
Amsterdam ’da, elinde kitapla 11 yaşındaki bir cocuğun “Allah seni cennetine cağırıyor gelir misin?” davetine icabet eden insanlar.Gecenlerde WhatsApp (vatsap) da bir haber paylaşıldı. Bu ilginc haber şoyleydi:
ALLAH SENİ CENNETİNE CAĞIRIYOR Amsterdam ’da bir cami imamı 11 yaşındaki oğluyla sokaklarda dini kitaplar dağıtır. Bir gun rahatsız olduğundan oğluna:
Bugun cıkmayalım der. Cocuk kendisini ispat etmek istercesine yalnız cıkmak ister. Baba da kıramaz. Cocuk Amsterdam sokaklarında her gorduğu kişiye: “Allah seni cennete davet ediyor” der ve kitap verir. Elinde kalan son kitabı vermek icin bir evin zilini defalarca calar. Tam donerken yaşlı bir kadın acar kapıyı. Cocuğa nicin geldiğini sorar. O da: “Allah seni cennetine cağırıyor gelir misin?” der ve kitabı verir.
KAPIYI ISRARLA CALAN COCUK Babasının yaptığı Cuma sohbetinin ardından soru-cevap faslı başlar. Salondaki yaşlı bir kadın soz alır ve şunları soyler:
“Eşimi kaybettim. Cocuklarım da yok, aylardır kimse kapımı calmadı. Kimse icin onemli olmadığımı, topluma yuk olduğumu duşundum. Gecen hafta intihar etmeye karar verdim. Tavana bağladığım ipi boynuma gecirdim ki; kapı zili calmaya başladı.
- Benim kapımı kim calar ki? deyip biraz bekledim, ısrarla calışı merak edip kapıyı actım. Zili calan bir cocuktu. Bana:
- Allah TeÂl seni cennete davet ediyor, dedi ve bir kitap verdi gitti. Kitabı okudum ve Musluman oldum.
Şu anda dunyanın en mutlu insanıyım. Bundan sonraki omrumu benim gibi umidi tukenmiş caresizlere care olmak icin adadım. Artık ben de Amsterdam sokaklarında dolaşarak insanlara:
- Allah TeÂl seni cennetine davet ediyor, deyip dini kitap dağıtacağım.”
EN BUYUK DAYANAK VE SIĞINAĞIMIZ İnkÂr; gayesizlik ve caresizlik. İman ise gaye ve caredir. İman varsa imkÂn da vardır. Allah ’a ve Âhirete iman en buyuk dayanak ve sığınaktır. İmansız kişi; evi olmayan, nereye sığınacağını bilmeyen serseri olarak dolaşan şaşkın kimse gibidir. İman umuttur. İnanan icin kayıp soz konusu değildir. Kazandığı zaman şukreder, kaybettiği zaman sabreder.
GEVŞEKLİK GOSTERMEYİN İman mucadelede en buyuk guctur. Kur ’Ân-ı Kerim ’de buna şoyle işaret ediliyor: “Duşmanları takip etmekte gevşeklik gostermeyin. Eğer siz acı cekiyorsanız, onlarda sizin cektiğiniz gibi acı cekerler. Ustelik siz Allah ’tan onların ummadıklarını umarsınız.” (Nisa, 104)
İnancsız, olmeyi yokluk sayar. Olumle her şeyin sıfırlandığını duşunur. Onun icin şehit olmanın, gazi olmanın bir anlamı yoktur. Ona gore her şey bu dunyadan ibaret olduğu icin kolay kolay olumu goze alamaz. Mu ’min ise olumu, olumsuzluğe acılan bir kapı olarak gorur. Savaştan kacmayı cennetten kacmak gibi değerlendirir. Allah katında olanların bÂki, dunyalıkların ise fÂni olduğunu bilir. BÂkiyi elde etmek icin fÂniyi kolayca terk edebilir.
İMANIN GUCU İmanın gucune bakın ki; Yahudilerin vahşi bombardımanları sonucu bayramda hanımının, beş, sekiz ve on dort yaşındaki uc cocuğunun şehit olduğunu gorunce; feryat ve figan yerine Mevl ’ya hamdeden, sağ kalan altı aylık cocuğu ile teselli olan Filistinlinin imanı ve metaneti, bir de zırhların arkasına saklanan, en ufak bir tehlike karşısında sığınacak delik arayan Yahudinin cebaneti ve hıyaneti. Aradaki farkı varın siz kıyas edin. Ummetin feryadı ve yanık sesi olan merhum Mehmet Akif bu gerceği İstiklal Marşında ne guzel dillendirmiş:
“Garb ’ın Âfakını sarmışsa celik zırhlı duvar
Benim iman dolu goğsum gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl boyle bir imanı boğar
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
***
Canakkale Şehitlerine şiirinde bu imanın gucunu şoyle ifade ediyor:
“Ne celik tabyalar ister, ne siner hasmından / Alınır kal ’ mı goğsundeki kat kat îman? / Hangi kuvvet onu, hÂşÃ‚, edecek kahrına rÂm? / Cunku te ’sis-i ilÂhî o metîn istihkÂm.
…
Şuhed govdesi, bir baksana, dağlar, taşlar / O, rukû olmasa, dunyada eğilmez başlar.
EN BUYUK GUCUMUZ Şimdiye kadar ki butun kusurlarımıza, zaaflarımıza rağmen hÂl ayakta isek, bağımsızlığımızı koruyorsak, bundan sonra da koruyacaksak dayandığımız dayanacağımız en buyuk guc oncelikle imanımızdır. Bu iman bizim icin bedendeki ruh gibidir. Ruhsuz bedenin cesetten ibaret olduğu malumdur.
İman umuttur dedik. Bu umut dinamizmdir, itici guctur. Bu gucu kaybettiğimiz de her şeyi kaybetmiş oluruz. Zira bizim şimdilik duşmanlarımız kadar maddi savaş gucumuz yok. Bu gucu tedarik etmek elbette gorevimizdir. Caydırıcı guc hazırlamak Mevla ’nın emridir. Fakat mevcut durum ve şartlarda inancımızı kaybedersek hicbir şey kazanamayız.
Bugun zırhın ardına saklanan, her turlu yıkıcı silaha sahip olanı Yahudi ’ye karşı elindeki taşla direnen Filistinli bu gucu imanından, umudundan ve azminden almaktadır. Filistinlinin konumunda Yahudi olsaydı en ufak bir direnc gosterebilir miydi? Yakınlarına duşen basit bir hamas fuzesi sebebiyle kacacak delik arayan hain ve korkaklar ve vatanlarını, şeref ve haysiyetlerini, mukaddesatlarını korumak icin gozunu kırpmadan kadın, coluk, cocuk olarak yiğitce direnen Filistinliler…
Evet Allah ’a ve Âhirete iman guctur, umuttur, gayedir, caredir. Butun mesele bu imanı canlı tutmak; basiret, firaset, kıyÂset ve planlama anlamındaki siyasetle birlikte doğru istikametle kullanmaktır. Bu iman gucunu; gerekli olan diğer imkÂn ve tedbirleri almadan kuru bir hamasete kurban etmemek, sadece şehit olmayı değil aynı zamanda zafer kazanmayı sağlayan bir guc olarak değerlendirmek gerekir.
İstiklal ve istikbalimiz, dunya ve ahiret saadetimiz buna bağlıdır. “Gevşemeyin, uzulmeyin, şayet mu ’minseniz ustun gelecek olan sizsiniz.” (Al-i İmran, 139)
Kaynak: Ali Rıza Temel, Altınoluk Dergisi, Sayı: 433
İslam ve İhsan