
Semûd kavmi, kendilerine Allah tarafından mucize olarak verilen deveyi ortadan kaldırmaya karar verdiler. Ve netice olarak ilÂhî azÂba dûcÂr oldular.
Bu buyuk mûcize karşısında acziyetlerinden kahrolan kÂfirler, deveyi katletmeye niyetleniyor, fakat bu katlin ardından ilÂhî azÂbın gelmesinden korkuyorlardı. Bu korkuya rağmen Semûd kavminde iki kadın, surulerinin zarar gorduğu iddiÂsıyla devamlı sûrette bu devenin oldurulmesi icin îmÂn etmeyenleri tahrîk ediyordu.
Bu iki kadından biri Uneyze bint-i Ganem ’di. Yaşlı bir kadındı, fakat guzel kızları vardı. İkincisi Muheyy isimli hem zengin, hem de cemÂl sÂhibi bir kadındı.
Bu iki kadın da, kÂfirlerden bu deveyi oldurmelerini istiyordu. Cunku kendilerinin de hayvan suruleri vardı ve SÂlih -aleyhisselÂm- ’ın devesi su ictiği zaman, kendi suruleri su icemiyordu. Hayvanların su icmesi, sırayla olmaktaydı; bir gun deve ve yavrusu, bir gun diğer hayvanlar.
DEVEYİ OLDURMEK İCİN PUSUYA YATTILAR
MuheyyÂ, amcasının oğlu Mısta ’yı cağırdı:
“–Bu deveyi oldurursen, seninle evlenirim! Her şeyim senin olur!” dedi.
Mısta, bu teklifi kabûl etti. Kendisine yardımcı biri lÂzımdı. Kıtar isimli bir putperesti buldu. Ona da Uneyze ’nin kızları teklîf edildi. O da iclerinden birini secerek, bu cirkin işi kabûllendi.
Bu iki kişi, yanlarına birkac bedbaht daha bularak, dokuz kişi oldular. Devenin oldurulmesi icin îmansız putperestler arasında propaganda yapıp onları ikn ettiler. AllÂh TeÂl buyurur:
“O şehirde dokuz kişilik bir cete vardı ki, bunlar yeryuzunde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hic yanaşmıyorlardı.” (en-Neml, 48)
Bu dokuz kişi pusuya yattı. Mısta ok atıp deveyi yaraladı. Kıtar ve yanındakiler de devenin uzerine atıldılar:
“Derken o kişiler, deveyi ayaklarını kesip duşurerek oldurduler ve Rablerinin emrinden dışarı cıktılar…” (el-A ’rÂf, 77)
Devenin yavrusu korkup dağa kactı. Bir rivÂyete gore, onu da kesip etlerini yediler.
KAVMİ SALİH PEYGAMBERDEN AZAB İSTEDİ
SÂlih -aleyhisselÂm-, bunu haber alınca cok uzuldu. Devenin yanına gitti. Ağladı. Kavminin hidÂyeti icin du ettiğinde ise kavmi O ’na şoyle mukÂbelede bulundu:
“…Ey SÂlih! Eğer sen gercekten peygamberlerden isen, bizi tehdîd ettiğin azÂbı getir, dediler.” (el-A ’rÂf, 77)
“SÂlih, o zaman onlardan yuz cevirdi ve şoyle dedi: «Ey kavmim! And olsun ki ben, size Rabbim ’in vahyettiklerini tebliğ ettim ve size oğut verdim; fakat siz oğut verenleri sevmiyorsunuz!” (el-A ’rÂf, 79)
“(Kavmi, SÂlih ’e) şoyle dedi: «Senin ve beraberindekilerin yuzunden uğursuzluğa uğradık.» SÂlih de onlara: «Sizin başınıza gelen uğursuzluk AllÂh katındandır. Hayır, siz imtihana cekilen bir kavimsiniz.» dedi.” (en-Neml, 47)
Hazret-i SÂlih -aleyhisselÂm-, “Fakat siz oğut verenleri sevmiyorsunuz!” sozuyle kavmine serzenişte bulunmuştu. RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- de Bedir ’de oldurulup kuyulara gomulen Kureyşlilere uc gece sonra şoyle seslenmiştir:
“Ey ehl-i kalîb! Rabbinizin size va ’dettiği şeylerin gercek olduğunu gordunuz mu? Şuphesiz ben, Rabbimin bana va‘dettiği şeylerin gercek olduğunu gordum.”
Yine onlara şoyle seslendi:
“Peygamberinize karşı tavrınız ne kotu idi. Bir kısım insanlar beni tasdîk ederken siz beni yalanladınız. Bir kısım insanlar beni bağırlarına basarken siz beni yurdumdan cıkardınız. Bir kısım insanlar bana yardım ederken siz benimle savaştınız. Peygamberinize karşı bu tavrınız ne kotu idi!”
EFENDİMİZ ’İN BİR ÎKÂZI
Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh-:
“YÂ RasûlallÂh, curumuş, cîfe olmuş kimselere mi sesleniyorsunuz?” deyince AllÂh Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-:
“Nefsim kudret elinde bulunan AllÂh ’a yemin ederim ki, onlar soylediğim sozleri sizden daha iyi işitiyorlar, fakat cevap verecek durumda değiller.” cevÂbını vermiştir. (Muslim, CenÂiz, 26/932; Ahmed b. Hanbel, Musned, III, 104)
Yine RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, Hicr denilen bolgeye uğradığında şoyle buyururdu:
“Mûcize istemeyiniz. SÂlih -aleyhisselÂm- ’ın kavmi, peygamberlerinden mûcize istediler. (İstedikleri mûcize gercekleşti, kayadan deve cıktı.) Deve şu yoldan suya gelir, şu yoldan donerdi. Onlar, Rabblerinin emrine karşı azgınlık ettiler ve o deveyi boğazladılar. Deve bir gun onların suyunu icerdi, onlar da bir gun devenin sutunu icerlerdi. Sonunda onu boğazladılar da onları bir sayha yakalayıverdi. AllÂh da bu sayha ile onları helÂk etti. Sadece Mescid-i HarÂm ’da bulunan bir kişi helÂk olmadı.”
AshÂb-ı kirÂm:
“–O olmeyen kişi kimdi, ey AllÂh ’ın Rasûlu?” diye sorduklarında:
“–O Ebû RiğÂl idi, Harem ’den cıkınca kavminin başına gelen musîbet onun da başına geliverdi.” buyurdular. (Ahmed bin Hanbel, Musned, III, 296; VÂkıdî, MegÂzî, III, 1007-1008)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan