Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, eserlerinde sıkca kullandığı “ilÂhî kudret akışları” ifÂdesiyle kastettiği mÂnÂyı anlatıyor.İnsan, mahlûkÂtın en mukerremi olarak yaratılmış ve ilÂhî imtihan îcÂbı dunyaya gonderilmiştir. Bu hikmetin farkında olarak yaşayabilmesi ve guzel bir kullukla Rabbine donebilmesi icin de ona, Peygamberler ve Kitaplar ihsÂn edilmiştir. Ayrıca icinde yaşadığı kÂinat da CenÂb-ı Hakk ’ın esm tecellîlerinden ibÂret olduğu icin; eserden muessire, sanattan sanatkÂra intikal vesîlesiyle ayrı bir Hakk ’a vuslat yolu kılınmıştır.

KÂİNATTAKİ MUHTEŞEM DENGE

Hic şuphesiz kÂinatta mikrodan makroya kadar her varlık, Yuce Rabbimizin sonsuz kudret ve azametini hatırlatmaktadır. Her zerre, diri bir kalbe sahip insan icin ilÂhî kudret tecellîlerini aksettiren bir ayna mesÂbesindedir. Bizim, “ilÂhî kudret akışları” sozunden maksadımız da, Rabbimizin kÂinat aynasında sergilediği; varlığını, birliğini, kudret ve azametini telkin eden butun tecellîlerdir.

Mesel her an kader cizgileriyle bambaşka bir guzelliğe burunen, uzerimizde muhteşem bir billur avize gibi asılı duran yıldızlar…

İlÂhî program cercevesinde hareket ederek iklimleri oluşturan ve yeryuzune Âdeta hayat bahşeden guneşle gokyuzu ne muazzam bir kudret tecellîsidir. Oyle ki guneş, dunyaya mesÂfesi bakımından, mevcut hÂlinden biraz daha uzak veya yakın olsaydı, bu dunyÂda hayat imkÂnı bulunmazdı.

Yine her canlının rızkı icin sayısız ilÂhî sofraların kurulduğu ve hÂlen de kurulmakta olduğu şu yeryuzu, ne muhteşem bir ilÂhî sanat hÂrikasıdır!

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları, 2011
İslam ve İhsan