
Bir Musluman olum gelmeden, dunyada iken nelere dikkat etmeli ve nasıl bir şuur ile yaşamalıdır?Şems-i Tebrizî Hazreti Ebubekir Sıddık uzerinden bizlere muhteşem bir oğutte bulunuyor: “Eğer birisi olunun yeryuzunde nasıl yuruduğunu gormek istiyorsa Ebubekir Sıddık ’a baksın. O kirli bir cop kutusundan kurtulup tertemiz cana can katan suyun sohbetine erişti ve Allah kulu olan o denize, (Muhammed aleyhissalÂt u vesselÂm ’a) dost oldu.”
OLMEDEN EVVEL HAKİKİ OLUMU YAŞAMAK Ebu Bekir Sıddık Efendimiz olmeden evvel olmek sırrına erişti. Olmeden evvel hakiki olumu yaşamak; dunyaya olmek demektir. Muzaffer Ozak Efendi Hazretleri bu konuda şoyle buyurmaktadır; “Sen olmeden evvel ol, Allah'a tam bir teslîmiyyetle teslîm ol cunku İslÂm teslîmdir, teslîmiyyetdir, selÂmettir. İslÂm'ın nûruyla pur-nûr olursan, hic olmeyeceksin. Olum yok senin icin. Olum hayvanlar icindir, insanlar icin olum yoktur. Allah Rasûlu'nu tasdîk eden, Rasûl-i Ekrem'in yolundan yuruyen, O'nun cizdiği yoldan aşmayan, hudûd-i ilÂhiyyeden taşmayanlar, onlar; katiyyen olmezler, onlar; olurlar. Onlar, olumun tadını tadarlar ama olumun tadı Âşıklar icin acı değildir, tatlıdır.”
Ehl-i Beyt-i Mustaf ve AshÂb-ı Guzîn ’in, Muhammed Mustafa aleyhissalÂt u vesselÂm ’a muhabbetleri gonullerine oyle yerleşmişti ki dunyayla olan bağlantılarını tamamen kesmişlerdi. Dunya ve icindekilere hizmet ederek benliklerini feda ettiler ve kendilerini Rasûlullah ’ın yoluna adadılar. Haşr Sûresi mukemmel bir şekilde AshÂb-ı KirÂm Efendilerimizin ahlÂkını tarif ediyor: “Hayır olarak verdikleri dunyalık nimetlere karşı kalplerinde en kucuk istek duymaz, gozleri arkalarında kalmaz ve boyle bir şeyi iclerinden dahi gecirmezler. Muhtac oldukları hÂlde başka ihtiyac sahibi kardeşlerini tercih ederler.” (Haşr, 9)
HZ. ALİ ’NİN PEYGAMBERİMİZE OLAN SEVGİSİ Hz. Ali kerremallahu veche daha on uc yaşındayken Peygamber Efendimiz ’e sevgisini şoyle haykırdı; “Canım canına, kanım kanına, her şeyim sana feda olsun, ya Rasûlullah!” Allah TeÂl tarafından secilmiş kahramanlar, Asr-ı Saadet ’te Peygamber Efendimizin dostlarının hep bir ağızdan aşkla ve şevkle; “Malım, mulkum, makamım, ailem, cocuklarım, canım sana feda olsun Ya Rasûlullah!” diyerek fedakÂrlık ahlakının tohumunu taşıdılar.
Ehl-i Beyt-i Mustaf ve AshÂb-ı KirÂm İslÂm ’ın nurunu korumak icin aynı şekilde buyuk zorluklara goğus gerip canlarını feda etmişlerdir. Acı cekmekten, yaralanmaktan, zulme maruz kalmaktan, hasta olmaktan veya oldurulmekten korkmazlardı, cekinmezlerdi. Hicbir karşılık beklemeden tum insanlara merhametle muamele ederlerdi. En buyuk musibetin icerisinde olsalar bile hicbir şey olmamış gibi kulluk vazifelerine devam ettiler. Onlar başlarına ne gelirse gelsin sarsılmadılar, cunku Allah ve Rasûlu ’nun sevgisiyle doluydular.
AshÂb-ı KirÂm saf mÂn hazinesi idiler. Onların kalplerinin saflığı, hakikate derûnî bir şehadettir. Yeni vahyolunan Kur ’Ân Âyetlerini Efendimiz aleyhissalÂt u vesselÂm ’ın fem-i saadetlerinden duyar duymaz butun vakit, gayret ve dikkatlerini onların en derûnî mÂnÂlarına intibak etmek adına oyle bir yoğunluk ve samimiyet icinde veriyorlardı ki neticede vahiy onların hayatlarının parcası haline geliyordu.
Hazreti Ebubekir halife secildiğinde şoyle buyurdu; “Ben sizin en hayırlınız olmadığım halde sizin başınıza halife secildim. Ancak Kur ’an nazil olmuş, Hz. Peygamber aleyhissalÂt u vesselÂm dinin hukumlerini acıklamıştır. Sizin en zayıfınız, hakkı alınıncaya kadar benim yanımda kuvvetlidir. Ey insanlar! Ben ancak Hz. Peygamber ’in aleyhissalÂt u vesselÂm yoluna uyarım. Kendiliğimden bir şey îcÂd edici değilim. Eğer iyilik yaparsam bana yardımcı olun. Eğer sırat-ı mustakimden kayarsam beni duzeltiniz. Ben bu sozumu soyler, hem kendim icin hem de sizler icin Allah ’ın affını talep ederim.”
Kur ’an-ı Kerim ’e ve Peygamber Efendimiz aleyhissalÂt u vesselÂm ’a daima sÂdık olan Ebubekir Sıddık, Âlemler Sultanının yolunda olmayı hayatıyla butunleştirmiştir. O, Hazreti Muhammed Mustafa ’ya gosterdiği sadakatle bu yola, sırat-ı mustakime gosterdiği sadakati bir gormuştur. Dostu dost yapan O aleyhissalÂt u vesselÂm ’a olan candan muhabbetidir.
Bir gun laîn İblis, Resûlullah Efendimizi ziyaret etmişti. Peygamberimiz ona bazı sorular sordu; “Ebubekir icin ne dersin?” İblis buna şu cevabı verdi; “O bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi. İslam ’a girdikten sonra nasıl itaat eder?”
Hazreti Ebubekir kalp ve aklın ulvi nurlarına sahipti. CenÂb-ı Rabbû'l-Âlemîn buyuk halifesine her şeyi kuşatan kendi kemÂlini gostermişti. Boyle bir ezici celÂl tecellisi karşısında gonlu paramparca oldu ve kendisini denizdeki kumların adedince gunahı olduğunu itiraf etmek mecburiyetinde hissetti.
HZ. EBUBEKİR ’İN DUASI Hazreti Ebubekir radıyallÂhu anhÂ'ın duası: ''Allah'ım! Omrumun en hayırlı vakti omrumun sonu, amellerimin en hayırlı olanı son amelim, gunlerimin en hayırlısı da, sana ulaşacağım gun son nefesim ve ebedi vuslat olsun!''
Mubarek Ramazan ayı olmeden evvel olmek sırrına erişmek icin bize ihsan edilmiştir. ‘Olmeden evvel olmek ’ recetesi her şeyin asıl caresidir. Muminler bu mevsimde nefs kafesini kırarlar, kalpteki putları yıkarlar ve ruhu orten ortuleri kaldırırlar. Receteye uyulduğu zaman diriliş gucu ve olumsuzluk kazanılmaktadır. Ramazan ise orucla bu terbiye vermektedir.
Ramazan ayı varlık zindanından cıkmamız icin bize ihsan edilmiştir. İnsanın kurtuluşu, bu dunya ve icindekilerden yuz cevirmesindedir. Oruc tutarak insan dunyaya ‘hayır ’, ahirete ‘evet ’ demeyi oğrenir. Oruc dunyayı boşayıp dunyaya olan bağlılığı kesince daha buyuk bir takva, aşk hazinesine ve ilahi farkındalığa kazanılır.
Mubarek Ramazan sohbet suyuna erişmek, Kur ’an Âyetlerini daha acık hale getirmek ve vahyin bir parcası olmak icin bize ihsan edilmiştir. Mubarek ay, ilahî Âyetlerin insanlığa indirildiği Kadir Gecesi ’ni şereflendirmek uzere verilmiştir. Muminler orucla Kur ’an-ı Kerîm indirilişini kutlarlar. Ramazan bedendir, Kur ’an-ı Kerîm ise onun ruhudur. Kişi orucu ziyadeleştirdikce ilahî olana hassasiyeti de ziyadeleşir.
Ramazan ayı Allah ’a olan aşkımızı artırmak icin, Efendimiz aleyhissalÂt u vesselÂm ’a muhabbetimizi artırmak icin, yeryuzunde butun insanoğlu ile olan muhabbetimizi arttırmak icin bize ihsan edilmiştir. Zulumden nûra, batıldan hakka, şirkten tevhide, batıl mezheplerden sunnete, fÂni Âlemden baki Âleme, karanlıktan aydınlığa, iflastan ihlasa, gafletten şuura, korkudan guvene, benlikten mahviyete, geciş gayretinde bulunmayanlar, gayrıdan Hakk ’a doğru gidemezler.
Kaynak: Rabia Brodbeck, Altınoluk Dergisi, Sayı: 433
İslam ve İhsan
BİR MUSLUMAN NASIL OLMALIDIR?