
Kıyametin kucuk ve orta alĂ‚metleri nelerdir? Kıyametin kucuk alametleri gercekleşti mi? Maddeler halinde kıyametin kucuk alametleri.KıyĂ‚metin gelişini iyice yaklaşmadan evvel haber veren pek cok alĂ‚met vardır. Bu gibi alĂ‚metler, dĂ‚imĂ‚ mu ’minleri îkĂ‚z etmekte ve Ă‚hirete hazırlanmalarını hatırlatmaktadır.
KIYAMETİN KUCUK ALAMETLERİ Dinî emirlerin ihmal edilmesi ve ahlĂ‚kın bozulması gibi insan iradesine bağlı olarak buyuk alĂ‚metlerden cok once meydana gelecek olan olaylardır. Sırasıyla kıyametin kucuk alametleri;
Peygamberimiz ’in gonderilmesi ve onunla peygamberliğin sona ermesi. İlmin ortadan kalkıp bilgisizliğin artması. Şarap icme ve zinanın acıkca yapılır olması. Ehliyetsiz insanların soz sahibi olması. Adam oldurme olaylarının artması. Zamanın hızlı gecmesi. Dunya malının bollaşması. ZekĂ‚t verecek fakirin bulunmaması. Selamın zayıflaması. Bu olaylar kıyametin kucuk alĂ‚metlerinin bazılarıdır. (BuhĂ‚rî, “Tefsîr”, 79, “Hudûd”, 20, “Fiten”, 25; Tirmizî, “Fiten”, 34; İbn MĂ‚ce, “Fiten”, 25; Ebû DĂ‚vûd, “Sunnet”, 15
KUCUK KIYAMET ALAMETLERİ KıyĂ‚metin gelişini iyice yaklaşmadan evvel haber veren pek cok alĂ‚met vardır. Bu gibi alĂ‚metler, dĂ‚imĂ‚ mu ’minleri îkĂ‚z etmekte ve Ă‚hirete hazırlanmalarını hatırlatmaktadır. Bunların bir kısmı şoyledir:
1. Peygamber Efendimizin Gonderilmesi Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- nebîler silsilesinin son halkası, nubuvvet takviminin son yaprağıdır. Bi ’setinden kıyĂ‚mete kadar butun insanlığa gonderilen ve kendisinden sonra hicbir peygamber gelmeyecek olan son peygamberdir. Dolayısıyla O ’nun cihĂ‚nı teşrîfi, kıyĂ‚metin de habercisidir. CĂ‚bir -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz hutbe îrĂ‚d ettikleri zaman gozleri kızarır, sesi yukselir; «Duşman, sabah veya akşam uzerinize hucum edecek, kendinizi koruyunuz!» diye ordusunu îkaz eden bir kumandan gibi heyecanı artar ve şehĂ‚det parmağı ile orta parmağını bir araya getirerek:
«Benimle kıyĂ‚metin arası, şu iki parmağın arası kadar yaklaştığı sırada ben peygamber olarak gonderildim.» buyururlardı.” (Muslim, Cum ’a, 43. Ayrıca bkz. İbn-i MĂ‚ce, Mukaddime, 7)
2. Dînî İlimlerde CehĂ‚letin Artması Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Kur ’Ă‚n ’ı oğreniniz ve onu insanlara oğretiniz. FerĂ‚iz ilmini oğreniniz ve onu insanlara oğretiniz. İnsanlar uzerine oyle bir zaman gelmesi yakındır ki, iki kişi ferĂ‚ize dĂ‚ir bir mesele uzerinde tartışırlar da aralarında hukum verip meseleyi hĂ‚lledecek bir Ă‚limi bulamazlar.” (Heysemî, IV, 223)
Dînî ilimleri oğrenip yaşamak, muslumanlara farzdır. İnsanların dînî duygularının zayıflaması sebebiyle İslĂ‚mî ilimlerle yeterince meşgul olmamaları ve bunun neticesinde dinlerini ihlĂ‚sla yaşayamamaları da kıyĂ‚metin alĂ‚metlerinden biridir. Diğer bir hadîs-i şerîfte de şoyle buyrulmaktadır:
“Elbisenin nakışı silinip gittiği gibi İslĂ‚m da silinip gider. HattĂ‚ oruc nedir, namaz nedir, hac ve umre nedir, sadaka nedir bilinmez. Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın KitĂ‚b ’ı (Kur ’Ă‚n-ı Kerîm) bir gecede kaldırılıp goturulur, yeryuzunde ondan tek bir Ă‚yet bile kalmaz. Birtakım cok yaşlı erkekler ve kadınlar kalır ve:
«‒Biz atalarımıza yetiştik, onlar; “LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah” cumlesini soyluyorlardı, biz de onu soyluyoruz!» diyecekler.”[1]
Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh- bu hadîsi nakledince yanında bulunan Sıla -radıyallĂ‚hu anh- kendisine:
“–O yaşlılar, namaz nedir, oruc nedir, hac nedir, sadaka nedir bilmezken «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» cumlesi onlara bir fayda sağlar mı?” dedi. Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh- (bu suĂ‚le) cevap vermedi. Ama Sıla -radıyallĂ‚hu anh- bu sorusunu uc kere tekrarladı. Her seferinde Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh- ondan yuz cevirdi. Sıla -radıyallĂ‚hu anh- bir defa daha tekrar edince:
“–Ey Sıla, kelime-i tevhîd onları (hic değilse ebedî bir) Cehennem ’den kurtarır.” dedi ve bunu uc kere tekrar etti. (İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 26) Yine Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“İlmin kaldırılması, cehlin kokleşmesi, ickinin icilmesi ve zinĂ‚nın coğalması, kıyĂ‚met alĂ‚metlerindendir.” (BuhĂ‚rî, İlim, 21)
Dînî ilimlere dĂ‚ir umûmî cehĂ‚let, bugun acıkca muşĂ‚hede edilen bir husustur. Aynı şekilde icki ve zinĂ‚nın yaygınlaşması da herkes tarafından kabul edilen acı bir gercektir. Bu cağda zinĂ‚nın suc kabul edilmesini gerilik sayan, nefsĂ‚nî arzularının tatmini onunde hicbir sınır tanımayan ve dolayısıyla Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in ifĂ‚desiyle “merkepler gibi herkesin gozu onunde zinĂ‚ etmek isteyen”[2] kimselerin durumu, uzerlerine kıyĂ‚met kopacak o en fenĂ‚, en tĂ‚lihsiz kimselerin hĂ‚linden farksızdır.
Burada zikredilen gunahlar, dunya ve Ă‚hiretin kendisiyle ayakta durduğu ve korunduğu zarûrĂ‚t-ı dîniyyenin bozulduğunu gosterdiği icin husûsiyle zikredilmiştir. İlmin ortadan kalkması “dîn”in bozulmasına, icki “akl”ın gitmesine, zinĂ‚ “nesl”in ifsĂ‚d olmasına, fitnelerin coğalması da “can” ve “mal”ın zarara uğramasına sebep olur. HĂ‚lbuki muslumanların en muhim vazifesi, bu beş şeyi korumaktır. “ZarûrĂ‚t-ı hamse” denilen bu beş muhim esĂ‚sın bozulması, Ă‚lemin harap olacağının en buyuk habercisidir. Zira insanoğlunun ilĂ‚nihĂ‚ye başıboş bırakılmayacağı, ilĂ‚hî bir vaattir.[3] Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’den sonra peygamber de gelmeyeceğine gore, bu emanetleri zĂ‚yî eden insanların artık helĂ‚k edileceği muhakkaktır.
3. Fitnelerin ve Adam Oldurme HĂ‚diselerinin Coğalması İslĂ‚m beldelerinde fitneler, Hazret-i Osman -radıyallĂ‚hu anh- ’ın hilĂ‚feti zamanında başlamıştır. Ancak her devirde bunun tezĂ‚hurleri farklı farklı olmuştur. Yani bu fitnelerin hepsinin aynı zamanda olması gerekmez. Bunlar kıyĂ‚mete kadar farklı zamanlarda ve farklı şekillerde gercekleşecektir.
Nitekim bir gun Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Oyle bir zaman gelecek ki okumaya meraklı kurrĂ‚ coğalacak; fakihler (dîni anlayıp yaşayan Ă‚limler) ise azalacak ve bu sûretle ilim cekilip alınacak ve herc (kargaşa ve anarşi) coğalacak!” buyurmuşlardı. AshĂ‚b-ı kirĂ‚m:
“–Herc nedir ey AllĂ‚h ’ın Resûlu?” diye sorunca şoyle buyurdular:
“–Birbirinizi oldurmenizdir.
Daha sonra oyle bir zaman gelecek ki insanlar Kur ’Ă‚n okuyacaklar, okudukları boğazlarından aşağıya gecmeyecek (yani kalplerine tesir etmeyip tatbikāta gecirilmeyecek).
Ondan sonra oyle bir zaman gelecek ki munĂ‚fık, kĂ‚fir ve muşrik, mu ’minle Allah hakkında mu ’minin soylediği sozler gibisini soyleyerek tartışacak!” (HĂ‚kim, Mustedrek, IV, 504/8412. Krş. BuhĂ‚rî, İlim, 24)
Nitekim gunumuzde takvĂ‚dan uzak yaşadığı hĂ‚lde, Kur ’Ă‚n ve Sunnet ’i kendi nĂ‚kıs aklıyla yorumlayan, dinde reforma yeltenen, Ă‚lim etiketli modernist ve tarihselci birtakım ilĂ‚hiyatcıların; guyĂ‚ İslĂ‚m adına muslumanlarla mucĂ‚dele icinde bulunan tekfircilerin ve yine dînin dosdoğru yolunu zaafa uğratan cĂ‚hil sofuların bir hayli coğalmış olması da, bu nebevî ifĂ‚deleri te ’yid etmektedir.
ŞĂ‚irin; “Dahleden dînimize bĂ‚ri muselmĂ‚n olsa.” mısraını hatırlatan bu nevî tehlikelere karşı muteyakkız ve firĂ‚setli olmak, meydanı din tĂ‚cirlerine ve İslĂ‚m tahrifcilerine bırakmamak gerekir.
Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in bu hususta Abdullah bin Omer -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- ’ya yaptığı îkaz, hepimiz icin muhim bir istikĂ‚met olcusudur:
“Ey İbn-i Omer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden oğrendiğine iyi dikkat et! Dînî ilimleri ve hukumleri, istikĂ‚met ehli Ă‚limlerden al, sağa-sola meyledenlerden alma!”[4]
Bir toplumda dinî ilimler zayıflayınca, orada huzursuzluk ve fitnelerin artması tabiîdir. İnsanların gittikce bencil, egoist ve menfaatperest hĂ‚le gelmesi, iyilik duygularının iyice korelmesine ve her fırsatta kotuluğe meylin artmasına yol acar. Bu da toplumu fitne kazanı hĂ‚line getirir, hic kimsede huzur ve emniyet bırakmaz. Bir gun Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Nefsimi kudret elinde tutan AllĂ‚h ’a yemin olsun, insanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki, kĂ‚til nicin oldurduğunu, maktûl de nicin oldurulduğunu bilemeyecek.” buyurmuşlardı. (Muslim, Fiten, 55) AshĂ‚b-ı kirĂ‚m:
“–Bu nasıl olur?” diye sorduklarında Allah Resûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Bu, herc (fitne, kargaşa ve anarşi)dir! Olduren de olen de ateştedir!” cevĂ‚bını verdiler. (Muslim, Fiten, 56)
Bugunku Sûriye başta olmak uzere teror ve anarşinin hĂ‚kim olduğu her yerdeki umûmî manzara, bu hakîkati akla getirmektedir. Coğu zaman perde ardındaki guc odakları tarafından sevk ve idare edilen teror grupları, kime hizmet ettiklerini dahî bilmeden kan dokuyor, olduren nicin oldurduğunu, olen nicin oldurulduğunu bilmiyor. Yine Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Canımı kudretiyle elinde tutan AllĂ‚h ’a yemin ederim ki, bir adam bir kabrin yanından gecerken kendini o kabrin uzerine atıp; «Âh! Keşke şu kabirde yatanın yerinde ben olsaydım!» diye kendini yerden yere vurmadıkca dunya hayatı son bulmayacaktır. O kimse dindarlığı sebebiyle değil, başına gelen belĂ‚lar yuzunden boyle davranacaktır.” (BuhĂ‚rî, Fiten, 22; Muslim, Fiten, 54)
Oyle anlaşılıyor ki, kıyĂ‚metin kopmasından onceki bir zamanda hayat, insanlar icin bir azap olacak, insanı canından bezdirerek yaşadığına bin pişman edecektir. O gunlerde can o kadar ucuzlayacak ki, kĂ‚til nicin oldurduğunu, maktûl de nicin oldurulduğunu bilemeyecektir. Din ve îmanla alĂ‚kası olmayan kimseler bile dunyadan nefret edip olmeyi arzu edeceklerdir.
Boyle bir vasatta hayra yonelmek ve sĂ‚lih ameller işleyebilmek de gĂ‚yet zordur. Bu sebeple o zor gunler gelmeden once huzurlu ve rahat zamanların kıymetini bilip bu fırsat demlerini ebedî saĂ‚det sermayesi hĂ‚line getirmeye gayret etmek lĂ‚zımdır. Nitekim Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu îkazda bulunmuşlardır:
“Karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplamadan evvel, sĂ‚lih ameller işlemekte acele ediniz! Oyle zamanlar geldiğinde insan, sabah mu ’min iken akşama kĂ‚fir olarak cıkar; akşam mu ’min iken sabaha kĂ‚fir olarak cıkar. Dînini kucuk bir dunyalığa satar.” (Muslim, ÎmĂ‚n, 186)[5]
“…İşte oyle zamanda dînine sıkıca sarılan kişi, elinde kor ateş (veya diken) tutan kimse gibidir.” (Ahmed, II, 390)[6]
Boyle zamanlarda zayıf karakterli insanlar, Kitap ve Sunnet ’e îtibĂ‚r etmeyerek kendi kıt akıllarınca hareket edecek, Ă‚yet ve hadisleri acıklarken de dĂ‚imĂ‚ dunyevî menfaatlerini on plĂ‚nda tutacaklardır.
Resûl-i Ekrem -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“AllĂ‚h ’ın sĂ‚lih kulları birbiri ardından Ă‚hirete gocer; geride arpa ve hurmanın dokuntuleri gibi değersiz kimseler kalır. Allah TeĂ‚lĂ‚ da onlara hic ehemmiyet vermez.” (BuhĂ‚rî, Rikāk, 9)[7]
4. Ehil Olmayan LiyĂ‚katsiz Kişilerin Soz Sahibi Olması Ebû Hureyre -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
Resûl-i Ekrem -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir yerde sahĂ‚bîleriyle konuşurken bir bedevî cıkageldi ve:
“–KıyĂ‚met ne zaman kopacak?” diye sordu.
Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz sozlerini kesmeden konuşmalarına devam ettiler. Bunun uzerine sahĂ‚bîlerden biri:
“–Bedevînin sorusunu duydu, fakat soruyu beğenmedi.” dedi. Bir başkası da:
“–Hayır, soruyu duymadı.” dedi. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz konuşmalarını bitirince:
“–KıyĂ‚met hakkında soru soran nerede?” buyurdular. Bedevî:
“–Buradayım, yĂ‚ RasûlĂ‚llah!” dedi.
“–Emanet zĂ‚yî edildiği zaman kıyĂ‚meti bekle!” buyurdular. Bedevî:
“–Emanet nasıl zĂ‚yî olacak?” diye sordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz de:
“–Emanet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyĂ‚meti bekle!” buyurdular. (BuhĂ‚rî, İlim 2, Rikāk 35)[8]
Emanetin ehil olmayan kimseye verilmesi, bilgiye, tecrubeye ve liyĂ‚kate değer vermeyip işleri ehil olmayan kişilere bırakmak demektir. Onlar da ustlendikleri vazifeleri hakkıyla yerine getirmeyip hep kendi menfaatlerinin peşinde koştukları ve pek cok haksızlıklara daldıkları icin, kısa surede her şeyin duzeni bozulur.
5. Zamanın Hızlı Gecmesi Allah Resûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
“Zaman yakınlaşmadıkca kıyĂ‚met kopmaz! Bu yakınlaşma oyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gun gibi, gun saat gibi, saat de saman alevi gibi veya kibritin tutuşup hemen sonmesi gibi (kısa) olur.” (Tirmizî, Zuhd, 24/2332)
Dunyanın sonuna doğru mal ziyadeleşecek, insanlar onunla daha fazla meşgul olup eğlenceye dalacaklarından veya artan fitneler sebebiyle derin bir endişeye duşeceklerinden, gunlerin ve gecelerin nasıl gectiğini bilemeyecek, ondan hic istifĂ‚de edemeyeceklerdir. Bu hadîs-i şerîfin, omurlerin kısalacağına ve zamanın bereketsiz hĂ‚le geleceğine işaret ettiği de soylenmiştir.
Muhaddis HattĂ‚bî, zamanın kısalmasının Mehdî -aleyhisselĂ‚m- zamanında veya ÎsĂ‚ -aleyhisselĂ‚m- nuzûl ettikten sonra olacağını soylemiştir. Meşhur Ă‚limlerden Ali el-Kārî ise ikisinin zamanında da olacağını soylemiştir. Zira zamanın kısalması DeccĂ‚l ’in cıktığı zaman olacaktır. DeccĂ‚l ise ikisinin arasında cıkacaktır.
6. Dunya Malının Coğalması Nebiyy-i Ekrem -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler umîd ediniz. AllĂ‚h ’a yemin ederim ki, sizler icin fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden oncekilerin onune serildiği gibi dunyanın sizin de onunuze serilmesinden, onların dunya icin yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dunyanın onları helĂ‚k ettiği gibi sizi de helĂ‚k etmesinden korkuyorum.” (BuhĂ‚rî, Rikāk, 7; Muslim, Zuhd, 6)
“Benden sonra size dunya nîmetlerinin ve ziynetlerinin acılmasından ve onlara gonlunuzu kaptırmanızdan korkuyorum!” (BuhĂ‚rî, ZekĂ‚t 47, CihĂ‚d 37; Muslim, ZekĂ‚t, 121-123)[9]
“Dunya tatlıdır ve manzarası hoştur. Şuphesiz ki Allah dunyanın idaresini size verecek ve nasıl davranacağınıza, ne gibi işler yapacağınıza bakacaktır. O hĂ‚lde dunyadan sakının ve (sefih) kadınlardan korunun!” (Muslim, Zikir, 99)
Devamlı artarak gelen mal, kıyĂ‚mete yakın fevkalĂ‚de bir artış gostererek acgozlu insanların dahî gozunu doyuracak seviyeye ulaşacaktır. Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Dunyanın son gunlerinde, halîfelerinizden biri, malı saymaya bile gerek duymadan avuc avuc dağıtacaktır.” (Muslim, Fiten, 68, 69)[10]
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bunların tahakkuk edeceğini haber vermişlerdir. Belki zamanla daha da artabilir ama, şuphesiz ki gunumuzde de bunlara rastlanmaktadır.
7. SelĂ‚mın Zayıflaması Nebiyy-i Ekrem -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“KıyĂ‚metten once husûsî selĂ‚m zuhûr eder. (Kişi sadece tanıdıklarına selĂ‚m verir veya bir cemaatin yanına gelince oradaki belli kişilere selĂ‚m verir.) Ticaret iyice yayılır; hattĂ‚ kadın, ticaret hususunda kocasına yardım eder. Akrabalarla bağlar kesilir, yalan şahitlik zuhûr eder, hak uzere şahitlik yapılmayıp gizlenir ve (dunyevî ilimlerin yaygınlaşması sebebiyle) kalem zuhûr eder, (insanlar dînî ilimlerde cĂ‚hil, dunyevî ilimlerde Ă‚lim olurlar).” (Ahmed, I, 407, 419; HĂ‚kim, IV, 110/7043)
“KıyĂ‚met alĂ‚metlerinden biri de kişinin sadece tanıdığı kimseye selĂ‚m vermesidir.” (Ahmed, I, 405. Krş. Abdurrazzak, Musannef, III, 154)
8. Peygamber Efendimizin Haber Verdiği Diğer Bazı KıyĂ‚met AlĂ‚metleri “İki buyuk ordu birbiriyle harp etmedikce kıyĂ‚met kopmayacaktır. Bu iki grubun ikisi de aynı dĂ‚vĂ‚yı guttukleri hĂ‚lde, araların­da buyuk bir harp olacaktır.
Otuza yakın, yalancı ve mel ’ûn deccĂ‚ller turemedikce kıyĂ‚met kopmayacaktır. Bu deccĂ‚llerin hepsi de kendisinin Al­lĂ‚h ’ın Rasûlu olduğunu iddia edecektir…
Zelzeleler coğalmadıkca, zaman birbirine yaklaşmadıkca (kıyĂ‚met) kop­mayacaktır…
Yine aranızda mal coğalıp sel gibi akmadıkca kıyĂ‚met kopmayacaktır. Mal o kadar coğalacak ki, mal sahibi, malının zekĂ‚tını kim kabul eder diye endişelenecektir. Bir kişiye zekĂ‚tını vermek is­teyecek, fakat o «Benim buna ihtiyacım yok!» di­yecektir…” (BuhĂ‚rî, Fiten, 25)
ZekĂ‚t verilecek kimsenin bulunmaması, Omer bin Abdulaziz zamanında yaşanmış, gelecekte yine yaşanacaktır. Bugun bile zenginliğin artması sebebiyle bazı yerlerde gercek mĂ‚nĂ‚da zekĂ‚t alacak birini bulmak kolay olmayabiliyor. Fakat şuna bilhassa dikkat etmek lĂ‚zımdır ki, muhtaclara karşı duyarsızlık sebebiyle sadece kendi yaşadığı cevreye bakıp toplumda fakir kalmadığını zannetmek, buyuk bir gaflettir. Dînen zengin sayılan mu ’minlerin, muhtacları arayıp bulmaları ve zekĂ‚t farîzasını en guzel şekilde edĂ‚ etmeleri zarûrîdir.
Yine Allah Resûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Nefsim kudret elinde olan ZĂ‚t-ı ZulcelĂ‚l ’e yemin olsun ki, imĂ‚mınızı (devlet başkanınızı) oldurmedikce, kılıclarınızı cekip birbirinizle savaşmadıkca ve dunyanıza şerirleriniz vĂ‚ris olmadıkca kıyĂ‚met kopmaz.” (Tirmizî, Fiten, 9/2170)
“Fırat Nehri ’nin suyu cekilip, aktığı yatakta bulunan bir altın dağı meydana cıkmadıkca ve «kurtulup kazanan ben olayım» diye birbiriyle carpışan her yuz kişiden doksan dokuzu olmedikce kıyĂ‚met kopmaz.” (BuhĂ‚rî, Fiten, 24; Muslim, Fiten, 29)[11]
“Pek yakında Fırat Nehri ’nin suyu cekilerek aktığı yatakta bir altın hazinesi meydana cıkacaktır. O gunu goren kimse, o hazineden kesinlikle bir şey almasın!” (BuhĂ‚rî, Fiten, 24; Muslim, Fiten, 29-32)[12]
Fırat Nehri ’nin kuruyacağı ve boylece altın bir dağın veya buyuk bir altın madeninin ortaya cıkacağı haber veriliyor. Buradaki dağ kelimesi, ortaya cıkacak definenin buyukluğunu anlatmak icin de kullanılmış olabilir. Bunun kıyĂ‚mete cok yakın bir zamanda olması veya mecĂ‚zî bir mĂ‚nĂ‚ ifĂ‚de etmesi de mumkundur.
Yine Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- kıyĂ‚metten once meydana gelecek bu nevî hĂ‚diseleri anlatan başka bir hadîs-i şerîflerinde; “Yeryuzu butun değerlerini, altın ve gumuşten sutunlar hĂ‚linde kusacaktır.” buyurmuşlardır.[13] O zaman dunya hırsıyla dolu insanlar birbirine girecek ve yuzde doksan dokuzu, bir rivĂ‚yete gore “onda dokuzu” bu uğurda olup gidecektir.
Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde:
“Kadınlar coğalacak, erkekler azalacaktır. O derecede ki, elli kadının, sadece bir tane bakan kimsesi olacaktır.” buyurmuşlardır. (BuhĂ‚rî, İlim, 21)
Hadîs-i şerîfteki bu ifĂ‚de, -AllĂ‚hu a‘lem- kesretten kinĂ‚yedir. KıyĂ‚mete yakın zamanlarda, bir erkeğin pek cok kadına bakıp himĂ‚ye etmek zorunda kalacağı anlaşılmaktadır.
Ayrıca kıyĂ‚met yaklaştıkca fitneler coğalacağı icin, adam oldurme hĂ‚diseleri ve savaşlar da artacak, bu sebeple harp ehli olan erkek nufus azalacaktır.
Cariyenin Efendisini Doğurması “Cibrîl Hadîsi” diye meşhur olan hadîs-i şerîfte Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kıyĂ‚metin alĂ‚metleri sorulduğunda şoyle buyurmuşlardır:
“Annelerin, kendilerine cĂ‚riye muĂ‚melesi yapacak cocuklar doğurması; yalın ayak, başı kabak, cıplak koyun cobanlarının, yuksek ve mukemmel binalar (yaptırmak)ta birbirleriyle yarışmalarıdır.” (Muslim, ÎmĂ‚n, 1, 5)[14]
“CĂ‚riyenin efendisini doğurması” şu şekilde îzah edilebilir:
1. Anaların kendilerine cĂ‚riye muĂ‚melesini revĂ‚ gorecek Ă‚sî cocuklar doğurması, evlĂ‚tların anne-babayı istismĂ‚r etmesi.
2. Kole ve cĂ‚riyelerin coğalması; cĂ‚riyenin doğurduğu cocuğun, babasının makĂ‚mına gecerek o cĂ‚riyeye, yani annesine sahip olması.
3. UmmehĂ‚t-ı evlĂ‚dın (cocuğu olan cĂ‚riyelerin) satılarak elden ele dolaşması ve -maĂ‚zallĂ‚h- bilmeden kendi evlĂ‚dının eline gecmesi. Yani insanların hĂ‚linin bu derece fesĂ‚da uğraması.
“Yalın ayak, başı kabak, cıplak koyun cobanlarının yuksek binĂ‚lar yapmakta birbirleriyle yarışa cıkmaları” ise, luks ve refĂ‚hın artması, bir zamanlar fakir olan kimselerin dahî, buyuk ve yuksek binalar inşĂ‚ etmekte yarışacak kadar zenginleşmesi olabilir.
Allah Resûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“…İnsanlar yuk­sek binalar yapma yarışına girmedikce kıyĂ‚met kopmayacaktır…” (BuhĂ‚rî, Fiten, 25)
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Ă‚deta kıyĂ‚metin ayak sesleri olan alĂ‚metler arasında, bilhassa “zinĂ‚” ve “binĂ‚”nın coğalmasını ifĂ‚de buyurmuşlardır. Gunumuzun umûmî manzarasını seyrettiğimiz zaman; maalesef ahlĂ‚ksızlığın arttığını, yuksek binĂ‚ların coğaldığını goruyoruz.
ZinĂ‚ ve ahlĂ‚ksızlık, toplumların huzur ve mĂ‚neviyĂ‚tına Ă‚deta zehir serpiyor. Yukselen binĂ‚lar ise, mĂ‚neviyĂ‚tı zaafa uğrayan ruhsuz şehirlerin Ă‚deta mezar taşlarını andırıyor!..
9. Oyle Bir Zaman Gelecek ki… Allah Resûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Ă‚hir zamanda gercekleşecek bazı fitne ve fesatları haber vererek ummetinin bu konuda dikkatli davranmasını istemişlerdir. KıyĂ‚metin habercileri diyebileceğimiz bu nevî fitneleri beyĂ‚n eden hadîs-i şerîflerin bir kısmı şoyledir:
“İnsanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki fĂ‚iz yemeyen hic kimse kalmayacak! Kişi doğrudan yemese bile ona tozundan[15] bulaşacak.” (Ebû DĂ‚vûd, Buyû, 3/3331)[16]
“Oyle bir zaman gelir ki kişi malını helĂ‚lden mi, haramdan mı kazandığına hic aldırış etmez.” (BuhĂ‚rî, Buyû, 7, 23)
“Oyle bir zaman gelecek ki doğru soyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Guvenilir kimseler hĂ‚in sayılacak, hĂ‚inlere guvenilecek. Kişi kendisinden şahitlik etmesi istenmediği hĂ‚lde şahitlik edecek, yemin etmesi istenmediği hĂ‚lde yemin edecek.
İnsanların dunya (nîmetlerinden en fazla istifĂ‚de ederek) en mes ’ûd olanı, AllĂ‚h ’a ve Rasûl ’une îmĂ‚n etmeyen alcak oğlu alcak olacak!” (TaberĂ‚nî, el-Mu‘cemu ’l-Kebîr, XXIII, 314; Heysemî, VII, 283)
“Oyle bir zaman gelecek ki insanlar iyiliği tavsiye etmeyecek, kotulukten de sakındırmayacaklar.” (Heysemî, Mecmau ’z-ZevĂ‚id, VII, 280)
Ahir Zaman Muslumanlarının Zaafı Hazret-i Sevban -radıyallĂ‚hu anh- anlatıyor:
Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına dĂ‚vet ettiği gibi, birbirlerini sizin uzerinize cullanmaya cağıracakları zaman yakındır!” buyurmuşlardı.
Orada bulunanlardan biri:
“–O gun sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu.
Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Hayır, bilĂ‚kis o gun siz cok olacaksınız. LĂ‚kin sizler, bir selin getirip yığdığı cer-copler gibi hicbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, duşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu cıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” buyurdular.
“–Zaaf da nedir, ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu?” denildi.
“–Dunya sevgisi ve olumden hoşlanmama duygusu!” buyurdular. (Ebû DĂ‚vûd, MelĂ‚him, 5/4297; Ahmed, V, 278)
Hadîs-i şerîften anladığımıza gore; İslĂ‚m duşmanları, Muslumanların kuvvetlerini kırmak, onları bolup parcalamak ve neticede yok etmek icin birbirleri­ni iş birliği yapmaya dĂ‚vet edeceklerdir. Bunu da, sofrasına adam dĂ‚vet eden bir sofra sahibinin rahatlığı icinde yapacaklardır. Yani nasıl ki onlar icin kendi sofralarına oturup yemek gayet kolay bir işse, kĂ‚firlerin İslĂ‚m ’a karşı ittifak cağrısın­da bulunup muslumanların canlarına kastetmeleri, topraklarına musallat olup zenginliklerini somurmeleri de o derece kolay olacaktır.
Onları bu kadar cur ’etlendiren şey ise, muslumanların azlığı değil, aksine onların îman ve takvĂ‚ bakımından zayıflığı ve dun­yaya aşırı duşkunlukleri olacaktır. Cunku olumden korkan ve dunyaya fazlaca duşkun olan kimse, fedakĂ‚rlıkta bulunamaz, zorluklara katlanamaz, canı ve malı ile yapması gereken cihĂ‚dı ihmal eder. Boyle olunca muslumanlar, eskiden olduğu gibi duşmanlarının kalbine korku salan heybeti kaybederler. Dolayısıyla İslĂ‚m duşmanları, artık muslumanlardan korkmaz ve cekinmez olurlar.
Zubeyr bin Adiy Hazretleri anlatıyor:
Enes bin MĂ‚lik -radıyallĂ‚hu anh- ’ın yanına girdik. HaccĂ‚c ’ın bize yaptıklarını şikĂ‚yet ettik.
“–Sabredin!” buyurdu. Sonra da sozlerine şoyle devam etti:
“–Siz oyle gunlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gun, giden gunden daha kotu olacak. Bu hĂ‚l, Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’den işittim.” (BuhĂ‚rî, Fiten, 6; Tirmizî, Fiten, 35/2206)
Peygamberimiz 5 Şeyden Allah ’a Sığınmıştır Abdullah bin Omer -radıyallĂ‚hu anh- şoyle der:
Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- bize yonelerek şoyle buyurdu:
“Ey MuhĂ‚cirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla mubtelĂ‚ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden AllĂ‚h ’a sığınırım. Onlar şunlardır:
1. Bir milletin icinde zinĂ‚, fuhuş ortaya cıkıp nihayet o millet bu sucu alenî olarak işlediğinde, mutlakĂ‚ iclerinde vebĂ‚ hastalığı ve onlardan once yaşamış milletlerde gorulmemiş başka hastalıklar yayılır.
2. Olcu ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlakĂ‚ kıtlık, gecim sıkıntısı ve başlarındaki hukumdarların zulmu ile cezalandırılır.
3. Mallarının zekĂ‚tını vermekten kacınan her millet, mutlakĂ‚ yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır) ve hayvanları olmasa onlara yağmur yağdırılmaz.
4. AllĂ‚h ’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûl ’unun ahdini (yaptığı anlaşmaları ve Sunnet ’ini) terk eden her milletin başına, Allah mutlakĂ‚ kendilerinden olmayan bir duşmanı musallat eder ve duşman, o milletin elindekilerin bir kısmını alır.
5. İdarecileri AllĂ‚h ’ın KitĂ‚bı ile amel etmeyip, indirdiği hukumlerden işlerine geleni sectikce, Allah onların hesĂ‚bını kendi aralarında gorur (fitne, fesat ve anarşi belĂ‚sına mĂ‚ruz kalırlar).” (İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 22; HĂ‚kim, IV, 583/8623; Beyhakî, Şuab, III, 197)
Yerin Altı Ustunden Daha Hayırlıdır Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyuruyorlar:
“(İdarecilik ve hĂ‚kimlik gibi) işlerini kadınlara veren bir toplum kesinlikle felĂ‚ha eremez!” (BuhĂ‚rî, MeğĂ‚zî, 82)
“İdarecileriniz hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz comert kimselerse, işlerinizi aranızda istişĂ‚re ile hallediyorsanız, bu durumda yerin ustu, altından hayırlıdır.
Eğer idarecileriniz şerirlerinizden, zenginleriniz cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı ustunden daha hayırlıdır.” (Tirmizî, Fiten, 78/2266)
Zira boyle bir toplumda artık dînin emirlerini ikāme imkĂ‚nı kalmaz…
15 Şeyi Yapınca Ummetin Başına Gelecek Buyuk BelĂ‚! Hazret-i Ali -radıyallĂ‚hu anh- anlatıyor:
Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- bir gun:
“–Ummetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona buyuk belĂ‚nın gelmesi vĂ‚cip olur!” buyurmuşlardı. Yanındakiler:
“–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu! Bunlar nelerdir?” diye sordular.
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle sıraladı:
“1. Ganimet (yani millî servet, fakir-fukarĂ‚ya uğramadan sadece zengin ve mevkî sahibi kimseler arasında) tedĂ‚vul eden bir metĂ‚ hĂ‚line geldiği,
2. Emanet, ganimet gibi gorulup hıyĂ‚net edildiği,
3. ZekĂ‚t, ibadet olarak gorulmeyip buyuk bir yuk ve kayıp olarak telĂ‚kkî edildiği,
4. Kişi, (gayr-i meşrû işlerde) kadınına itaat ettiği,
5. Kişi, annesine karşı itaatsizlikte bulunduğu,
6-7. Kişi, arkadaşına iyilikte bulunduğu hĂ‚lde babasına kaba davrandığı,
8. Mescitlerde sesler yukseldiği (huşû kaybolduğu),
9. Bir milletin idarecisi en alcakları olduğu, (Nitekim bu, zaman zaman dunyanın muhtelif devletlerinde gorulebilen bir hĂ‚disedir.)
10. Bir kişiye şerrinden korkularak hurmet edildiği,
11. Ceşitli isimlerle îmĂ‚l edilen ickilerin serbestce icildiği,
12. İpek elbiselerin erkekler tarafından giyildiği,
13-14. Şarkıcı kadınlar ve calgı aletlerine alĂ‚ka arttığı, (Gunumuzde sanat, bale, konser vb. adlar altında; bar, gazino ve benzeri salonlarda ve hattĂ‚ radyo, televizyon gibi ceşitli mecrĂ‚larda -maalesef- cok yaygın hĂ‚ldedir.)
15. Bu ummetin sonradan gelen nesilleri, onceden gelip gecenlere lĂ‚net ettiği zaman, (Gunumuzde bazı gĂ‚fillerin ecdĂ‚dımız Osmanlı ’ya ve gecmiş İslĂ‚m Ă‚limlerine buğz etmesi gibi.)
İşte o zaman, (mu ’minlerin ruhlarını kabzeden) kızıl ruzgĂ‚rı, yere batışı veya domuz ve maymunlara cevrilmeyi,[17] zelzeleyi ve gokten taş yağmasını bekleyin.
Ondan sonra birbiri ardınca pek cok alĂ‚met zuhûr eder ve bunlar, ipi kopan eski bir gerdanlığın ardı ardına duşen taneleri gibi birbirini takip ederler.”[18]
Gaybı ancak Allah bilir. HerhĂ‚lde bunlar, kıyĂ‚mete yaklaştıkca şerrin iyice artması neticesinde vukū bulacak alĂ‚metlerdir.
Boğulmak Uzere Olan Kişinin Duası Gibi Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Yakında oyle bir fitne zuhûr edecek ki ondan kişiyi ancak Allah TeĂ‚lĂ‚ kurtarır, bir de boğulmak uzere olan kişinin duĂ‚sı gibi bir duĂ‚…” (Beyhakî, Şuab, II, 367/1077)
Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh- da şoyle buyurmuştur:
“İnsanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki, o zaman ancak denizde boğulmak uzere olan biri gibi duĂ‚ eden kişi kurtulabilecektir.” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VI, 22/29173; HĂ‚kim, IV, 471/8308)
Medine ’nin Terk Edilmesi Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Bir gun gelecek, insanlar Medîne ’yi, en hayırlı ve guzel hĂ‚lindeyken terk edip gidecekler; orada sadece vahşî hayvanlar ve kuşlar kalacaktır.
Dunyada en son olecek kimseler, Muzeyne kabilesinden iki cobandır. Medîne ’ye girmek isteyerek koyunlarına seslenirler. Ancak orayı ıpıssız, vahşî hayvanlarla dolu olarak bulurlar. Onlar da VedĂ‚ Tepesi ’ne gelince yuzustu duşup olurler.” (BuhĂ‚rî, FedĂ‚ilu ’l-Medîne, 5; Muslim, Hac, 498, 499; Muvatta, CĂ‚mî, 8)
Mehdi Aleyhisselam Kimin Soyundandır? Resûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Mehdî, benim neslimden, FĂ‚tıma ’nın evlĂ‚dından olacak!” (Ebû DĂ‚vûd, Mehdî, 1/4284; İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 34)
“Mehdî benim neslimdendir; alnı geniş, burnu incedir. Dunya zulum ve haksızlıkla dolduğu gibi, o adĂ‚letle dolduracak ve yedi sene hukum surecektir.” (Ebû DĂ‚vûd, Mehdî, 1/4286)[19]
Bu hadîs-i şerîflerde bildirilen pek cok alĂ‚metin ya kendileri veya benzerleri gercekleşmiştir. Fakat kıyĂ‚metin vakti kesin olarak bilinemeyeceği icin, bu alĂ‚metlerin daha şiddetli olanlarının zamanla vukū bulması da mumkundur. Bu sebeple mu ’minler olarak her zaman tedbirli ve uyanık olup Ă‚hirete daha iyi hazırlanmaya gayret etmemiz elzemdir.
Dipnotlar:
[1] Nitekim buna benzer hĂ‚ller, komunizmin ağır baskıları altında kalan Orta Asya ’da, bilhassa Cin ve Rusya ’da senelerce yaşanmıştır. [2] Muslim, Fiten, 110. Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten, 59; İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 33. [3] Bkz. el-KıyĂ‚me, 36. [4] Hatîb el-BağdĂ‚dî, el-KifĂ‚ye fî İlmi ’r-RivĂ‚ye, el-Medînetu ’l-Munevvere, el-Mektebetu ’l-İlmiyye, s. 121. [5] Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten 30, Zuhd 3; İbn-i MĂ‚ce, İkāme, 78; Ahmed, II, 303, 372, 523. [6] Ayrıca bkz. Muslim, Îman, 186; Tirmizî, Fiten, 30/2196. [7] Ayrıca bkz. DĂ‚rimî, Rikāk, 11. [8] Ayrıca bkz. Ahmed, II, 361. [9] Ayrıca bkz. NesĂ‚î, ZekĂ‚t, 81; İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 18. [10] Ayrıca bkz. Ahmed, III, 317. [11] Ayrıca bkz. İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 25. [12] Ayrıca bkz. Ebû DĂ‚vûd, MelĂ‚him, 13; Tirmizî, Sıfatu ’l-Cenne, 26. [13] Muslim, ZekĂ‚t, 62. [14] Ayrıca bkz. BuhĂ‚rî, ÎmĂ‚n, 37; Tirmizî, ÎmĂ‚n, 4; Ebû DĂ‚vûd, Sunnet, 16; NesĂ‚î, MevĂ‚kît, 6; İbn-i MĂ‚ce, Mukaddime, 9. [15] Ebû DĂ‚vûd ’un bir rivĂ‚yetinde “buharı” şeklinde gecmektedir. [16] Ayrıca bkz. NesĂ‚î, Buyû ’, 2/4452; İbn-i MĂ‚ce, TicĂ‚rĂ‚t, 58; Ahmed, IV, 494; Beyhakî, Sunen, IV, 275. [17] Bkz. Tirmizî, Fiten, 38/2210. [18] Tirmizî, Fiten, 38/2211. [19] Ayrıca bkz. M. Yaşar Kandemir, ŞifĂ‚-i Şerîf Şerhi, II, 159.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
KIYAMET KUR'AN'DA NASIL ZİKREDİLMEKTEDİR?