
KeldÂnî kabîlesinin hukumdÂrı olan Nemrûd, ilk zamanlarda Âdil ve insaflı bir kimse idi. Kavmi, yıldızlara ve putlara tapardı.
Daha sonraları Nemrûd, saltanatı genişleyince kibre kapıldı ve heykellerini yaptırarak kavmine:
“–Ben de tanrıyım. Bana da tapın!” dedi.
RivÂyet edildiğine gore Nemrûd, birgun ruyÂsında, gokte bir nûrun parladığını ve onun, guneş ile ayın nûrunu sondurduğunu gordu. Diğer bir rivÂyette ise, ruyÂsında bir kişinin gelerek kendisini tahtından indi¬rip yere carptığını gormuştu. Uyanınca telÂşlandı. Muneccimleri saraya cağırarak ruyÂsını anlattı. Onlar da:
“–Yeni bir din gelecek. O dîni getiren kimse de senin tahtını yerle bir edecek. O ’na karşı tedbîrini al!” dediler.
Bunun uzerine Nemrûd ’un şûrÂsı, bu hÂle mÂnî olmak icin doğan erkek cocuklarının katline karar verdi. Bu sebeple o sırada yeni doğmuş bulunan yaklaşık yuz bin cocuk olduruldu.
İşte o vakit İbrÂhîm -aleyhisselÂm- ’ın annesi de İbrÂhîm ’e hÂmileydi. Doğum yaklaşınca kocası Âzer ’e:
“–Sen puthÂneye git ve orada bana du et! Eğer erkek doğurursam, sana getiririm. Kendin Nemrûd ’a goturursun. O da cocuğunu katleder. Boylece senin, onun yanında îtibÂrın artmış olur.” dedi.
Âzer puthÂneye gittikten sonra İbrÂhîm -aleyhisselÂm- doğdu. Annesi hemen gizlice O ’nu bir mağaraya yerleştirdi. Âzer eve donunce de, ona cocuğun cok zayıf doğduğunu ve bu yuzden olduğunu bildirdi.
PARMAKLARINI EMEREK KARNINI DOYURDU
İbrÂhîm -aleyhisselÂm- ’ın annesi, Âzer evden gidince hemen cocuğun yanına gitti. O ’nu emzirdi. Bundan sonra da fırsat buldukca hep boyle yaptı. BÂzen Hazret-i İbrÂhîm ’in parmaklarını emdiğini gorurdu. Zîr CebrÂîl -aleyhisselÂm-, O ’nun parmaklarının arasından yağ, bal, sut ve hurma şırası akıtırdı.
İbrÂhîm -aleyhisselÂm- ’ın cocukluk devresinin mağarada gectiği, mağaradan cıktığında ise tevhîd inancını teblîğe başladığı rivÂyet edilir.
Âyet-i kerîmede:“Biz İbrÂhîm ’e daha once ruşdunu vermiştik...” (el-EnbiyÂ, 51) buyurulmaktadır.
Ruşd, hayrı ve doğru yolu bulmak, doğruyu eğriden ayırmak, hak yolunda sağlam ve sabırlı olmak, tam bir isÂbetle dosdoğru gitmektir.
İbrÂhîm -aleyhisselÂm- “AllÂh ’tan başka ilÂh yoktur, O benim Rabbimdir, O her şeyin Rabbidir.” dedikce annesi ve babası Nemrûd ’dan korkarak ağlarlar ve İbrÂhîm ’i ihtÂr ederlerdi. Onların bu endişelerine karşılık Hazret-i İbrÂhîm:
“–Benim hakkımda Nemrûd ’dan hic korkmayınız. Beni kucukluğumde koruyan AllÂh TeÂlÂ, buyukluğumde de muhÂfaza eder.” derdi. (İbn-i İyÂs, BedÂyiu ’z-Zuhûr, s. 84)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş,
İslam ve İhsan