
Kur ’Ân ’da genişce yer verilen peygamber kıssalarından Hz. Nûh'un (a.s.) kıssasından ibret veren yonler...İnsanların coğu imanını koruyamıyor, kolayca tevhidden uzaklaşıp putlara tapmaya meylediyordu. Bir muddet sonra zÂlim, fÂsık ve azgın bir kavim hÂline geliyor, kotuluklere dalıveriyorlardı. Hz. İdris ’ten sonra da boyle olmuş ve insanların vicdanları korelmişti.[1] Allah TeÂl Hz. Nûh ’u “Kendilerine can yakıcı bir azÂb gelmezden once onları uyar!” diye kavmine peygamber olarak gonderdi.[2] Nûh (a.s) onlara: “Ben sizin icin apacık bir uyarıcıyım. Allah ’tan başkasına tapmayın! Ben size gelecek elem verici bir gunun azÂbından korkuyorum!” dedi.[3] “Bu tebliğime karşılık sizden hicbir ucret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak Âlemlerin Rabbidir. Onun icin, Allah ’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!” diye ilave etti. Kavmi, “Senin peşinden gidenler sıradan ve basit kimseler iken biz hic sana inanır mıyız!” dediler. Fakirleri yanından uzaklaştırmasını istediler. Nûh (a.s);
“–Siz istiyorsunuz diye ben iman edenleri kovacak değilim; onlar imanları sayesinde Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi bilgisizliğe gomulmuş bir topluluk olarak goruyorum. Ey kavmim! Onları kovarsam, beni Allah ’a karşı kim koruyabilir? Duşunmuyor musunuz?” dedi.[4] Onlara şoyle nasihat etti:
“Size ne oluyor ki, Allah ’a buyukluğu yakıştıramıyorsunuz?! Oysa, sizi turlu merhÂlelerden gecirerek o yaratmıştır! Gormediniz mi, Allah yedi kat goğu birbiriyle ÂhenktÂr olarak nasıl yarat­mış! Onların icinde Ay ’ı bir nûr kılmış, Guneş ’i de bir cerağ yapmıştır! Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir. Sonra sizi yine oraya dondurecek ve sizi yeniden cıkaracaktır. Allah, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye, yeryuzunu sizin icin bir sergi yapmıştır.”[5]
“Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum ve Allah ’ın Âyetleriyle oğut verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben yalnızca Allah ’a tevekkul etmişimdir, artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp butun gucunuzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana ne yapacaksanız yapın, muhlet de vermeyin.”[6]
Kavmi; “Ey Nûh! Bizimle mucÂdele ettin ve bize karşı mucÂdelede cok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisiyle tehdîd ettiğin (azÂbı) bize getir!” dediler. Nûh (a.s) ise “Onu size, ancak dilerse Allah getirir. Ve siz Allah ’ı Âciz bırakacak değilsiniz! Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size oğut vermek istesem de oğudum size fayda vermez. Cunku O sizin Rabbinizdir ve nihÂyet O ’na dondurulecek­siniz.”[7]
Allah TeÂlÂ, nasihat ile akıllanmayan kavmi işledikleri gunahlardan vaz gecirmek icin kuraklık, kıtlık gibi musibetler gonderdi. Nûh (a.s) onlara: “Rabbinizden mağfiret dileyin; cunku O cok bağışlayıcıdır. Mağfiret dileyin ki uzerinize gokten bol bol yağmur indirsin; mallarınızı ve oğullarınızı coğaltsın; size bahceler ihsÂn etsin; sizin icin ır­maklar akıtsın!” diye yol gosterdi.[8]
Allah TeÂlÂ, kavminin taşkınlıkları sebebiyle Hz. Nûh ’u, “Kavminden şu ana kadar îmÂn etmiş olanlardan başkası artık asl inanmayacak. Oyle ise onların işlemekte oldukları gunahlardan dolayı uzulme!” diye tesellî etti.[9]
HZ. NUH'UN DUASI Oğutlerin fayda vermemesi uzerine Nûh (a.s) şoyle dua etti: “Rabbim! Doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve cocuğu kendi ziyÂnını artırmaktan başka işe yarama­yan kimseye uydular. Buyuk hîleler, buyuk desîseler kurdular! Rabbim! Onlar birbirlerine: «Sakın ilÂhlarınızı bırakmayın; hele Vedd ’den, Suv ’dan, Yeğûs ’tan, Yeûk ’dan ve Nesr ’den asl vazgecmeyin!» dediler. Boylece onlar, gercekten bircoklarını saptırdılar. Rabbim! Sen de bu z­limlerin ancak şaşkınlıklarını artır!” “Rabbim! Yeryuzunde hicbir inkÂrcı bırakma! ŞÃ‚yet Sen onları bırakacak olursan, kullarını saptırırlar; ahlÂksız ve inkÂrcıdan başkasını doğu­rup yetiştirmezler. Beni, anamı, babamı, inanmış olarak evime gireni ve butun mu ’min erkek ve kadınları bağışla! ZÂlimlerin ise yalnızca helÂklerini artır!”[10] “Y Rabbî, mağlûb oldum; artık bana yardım et!”[11]
CenÂb-ı Hak; “Gozlerimizin onunde ve vahyimiz uyarınca gemiyi yap, fakat zÂlimlerin kurtuluşu icin bana yalvarma! Onlar mutlak boğulacaklar!” diye emretti. Nûh (a.s) gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise, yanına her uğradıkca onunla alay ediyorlardı. Nûh (a.s) onlara, “Eğer bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız, biz de sizinle oyle alay edeceğiz! Kendisini rezil edecek azÂbın kime geleceğini ve surekli bir azÂbın kimin ba­şına ineceğini yakında bileceksiniz!” diyordu. NihÂyet Allah ’ın emri gelip de fırın kaynadığı, iş kızışıp sular kabarmaya başladığı zaman Allah TeÂlÂ, Hz. Nûh ’a; “Her şeyden iki cifti, aleyhlerinde hukum verdiklerimiz hÂric, Âileni ve îmÂn edenleri gemiye bindir!” diye emir buyurdu. ZÂten, onunla beraber îmÂn eden pek azdı.[12]
Bundan sonra Allah (c.c) sağanak hÂlinde boşalan bir su ile gok kapılarını actı. Yeri de kaynaklar hÂlinde fışkırttı. Derken o sular takdîr edilmiş bir iş (tûfan Âfeti) icin birleşiverdi. Gemi dağlar gibi dalgalar arasında mu ’minleri goturuyordu. Nûh (a.s), gemiden uzakta bulunan oğluna: “Yavrucuğum! Sen de bizimle beraber bin; kÂfirlerle beraber olma!” diye nid etti. Oğlu: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım!” dedi. Nûh (a.s): “Bugun Allah ’ın emrinden (azÂbından), merhamet sÂhibi Allah ’tan başka koruyacak kimse yoktur!” dedi. Sonra “Ey Rabbim! Şuphesiz oğlum da Âilemdendir. Senin va‘din ise elbette haktır. Sen hÂkimler hÂkimisin!” diye yalvardı. Allah TeÂlÂ: “Ey Nûh! O asl senin Âilenden değildir. Cunku onun yaptığı, kotu bir iştir. O hÂlde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cÂhillerden olmamanı tavsiye ederim!” buyurdu. Nûh (a.s): “Ey Rabbim! Ben senden, hakkında bilgim olmayan bir şeyi istemekten yine sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen, husrÂna uğrayanlardan olu­rum!” dedi. Aralarına dalga girdi ve oğlu boğulup gitti.[13]
CenÂb-ı Hak şoyle buyurur:
“İnkÂr edilmiş olan (Nûh ’a) bir mukÂfÂt olmak uzere gemi, bizim nezÂretimizde akıp gidiyordu. And olsun ki, onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur? (Ey insanlar bakın

Yuce Rabbimizin emriyle Nûh (a.s) şoyle dua ediyordu:
“Bizi bu zalimler topluluğundan kurtaran Allah ’a hamdolsun! Rabbim! Beni bereketli bir yere indir; en uygun şekilde indirip yerleştiren sensin.”[14]
TûfÂn ’ın altı ay kadar devam ettiği rivayet edilir.[15] Sonra Allah TeÂlÂ, “Ey yer suyunu yut! Ey gok sen de tut!..” diye emretti. Su cekildi; hukum yerini buldu; gemi Cûdî dağının uzerine oturdu; “Zalimlerin topunun canı cehenneme!” denildi. CenÂb-ı Hak, “Ey Nûh! Sana ve seninle berÂber olan ummetlere bizden selÂm ve bereket­lerle gemiden in! Kendilerini dunyÂda faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azÂbın dokunacağı ummetler de olacaktır” buyurdu.[16]
Hz. Nûh ’un kavmi gunahları yuzunden suda boğuldular, ateşe sokuldular ve kendilerine Allah ’tan başka yardımcı bulamadılar. TûfÂn, inkÂrcıların sonunun nasıl olduğunu gosteren ibretlik bir hÂdise oldu.[17]
CenÂb-ı Hak Hz. Nûh ’u “cok şukreden bir kul idi” diye medhetmiştir.[18] Onun bin yıla yakın suren tebliğ azmi ve gayreti bizler icin en guzel ornektir.
Dipnotlar:
[1] Bkz. el-A‘rÂf 7/64; el-Enbiy 21/77; ez-ZÂriyÂt 51/46; en-Necm 53/52; Nûh 71/23.
[2] Nûh 71/1.
[3] Hûd 11/25-26.
[4] Hûd 11/29-30; eş-Şuar 26/109-111, 114.
[5] Nûh 71/13-20.
[6] Yûnus 10/71.
[7] Hûd 11/32-34.
[8] Nûh 71/10-12.
[9] Hûd 11/36.
[10] Nûh 71/21-28.
[11] el-Kamer 54/10.
[12] Hûd 11/37-40; el-Mu ’minûn 23/27.
[13] Hûd 11/42-47.
[14] Bkz. el-Mu ’minûn 23/28-29.
[15] İbn Sa‘d, et-TabakÂtu ’l-kubrÂ, 1: 41; Taberî, TÂrîh, 1: 94-96.
[16] Hûd 11/44, 48.
[17] Yûnus 10/73; Nûh 71/25.
[18] el-İsr 17/3.
Kaynak: Doc. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur ’Ân MuhtevÂsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar
İslam ve İhsan
Hazret-i Nuh Peygamber'in Hayatı (Peygamberlerin Hayatı 3) - Sesli Kitap