Peygamber Efendimizin sunnetine uymanın onemi ve gerekliliği.
Buyuk sahÂbî Abdullah ibn-i Mes ’ûd (r.a.) sunnet-i seniyyeye ittib etmenin ehemmiyetini şoyle ifÂde buyurur:

“Yarın AllÂh ’a Musluman olarak kavuşmak isteyen kişi, namazları ezÂn okunan yerde kılmaya devam etsin. Şuphesiz ki Allah, sizin Peygamberinize hidÂyet yollarını acıklamış ve emretmiştir. Bu namazları cemaatle kılmak da hidÂyet yollarındandır. ŞÃ‚yet siz de cemaati terk edip namazı evinde kılan adam gibi yapacak olursanız, Peygamberinizin sunnetini terk etmiş olursunuz. Peygamberinizin sunnetini terk ederseniz, sapıklığa duşmuş olursunuz…” (Muslim, MesÂcid, 257)

Ahmed bin Hanbel Hazretleri de:

“Mushaf-ı Şerîf ’e baktım ve otuz uc yerde Resûlullah ’a itaatin emredildiğini gordum.” buyurmuş, sonra şu Âyet-i kerîmeyi okumuştur:

“…Oʼnun (Resûlʼun) emrine muhÂlif davrananlar, başlarına bir bel gelmesinden veya kendilerine cok elemli bir azap isÂbet etmesinden sakınsınlar.” (en-Nûr, 63)

FİTNE NEDİR?


Ardından bu Âyet-i kerîmeyi tekrar tekrar okumuş ve şoyle buyurmuştur:

“Âyette isÂbet edeceği bildirilen fitne nedir? Şirktir, kufurdur. HerhÂlde o fitne kişinin başına şoyle gelir: Bir kişi, Efendimiz ’in bir sozunu reddettiğinde kalbine bir eğrilik gelir, kalbi kaymaya başlar. Sonunda o kişinin kalbi hidÂyetten tamamen uzaklaşır ve sahibini helÂk eder.”

Bunları soyleyen Ahmed bin Hanbel, daha sonra da şu Âyet-i kerîmeyi okumuştur:

“Hayır, Rabbʼine yemin olsun ki aralarında cıkan herhangi bir anlaşmazlık hususunda Senʼi hakem kılıp sonra da verdiğin hukumden iclerinde hicbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam mÂnÂsıyla kabullenmedikce îmÂn etmiş olmazlar.” (en-NisÂ, 65) (İbn-i Batta el-Ukberî, el-İbÂnetu ’l-KubrÂ, no: 99; İbn-i Teymiyye, es-SÂrimu ’l-Meslûl, Beyrut 1417, I, 59)

KUR ’AN VE HADİSLERLE AMEL ETMEK


Buyuk Hak dostu ŞÃ‚h-ı Nakşibend Hazretleri de şoyle buyurmuştur:

“‒Biz AllÂh ’ın lûtfu ile (mÂnen) her ne elde ettiysek, Kur ’Ân-ı Kerîm ’in Âyetleri ve Resûlullah Efendimiz ’in hadîs-i şerîfleriyle amel etmek sûretiyle elde etmişizdir. Bu amelden bir netice alabilmek icin de takv ve şer ’î kāidelere riÂyet etmek, azîmete sarılmak, Ehl-i Sunnet ve ’l-CemÂat prensipleriyle amel etmek ve bid ’atlerden kacınmak lÂzımdır.”

İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri sunnet-i seniyyeye ittib husûsunda cok hassas davranırdı. Kucuk-buyuk her hareketinde mutlaka Efendimiz ’in sunnetine uyar ve herkese de boyle yapmalarını tavsiye ederdi. Bir defasında şoyle bu­yurmuştur:

“Muvaffak olmamızda bizim gayretimiz de ne oluyor ki! Ne oluyorsa hepsi AllÂh ’ın lûtfudur. Ama buna bir sebep ve vÂsıta gosterilmesi gerekirse o zaman derim ki bu sebep; oncekilerin ve sonrakilerin efendisi olan Resûlullah Efendimiz ’e muhabbetle bağlanıp Oʼnun nurlu izinden git­mektir. Ben butun muvaffakıyetlerimin sebebini buna bağlıyorum. Allah TeÂl ne lûtfetmişse hepsi işte bu bağlılık ve Oʼnun peşin­den gitmem sebebiyledir. İnsana bir şeyin azı veya tamamı nasip olmamışsa bunun tek sebebi de, Efendimiz ’e tam olarak uyma hususunda bir kusur ve noksanı olduğu icindir. Bir defasında gaflete duşerek abdesthÂneye girerken once sağ ayağımı attım. O gun bircok mÂnevî hÂllerden mahrum kaldım.” (Kişmî, BerekÂt, s. 197)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Fahr-i Âlem - Habîbi Hud Hz. Muhammed MustafÂ, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan