Bu kıssada vahyin nûruyla aydınlanmış olan bir akıl ile nefsin sultasından kurtulamayıp bundan mahrum kalan aklın mukÂyesesi yapılmakta ve bunların yol actığı neticenin canlı bir misÂli sergilenmektedir. Aklın, vahyin icinde bir değeri vardır.
Vahyin hizmetinde olan ve onu rehber kabul eden bir akıl, hikmetlere vÂkıf olur. Vahyin yol gostericiliğinden mahrum olan akıl ise insanı nefsin Âfetlerinden koruyamaz. Akıl, her turlu gÂye icin kullanılabilen keskin bir bıcak gibidir. Dileyen onunla ekmek keser, dileyen de onunla cinÂyet işler. Nitekim KÂbil ’in aklı, vahyî bilgiye muhÂlefet ettiği icin kendisini dalÂlete (sapıklığa) goturmuş ve Âhiretini mahvetmiştir.

TAKVÂ VE İHLÂSTAN MAHRUM KİMSELERİN AKLI

Takv ve ihlÂstan mahrum kimselerde akıl, hem kendilerine, hem de başkalarına karşı o kimsenin zulmunu artırır. KÂbil misÂlinde olduğu gibi, kardeşini katletmeye kadar gidebilir. Akıl nîmetini vahyin istediği istikÂmette kulla­narak KÂbil ’e nasihatte bulunan HÂbil ise, ihlÂslı bir kul olduğu icin AllÂh korkusuyla hareket etmiştir.

KISKANCLIK VE HASED HASTALIĞINA YAKALANANLAR

Kıskanclık ve hased hastalığına yakalananlar, kendi uzerindeki nîmeti gormeyip dÂim başkalarının elindeki nîmetlere goz dikerler. Nefsin kotu sıfatlarından olan kıskanclık ve hased kimin uzerinde hÂkimiyet kurarsa, ona her turlu kotuluğu yaptırır. Hatt bu kişi, kardeşini bile oldurmekten cekinmez. Hased ve kıskanc kişiler, ilÂhî takdîre rÂzı olmazlar. Bunun neticesinde, dunyÂda rezîl ve rusvÂy olarak buyuk bir vicdÂn azÂbı ve pişmanlığa dûcÂr olurlar. Onlar Âhirette de acıklı bir azÂb ile karşılaşacaklardır. Bu hastalığın cÂresi, yine nefsi terbiye ve tezkiye ederek, nefs-i emmÂreden kurtulmak ve nefs-i mutmainneye ulaşmak, husûsiyle AllÂh ’ın verdiğine rÂzı olmak ile mumkundur.

KÂbil ile HÂbil ’in kişiliklerinde melek ile şeytan arasındaki zıtlığı andıran bir kutuplaşma vardır. KÂbil, şeytan gibi kendi noksanlığını muhÂtabında ararken; HÂbil, bir melek gibi davranıp nefsÂnî endişelere kapılmamış, îtibÂrını kaybetmekten ve oldurulme tehdîdinden korkmamış, sÂdece AllÂh korkusuyla hareket etmiştir. YÂni onlardan biri şeytan gibi hatÂsında diretmiş, diğeri ise AllÂh ’a yonelmiştir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan