂ‚da vefĂ‚t eden kimsenin nĂ‚il olacağı mukĂ‚fĂ‚tı Peygamber sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem Efendimiz şoyle bildirmişlerdir:
“Bir gun ve bir gece hudut nobeti tutmak; gunduzu orucla, gecesi ibadetle gecirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şayet kişi, bu nobet esnĂ‚sında olurse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevĂ‚bı kıyĂ‚mete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder (Cennette rızıklandırılır) ve kabirdeki sual meleklerinden emniyette olur / hesĂ‚bın sıkıntısını cekmez.” (Muslim, İmĂ‚re, 163)[2]
AshĂ‚b-ı kirĂ‚mdan biri, bir defasında:
“‒YĂ‚ ResûlĂ‚llah! Neden mu ’minler kabirlerinde meleklerin sualleriyle imtihan ediliyor da şehid bundan istisnĂ‚ ediliyor?” diye sormuştu. Allah Resûlu sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem Efendimiz bu suĂ‚li:
“‒Başının uzerindeki kılıc parıltıları imtihan olarak ona yeter!” buyurarak cevapladılar. (NesĂ‚î, CenĂ‚iz, 112/2051)
Yani kılıcların karşısında sebĂ‚t etmesi ve canını Allah yolunda bezletmekten cekinmemesi, onun îmĂ‚nına delil olarak kĂ‚fîdir; bundan başka bir imtihan ve suĂ‚le ihtiyac yoktur. Şehid olmayan mu ’minlerin ise bir îman imtihanından gecmeleri gerekmektedir.
Ayrıca Allah indinde şehidliğin en muhim şartı “ihlĂ‚s”tır. Şehidlik, ivazsız garazsız, hasbeten lillĂ‚h, yani sırf Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın rızĂ‚sı icin olduğu takdirde hesapsız olarak cennete giriş vizesidir. Bu sebeple sadece; “AllĂ‚h ’ın dîni yuce olsun, AllĂ‚h ’ın dîninin hur bir şekilde yaşanacağı vatan toprakları duşman ayakları altında ciğnenmesin, semĂ‚larımızda ezanlar dinmesin, İslĂ‚m ’ın hilĂ‚lini taşıyan sancağımız inmesin, mĂ‚bedimin goğsune nĂ‚mahrem eli değmesin” diye ulvî bir gĂ‚ye uğrunda gayret edenler şehid olabilirler. Yoksa mal, mulk, şohret veya kuru bir kahramanlık gibi dunyevî maksatlarla hareket ederken olen kimselerin şehid sayılmayacağı, bir hadîs-i şerîfte acıkca bildirilmektedir.[3]
Yani hesapsız olarak cennete girebilecek olan şehidler, fĂ‚nîlerden herhangi bir iltifat veya menfaat gormeyi umanlar değil, ecirlerini yalnızca Allah ’tan bekleyen ihlĂ‚slı mu ’minlerdir.
HESAPSIZ CENNETE KİMLER GİRECEKTİR? Yine Resûlullah sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Kullar hesap icin durduğunda, kılıclarını boyunlarına koymuş ve yaralarından kan damlayan bir grup gelir ve cennetin kapısının onunde toplanırlar.
«‒Bunlar kimlerdir?» diye sorulur.
«‒Bunlar şehitlerdir. Aslında onlar olmemişlerdi, hayatta idiler ve Allah tarafından rızıklandırılıyorlardı!» denilir. Sonra bir munĂ‚dî:
«‒Ecri AllĂ‚h ’a Ă‚it olanlar kalksın ve cennete girsin!» diye nidĂ‚ eder. İkinci defa:
«‒Ecri AllĂ‚h ’a Ă‚it olanlar kalksın ve cennete girsin!» der. İnsanlar:
«‒Ecri Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya Ă‚it olanlar kimlerdir?» diye sorarlar.
«‒İnsanları affedenler!» diye cevap verilir. Sonra munĂ‚dî ucuncu defa nidĂ‚ ederek:
«‒Ecri AllĂ‚h ’a Ă‚it olanlar kalksın ve cennete girsin!» der.
Bunun uzerine şu kadar bin kişi kalkar ve hesĂ‚ba cekilmeden cennete girer.” (TaberĂ‚nî, Evsat, II, 285; Heysemî, X, 411) Nitekim bu kimseler hakkında CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurmaktadır:
“Bir kotuluğun cezĂ‚sı, ona denk bir kotuluktur. Fakat her kim affedip aralarını ıslĂ‚h ederse onun ecri AllĂ‚h ’a Ă‚ittir. Şuphesiz O, zĂ‚limleri aslĂ‚ sevmez.” (eş-ŞûrĂ‚, 40)
HESAPSIZ VE AZAPSIZ CENNET ’E GİRECEK 70 BİN KİŞİ Yine Peygamber Efendimiz sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem şoyle buyurmuşlardır:
“Butun ummetler bana arz edilip gosterildi. Bir peygamber onumden gecmeye başladı; yanında bir ummet vardı. Bir peygamber gecti; yanında bir topluluk vardı. Bir peygam­ber gecti; yanında on kişi vardı. Bir peygamber gecti; yanında beş kişi vardı. Bir peygamber gecti; yalnız başınaydı. Sonra bir de baktım ki buyuk bir kalabalık…
«‒Ey Cibrîl! Bunlar benim ummetim mi?» diye sordum. O ise:
«‒Hayır, lĂ‚kin şu ufka bak!» dedi. Oraya bakınca cok buyuk bir kalabalık gordum. Cibrîl aleyhisselĂ‚m:
«‒İşte bunlar Sen ’in ummetindir. Onların onunde bulunan şu yetmiş bin kişiye ne hesap vardır ne de azap!» dedi. Ben:
«‒Nicin?» diye sordum. Cibrîl aleyhisselĂ‚m:
«‒Cunku onlar;
Ateşle dağlayarak tedavi olmaya calışmazlar, Birinden kendilerine rukye (okuyarak tedavi) yapmasını istemezler,[4] Uğursuzluk inancı taşımazlar, Onlar ancak Rab ’lerine tevekkul ederler!» dedi.” Peygamber Efendimiz sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem bunu soyleyince UkkĂ‚şe bin MıhsĂ‚n radıyallĂ‚hu anh hemen ayağa kalktı ve:
“‒(YĂ‚ ResûlĂ‚llah!) Beni onlardan kılması icin AllĂ‚h ’a duĂ‚ ediver!” dedi. Resûlullah sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem Efendimiz:
“‒AllĂ‚h ’ım! Bunu onlardan kıl!” diye duĂ‚ ettiler. Sonra başka bir sahĂ‚bî daha kalkıp:
“‒Beni de onlardan kılması icin AllĂ‚h ’a duĂ‚ ediver!” dedi. Allah Resûlu sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem:
“‒UkkĂ‚şe bu hususta seni gecti!” buyurdular. (BuhĂ‚rî, Rikāk, 50; Muslim, ÎmĂ‚n, 367-374) Diğer bir rivĂ‚yette “sihir yapmayan ve yaptırmayan”lar da zikredilmektedir.[5]
HESAPSIZ VE AZAPSIZ CENNETE GİRECEKLER Allah Resûlu sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem Efendimiz hesapsız olarak cennete girecek olan diğer mu ’minleri de şoyle haber vermişlerdir:
“KıyĂ‚met gunu insanlar duz bir arĂ‚zide toplanırlar. Bakıldığında hepsini de gormek mumkundur, biri seslendiğinde sesini hepsine de işittirebilir. O gun bir munĂ‚dî uc defa:
«‒Bugun herkes asıl değerli insanların kim olduğunu bilecek!» diye nidĂ‚ ettikten sonra:
«‒Nerede korku ve umitle Rab ’lerine yalvarmak uzere (teheccude kalktıkları icin) vucutları yataklardan uzak kalan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infĂ‚k edenler?[6]
Nerede o ticaretin ve alış-verişin kendilerini AllĂ‚h ’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekĂ‚t vermekten alıkoyamadığı insanlar?»[7]
Daha sonra yine bir munĂ‚dî:
«‒Bugun herkes en değerli insanların kim olduğunu oğrenecek!» diye nidĂ‚ ettikten sonra:
«‒Nerede Rab ’lerine cok cok hamd eden HammĂ‚dûn!» diye nidĂ‚ eder.” (HĂ‚kim, Mustedrek, II, 433/3508; Beyhakî, Şuab, IV, 539)
HESAPSIZ CENNETE GİRECEK OLANLAR VelhĂ‚sıl, yukarıdaki Ă‚yet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler ışığında, hesĂ‚ba cekilmeden cennete girecek bahtiyarların şu kimseler olduğunu soylemek mumkundur:
Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya tevekkulu tam olanlar, Uğursuzluğa inanmayanlar, Sihir yapmayan ve yaptırmayanlar, Dağlama yaptırmayanlar, Şehitler, Affı sevenler, Teheccude kalkanlar,[8] Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın yolunda ihlĂ‚sla infĂ‚k edenler, CenĂ‚b-ı Hakk ’ı cok cok zikreden, O ’na devamlı hamd eden ve bu sebeple ecirleri AllĂ‚h ’a Ă‚it olan mu ’minlerdir. Dipnotlar:
[1] Bu tĂ‚bir, -AllĂ‚hu a‘lem- coklukta mubĂ‚lağa ifĂ‚de etmek icin kullanılmış olmalıdır. [2] Ayrıca bkz. Tirmizî, FedĂ‚ilu ’l-CihĂ‚d, 2; NesĂ‚î, CihĂ‚d, 39; İbn-i MĂ‚ce, CihĂ‚d, 7. [3] Bkz. Muslim, İmĂ‚re 152. Hadîs-i şerîfin metni icin bkz. sf. 366-368. [4] Rukye, yani bĂ‚zı Ă‚yet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerdeki ifĂ‚delerle hastaya CenĂ‚b-ı Hakk ’ın şifĂ‚ lûtfetmesini dilemek cĂ‚izdir. Bunu Peygamber Efendimiz ’in de yaptığına dĂ‚ir rivĂ‚yetler mevcuttur. Bu hadîs-i şerîfte rukye yaptıranların zemmedilmesi ise, şifĂ‚ ve faydayı HĂ‚lık ’tan değil de mahlûktan bekleyerek tevekkule aykırı bir iş yapılması hĂ‚lindedir. Tıpkı şifĂ‚yı Allah ’tan değil de doktordan veya ilĂ‚ctan bilmek gibi. Mu ’min, AllĂ‚h ’ın ihsĂ‚n ettiği vĂ‚sıtalarla tedĂ‚vi olur. LĂ‚kin şifĂ‚yı hicbir zaman fĂ‚nî varlıklara izĂ‚fe etmez, dĂ‚imĂ‚ Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dan bilir. Nitekim Ă‚yet-i kerîmede İbrahim -aleyhisselĂ‚m- şoyle buyurmaktadır: “Hastalandığım zaman bana şifĂ‚ veren O ’dur.” (eş-ŞuarĂ‚, 80) Yani mu ’min, sebeplere sarılsa bile şifĂ‚nın mutlak olarak Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dan geldiğine butun kalbiyle inanmalı, sadece O ’na guvenmeli, kadere rızĂ‚ gostermeli ve başına gelen belĂ‚lara sabretmelidir. [5] Bkz. Muslim, ÎmĂ‚n, 374. [6] Bkz. es-Secde, 16. [7] Bkz. en-Nûr, 37. [8] CenĂ‚b-ı Hak, geceleri teheccude kalkmaya devam etmesinin, Resûlullah sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem Efendimiz ’i “MakĂ‚m-ı Mahmûd”a ulaştıracağını haber vermektedir. (Bkz. el-İsrĂ‚, 79) Bu demektir ki mu ’minler de teheccude devam ettikce mĂ‚nen yuksek derecelere cıkarlar. Rabbimiz, kullarının bu nîmetten bol bol istifĂ‚de etmelerini arzu ettiği icindir ki pek cok Ă‚yet-i kerîmede gece namazı ısrarla teşvik edilmektedir: “…Seher vakitlerinde istiğfĂ‚r edenler.” (Âl-i İmrĂ‚n, 17) (O muttakîler) geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfĂ‚ra devam ederlerdi.” (ez-ZĂ‚riyĂ‚t, 17-18) “Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, Ă‚hiretten cekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkĂ‚rcı gibi) midir?..” (ez-Zumer, 9) (O RahmĂ‚n ’ın kulları ki,) gecelerini Rab ’lerine secde ederek ve kıyam durarak gecirirler.” (el-FurkĂ‚n, 64) (O muttakîler, geceleri namaz kılmak ve istiğfĂ‚r etmek icin) yanlarını (tatlı) yataklarından ayırırlar. Rab ’lerinin azĂ‚bından korkarak ve rahmetini umarak duĂ‚ ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da hayır yollarına infĂ‚k ederler.” (es-Secde, 16)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
HESAPSIZ CENNET ’E KİMLER GİRECEKTİR?