İnsan nasıl ıslah edilir? Nefsin ıslahı nasıl olur? Tasavvufi irşad; “once salah sonra ıslah.”Yuce Rabbimizin, peygamberleri vasıtası ile insanlara beyan ettiği gerceklerin başında, insanın gerek kendi yaratılışını gerekse kendi dışındaki diğer varlıkların ve icinde yaşadığı kÂinatın yaratılışındaki ilÂhî nizam ve hikmeti doğru okuma sorumluluğu bulunmaktadır. Yuce yaratıcı mulk ve melekûtun mutlak ve tek sahibi olarak her şeyi kullî irÂdesi ile bir hikmetle yaratmış, insanı da ilÂhî nizamı yeryuzunde yaşaması icin sorumlu kılmıştır. İnsan yeryuzunde yaratıcısının istediği olculer icinde yaşayacak ve sonunda Rabbinin huzuruna donecektir…
“Gokleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak O yarattı. Sizi şekillendirdi, şekillerinizi de guzel yaptı. Donuş yalnız Ona ’dır.” (Teğabun, 3) buyrularak insan, goklerin ve yerin hikmetli yaratılışı yani kÂinattaki muhteşem duzen uzerinde ve hemen bunun yanında da kendi yaratılışındaki eşsiz ozellikler hakkında duşunmeye ve her şeyden once bu Âlemi bu duzen ve nizamı ile yaratan Yuce Kudrete teslim olmaya yonlendirilmektedir.
Diğer taraftan “insana fucûr (kotuluk) ve takv kÂbiliyetleri verilmiştir.” (Şems, 8) Fucûr, Haktan sapmak, hak yolu yarıp ilahî duzeninden cıkararak kotuluk ve isyana duşmektir. Ozellikle zina etmek, yalan soylemek, hulasa her turlu edepsizlikte bulunmak mÂnÂlarını ifade eder. Takv ise fucûrun zıddı olarak nefsi kurtarmak, Allah ’ın koruması altında her turlu fenÂlıklardan sakındırmaktır. Boylece insana kotuluğun insan nefsine zarar ve bozukluk olduğu, takvanın da insanın kendini koruması anlamında gercek saadet olduğu duyurulmaktadır.
Fucûrun bir başka ismi ise fesad yani Hakkın nizam, duzen ve buyruğunu bozmaktır. İnsanın bu fucûrdan ve ifsaddan bizzat kurtulup takva ve tezkiyeye ulaşması salÂh, başkalarının kurtuluşuna vesile olması da ıslahdır. (Elmalı)
ONCE SALAH SONRA ISLAH Tarih boyunca butun peygamberler, Haktan ve Hakkın nizamından kopup, mukerrem varlığını şirk, isyan, gunah, cehalet ve her turlu azgınlığın pisliklerine gomup kirlettiği donemlerde gelmiş ve insanı yaratılışındaki aslî ve ilÂhî guzelliklere dondurmek icin tebliğ ve irşadlarda bulunmuşlardır. Yuce Rabbimiz de elcilerini hep bunun icin gondermiştir. Bu mubarek elciler de ıslahdan başka bir maksadlarının olmadığını beyan etmişlerdir.
“(Şuayb) dedi ki: Ey kavmim eğer benim Rabbim tarafından verilmiş apacık bir delilim varsa ve o bana tarafından guzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz. Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gucumuz yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah ’ın yardımı iledir. Yalnız O ’na dayandım ve yalnız O ’na doneceğim.” (Hûd, 88)
Resuller Efendisi Sevgili Peygamberimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ise son elci olarak yeryuzundeki her turlu fesÂdın ıslahı, bozulan her nizamın ilÂhî olculerle yeniden aslî merkezine dondurulmesi icin gonderilmiştir.
Rum sûresi 41. Âyetin tefsirinde merhum Elmalılı der ki: “İnsanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yuzunden karada ve denizde fesad ortaya cıktı. Umulur ki onlar hakka donerler.” İnsanların ellerinin kazancı yuzunden; fıtratın aksine talep edilen şirk, ahlÂksızlık, haksızlık, ceşitli nefsÂnî ve hevÂî davranışlar yuzunden şu kainattaki fıtrata ait duzen bozuldu. Gerek tabiat gerekse sosyal şartlarda uygunsuzluklar belirdi. İşte Hazreti Muhammed -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ’in peygamber olarak gonderilmesi insanları tevbe ve iyiliğe davet ile kurtuluşa ve selamete cıkarmak icindir. Bunun icin buyruluyor ki: “Bundan oncekilerin sonu nasıl olmuş. Onların pek coğu muşrikti.”
Şirk koşmakla Allah ’ın hikmetine/nizamına karşı hukum koymaya kalkışmakla Allah ’tan kurtulmanın caresini bulamadılar. Sonunda ise ister istemez Allah ’ın hukmune boyun eğerek kahrolup gittiler. Onun icin “Hakk ’a yonelen bir kimse olarak yuzunu dine cevir. Allah ’ın insanları uzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah ’ın yaratmasında hicbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların coğu bilmezler.” (Rum, 34)
İnsan once kendini sonra da diğer insanları ıslah etmeye calışmalıdır. İnsanın kendini ıslahı şirkten, kufurden, gunahlardan kacınması, imana ve guzel davranışlara sarılması ile mumkundur. İnsanın takv sahibi olması, Allah ’tan korkarak emirlere ve nehiylere riayet etmesi ve gecmişteki bozuk amellerini ıslah etmesi gerekir. Boylece kendini ıslah ettikten sonra başkalarının ıslahı icin de calışmalıdır.
Yani iyiliği emir, kotulukten sakındırma gorevini usûlunce ifa ederek başkalarının hidayeti icin caba gostermelidir. Zir “Sizden (icinizden) hayra cağıran, iyiliği emreden, kotulukten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmran, 104) buyrulurken, bu yapılmadığında da; “Sadece icinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah azabı cetin olandır.” (Enfal, 25) buyrularak bir topluluktaki fesÂd, fucûr ve Hakk ’ın gazabını celbedecek her turlu fenalığın onlenmediği takdirde bedelini salihler de dahil butun bir toplumun odeyeceği beyan edilmektedir.
Nebî -sallallÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu:
“Canımı gucu ve kudretiyle elinde tutan Allah ’a yemin ederim ki ya iyilikleri emreder ve kotuluklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda uzerinize bir azab gonderir. Sonra Allah ’a yalvarıp dua edersiniz ama, duanız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten, 9)
Ebû Bekir es-Sıddîk -radıyallÂhu anh- şoyle demiştir:
Ey insanlar! Şuphesiz siz şu Âyeti okuyorsunuz:
“Ey inananlar! Siz kendinize bakın, doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin donuşu Allah ’adır. İşlemekte olduklarınızı size haber verecektir.” (MÂide, 105) Oysa ben Resûlullah -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ’i şoyle buyururken işittim:
“Şuphesiz ki insanlar zÂlimi gorup de onun zulmune engel olmazlarsa, Allah ’ın kendi katından gondereceği bir azabı hepsine umumileştirmesi yakındır.” (Ebû DÂvûd, MelÂhim,17; Tirmizi, Fiten 8; Tefsîru sûre (5), 17. Ayrıca bk. İbn-i MÂce, Fiten 20)
Mu ’minler olarak oncelikle kendi salÂh halini gercekleştirme mucadelesinde bulunmalı, sonra da bir sÂlihler topluluğunun inşÃ‚sı icin bir ıslah dert ve gayreti icinde olmalıyız.
Kaynak: Abdullah Sert, Altınoluk Dergisi, Sayı: 442
İslam ve İhsan
BÂZI KİMSELER VARDIR Kİ ONLAR, SIRF KİTAP OKUMAKLA NEFİSLERİNİ ISLAH EDECEKLERİNİ ZANNEDERLER