
Kulluk ne demektir? Kulluk makamı nedir? Mukemmel / kusursuz kulluk nasıl olur? Bir kulun temel vasıfları.Bu dunyaya kul olmak, gonlumuzu gonullerin Sahibine vermek, Allah icin olmayan her sevgiyi kurban etmek icin geldik. Rabbimiz O ’na olan ihtiyacımız, teslimiyetimiz ve kulluğumuzu gosterdiğimiz nispette bizimle olur. Kulluk nurdur. Gonlun en derinlerinden dunyaya parlayan tevhîd nurunun parlak aydınlığıdır. Kul dunyayı gonulden sokup atar, ubudiyette erer ve Allah TeÂl onun kalbine misafir olur. Kul, Allah'tan gayrısına kulluk etmez. Kul tamamen Allah ’a aittir. Kendi iradesi yoktur. Sahibine itaat eden bir kole gibidir.
MUKEMMEL KULLUK NASIL OLUR? Hz. MevlÂn mukemmel kulluğun tanımını şoyle yapıyor; “Bir velinin kalbinde muhabbetullahtan başka bir şey yoktur. Onun kalbinde O'nunla buluşmak haric bir istek barınmaz. Evi hayırdan da şerden de temizledim, orada bir muhabbetullah kaldı. Bir kole butun kalbiyle azad olmak ister, ama Âşık ebeden kole kalmak ister.”
KULLARIN MAKAMI Tirmizi Hazretleri kulların makamını şoyle tarif ediyor; “O, Allah'ın tamamen kontrolune aldığı kuldur. İlÂhi muhafaza altındadır, Allah ile konuşur, Allah ile işitir, Allah ile dinler, gorur, yapar ve tefekkur eder. Allah onu dunya capında meşhur etmiş ve onu yaratılmış varlıkların imamı kılmıştır.”
Abdulkadir GeylÂni Hazretleri; “Gercek bir mumin tamamıyla Kadir-i Mutlak Allah'a aittir. O'nun varlığının tek bir zerresi bile mevcudata ait değildir. Allah, onun hem zÂhirini hem de bÂtınını kontrol eder. Kul, O'nun rızası olmaksızın hicbir fiilde bulunmaz. O'nun varlığı tamamıyla Cenab-ı Hakk'a aittir. O'ndan gelmiştir ve O'na donecektir” buyurmaktadır.
KULLUĞUN OZU Kulluğun ozu velayettir. Evliyalığın kemÂle ermiş hali ise kulluktur. Kul Allah'a Âşıktır. Âşık kulluğun sırrını taşır. Her şeyi O ’nun icin yapar ve butun davranış ve eylemlerinde koşulsuz aşk sergiler ve boylece Allah ’ın rızasını kazanır. Zu ’l-CelÂl ve ’l-İkrÂm olan Allah TeÂl onların butun ihtiyaclarını karşılar, onlar da kendilerini, başkalarının kendilerine muhtac olduğu bir konumda bulurlar. Kur'an'da buyurulmaktadır; “İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?” (Rahman, 60)
BİR KULUN TEMEL VASFI Bir kulun temel vasfı insanlara hizmet etmesidir. Başkalarının refahına oncelik verir, o yuzden kendi acılarından cok diğer insanların acılarını dikkate alır. Allah ’ın taleplerini kendi nefsininkilerden aziz tutma sırrıyla yaşar. Nefsine muteallik bir iş ya da şahsiyetle zerre ilgili değildir. O kendi nefsini kurban etmiştir. Yaşayan bir şehittir Âdeta. Etrafını alevleriyle aydınlatan ama bu meyanda etrafındakiler nurlanırken kendisi eriyip giden bir mum gibidir.
Bir kul taatleri ve gonullu işleri karşılığında hicbir mÂnevî beklenti icine girmez. Butun sevaplarını gunahkÂrlara ve asi kullara fed etmek ister. Sahip olduğu her şey anında ihtiyac sahiplerine gider. Başkalarının refahına oncelik verir, o yuzden kendi acılarından cok diğer insanların acılarını dikkate alır. Hz. Ebûbekir; “Başkalarının acılarını dindirmek icin zahmetlere katlanmak comertliğin ruhudur” buyurmuştur.
MirÂcın son mertebesine “sidret-ul munteh”ya vardıklarında Cebrail a.s. hazreti Peygamber aleyhissalÂtu vesselÂm ’a; “Burayı gecersem yanarım” demişti. Fahr-i KÂinat Efendimiz aleyhissalÂtu vesselÂm mirÂca kul olarak goturuldu ve yanmadı. Kulluk makamının nuru ise mirÂcın nuru gibidir. MirÂc yaşanmadan kulluk bilinemez. Kul olmadan Allah'ın huzuruna kabul olunamaz. Abdiyyet ise mirÂca goturur. Aslında işin ozu, melek gibi olmak değildir, asıl olan abdiyyettir. Kul ne kadar guzel davranışlarda bulunursa Cemîl-i Mutlak da onu o kadar ilahî huzurunun CemÂliyle muşerref kılar.
KULLUK NEDİR? Kulluk, varlığın dunya olmadığını gostermektir. Dunya bittiğinde kul varlığı başlar. Hz. Hatîcetu ’l-Kubr VÂlidemiz Efendiler Efendisi aleyhissalÂtu vesselÂm ’ı tanıdıktan sonra, “Fahr-i KÂinÂt sevdasına duştukten sonra benim icin dunya bitmiştir. Dunya artık sadece hizmet icin vardır” demiştir.
“İyyÂke na ’budu ve iyyÂke nestaîn-yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz”, kulluğu ispatın en yuce ifadesidir. Fatiha-i Şerif'in dorduncu Âyeti mutlak kulluğun ahlÂk-ı Muhammedı ’de sembolleşen hikmetidir; Allah'tan başkasına kulluk etmemek, O ’ndan başkasından yardım dilememek ahlÂkı…
Kelime-i şehadet ifadesi (Şahitlik ederim ki Muhammed O ’nun kulu ve rasûludur) bize İslÂm ’ın ozunun kulluk hazineleriyle dopdolu olduğunu gosteriyor. Fahr-i KÂinat Efendimiz aleyhissalÂtu vesselÂm bizzat kendi asil davranışları ve yuce ahlÂkıyla, Allah ’a kul ve ummetine hÂdim olmanın, hakikati tebliğden oncelikli olduğunu gostermiştir. O'nun ummetine duyduğu aşk, merhamet ve şefkat dolu hayatından şahit oluyoruz ki, her hangi bir toplumun ya da halkın hakiki mÂnÂda lideri olmanın yolu, o topluma adaletle hizmet etmekten geciyor.
Yuce velîye Rabiatu ’l-Adeviyye ubudiyyet sıfatını taşıyan canlı bir ornek olmuştur; “Ey Rabbim! Kurbiyetinin guzelliğine yemin ederim ki Sana ne cehennem korkusundan ne de cennet arzusundan kulluk yaptım. Sana ancak Senin icin kulluk ettim.”
KUSURSUZ KULLUK MAKAMI Kusursuz kulluk makamına ornek Hz. İbrahim (a.s.)'dır. Ateşe atıldığında, Cebrail (a.s.) geldi ve Kadir-i Mutlak olan Allah'tan bir şey talep edip etmediğini sordu. Hz. İbrahim (a.s.) ise hicbir şey istemediğini, Rabbinin halini bilmesinin kÂfî olduğunu soyledi.
Sultan-ı Enbiya Efendimiz aleyhissalÂtu vesselÂm bir hadis-i şerifinde şoyle buyurdu: “İslÂmiyet garip olarak başlamıştır ve bir gun gelecek yine başladığı garip hÂle donecektir. Bu yuzden garipler mubarektir.” O ’na aleyhissalÂtu vesselÂm gariplerin kim olduğu sorulduğunda şoyle cevap buyurdu: “Garipler, benim sunnetimden halkın bozduğunu doğrultan, halkın yıktığını yeniden yaşatandır.”
Gunumuzde şahit oluyoruz ki dunya; mutevazı, fakir, fedakÂr ve sadık muritlerden, dervişlerden, kul gibi ulu zÂtlardan mahrumdur. Muminler ubudiyetin sıfatlarından yoksun, teslimiyet ve fedakÂrlıktan bîhaberdir. Kulluk sıfatının kaybı, Ummet-i Muhammed'in en buyuk kaybıdır. Kalpte aşk ve ubudiyet barınmıyorsa, kalp once curumeye başlar, sonra insanlığı yitirir. Dunyadan kulluğu mahrum bırakırsak, Efendimiz aleyhissalÂtu vesselÂm ’dan gelen feyz kaynağında bir kesinti başlar. Guzellik, muhabbet, mÂnÂ, bereket ve huzur yok olmaya yuz tutar. Istırap, zulum, hastalık, cehalet, sahtekÂrlık ve yozlaşma coğalır.
Allah ’ın kullarının varlığına nasıl buyuk bir kıymet verdiğini idrak etmeliyiz. Bu nedenle, Allah'ı memnun etmek gayretiyle kulluğa sarılmalıyız. Hz. MevlÂnÂ; “Bazı alimlerin Allah ’ı ispat etmeye calışmalarına şaşıyorum. Allah ’ın varlığı sabittir, sen kulluğunu ispat etmeye calış” buyuruyor. MevlÂn Hazretleri ’nin buradaki mesajı aslında, Allah ’ın varlığını ispat etmeye calışan Âlimlere değil, kalbindeki imanı eksik bulan ve bu imanı arttırmak isteyen bizleredir. Kulluğumuzu ispatlamaya gayret edersek, Allah da varlığını bize tatmin olacağımız şekilde hissettirir inşallah.
Kaynak: Rabia Brodbeck, Altınoluk Dergisi, Sayı: 432
İslam ve İhsan