
Kuran-ı Kerim ’de Cehennem nasıl tasvir edilmiştir?Cehennem ’deki acı azÂbı tadan kÂfirler, orada olmeyi, mahvolup yok olmayı isteyeceklerdir. LÂkin bu mumkun olmayacaktır. Ne olduren, ne de hayatta bırakan, usandırıcı bir azÂb icerisinde kıvranıp duracaklardır. Olemezler ki kurtulup gitsinler!.. Azapları dinmez ki hayatın tadına varabilsinler!..
KURAN ’DA CEHENNEM TASVİRİ Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:
“En buyuk ateşe girecek olan bedbaht kimse ise oğutten kacınır. Sonra o, ateşte ne olur ne de hayat bulur.” (el-AʻlÂ, 11-13)[1]
“Şuphesiz mucrimler Cehennem azÂbında ebedî kalacaklardır. Azapları da hic hafifletilmez ve onlar orada butun umitlerini keserler. Biz onlara zulmetmedik, fakat asıl zÂlim kendileri idi. Orada:
«–Ey MÂlik! Rabbin işimizi bitiriversin (bizi yok etsin)!» diye feryÂd ederler.
O da onlara:
«–Siz hep burada kalacaksınız!» der.” (ez-Zuhruf, 74-77)[2]
Bu yardım cığlıklarının tasvir ettiği manzara, azaptan son derece bunalmış ruhlar ve her an tattıkları tarifsiz acıdan dolayı bitmiş ve tukenmiş bedenlerdir. Onların taleplerine verilen cevap ise, kendilerine zerre kadar değer verilmediğini, bilÂkis aşağılandıklarını gostermektedir.
Yine Âyet-i kerîmelerde Cehennem ehlinin faydasız haykırışları şoyle bildirilmektedir:
“Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini gorunce, onun ofkelenişini (muthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (Cehennem ’in) dar bir yerine atıldıkları zaman, orada;
«–Yetiş ey helÂk!» diye haykırırlar.
(Fakat onlara, istihz ve istihkār edilircesine şoyle denir

«–Bugun (yalnız) bir defa helÂki cağırmayın, (bilÂkis) bircok defalar helÂke seslenin!»” (el-FurkÂn, 12-14)
Yani kÂfirler, Cehennem ’deki şiddetli azÂba carptırıldıkları zaman, helÂk edilmeyi ve boylece yok olup gitmeyi cÂn u gonulden temennî edeceklerdir. LÂkin o cetin azaptan olup de kurtulmalarına imkÂn yoktur.
Nitekim şoyle buyrulmuştur:
“…Orada kendisine kanlı-irinli su icirilir, yutmaya calışır ama boğazından geciremez. Her taraftan ona olum gelir fakat olmez! Bunun ardından ise daha ağır bir azap gelir.” (İbrahim, 16-17)
Kur ’Ân-ı Kerîm ’de azap tasvirleri, nîmet tasvirlerinden daha tafsîlÂtlı bir şekilde yer almaktadır. Azap sahnelerinin daha teferruatlı anlatılması ise, hissiyÂt uzerinde daha tesirli ve nefs icin daha korkutucu olması sebebiyledir.[3]
Nitekim sahÂbe-i kirÂmdan ŞeddÂd bin Evs -radıyallÂhu anh- geceleyin yatağa girer, sağa-sola doner, ancak bir turlu gozune uyku girmezdi. En sonunda:
“AllÂh ’ım! Cehennem korkusu uykumu kacırdı!” diyerek kalkar ve sabaha kadar namaz kılardı.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 264)
Yine tÂbiîn neslinin sÂlihlerinden Sıla bin Eşyem Hazretleri, gece olduğunda sık ağaclı bir ormana gidip AllÂh ’a ibadet ederdi. Bir gun biri bunu fark etti ve gizlice onun ibadetini izledi. Sıla Hazretlerinin sabaha kadar ibadetle meşgul olup seher vakti gelince de şoyle du ettiğine şahid oldu:
“AllÂh ’ım! Şuphesiz ki Sıla ’nın Sen ’den Cennet ’i istemeye yuzu yoktur. LÂkin lûtfunla beni Cehennem ’den muhÂfaza eyle!” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 240)
Dipnotlar:
[1] Ayrıca bkz. TÂhÂ, 74. [2] Ayrıca bkz. FÂtır, 36. [3] Seyyid Kutub, MeşÃ‚hidu ’l-KıyÂme fi ’l-Kur ’Ân, s. 65.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan