CenÂb-ı Hak, insanın fıtratına, yani yaratılışına îman etme ihtiyacını koymuştur. Bu sebeple, sahih bir îmÂna sahip olamayan insan, mÂnen huzursuz olur. Kalbinde taşıdığı derin bir tatminsizlik hissiyle yaşar. Bunun yegÂne cÂresi, CenÂb-ı Hakk ’ın gosterdiği şekilde îmÂn etmektir.
ALLAH'A ÎMAN EDEN KİŞİ;

1- HAKKA HUKUKA RİAYET EDER

Diğer taraftan, kendisini dÂim goren, işiten ve bilen bir AllÂh ’a îmÂn eden kişi, guzel ahlÂk sahibi olup, hakka hukûka riÂyet eder. Bu sebeple de huzurlu bir hayat yaşar. Kimseye zarar vermediği gibi, kimseden de zarar gormez. Âhiretteki ebedî hayatı ise dunyasından daha guzel olur.

2- AHLÂKSIZLIK YAPMAZ

AllÂh ’a boyle inanan kimse, hic kimsenin gormediği bir yerde bile olsa, ahlÂksızlık yapamaz. Cunku Allah TeÂl ’nın kıyÂmet gunu kendisini hesÂba cekerek amellerinin karşılığını -iyi veya kotu- mutlak vereceğini bilir ve ona gore hareket eder.

3- TEVAZÛ SAHİBİ OLUR

AllÂh ’a îmÂn eden kişi, gurur ve kibirden korunur, tevÂzû sahibi olur. Gurur ve kibir, insanlarda bulunan en kotu kalbî hastalıktır. Butun tartışma, kavga ve mucÂdelelerin altında hep kibir duygusu yatar. Dolayısıyla, kibirli kimse bir muddet sonra butun dostlarını kaybederek yalnızlığa itilmeye mahkûmdur. Nitekim Hazret-i Ali -radıyallahu anh-:

“En buyuk yalnızlık, kendini beğenmektir.” buyurmuştur.

TevÂzû ise insanı susleyen en guzel hasletlerden biridir. AllÂh ’a îman eden kişi, kendisinde bulunan her şeyin Allah tarafından lûtfedildiğini bilir. Bu sebeple de dÂim tevÂzû ve şukur hÂlinde bulunur. Bu da onun insanlarla guzel gecinmesini ve herkes tarafından sevilmesini sağlar.

3- SIKINTI VE BELÂLARA KARŞI TEVEKKUL EDER VE TESLİM OLUR

Bunun yanında îman, başa gelen sıkıntı ve belÂlara karşı buyuk bir tesellî kaynağıdır. Îmansız insan sıkıntılar karşısında kendini harÂb eder, kolay kolay tesellî yolu bulamaz. Mu ’min ise elinden geleni yaptıktan sonra AllÂh ’a tevekkul eder ve teslîm olur. Guzel bir neticeyle karşılaşırsa şukreder, AllÂh ’ın rızÂsını kazanır. İstemediği bir şeyle karşılaşırsa sabreder, yine AllÂh ’ın rızÂsını kazanır. Yani her hÂli onun icin hayırdır. (Bkz. Muslim, Zuhd, 64)

4- OLUMDEN KORKMAZ

AllÂh ’a îmÂn eden ve bunun gereğini yapan kişi, olumden cok fazla korkmaz. Îmansız kimse ise olum korkusuyla hayatını kendisine zehir eder. Bu dunyada huzur bulamadığı gibi Âhirette de rahat yuzu goremez. Olum sonrasını hesÂba katmadığından, dunyada eline fırsat gectiğinde her turlu zarar ve ihÂneti yapabilir. Ufacık bir menfaati icin butun dunyayı ateşe vermeyi bile duşunebilir.

5- SAĞLIKLI VE SIHHATLİ OLUR

AllÂh ’a îman ve ibÂdet, sıhhat acısından da faydalıdır. International Journal of Psychiatry in Medicine ’ın Şubat 2002 ’de yayınladığı araştırmaya gore, mu ’minlerin beraberce yaptığı ibadetlere sık sık devam edenlerin, kanser dışı sindirim hastalıklarına yakalanma ihtimalleri yarı yarıya daha azdır. Damar rahatsızlıklarından (kalp krizi ve felc dÂhil) olme oranları yuzde 21, solunum hastalıklarından olme oranları ise yuzde 66 daha azdır.

Bu araştırma şu husûsa dikkat cekiyor: Dînin psikolojik faydaları giderek daha cok anlaşılıyor. Kişinin îmÂnı ve mÂneviyÂtı kuvvetlendikce, rûhu endişe ve stresten uzaklaşıyor. Daha iyi kÂbiliyetlere, guclu sahiplenme duygusuna, daha berrak bir idrÂke ve aydınlık bir hayata kavuşuyor.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslÂm, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan