Kabir azabı nasıldır veyahut nasıl olacak? Kabirde hangi gunah, nasıl bir azaba sebep olacak?Hangi gunahın, kabirde kişiyi nasıl bir azÂba dûcÂr edeceğini beyÂn eden bir hadîs-i şerîfi, Semure bin Cundeb radıyallÂhu anh şoyle rivÂyet etmektedir:
KABİR AZABI NASILDIR? Rasûlullah sallÂllÂhu aleyhi ve sellem Efendimiz ashÂbına:
“Ruy goreniniz var mı?” diye sorup, “gordum” diyenin ruyÂsını, AllÂh ’ın dilediği şekilde tÂbir ederlerdi. Bir sabah bize şoyle buyurdular:
“Bu gece ruyamda iki kişi (CebrÂîl ile MîkÂîl) gelerek beni kaldırdılar ve; «Haydi gidiyoruz.» dediler. Ben de onlarla beraber gittim. Yanı uzerine yatmış bir adamın yanına vardık. Başka biri de elinde kocaman bir kaya ile onun başında duruyordu. Kayayı, yatan adamın kafasına vurup eziyor, taş bir tarafa yuvarlanınca arkasından gidiyor ve taşı alıp getiriyordu. O gelinceye kadar diğerinin kafası da iyileşerek eski hÂline geliyordu. Adam, once yaptığını aynen tekrarlayarak yerde yatanın başını her defasında ezip duruyordu. Meleklere:
«–SubhÂnallÂh! Bunların hÂli nedir?» dedim.
«–Yuru, yuru hele!» dediler. Yuruduk. Derken sırt ustu yatmış bir adamın yanına vardık. Başucunda da, elinde demir cengel bulunan bir başkası duruyordu. Bu adam, yatan kişinin bir tarafına gecip elindeki cengelle avurdunu, burnunu ve gozunu t ensesine kadar yarıyor, sonra obur tarafına gecip orasını da aynı şekilde parcalıyordu. Bir tarafını parcalarken diğer tarafı eski hÂline geliyor, adam da surekli aynı şekilde parcalamaya devam ediyordu. Ben:
«–SubhÂnallah! Bu hÂl nedir?» dedim.
«–Hic sorma, devam et!» dediler. Yuruduk. Fırın gibi bir yapıya vardık. Orada ne soylenildiği anlaşılamayan cığlıklar, feryatlar birbirine karışıyordu. O yapının icinde cıplak bir suru erkek ve kadınların bulunduğunu anladık. Altlarından alevler yukseldikce, onlar cığlık atıyor, feryat koparıyorlardı.
Ben:
«–Bunlara ne oluyor?» dedim.
«–Yuru, yuru hele!» dediler. Yuruduk. Nihayet kandan bir nehre vardık. Nehrin icinde yuzen bir adam, kıyısında da yanına bircok taş yığmış başka bir adam vardı. Nehirdeki adam cıkmak isteyince, kıyıdaki onun ağzına bir taş atıyor ve onu yerine geri ceviriyordu. Cıkmak icin kenara her gelişinde aynı şeyi yapıyor, ağzına taş atıyor, o da geri donuyordu. Ben, yanımdaki iki kişiye:
«–Bu ikisinin hÂli nedir?» dedim.
«–Hic sorma, yuru hele!» dediler. Yuruduk. Cirkin bir adamın -gorduğunuz insanların en cirkini de diyebilirsiniz- yanına vardık. Adam, surekli ateş yakıyor ve ateşin etrafında dolanıp duruyordu. Ben:
«–Bu adam kim?» dedim.
«–Yuru, yuru hele!» dediler. Yuruduk. İcinde baharın butun ciceklerinin bulunduğu geniş ve yemyeşil bir bahceye vardık. Bahcenin ortasında gayet uzun boylu bir adam vardı. O kadar ki, goğe uzanan başını neredeyse goremeyecektim. Adamın etrafında, hayatımda hic gormediğim kadar cok cocuk bulunuyordu. Ben:
«–Bu adam ve bu cocuklar kimlerdir?» dedim.
«–Yuru, yuru hele!» dediler. Yuruduk. Gide gide buyuk bir ağaclığa vardık ki, ben onun gibi guzel ve geniş bir ağaclık gormuş değilim. Beni goturenler; «Gir oraya!» dediler. Birlikte girdik ve bir tuğlası altın, bir tuğlası gumuşten orulmuş bir şehirle karşılaştık. Şehrin kapısına varıp acılmasını istedik. Kapı acıldı, iceri girdik. Bizi, vucutlarının yarısı bugune kadar gorduklerinizin en guzeli, diğer tarafı da bugune kadar gorduklerinizin en cirkini birtakım adamlar karşıladı. Yanımdaki iki kişi onlara:
«–Gidip şu nehre girin!» dediler. Bir de ne goreyim; suyu sut gibi bembeyaz, enine doğru akan bir nehir. Adamlar gidip nehre girdiler sonra cıkıp yanımıza geldiler. Cirkinlikleri tamamen gitmiş, hepsi de son derece guzelleşmişti.
Beni goturen iki kişi:
«–Burası Adn Cenneti ’dir, şurası da Sen ’in konağındır.» dediler. Başımı kaldırıp baktım, bir de ne goreyim; beyaz buluta benzeyen bir koşk.
«–İşte burası Sen ’indir.» dediler. Ben onlara:
«–Allah size buyuk hayırlar ihsÂn eylesin, bırakınız da oraya gireyim.» dedim.
«–Hayır, şimdi değil! Sen oraya daha sonra gireceksin.» dediler. Bunun uzerine ben:
«–Bu gece boyunca hayret verici şeyler gordum. Gorduklerimin mÂnÂsı nedir?» dedim. Onlar da:
«–Anlatalım.» dediler:
«–İlk once yanına vardığın, kafası taşla ezilen adam var ya; o, Kur ’Ân ’ı oğrendiği hÂlde terk eden ve uyuyarak farz namazın (bilhassa sabah namazının) vaktini geciren kimsedir.
Avurdu, burnu ve gozleri demir cengelle yarılan adam, evinden cıkıp etrafa yalanlar yayan kişidir.
(Diğer rivÂyette şoyle buyrulur:
«O bir yalancı idi, dunyada devamlı yalan soylerdi. Onun yaydığı yalanlar ÂfÂkı sarardı. İşte bu yalancı, kıyÂmet gunune kadar bu şekilde azap gorecektir.&#187
Fırın icindeki cıplak erkek ve kadınlar, zin eden erkek ve kadınlardır.
Nehirde yuzup yuzup de taş yutan adam, fÂiz yiyen kişidir.
Yanındaki ateşi surekli yakarak etrafında dolaşıp duran cirkin gorunuşlu kişi, Cehennem bekcisi MÂlik ’tir.
Bahcedeki uzun boylu adam, Hazret-i İbrahim ’dir. Etrafındaki cocuklar da İslÂm fıtratı uzere olen kucuk yavrulardır.»”
Muslumanlardan biri:
“–Ey AllÂh ’ın Rasûlu! Muşrik cocukları da bunlara dÂhil mi?” diye sordu.
Rasûlullah sallÂllÂhu aleyhi ve sellem:
“–Muşriklerin cocukları da dÂhildir.” buyurdu ve devam etti:
“–Vucutlarının yarısı guzel, yarısı cirkin olan adamlara gelince; bunlar, sÂlih amellerin yanında kotu işler de yapan kimselerdir. (Ancak) Allah onları affetmiştir.” (BuhÂrî, Ta‘bîr 48, CenÂiz 93, Teheccud 12, Buyû‘ 2, CihÂd 4, Bed ’u ’l-Halk 6, Enbiy 8, Tefsir 9/15, Edeb 69; Tirmizî, Ru ’yÂ, 10/2295)
Yani Allah TeÂlÂ, gunahkÂr kullarından dilediklerini affederek onlara azÂb etmez veya bir muddet sonra azaplarını sona erdirebilir. Ancak Musluman, hicbir zaman affedileceğinden emîn olamaz. Cunku CenÂb-ı Hak, peygamberler dışında kimseye garanti vermemiştir. Bu sebeple kul, dÂim tevbe ve istiğfar hÂlinde bulunup gunahlardan uzaklaşmaya ve sÂlih amellerle hayır işlerine koşmaya gayret etmelidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
KABİR AZABINA SEBEP OLAN GUNAHLAR NELERDİR?
KABİR AZABI NASIL OLACAK?