Dunya imtihanında aşılması gereken en buyuk engellerden biri “iblis”, diğeri ise “nefs”tir. Nefs, umûmiyetle insanın mÂruz kılındığı menfî temÂyulleri akla getirir. NefsÂnî menfîliklerin pek coğu da, insanın tabiatında bulunan “fÂnîliğe isyan” ve “bÂkî olma” arzusundan kaynaklanır.
Hakîkaten insan, sahip olduğu nîmetlerin asl elden cıkmasını istemez, dÂim ebedîlik ve olumsuzluk arzular. Kimisi ebedîliği evlÂt sahibi olmakta arar, neslinin kıyÂmete dek surmesini diler. Kimisi bedenine aşırı duşkunluk ve ihtimamda arar, asırlarca yaşamayı arzular. Kimisi kalıcı eserler bırakmakta arar, nÂmını kendinden sonra da surdurmeyi diler. Kimiyse mal-mulk yığmakta arar, servetinin gucune dayanır, onu kendi varlığına payanda kılmak ister.

Nitekim Âyet-i kerîmede:

“(Vay hÂline o kimsenin ki), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.” (el-Humeze, 3) buyrulur.

HÂlbuki fÂnî dunya uzerinde ebedîlik aramak veya mes ’ut gunlerin hic bitmeyeceğini ve nîmetlerin hicbir zaman elden cıkmayacağını sanmak; collerdeki seraplara aldanmak gibi boş bir hayal ve beyhûde bir umittir.

FANÎLİĞİ UNUTMAMAK

Bir Hak dostu ne guzel soyler:

“Dunyadan ebedîlik isteme! Kendinde yok ki sana da versin!”

Dolayısıyla dunyada bir misÂfir olarak bulunduğumuzu, omur senedinin vÂdesinin mechul bir gunde dolacağını, esas ve ebedî hayÂtın Âhiret hayÂtı olduğunu asl unutmamak îcÂb eder. Zira CenÂb-ı Hakk ’ın fÂnîlikten muaf tuttuğu bir canlı yoktur. FÂnîliği unutmak; başını kuma gomerek tehlikeden kurtulduğunu sanmak gibi bir hamÂkat ifÂdesidir. Fakat ne hazindir ki ekseriyetle insanoğlunun olume karşı tavrı bundan pek de farklı değildir. Nice insan, AllÂh ’a guzel bir kulluk ile olumunu guzelleştirmek yerine, onun urkuntusu icinde gÂfilÂne bir omur surer.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından 1, Erkam Yayınları, 2011
İslam ve İhsan