
Allah ’ın gunahları sebebi ile insanlara verdiği ceza nedir? Kur ’an ’da cezası dunyada ve ahirette verileceği bildirilen gunah.İslam ahlak, edep ve iffet dinidir, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) guzel ahlakı tamamlamak icin gonderilmiştir. Tasavvuf yolu ise Allah Rasûlu ’nun nezih hayatını en guzel şekilde tatbik etmenin diğer bir adıdır. Allah TeÂl imtihan icin insana şehvet, yeme icmeye duşkunluk, hırs gibi bazı aşırı arzular vermiştir. İnsandan istenen ise bu duygularını kontrol etmesi, onlara esir olmamasıdır. Bu manada insanın en buyuk imtihanı şehvetini kontrol etmesi yani iffeti iledir. Zira yuce Kitabımız insana suslu ve cekici kılınan şeylerin başında karşı cinse olan duşkunluğu sıralar: “Kadınlar, oğullar, altın ve gumuşten birikmiş hazineler, soylu atlar, sığırlar, arazilere yonelik tutku ve dunyevi zevkler insanoğlu icin cekici kılınmıştır…” (Ali İmran, 14)
CEZASI DUNYADA VE AHİRETTE VERİLEN GUNAH İnsanın karşı cinse olan zaafını iyi bilen şeytan ve avenesi gunumuzde var gucuyle Muslumanlara bu cenahtan darbe indirmektedir. Sanki tek bir elden ummetin iffetine organize bir saldırı yapılmaktadır. İffetsizlik Musluman toplumları helak edeceği icin Rabbimiz iffet duşmanları hakkında en buyuk cezaları vaz etmiştir: “Muminler arasından hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dunya ve ahirette can yakıcı azap vardır.” (Nur, 19)
Bu konu o kadar hassastır ki bırakın fuhşiyatı fiilen yaymayı, icten ice fuhşiyatın yayılmasını arzulayanlar bile şiddetli bir azap ile cezalandırılacaktır. Bugun yazılı ve gorsel medyanın buyuk oranda bu ayetin kapsamına girdiğini soylemek mumkundur. Gayri ahlaki her tur carpık ilişkiyi guzel gosteren, insanları bu tur yaşam tarzlarına ozendiren, zinayı, lutiliği oven filmler, tiyatrolar, programlar ortalığı istila etmiştir. İffetsiz bir toplum isteyen, haramların alenileşmesini arzulayan, zina ve turevlerini teşvik edenler, Allah TeÂl ’ya karşı buyuk bir isyan icindedirler. Bunlar yaptıkları buyuk curmun cezasını daha ahirete kalmadan bu dunyada peşinen de cekecektirler.
Nitekim lutilik ve zina ile meşgul olanlar AİDS başta olmak uzere daha ismini bilmediğimiz nice hastalıklara muptela olmaktadırlar. Ozellikle lutilik gibi insan fıtratına aykırı sapkınlıkları işleyenlerin yaşam ortalamaları normal insanların neredeyse yarısı kadardır. Bu sapkınlığın revac gorduğu batı dunyasında toplum genelinde intihar oranı yuzde dort iken, lgbt ahlaksızlarında bu oran yuzde kırk civarındadır, yani diğerlerinden on kez daha fazladır.
HARAMA İLK ADIMI ATMA! Bir Musluman zina ve turevlerine bir anda meclup olmaz, her şey adım adım gercekleşir. Gafil, once bakılması haram olan manzaralara bakar, baktığı şeyler hayal dunyasını meşgul eder, sonra da bunlar davranışa donuşur. Bu yuzden Musluman o ilk yanlış adımı atmamaya gayret etmeli, harama bakmamalıdır. Bu hususta Rabbimiz bizleri şoyle uyarır: “Allah, gozlerin kotu niyetli bakışını ve kalplerin sakladıklarını bilir.” (Mumin, 19) Bu ayetin ışığı altında, Rabbimizin bize ihsan ettiği goz nimetini yerli yerinde kullanmak bugun daha bir onemli hale gelmiştir.
Modern teknolojinin gozumuzu ve kulağımızı meşgul edecek filmleri, muzikleri, sosyal medyası şeytani guclerin elinde oyuncak olmuştur. Her ne kadar faydalı programlar varsa da zararlı olanlar bunlardan yuzlerce kat fazladır. Bizi meşgul etmesin diye cocuklarımızın ellerine verdiğimiz akıllı telefonlar, tabletler vb. aletler onların gonul dunyasını mahvedecek zehirler sacmaktadır. Manevi radyasyona uzun sure tabi olan genc nesillerimiz zamanla hay duygularını kaybetmekte, utanma gidince haramlar ile Musluman arasında hicbir sınır kalmamaktadır.
ALLAH ’IN GUNAHLARI SEBEBİ İLE İNSANLARA VERDİĞİ CEZA İmam Gazali ’ye gore İslam ’ı yaşama hususunda en onemli duygumuz hayÂdır. Haya duygusu insanın fıtratına Rabbimiz tarafından yerleştirilmiştir. Âdem ile Havva (a.s.) yasak meyveye yaklaşınca bir ceza olarak uzerlerindeki kıyafetleri kendilerinden alınmıştır. Atalarımız hemen cennet yaprakları ile mahrem yerlerini kapatmışlardır. Demek ki cıplaklık / mustehcenlik Allah ’ın gunahları sebebi ile insanlara verdiği bir cezadır, insanlar gunahları kolayca işlemeye devam ettikce hayÂlarını kaybetmekte, tesetturu hafife almakta, acık sacık giyinme normal hale gelmektedir. Bazı dindar ailelerin bile cocuklarının “henuz kucukler veya bunlar daha genc” diyerek acık sacık giyinmelerine ses cıkarmamaları ibretliktir.
Bu olumsuz şartlara dur demek bir Musluman olarak hepimizin en başta gelen vazifesidir. İşe evlatlarımızdan ve yakın cevremizden başlamalı, onları hayÂsız ortamlardan, yayınlardan, modalardan korumalıyız. Ayrıca anne babalar olarak cocuklarımız ile kaliteli vakit gecirmeye onem vermeliyiz, zira bizden gercek sevgi goremeyen yavrularımız şer odaklarının sahte sevgilerine kanabilir. Genclerimizi ve cocuklarımızı şerrin kirli ellerinden kurtarıp onları hayırlı işlerle ve mubah eğlencelerle meşgul etmenin yollarını aramalıyız. Gerekirse bu hususta camiamızın uzmanlarından, vakıf ve derneklerinden yardım almalıyız. Bununla beraber elimizden geldiğince iffetsizliğe engel olmaya calışan vakıf ve derneklere destek olmalıyız. HayÂsızlık ile mucadele hususunda cesur olmalı, bu kotu gidişata seyirci kalmamalıyız.
Netice olarak gunumuzde anne-baba olmak zorlaşmış, zamanın getirdiği hayÂsızlık fitnesi can yakıcı hale gelmiştir. Toplumumuzu, aile efradımızı bir cobanın surusunu koruduğu gibi korumalıyız. Zira şeytan nesillerimizi adım adım iffetsizlik bataklığına doğru cekmektedir. O yuzden iffet ve hay konusunda toplumun icinde bulunduğu dikkatsizliklerden kacınmalıyız. Cocuklarımızın uygunsuz kıyafetlerini gormezden gelmek, bazen zararlı bir filmin seyredilmesine ses cıkarmamak, tatile giderken İslami olculerin dikkate alınmadığı yerleri tercih etmek, oturduğumuz mahallenin dindarlığına değil de luks olmasına onem vermek bu tur dikkatsizliklere verilecek orneklerdir. Boyle yaparak şeytanın bize cizdiği yoldan adım adım gideriz de farkına bile varmayız. Her bir adım başka bir adıma sebep verir, iyisi mi o ilk adımı baştan hic atmayalım. Rabbim tum milletimizi hayÂsızlığın her ceşidinden korusun, Âmin.
Kaynak: Suleyman Derin, Altınoluk Dergisi, Sayı: 438
İslam ve İhsan