
Eşsiz bir hidÂyet ve saÂdet rehberi olan Kur ’Ân-ı Kerîm, pek cok Âyet-i kerîmesinde insanın yaratılışındaki hikmetleri, kÂinattaki hÂrikulÂde nizÂmı ve Kur ’Ân-ı Kerîm ’in bir beyan mûcizesi olduğunu duşunmeye dÂvet eder.
İnsanlık haysiyetine lÂyık bir şekilde yaşamak isteyenler, Kur ’Ân-ı Kerîm ’in istikÂmetlendirdiği bu tefekkur dunyasına girmek mecbûriyetindedirler.
VAROLUŞUNU SORGULAYAN TEK CANLI
KÂinat hÂdiseleri uzerinde tefekkur eden insan şuuru:
“Bu cihÂn nedir? Nicin yaratıldım? FÂnî gunlerin hakîkati ve mÂhiyeti nedir? SaÂdet yolu hangisidir?” VelhÂsıl: “Kimin nesiyim?.. Nasıl yaşamalıyım?.. Nasıl duşunmeliyim?.. Ve nasıl bu fÂnî Âleme ved etme hazırlığı icinde olmalıyım?..” gibi uzayıp giden istifhamların cevabını arar.
Topyekûn kÂinat, ince kudret akışları ve hassas bir hesap icinde calkalanırken, Âlemin en ustun varlığı ve ziyneti olan insanın hesapsız, gelişiguzel, nefsÂniyetine mağlûb olarak hareket etmesine yol var mıdır?
Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize dondurulup getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (el-Mu ’minûn, 115)
“İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” (el-KıyÂme, 36)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan