
İnsanoğlunun ilk imtihanı cennette başladı. Peki Âdem Aleyhisselam ve insanlar nasıl bir imtihana tabi tutuldu?Yuce kitabımızın beyan ettiği en dikkat cekici hakikatlerden biri dunya hayatının bir deneme/imtihan olduğudur. Hayat ve olum; biri insanın şu dunyada başlangıc noktası, diğeri de başka bir Âleme geciş anıdır. İlÂhî beyanla her ikisi de en guzel davranışın denendiği imtihan alanlarıdır. İnsan hayatın ne anlama geldiğini, ilÂhî bir irÂde ile nicin var edildiğini doğru idrÂk edebildiği, aynı şekilde olumun de ne olduğunu ve olum otesini doğru okuyabildiği muddetce imtihanı kazanacak.
HAYAT VE OLUM Hayat ve olum kelimeleri insanın gecici hayatındaki hem sevincleri, nimetleri, mutlulukları hem de acıları, cileleri, sıkıntıları temsil ediyor. İnsanoğlu var olduğu gunden beri bir taraftan kendisine sunulan butun nimetlerle, diğer taraftan da mahrûmiyet ve acılarla hayatı da olumu de yaşıyor. Her iki halde nasıl bir davranış gostermesi gerektiği ise hem vahiyle beyan ediliyor hem de vahyi tebliğ eden Hak elcilerinin en guzel ornek davranışları ile gosteriliyor.
Nimetlerle, sevinclerle, imkÂnlarla imtihanı ancak şukredenler kazanıyor. Şukur; insanın mutlu olduğu, huzur duyduğu butun guzelliklerin gercek sahibini bilmek, her nimeti veriliş maksadına uygun kullanmak, kendisi dışındakileri de bu nimetlerden faydalandırabilmektir. Farklı tecellilerle, malda ve canda yaşanan imtihanı ise, ancak sabreden, isyan etmeyenler kazanıyor.
İLK İMTİHAN İnsanlık Âlemi icin ilk imtihan, cennette başlıyor. “Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin, orada kolaylıkla, istediğiniz zaman, her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın.” (Bakara, 35) buyruğu ile insana ilk sınır cennette konuluyor. İlk imtihan da yine cennette. İnsanın Yaratıcı ’nın koyduğu bu sınıra uyması beklenirken fakat sonra “Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavuz ettirdi ve icinde bulundukları (Cennetten) onları cıkardı...” (Bakara, 36)
Akabinde ise yeryuzunde bir sınav başlıyor: “Âdem -aleyhisselam- ’ın iki oğlu Rablerine birer kurban takdim etmişlerdi de birisininki kabûl edilmiş, diğerininki ise kabûl edilmemişti.” (MÂide, 27) Bu kabûl edilmeyiş verilenin değersizliğini o nimetleri verene vermek sûreti ile imtihanı kaybetmekti. Yuce Yaratıcıya, bir bedel istemeden verdiği nimetlerin en değersizini sunmak gercekten kaybediştir. İmtihanı kazanan ise en guzelini takdim ederken “Allah ancak takva sahiplerinden kabûl eder” (MÂide, 27) demişti.
Gerek cennetteki bu ilk sahne, gerekse yuce kitabımızda beyan edilen Habil-Kabil kıssası bizlere insanın şu dunyaya bir imtihan/deneme icin geldiğini hatırlatır… Ve buyruluyor: “Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana cekileceksiniz. Eğer sabreder ve Allah ’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.” (Al-i İmran, 186)
EN BUYUK İMTİHANLAR Tarih boyunca en buyuk imtihanların muhatapları, başta peygamberler olmak uzere once îman edenler/dini yaşayanlar ve dini tebliğ edenler olmuştur. En buyuk bedeller îman icin, mu ’min olarak hayatı devam ettirebilmek ve son nefesi mu ’min olarak verebilmek icin odenmiştir.
Yuce kitabımızda gerek Fir ’avunun sihirbazlarının, gerekse sarayda yaşayan Âsiye validemizin Musa -aleyhisselam-‘a imanlarına mukabil bedel olarak nasıl canlarını verdikleri, Yusuf peygamberin iffetini korumak icin zindanı tercih ettiği ve bircok Hak elcisinin, hangi bedelleri odediği, İslÂm ummeti icin birer ibret levhası olarak anlatılır.
Tarihin bu ibretli sahnelerini ilÂhî vahiyle ummetine duyuran Sevgili Efendimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ise “Bana yapılan eziyet hicbir peygambere yapılmamıştır.” (Muhtasaru ’l mekasıd) buyururken her hususta olduğu gibi sabır, metanet ve rıza makamında da ummetinin onunde emsalsiz bir ornek sergilemiştir.
Yine Efendimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem- CenÂb-ı Hakk ’ın mu ’minleri malları ve canları hususunda devamlı imtihana tabi tutacağını beyanla; “-Erkek olsun, kadın olsun mu ’min Allah ’a gunahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden coluk/cocuğundan ve malından bel (imtihan/sıkıntı) eksik olmaz.” (Tirmizî, Zuhd) buyurmuşlardır.
“Allah TeÂl kulunun ne olduğunu cok iyi bildiği halde onu sıkıntılarla imtihan eder, tıpkı altının ateşte eritilmesi gibi. Kimi bu imtihandan hÂlis altın olarak cıkar ki, bu Allah ’ın kotuluklerden koruduğu kimsedir. Kimisi de siyah altın olarak cıkar ki o da gunahlara duşen kimsedir.” (HÂkim, el-Mustedrek IV, 350)
Ozellikle İslÂm ’ın ilk doneminde mu ’minlerin îmanları uğruna cektikleri, bir kısmı îmanlarının bedelini canları ile oderken bir kısmının da darlık ve sıkıntılardan kurtularak nasıl bir izzete kavuştukları tarihi bir gercektir. Zira “Şuphesiz zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gercekten zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” (el-İnşirah, 5-6) buyrulmaktadır.
HabbÂb ibni Eret -radıyallahu anh- şoyle anlatır:
Hırkasını başının altına yastık yapmış KÂbe ’nin golgesinde istirahat ederken Allah Rasûlu ’nun yanına varıp (muşriklerden gorduğumuz işkencelerden) şikÂyette bulunduk ve:
“-Bizim icin yardım dilemeyecek, Allah ’a bizim icin dua etmeyecek misiniz?” dedik.
Rasûlullah -sallallÂhu aleyhi ve sellem- şoyle cevap verdiler:
“Onceki ummetler icinde bir mu ’min tutuklanır, kazılan bir cukura konulurdu. Sonra da bir testere ile başından aşağı ikiye bicilir, eti-kemiği demir tırmıklarla taranırdı. Fakat butun bu yapılanlar onu dininden donduremezdi. Yemin ederim ki Allah mutlaka bu dini hÂkim kılacaktır. Oylesine ki yalnız başına bir atlı, Allah ’tan ve surusune kurt saldırmasından başka hicbir şeyden endişe etmeksizin San ’a ’dan Hadramut ’a kadar emniyetle gidecektir. Ancak siz acele ediyorsunuz.” (BuhÂrî, MenÂkım 25; İkrÂh 1, MenÂkıbu ’l-EnsÂr 29, Ebû DÂvûd, CihÂd, 97)
Tarih boyunca olduğu gibi gunumuzde de mu ’minlerin, oncelikle ic dunyalarından başlayarak, aile hayatlarında, sosyal hayatlarında, iş hayatlarında, hayatın cok farklı alanlarında İslÂm ’ı gereği gibi yaşamak noktasında bazen nimetlerle, bazen maddi, ma ’nevi, psikolojik sıkıntılarla değişik sınavlardan gectiği bir gercektir. Varlıkta şımarmamak, gaflete duşmemek ve şukrun hakikatine ulaşmak, sıkıntılarda da mağlûbiyet psikolojisi ile umitsizlik girdaplarında boğulmadan bir taraftan ihlas, gayrete sarılmak, diğer taraftan rıza ve teslimiyet icinde yaşayabilmek, bu sınavlardan başarı ile cıkmayı ve Hakk ’ın rızasını kazanmayı getirecektir.
Ger dilerse kişi şeytandan necÂt
Sıdk ile aşk ile desin es-SalÂt
Ger dilersiz Cennet icre hoş makam
Şevk ile deyin es-salat u ves-selam
(İpsalalı Ebu ’l-hayr)
Kaynak: Abdullah Sert, Altınoluk Dergisi, Sayı: 443
İslam ve İhsan
NEFS, HARAMA ACILMIŞ BİR İMTİHAN PENCERESİDİR