Hz. Salih (a.s.) kimdir? Salih Peygamber hangi kavme gonderildi? Salih Peygamber ’in hayatı, kıssası ve mucizeleri.Salih Aleyhisselam, Kur ’an ’da Semûd kavmine gonderildiği bildirilen peygamberdir.
SALİH PEYGAMBER ’İN HAYATI Kur ’Ân-ı Kerîm ’de Semûd kabilesine peygamber olarak gonderildiği bildirilen Hz. SÂlih ’in (el-A‘rÂf 7/73; en-Neml 27/45), kavminin en itibarlı ailesine mensup olduğu rivayet edilir. Şeceresi İslÂm kaynaklarında Nûh oğlu SÂm oğlu İrem oğlu Âmir (Âbir) oğlu Semûd oğlu HÂzir oğlu Ubeyd oğlu MÂşih (MÂsih) oğlu Esif (Âsif) oğlu Ubeyd oğlu SÂlih şeklinde Hz. Nûh ’a bağlanır. SÂlih peygamber kendi milleti arasında guvenilir, hastaları ziyaret eden, zayıfları ve yoksulları gozeten, hayır işleriyle uğraşan bir kişi olarak tanınır; ayrıca “geleceğe dair kendisinden umit beklenen bir kimse” olarak tanımlanır (Hûd 11/62).

Semûd kabilesinin kokenine ilişkin ceşitli goruşler vardır. Bazı şarkiyatcılar Semûd ’un bir yahudi kabilesi olduğunu ileri surmuştur (AbdulvehhÂb en-NeccÂr, s. 79). İslÂm kaynaklarında Semûd, Hz. İsmÂil ’den onceki doneme ait olup Arabu ’l-Âribe (halis Arap) diye isimlendirilen, soyu kesilmiş eski Arap kabilelerinden biri olarak yer alır. Âd kavmiyle aynı soydan olan kabile mensupları SÂm ’ın oğlu İrem ’de birleşirler ve Âd kavminin bakiyesi olduklarından ikinci Âd (Âd-ı uhrÂ) olarak da bilinirler. Suriye ile Hicaz arasındaki Hicr ’de yaşadıkları icin (el-A‘rÂf 7/73-79) Kur ’an ’da “ashÂbu ’l-Hicr” diye de anılırlar. (el-Hicr 15/80)
Hicr, Arap yarımadasının kuzeybatısında Medine-Tebuk yolu uzerinde Teym ’nın yaklaşık 110 km. guneybatısında, icinden Hicaz demiryolunun gectiği sarp kayalıklarla cevrili vadinin ve bu vadideki şehrin adıdır. Bugunku Al adlı yerleşim biriminin 15 km. kuzeyine duşmektedir. SÂlih Peygamber ile ilgisi dolayısıyla buraya MedÂinusÂlih de denilmiştir. Bu şehirden gunumuze kadar gelen kalıntılar ve dağlarda yontulmuş evler buranın eskiden bir uygarlık merkezi olduğunu gosterir. Semûd kavmi VÂdilkur ’da kayaları oyarak evler (el-Fecr 89/9), duz arazide saraylar yapmıştır. Onların zamanında VÂdilkur cevresi bir medeniyet merkezi, dağlar icinde oydukları meskenler ince birer sanat eseriydi. (YÂkūt, II, 220-221; Tecrid Tercemesi, IX, 134-139; ayrıca bk. SEMÛD)

Âd kavminden sonra gelişip guclenen Semûd kavmi başlangıcta tevhid inancına sahipti; Allah ’ın birliğine, peygambere ve Âhiret gunune inanıyordu. Ancak zamanla Âd kavmi gibi putlara tapmaya ve peygamberleri yalanlamaya başladı. (eş-Şuar 26/141) Bunun uzerine Allah tevhid inancını oğretmesi icin aralarından Hz. SÂlih ’i peygamber olarak gorevlendirdi. Hz. SÂlih kavmine kendilerine gonderilmiş guvenilir bir peygamber olduğunu, Allah ’a kulluk etmeleri gerektiğini, O ’ndan başka bir ilÂhın bulunmadığını, Allah ’a karşı gelmekten sakınmalarını ve kendisine itaat etmelerini, buna karşılık kendilerinden herhangi bir ucret talep etmediğini soyledi. (eş-Şuar 26/142-145) Ayrıca kavmine Allah ’ın verdiği nimetleri hatırlatarak bu nimetlere şukredip Allah ’a karşı gelmekten sakınmaları, O ’nun emir ve yasaklarına uymaları, haddi aşıp yeryuzunde fesat cıkaranların peşinden gitmemeleri gerektiğine ve bu nimetlerle birlikte dunyanın ebedî olmadığına dikkat cekti. (el-A‘rÂf 7/74; eş-Şuar 26/146-149)

Onceki peygamberlerde gorulduğu gibi kavminden kucuk bir topluluk SÂlih peygambere iman ederken başta ileri gelenler olmak uzere coğunluk onun peygamberliğini inkÂr etti. Bunlar SÂlih ’i buyulenmiş ve uğursuz olmakla, ayrıca şımarıklık ve yalancılıkla sucladılar. (en-Neml 27/47; el-Kamer 54/23-25) SÂlih peygamberin tebliğinde ısrar etmesi uzerine ondan peygamberliğini doğrulayıcı bir mûcize getirmesini istediler ve ancak o zaman iman edeceklerini soylediler. SÂlih de onlara apacık bir mûcize olarak dişi bir deveyi getirdi. Bu devenin mûcize olma yonu İslÂm kaynaklarında sert bir kayadan canlı bir hayvan olarak cıkarılması, butun kavmin tukettiği miktarda su icmesi ve ictiği su kadar sut vermesi şeklinde acıklanmıştır. (M. Ali SÂbûnî, s. 306)
SÂlih peygamber kavminden bir gunu deveye, bir gunu kendilerine tahsis etmek uzere su icme konusunda belli bir sıraya uymalarını istedi (eş-Şuar 26/155-156). Ayrıca kendilerine gonderilen bu deveye zarar vermemeleri, aksi takdirde ilÂhî azabın uzerlerine ineceği hususunda onları uyardı. (el-A‘rÂf 7/73; Hûd 11/64) Fakat devenin varlığından rahatsızlık duyan bir grup inkÂrcı deveyi oldurme planları yapmaya başladı. Kur ’an ’da bozguncu diye nitelendirilen ve dokuz kişiden oluştuğu belirtilen (en-Neml 27/48) bu grup icinden rivayete gore KudÂr b. Salif adlı bir kişi deveyi yakalayıp ayaklarını kesti, diğerleri de kılıclarıyla onu parcaladılar. Ardından kendilerini korkuttuğu azabı getirmesi icin SÂlih peygambere meydan okudular (el-A‘rÂf 7/77). SÂlih peygamberin onlara uc gunun sonunda istedikleri azabın geleceğini bildirmesi uzerine (Hûd 11/65) kendisini ve ailesini oldurmek istediler (en-Neml 27/49). Fakat Allah, dorduncu gunun sabahında korkunc bir gurultu ve yıldırımların ardından gelen, şiddetli bir sarsıntı ile onları helÂk etti (el-A‘rÂf 7/78; Fussılet 41/17; el-Kamer 54/31).
HelÂkin ertelenmesiyle ilgili uc gunluk sure icinde birinci gun inkÂrcıların yuzlerinin sarardığı, ikinci gun kızardığı, ucuncu gun karardığı ve bu şekilde iceriden bir bozulmanın ortaya cıktığı, uc gun tamamlandığında Âsi kavmin tamamen yok olduğu belirtilmiştir (İbnu ’l-Arabî, s. 125). Bir rivayete gore SÂlih peygamberle birlikte ona tÂbi olan 120 kişi helÂkten kurtulurken geri kalan 5000 kişi helÂk olmuştur (M. Ali SÂbûnî, s. 310). Bunun uzerine SÂlih ’in kendisine inanan toplulukla birlikte Mekke ’ye goc ettiği nakledilir. Bir diğer rivayete gore ise Hz. SÂlih vefat edinceye kadar Filistin ’de Remle yakınlarında yaşamıştır.

Resûl-i Ekrem, Tebuk Gazvesi sırasında askerleriyle birlikte Semûd kalıntılarının bulunduğu Hicr ’e gelmiş, askerler Semûd halkının ictiği kuyulardan su icmiş, hamur yoğurup ekmek yapmış ve yemek hazırlamıştır. Fakat Resûlullah yemeği dokmelerini ve ekmekleri develere yedirmelerini emretmiştir. Daha sonra onları konakladıkları yerden kaldırarak SÂlih ’in devesinin su ictiği kuyunun başına goturmuş, bu davranışının sebebini acıklarken de, “Onların yaşadığı felÂketin sizin başınıza gelmesinden korktum” demiştir. (Musned, II, 117)
Başka bir rivayette Resûl-i Ekrem ’in, Hicr ’de bulunduğu bir sırada Hicr halkının başına gelenlerden duyduğu uzuntuyu dile getiren ve yanındakileri bu olaydan ibret almaya teşvik eden sozler soylediği belirtilmektedir. (Musned, II, 58, 72; BuhÂrî, “Meġāzî”, 80; Muslim, “Zuhd”, 38)
Kaynak: DİA
İslam ve İhsan