İbrÂhim Hakkı Erzurûmî -kuddise sirruh- hazretleri buyurur ki: "Ârifin, mevlÂsı ile arası iyi olduğu icin halk ile de arası iyidir. Ârif cismini ve canını mevlÂsına adamış, herşeyini ona verip kendisi aradan cıkmıştır. Bu sûretle Allah ’a yakınlık mertebesine ermiş ve rahata kavuşmuştur. Ârifin kalbine mÂrifet nuru indiği icin onda dunyaya Âit hicbir arzu kalmamıştır."
Ârifin dili, Allah ’ın zikriyle meşgul; kalbi O ’nun sevgisiyle dolu; sırrı O ’na sonsuz acıktır. Ârifin kalbi uyumaz, dunyaya meyli kalmaz. Cunku gonlu muhabbet Âleminden lezzet almış, aşk derdiyle dolmuştur ve kalbinin Allah ’ın bakış yeri olduğunu bilmiştir. Allah ’ın gayrısını atıp yukseklere cıkan, yakınlık havasını koklayan, uns ve huzur meclisine varan gonul, Hak ’tan nasıl gÂfil olup halka meyleder?

Âlim soylediklerinin aşağısında, Ârif onların ustundedir. Ârif mÂrifetullahtan başka soz etmez, susması en iyi sozdur. Ârif Allah ’a yaklaştıkca halktan uzaklaşır. Ârif yalnız Allah ’a ihtiyac arzeder. Onun icin ihtiyaclarını kimseye soylemez. Ârif Allah ’a karşı zelil olduğu icin halk kendisini sever.

ZÂHİD İLE ÂRİF ARASINDAKİ FARKLAR


ZÂhidin ibÂdeti alÂka iledir, Ârifinki zevk iledir.ZÂhid Âhireti ister, Ârif Mevlayı ister.ZÂhid nefsi iledir, Ârif Allah iledir.ZÂhidin zikri dili ile, Ârifinki kalbi ve canı iledir.ZÂhidin kalbi sebeplerledir, Ârifin rûhu Allah iledir.

MU'MİN İLE ÂRİFİN KIYÂSI

Mu ’minin bakışı Allah ’ın nuru ile, Ârifin bakışı Allah iledir.

Mu ’min Allah ’ın ipine tutunur, Ârif Allah ’a tutunur.

Mu ’min Allah ’ın zikriyle mutmain olur, Ârif Allah ’la mutmain olur.

Halk nefsine bağlı, nefs ise ilÂhî kapının perdesidir. Ârif cismini rûhuna, rûhunu da Allah ’a feda etmiştir. ZÂhid nefsiyle halka bakar duşman kesilir uzulur. Ârif mevlÂsı ile yaratıklarına şefkat dolu gozlerle bakıp rahat eder.

HİCBİR İŞ ÂRİFİ ALLAH'TAN ALIKOYAMAZ!

Ârif kalbiyle huzurdan gitmez ve rûhu ile Allah ’tan başkasını gormez. Ârif odur ki hic bir iş ve faaliyet onu Allah ile meşgul olmaktan alıkoyamaz ve bir an bile Allah ’ın huzurundan ayrılıp gÂfil olamaz. Ârif odur ki, kendisi susar ve Hak onun sırlarından soyler. Ârif odur ki hic bir şeyle uzulmez. Her ne olursa sevinir, uzuntusu kalmaz.

Ârif Allah ’ı tÂzimde dikkatli, O ’na hurmet etmede titizdir. Farzlarını kılmak ve yasaklarından sakınmakla O ’na olan derin saygısını gosterir. Ârif odur ki, Allah ’ın sırlarını ehli olmayana, anlamayana acıklamaz. Sevinc ve acılarını kimseye soylemez.

Âbidin kuvveti su ve ekmekte, Ârifin kuvveti Allah ’ı anmakladır.

GÂfilin kıblesi altın ve gumuş, Ârifin kıblesi ise rahîm olan Allah ’ın sonsuz nurudur.

Kaynak: SÂdık DÂnÂ, Altınoluk Sohbetleri 1, s: 46-53, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan