
Toruna yaraşan, atasından gorduğu hayırları yaşatmak, ummete yaraşan, olum tefekkuruyle her dem uyanık kalmaktır.
Hic musÂit değilim mÂlÂyÂni sohbete!
Zîr belki an kaldı, kefenimle vuslata
Vakit: Bir kac sene evvel... Yer: Fatih ’te bir dukkan...
-Kefenlik kumaşa ihtiyacım var. Hangisini almam uygundur?
- Cift en patiska veriyoruz.
- Kac metre almam gerekir?
- Rahmetlinin boyu kac?
- Kendim icin alacağım.
Şaşkın bir bakışın ardından:
- On iki metre yeter.
Kumaşcı şaşkınlığını attıktan sonra el yatkınlığıyla bir cırpıda kesip katlamıştı patiskayı. Parasını odeyip, bayramlık alınmış cocuklar gibi sevinerek cıkmıştım dukkÂndan. Eve gidince ozenle bir bohcaya sarmıştım. Bu, kendi akıl ettiğim bir iş değildi. Anneannemden oğrenmiştim. Ozel bohcasında sadece kefeni değil; lifi, sabunu, kınası, silinme carşafı, havlusu, tabutu uzerine serilecek yazması, gul suyu, iki paket pamuğu ve makası bulunur, cenaze masraflarında kullanılmak uzere ayırdığı parası da icinde hazır dururdu. O bohca ben bildim bileli, her an duğunu olacak genc kız ceyizinin hazır beklemesi gibi bekledi. NihÂyet bu sene vakti geldi ve sandıktan cıkarak vazifesini yerine getirdi.
Olum doşeğinde, boyu kısalmış, dili donmez olmuş, eriyip temelli kuculmuş bir kadın nasıl heybetiyle hayranlık uyandırır? Oyle sanıyorum ki omrunu hep olum uyanıklığıyla gecirmenin ve acze duşmeden evvel hazırlık yapmanın verdiği bir enerjiyle. O, duny gurbetinden ayrılıp olum gecidini aşarken, insanlara yuk değil ibret olmayı bildi ve işte hayırlı bir ornek olarak, bu satırlarda da yerini aldı.
UYANIK OLMAK
Uyanık olmak, borc takıp gitmek değildir. Uyanık olmak, aldatıp cok kÂr etmek de değildir. Tilki kurnazlığını, kardeşinin kuyusunu kazmayı, arkadan iş cevirmeyi değil, saf gonullerin Allah sevgisiyle yaşadığı sÂfiyÂne uyanıklığı anlatıyoruz. Kapıp kacmaktan değil, sadece helÂle el acmaktan bahsediyoruz. İki yuzluluk yaparak insanları kandırmaktan değil, ici dışı bir mertler olmaktan dem vuruyoruz. Beş vakit namazı hep vaktinde kıldıran, zarardan uzaklaştırıp yarara yaklaştıran, onun bunun sırtından gecindiren değil, ona buna şuna hayrımızı dokunduran uyanıklığı kastediyoruz. O kadar ki sadece hayatımız değil, olumumuz bile yakınlarımıza yuk ve masraf olmasın.
Uyanıklığı hayatımızın icine yaydığımız vakit, her hayır hemen olmaya, her iyilik hemen yapılmaya başlanacak. Secdeye ilk fırsatta varan, hastayı ilk fırsatta ziyÂret eden, dertliye ilk fırsatta derman goturen insanlar olmaktan bahsediyoruz. Erteleyen, hep beklemeyi benimseyen, “Bakarız” deyip adam savan, “İnşallah” deyip cocuk oyalayan ve boylece nice fırsatları elinden kacırıp duran kimseler olmaktan değil. Cok susamış birinin bardak aramaya bile gerek duymadan şişeyi başına dikivermesi, cok hasret cekmiş birinin, sevdiğini karşısında gorunce her şeyi bırakıp ona sarılıvermesi gibi bir şeyden bahsediyoruz. Allah ’tan gelecek her hayra muhtac olduğumuzu fark etmekten ve işte muhtac bir insan psikolojisiyle, fırsatları yakalamaktan bahsediyoruz.
HİC OLMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞAMAK
Sanki yarını da sağlama almışız, geleceğin gelmesini garantilemişiz gibi yaşamanın yanlışlığını dile getiriyoruz.
“Acele etme! Hele bir dur bakalım.” / “Sonra ziyÂret ederiz canım” / “Daha kucuk, buyuyunce anlatırız” / “Hevesimizi alalım hele, evlenince kapanırız” / “Biraz zaman gecsin, ondan sonra helÂllik alırız” / “Akşam olunca barışırız” / “Okul bitince namaza başlarız” gibi cumleler kurmanın mahzûrunu soyluyoruz. Sonraya, yarına, akşama cıkamayabileceğinin farkında olmaktan, Ânın oğlu olmaktan bahsediyoruz.
İşte boyle bir uyanıklığı benimsediğimiz vakit, borclanmaktan korkan, dedikoduya, fitne cıkarmaya, boş oturmaya, boş konuşmaya vakti kalmamış uyanıklar olacağız. TÂkÂtimiz olmayacak hayrı savsaklamaya. Fırsatımız bulunmayacak luzumsuz yere carşı pazar dolaşmaya. NÂ mumkun hÂle gelecek o vakit, internette saatlerce anlamsız ve maksatsız sorf yapmak. Uyanık olunca, vaktimizin nasıl da dar olduğunu fark edecek, konuşurken, yazarken, okurken ve yaşarken hem dikkatli hem de hakîkatli olacağız.
GAFLET UYKUSUNDAN NASIL UYANABİLİRİZ?
Uyanık kişi, nicesinin kucuk gorup beğenmediği hizmetleri, omrunun en iyi fırsatını yakalamışcasına sevincle îf eder. Ac adam yemek, hayra muhtac olan uyanık adam da hizmet secmez. Elbise yamalarken İdris aleyhisselÂmı, bunalıp daralınca Yunus aleyhisselÂmı, ferahlayıp ikrÂma mazhar olunca Suleyman aleyhisselÂmı, ezÂya muhatap olunca Taif ’te taşlanan o guzeller guzeli Habîb-i Kibriy ’yı hatırlatacak, her Ânı kutsî bir duyguyla hissederek yaşamamıza sebep olacak, boylece her işimizi ibÂdete donuşturecek olan akıl uyanıktır ve herkese lÂzımdır.
Cunku biriniz uyuduğu zaman şeytan onun ense kokune uc duğum atar. Duğum attığı her bir yere “Gecen uzun olsun, yat, uyu!” diyerek eliyle vurur. ŞÃ‚yet o kimse uyanarak Allah ’ı anarsa, duğumlerden biri cozulur. Abdest alırsa bir duğum daha cozulur. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı butun duğumler cozulur ve boylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sabahlar. Allah ’ı anmaz, abdest alıp namaz kılmaz ise uyuşuk ve tembel bir hÂlde sabahlar.1 Durum, gece uykusunda boyleyken, gunduz vakti uyur gezer olmanın, yani gaflet uykusuna dalmanın nasıl bir rehÂvete sebep olacağını fark etmemiz şarttır. Geceyi ve gunduzu, mÂhiyeti farklı uykularla gecirdiğimiz taktirde, omrumuzun nasıl heb olacağını gormemiz gerekir. Bizi Allah ’ı anmaktan, Allah icin hizmet etmekten, O ’nun rızÂsı icin hareket etmekten alıkoyan her turlu ağırlığı uzerimizden bir an evvel atmak, yakıcı olsa da gozlerimizi ve gonullerimizi Hakk ’a ve hakîkate bir an evvel acmak îcab eder.
OLUMU ANMAK BİR NEVİ UYANMAKTIR
Şuphesiz Rabbimiz Allah ’tır deyip sonra dosdoğru yolda yuruyenlerin uzerine melekler iner ve şoyle derler: Korkmayın, uzulmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin. Dunya hayatında da Âhirette de sizin dostlarınız biziz. Bağışlayan ve cok merhametli olan Allah ’ın ikrÂmı olarak, orada sizin icin canlarınızın cektiği her şey vardır ve istediğiniz her şey, orada sizin icin hazırdır.2 Oldukten sonra bize kavuşmayı umit etmeyip dunya hayatına rÂzı olan ve onunla yetinenler ve bizim ayetlerimizden gafil olanlar yok mu, işte onların kazanmakta oldukları gunahlar yuzunden varacakları yer ateştir.3 Gevşekliği ve tembelliği huy edinmiş talebenin, karnesini alınca sevindiği nerede gorulmuştur? Sevinmek isteyen, uyanmak zorundadır. Bana kalırsa zaman, kefenlerimizi alıp goz onune koyma zamanıdır. Zîr olumu anmak, bir nevi uyanmadır.
OLUMUN KARANFİL ACISI TADI
Şimdi musaadenizle, rahmetli anneannemin sadakası olmak uzere, kendi cenÂze bohcamın eksiklerini almaya gidiyorum. Bunu yaparken, sadece hayÂtımın değil, vefÂtımın da hayırlı bir ders olmasını diliyorum. Toruna yaraşan, atasından gorduğu hayırları yaşatmak, ummete yaraşan, olum tefekkuruyle her dem uyanık kalmaktır. Olumun karanfil acısı tadını almaktır uyanıklık. Kalan vaktim bir saat de on sene de olsa bir. Beni mÂzur gorunuz, hÂlimi bilen bilir. Hic musÂit değilim mÂlÂyÂni sohbete! Zîr belki an kaldı, kefenimle vuslata.
Dipnotlar: 1) BuhÂrî, Teheccud 12. 2) Fussilet, 30–32. Âyetler. 3) Yûnus, 7-8. Âyetler.
Kaynak: Neslihan Nur Turk, Altınoluk Dergisi, Sayı: 358
İslam ve İhsan