Hikmet penceresinden bakanlar icin kaderdeki gizlilik ve kulun onu lÂyıkıyla idrÂk edememesi keyfiyeti, bir kahır sebebi değil, bilakis son derece buyuk bir lutuf vesîlesidir. Cunku beşerin kaderi bilmesi hÂlinde, icinden cıkılmaz bircok tehlike ve felÂketlere duşeceği, inkÂr edilemeyecek bir hakîkattir.Mesel şifÂsı bilinmeyen bir hastalığa dûcÂr olup can verecek bir şahsın, oleceği Âna kadar endişeden uzak kalabilmesi, kaderin bu mechûliyeti sÂyesindedir. Fakat herhangi bir kimse oleceği zamanı bilseydi, olumun kendisine yaklaştığı yıllarda, kederden eli ayağı tutulur, iş yapamaz hÂle gelir, defÂlarca olur olur dirilirdi. Yavrusunun kendisinden evvel oleceğini bilen bir anne de, seneler oncesinden o hÂlin mÂtemine girerdi. Netîcede bu durum, hayattaki Âhengin îcÂbıyla tezat teşkil eder ve muvÂzene kaybolurdu.

Son zamanlarda artan stres, bunalım ve intiharlar, mÂneviyat mahrumluğunun getirdiği hazîn bir Âkıbettir. Cunku mÂnevî eğitimden uzak bir kalbin, nefsÂnî arzu ve ihtiraslara esir olması pek tabiîdir. HayÂtın surprizlerini metÂnet ve sukûnet ile karşılayabilecek bir teslîmiyet hÂlinin yaşanması, ancak insanı “gayba” yonlendiren kadere îmÂn sÂyesinde mumkundur.

GERCEK SAÂDET

SaÂdetin şaşmaz kÂidesi; aklı vahye tÂbî kılmak, kalbi guzel ahlÂk ile tezyîn etmek ve bu sÂyede hayÂtın surprizlerine karşı rız gostermektir. Yine gercek saÂdet, hayÂtın med ve cezirlerini kabullenmek, meşakkatlerine tahammul gostermek, her şeyin guzel tarafını gorup, Âlemlerin Rabbine teslîm olmaktır.

CenÂb-ı Hak, bÂzen bir lutfu zÂhiren kahır sûretinde, bir kahrı da lutuf sûretinde tecellî ettirebilir. Butun bu keyfiyetlerin insana mechûl kılınması, bu dunyanın bir imtihan mekÂnı olmasından kaynaklanmaktadır.

AllÂh TeÂl buyurur:

“…Ho­şu­nu­za git­me­yen bir şey si­zin icin ha­yır­lı ola­bi­lir. Yi­ne sev­di­ği­niz bir şey de hak­kı­nız­da şer ola­bi­lir. Al­lÂh bi­lir, siz bi­le­mez­si­niz.” (el-Bakara, 216)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan