
Âd kavminin, Hazret-i Hûd ’a -aleyhisselÂm- karşı cıkarken ileri surdukleri îtirazlar, diğer peygamberlere karşı muÂrızlarının ileri surduklerinden farklı değildir. Hatt gunumuz munkirlerinin de îtirazları aynı hususlarda olmaktadır. Bu îtirazlar her zaman olduğu gibi daha cok kavmin ileri gelenleri tarafından yapılmıştır.Hazret-i Hûd ’un (a.s.) kavminin inat ve îtirazlarının temel sebebi, dunyevî menfaatlerinin tehlikeye duşmesidir. Kavminin Hûd ’a -aleyhisselÂm- yaptığı îtirazları şu maddelerle hulÂsa etmek mumkundur:
Hazret-i Hûd ’u sapıklık ve beyinsizlikle ithÂm etmişler ve Âyet-i kerîmelerde de bildirildiği uzere:
إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلاَلٍ مُبِينٍ
“…Biz seni acık bir sapıklık icinde goruyoruz.” (el-A ’rÂf, 60);
إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
“…Biz seni bir beyinsizlik icinde goruyoruz ve senin yalancılardan olduğuna inanıyoruz.” (el-A ’rÂf, 66) deme bedbahtlığına duşmuşlerdir.
Atalarının dîninin en doğru yol olduğunu duşunup ona buyuk bir taassupla bağlı kalmışlardır. Âyet-i kerîmede onların bu hÂli şoyle bildirilmektedir:
قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا
“Dediler ki: Sen, tek AllÂh ’a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin!?.” (el-A ’rÂf, 70)
Kendilerinin guclu kuvvetli olduklarını soyleyip Hazret-i Hûd tarafından kendilerine bir zarar verilemeyeceğini ileri surmuşlerdir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي اْلأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً
“Âd kavmi, yeryuzunde haksız olarak buyukluk tasladılar ve; «Bizden daha kuvvetli kim var?» dediler…” (Fussilet, 15)
Âhireti inkÂr edip hayatın sÂdece dunya hayatından ibÂret olduğunu soylemişlerdir. Onların bu gÂfilÂne ve cÂhilÂne iddiÂlarını Rabbimiz Âyet-i kerîmede şoyle haber vermektedir:
إِنْ هِيَ إِلاَّ حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
“Hayat bizim yaşadığımız şu dunya hayatımızdan başka bir şey değildir. (Kimimiz) oluruz, (kimimiz) yaşarız; oldukten sonra da diriltilecek değiliz.” (el-Mu ’minûn, 37)
Hûd -aleyhisselÂm- ’ı ve mu ’minleri tahkîr ederek alaya almışlardır. Âyet-i kerîmede buyrulur:
وَقَالَ الْمََلأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ اْلآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلاَّ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ. وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ
“Onun kavminden, kÂfir olup Âhiret hayatına kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine dunyÂda refah verdiğimiz eşraf takımı dedi ki; «Bu da sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizin yediğinizden yiyor, ictiğinizden iciyor. Eğer sizin gibi bir beşere itaat ederseniz o takdirde siz, mutlaka ziyÂna uğrayanlardan olursunuz.»” (el-Mu ’minûn, 33-34)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan