Butun insanlarda Allah fikri vardır. Peki Allah ’ın varlığını nasıl ispat ederiz?Batı ’da 18. yuzyıldan itibaren dinin men­şei konusunda kutsal kitapların verdi­ği bilgi dışında bazı kaynakların tesbitine calışılmış; Arkeolojik, Antropolojik ve Paleontolojik araştırmalarla elde edilen neticeler ve muhtelif kaynaklar değerlendirilerek, ilkel kabile dinlerinden en gelişmiş olanlarına kadar butun dinler­de “Tanrı” kavramının bulunduğu an­laşılmıştır.[1]
DİNLERİN HEPSİNDE YUCE VARLIK İNANCI VARDIR Wilhelm Schmidt, Der Ursprung der Gottesidee isimli eserinde butun ilkel kabilelerde mutlaka bir yu­ce varlık inancının delilleri bulunduğunu ispat etmiştir. Onun başkanlığını yaptığı Vi­yana Etnoloji Ekolu, bu yuce varlığın mer­hametli, şefkatli, lutuf sahibi olarak ta­savvur edildiğini ve gokte varlığını sur­durduğune inanıldığını ortaya koymuştur. Bu­tun dinî gelişmelerin başlangıcında gorulen her şeye kadir bir yuce varlık inan­cının tarihî-kulturel değişmeler sonucu daha sonraları politeizm, animizm gibi inanclara donuştuğu, bununla beraber bu eski inancın izlerinin hÂl mevcut olduğu tezi ilmî cevrelerce acıklandı.[2]
İnsan idrÂki, selîm bir irÂde ve temiz bir tefekkurle CenÂb-ı Hakk ’ın sıfatları ile fiillerine (eserlerine) nazar edecek olsa, onun inkÂrcı olması asl duşunulemez. Zihin ve kalp selîm fıtratını muhafaza ederse, bir şahsın kufre suruklenmesi mumkun değildir. Eğer kufur Âleminde yetişmiş bir kimse ise, kufurden kurtulma ihtimÂli cok yuksektir. Buna ornek olarak Hz. İbrÂhîm ’in muşrik bir cevrede doğup buyumesine rağmen sırf zihnî ve kalbî melekeleriyle Allah TeÂl ’nın varlık ve birliğini hissederek tevhîd inancına ulaşması verilmiştir.[3]
ALLAH ’IN VARLIĞININ KANITLARI Bu itibarla, mutlak munkir olmak, duşunen bir beyin icin mumkun değildir. Zira bir şeye yok demekle işin icinden cıkılmaz. İkn edici, doğru delil ve isbatlar gerekir. Allah ’ın yokluğunu ispat eden bir delil bulmak mumkun değilken, O ’nun varlığını gosteren deliller pek coktur. Bunlardan, herkesin kolayca muşÃ‚hede edip durduğu birkac misÂl şoyledir:
Bebeğin oluşumu, doğması, doğduğu anda annenin sut uretmeye başlaması, cocuğun buyumesi, akıl ve idrak sahibi olması… Goklerin ve yerin insanın yaşamasına musait bir şekilde yaratılması, insanların aynı anne babadan coğalmış olmalarına rağmen dillerinin ve renklerinin farklı farklı olması… İnsanların gece istirahat edip uyumaları, gunduz de rızık temini icin gayret etmeleri ve bu vakitlerin bahsedilen işler icin en uygun şekilde ayarlanmış olması… Gece ile gunduz, Guneş ile Ay ve bunlardaki şaşmaz nizÂm… İnsana korku ve umit veren şimşeğin cakması, gokten suyun gÂyet muntazam bir şekilde inmesi ve kupkuru, olmuş gibi gorunen toprağı harekete gecirip tekrar diriltmesi…(Fussılet, 37, 39) Goklerin ve yerin cok dakik bir sistem dÂhilinde ayakta durması ve iclerindeki sayıya gelmez canlıların yaratılması… RuzgÂrların yağmuru mujdeleyerek esmesi, bulutları muhtelif yerlere sevketmesi, gollerin ve denizlerin oluşması, dağ gibi gemilerin binlerce groston ağırlıklarıyla su ustunde yuzmesi, uzerine yuzlerce ucağın inip kalktığı kucuk bir şehir mÂhiyetindeki ucak gemilerinin okyanuslarda yol alması, aynı su ve aynı toprakla beslendikleri hÂlde farklı farklı bitkilerin yetişmesi…[4] Butun canlılara gokten ve yerden rızık verilmesi... (FÂtır, 3) Bu ve benzeri kudret tezÂhurleri pek coktur. MevlÂn CelÂleddin Rûmî Hazretleri şoyle der:
“Ey oğul, yazıyı bir yazarın yazdığını duşunmek mi, yoksa kendi kendine yazıldığını du­şunmek mi akla daha uygun duşer?
Ey hunersiz kişi, soyle bakalım, evin bir ustası, bir mimarı olmasını duşunmek mi akla daha uygundur, yoksa ustası ve mimarı olmadan evin kendi kendine meydana geldiğini duşunmek mi?
Guzel bir san ’at eseri, tembel ve gayretsiz bir adamın elinden mi cıkar, yoksa mahÂretli, gozu gorur, hissiyÂt sahibi bir kişinin eseri midir?” (Mesnevî, c. 6, beyt: 368-371)
“Ey akıllı kişi; su kabı sakanın elinde olmasaydı, kendiliğinden nasıl dolar, nasıl boşalırdı? Sen de her an, her nefes dolmadasın, boşalmadasın! Şu halde, ey hikmet sahibi kişi; o eşsiz, o buyuk Yaratıcı ’nın san ’at elindesin! Birgun olur da gozundeki perde kalkar, sır bağı cozulurse, san ’atın, san ’atkÂrın elinde halden hÂle girmekte olduğunu anlarsın!” (Mesnevî, c. 6, beyt: 3332-3341)
Gokleri direksiz yukseltmek, Guneş ’i ve Ay ’ı kendi emrine ÂmÂde kılmak[5] gibi buyuk işler, aklı sayesinde en kuvvetli varlık da olsa, insanın yapabileceği bir şey değildir. Bunun kendi kendine olması da duşunulemez. Duyu organlarımızla algıladığımız cisimlerin surekli ihtiyac icinde bulunduğunu ve devamlı değişikliğe mÂruz kaldığını muşÃ‚hede etmekteyiz. Başkasına muhtac olan ve değişen her şey kadîm olmayıp sonradan yaratılmıştır. Aklımız da, bu kusurları taşıyan, hareket ve sukûndan uzak kalamayan kÂinatın yaratılmış olduğunu, her yaratılan şeyin de bir yaratıcısı olduğunu kabul eder.[6]
ALLAH ’A MUHTACIZ İnsan, başta kendisi olmak uzere goklerde ve yerdeki canlıların her şeyleriyle Allah TeÂl ’ya muhtac olduğunu devamlı muşahade etmektedir. En basitinden şunu gormektedir: Diğer canlılarla birlikte insan organizmasındaki faaliyetlerin hemen tamamı -mesela kalp atışları, nefes alıp vermek, bobreğin kanı suzmesi, diğer butun organ ve hucre ici faaliyetlerle bunlar arasındaki haberleşme ve yardımlaşma faaliyetleri- insan iradesinin dışındaki programlarla idare edilmektedir. İnsan vucûdundaki sadece bir tek doku hucresinin icindeki yuzlerce ceşit biyokimyasal reaksiyonun yonetimi ve kontrolu bizim irade ve şuurumuza bırakılsaydı, belki birkac dakika bile dayanamazdık.[7] Bunu tefekkur eden insan, dunya uzerindeki butun canlı ve bitkilerin, hayatta kalabilmek icin nasıl buyuk bir ilim ve kudret sahibi varlığa muhtac olduğunu hemen fark eder.
Dipnotlar:
[1] Prof. Dr. Gunay Tumer, “Din” mad., DİA, IX, 315-316. [2] Prof. Dr. Gunay Tumer, “Din” mad., DİA, IX, 317. [3] En‘Âm, 76-79. [4] Rûm, 20-46; ŞûrÂ, 29, 32; YÂsîn, 33-41; Bakara, 22. Ayrıca bkz. İbrahim, 32-33; Rûm, 40, 48, 54; FÂtır, 9; Mu ’min, 61, 64, 79; CÂsiye, 12; Talak, 12. [5] Ra ’d, 2. [6] MÂturîdî, KitÂbu ’t-Tevhîd, s. 11-19; Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, “Allah” mad., DİA, II, 475. [7] Doc. Dr. ŞÃ‚kir Kocabaş, Kur ’Ân ’da Yaratılış, İstanbul 2004, s. 115.
Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
ALLAH KELİMESİNİN ASLI NEREDEN GELMEKTEDİR?