Evvelce temas etmiş olduğumuz uzere Âdem -aleyhisselÂm- ’ın şahsiyetinde kıyÂmete kadar dunyÂya gelecek olan butun insanlık meknûz olduğundan, insanın tekrîmi keyfiyetinde herkesin bir hissesi vardır. Ayrıca Hazret-i Âdem ’in şahsında butun insanların da, şeytanın duşmanlığına muhÂtap olduğu bir gercektir. Cunku nefsin sÂhip bulunduğu butun temÂyullerin ortaya cıkmasına kulun imtihÂnı nokta-i nazarından ihtiyac vardı.
İNSANLAR SUREKLİ TEYAKKUZ HÂLİNDE OLMALI

Bunun icin de şeytan gibi bir muharrik lÂzımdı. Ve beşe­rin cennetten dunyÂya tardına sebep olan mÂlûm yasak ağaca yaklaşma hÂdisesi, şeytanın kı­yÂmete kadar insandaki nefsÂnî temÂyulleri ortaya cıkarması icin zarûrî idi. Nitekim iblîs de, beşeriyetin nefsÂnî arzularını canlandırıp tahrîk ederek rûhÂniyete engel teşkîl etmektedir. Bu yuzden insanoğlu surekli teyakkuz ve intibah hÂlinde olmak mecbûriyetindedir.

İşte bu hikmetlerle CenÂb-ı Hak, şeytana kıyÂmete kadar muhlet vermiştir. Buna mukÂbil de, insanlara af kapısını olum Ânına kadar acık tutmuştur. Fakat kul, bu vesîleyle ağır bir Âhiret imtihÂnına tÂbî tutulmuştur. İsr Sûresi ’nde şeytanın AllÂh ’tan musÂade istemesi ve AllÂh TeÂl ’nın da ona izin vermesi cÂlib-i dikkat bir uslûbla şoyle anlatılmaktadır:


قَالَ أَرَأَيْتَكَ هـذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ َلأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إَلاَّ قَلِيلاً. قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَآؤُكُمْ جَزَاءً مَوْفُوراً. وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلاَدِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُوراً
(İblîs dedi ki: Ey Rabbim!) Şu bana ustun kıldığına bir bak! Yemin olsun ki eğer bana kıyÂmet gunune kadar muhlet verirsen, pek azı mustesn onun zurriyetini mutlaka hÂkimiyetim altına alacağım. AllÂh TeÂl buyurdu ki: Cık git! Artık onlardan kim sana uyarsa hic şuphesiz ki sizin cezÂnız tam bir karşılık olarak cehennemdir. Hem onlardan gucunun yettiği kimseleri sesinle (vesvesenle) yerinden oynat; onlara suvÂrilerinle, yayalarınla elinden gelen her turlu hîleyi yap; mallarda ve evlÂdlarda kendilerine ortak ol ve onlara yalan vaatlerde bulun! ZÂten şeytan, onlara ancak yalan ve aldatıcı şeyler va ’deder.” (el-İsrÂ, 62-64)

Bu Âyet-i kerîmelerde şeytanın insana cokca musallat olduğu ve tesir ettiği muhim noklara temÂs edilmektedir. Buna gore:


Şeytan ancak gucu yettiği ve hÂkimiyeti altına aldığı kimselere vesvese verebilir.İnsanı, fıtraten mutemÂyil olduğu ve kolayca sapmasını sağlayacak her turlu lağviyÂt, nefse hitÂb eden calgı ve teğannîlerle aldatır. Âyette gecen “savt” kelimesi “insanı AllÂh ’a isyÂna sevkeden her turlu ses” olarak tefsir edilmiştir.Şeytan yalnız başına başaramadığı işlerde zaman ve mekÂnın îcÂbına gore insanlardan ve cinlerden olan taraftarlarını kullanır.İnsanları daha cok duny malı ve evlÂdlar yoluyla saptırır.

NEFS DE ŞEYTANIN LEHİNE CALIŞIYOR

AllÂh TeÂl ’nın bu musÂadesi uzerine şeytan, nefsinde bir emniyet hissetti ve buyuk bir sû-i edeple isyÂnının sebebini CenÂb-ı Hakk ’a isnÂd etmeye kalkışarak:


قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي َلأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ. ثُمَّ َلآتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ
“Dedi ki: «Oyle ise, beni azdırmana karşılık, yemîn ederim ki, ben de onları saptırmak icin Sen ’in doğru yolunun uzerine oturacağım… Sonra onlara onle­rinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların coğunu şukredenlerden bulmayacaksın!»” (el-ArÂf, 16-17)


قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي َلأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي اْلأَرْضِ وََلأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
(İblîs yine) dedi ki: «Ey Rabbim, beni azdırmana karşılık, ben de yeryuzunde onlara (gunahları) susleyeceğim (kotulukleri guzel gostereceğim) ve onların hepsini mutlak azdıracağım!»” (el-Hicr, 39)

Buyuk mutasavvıf Yahy bin MuÂz (v. 258/872), şeytanın, insanı kandırmak icin gosterdiği gayreti şoyle anlatmaktadır:

“Şeytan boş, biz ise meşguluz; işimiz gucumuz var. O bizi goruyor, biz ise onu goremiyoruz. Biz unutuyoruz, o ise vazîfesini hic unutmuyor. Ayrıca buyuk duşmanımız olan nefs de şeytanın lehine calışmaktadır.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan