Âhiret inancı, mes ’ûliyet şuurunu kuvvetlendirir, vazifeye bağlı, hak ve hukuka hurmetkÂr olmayı temin eder. Bu sûretle gayet sağlam bir ahlÂk anlayışına, cok mukemmel bir nizam kavramına ve pek ulvî bir hakşinaslığa vesîle olur.
CenÂb-ı Hakk ’ın huzûruna cıkarak butun soz, hÂl ve hareketlerinin hesabını vereceğine, işlediği zerre kadar hayır ve şerri goreceğine kuvvetle îmÂn eden bir kişide yuksek bir ahlÂk ve yuce bir hukuk anlayışının bulunacağı muhakkaktır.

Peygamber Efendimiz ’in:

“Hicbir kul, kıyÂmet gunu omrunu nerede tukettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vucudunu nerede yıprattığından sorulmadıkca bir adım dahî atamaz!”[1] hadîs-i şerîflerini bilen bir mu ’min mutlak hakka, hukûka ve hesabına dikkat eder.

CenÂb-ı Hakk ’ın devamlı kendisini gorduğunu bilen ve Âhirete de inanan bir insan, kimsenin gormediği yerlerde bile yanlış hareketler yapamaz. Herkesin guvendiği temiz bir insan hÂline gelir.

KALBİNDEN ÂHİRET FİKRİ SİLİNEN İNSANLAR

Kalbinden Âhiret fikri, Allah korkusu ve Allah muhabbeti silinen insanlar, şahsî maksat ve menfaatlerine perestiş edeceklerinden, onların, bu Âlemin en zararlı unsuru hÂline geleceği şuphesizdir. Bu tur insanların nazarında millet ve vatan sevgisi, umûmî menfaat, tarihten ibret alma gibi fazîletler gayet gulunc şeylerdir. Ustunluk ve meziyet ise insan aldatmaktan ibÂrettir. Bu sebeple, insanlardaki din ve Âhiret fikrini zayıflatmak, cemiyetleri şiddetle helÂke surukleyecek son derece tehlikeli bir teşebbustur. Uzak ve yakın tarihte bunun misallerine cok tesaduf edilmiştir.

ÂHİRETE ÎMÂN EDEN MU'MİNLER

Âhirete îmÂn eden ve hayatını ona gore tanzim eden mu ’minlerde olum korkusu olmaz. Sıkıntılardan kurtulup ebedî huzûra ulaşma, AllÂh ’ın rızÂsını elde etme ideali insanda yaşama sevincine yol acar, dunyanın ıztıraplarına karşı tahammul gucu verir. Gecici dunya arzuları insan rûhunu asl tatmin edemez. Rûhun huzuru, îmÂnın kazandıracağı ulvî zevklerde ve mÂnevî hazlardadır.

HÂsılı, AllÂh ’a tekrar geri donuleceği inancı olmadan, bu hayatta gercek bir başarı ve huzurdan bahsedilemez.

Dipnotlar: [1] Tirmizî, KıyÂmet, 1/2417.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslÂm, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan