İslÂm ’ın ilk yıllarında Muslumanların bir kısmı Habeşistan ’a hicret etmiş, orada guzel bir şekilde karşılanmışlardı. Bir muddet sonra Mekkeli muşriklerin Musluman olduğu yonundeki asılsız haberler uzerine geri donduler.
Mekkeli muşrikler, gelen MuhÂcirlerin Habeşistan ’da husn-i kabul gorduklerini oğrendiklerinde, bundan buyuk bir endişe duydular ve yapmakta oldukları işkenceyi daha da artırdılar.

AkrabÂsı Velid bin Muğîre ’nin himÂyesinde rahatca yaşayan Osman bin Maz ’un, Resûlullah ve ashÂbının akıl almaz zulum ve işkencelere mÂruz kaldıklarını, bÂzılarının ateşle dağlandığını, kırbacla dovulduğunu gorunce tefekkure daldı:

“VallÂhi, Velid bin Muğîre gibi bir muşriğin himÂyesinde emniyet icinde yaşayarak, arkadaşlarımın ve akrabÂlarımın Allah yolunda cektikleri turlu cileleri benim cekmeyişim, buyuk bir noksanlıktır! AllÂh ’ın himÂyesi daha şerefli ve daha emniyetlidir!” diye duşunerek hÂmîsi Velid ’in yanına gitti ve ona:

“−Ey amcamın oğlu! Sen beni himÂyene aldın ve taahhudunu guzelce yerine getirdin! Şimdi senin himÂyenden cıkıp Resûlullah Efendimiz ’in yanına gitmek istiyorum. O ve ashÂbı, benim icin en guzel ornektir. Beni Kureyşlilerin yanına goturup uzerimdeki himÂyeni kaldırdığını bildir!” dedi.

Osman bin Maz ’un mu ’minlerle hemdert olmayı tercih etmiş, onlar eziyet gorurken rahat yaşamayı icine sindirememiştir. Elinden bir şey gelmediği icin de, Muslumanların derdine ancak boyle iştirÂk edebilmiştir. Bugunku İslÂm coğrafyasının mazlum ve mağdur manzaraları karşısındaki vaziyetimizi, bu kardeşlik hissiyÂtıyla derin derin tefekkur etmek durumundayız.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan