
İnsan, rûhu itibariyle de AllÂh ’a mensuptur. Dolayısıyla kulluğunu unutan, yani nisyana duşen her kalbin tedÂvîsi, rûhun mensûb olduğu Rabbini cokca zikretmektir.
CenÂb-ı Hak Âyet-i kerîmede şoyle îkaz buyurur:
«AllÂh ’ı unutan ve bu yuzden AllÂh ’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan cıkan kimselerdir.» (el-Haşr, 19)
Bu ilÂhî îkazın ehemmiyetini cok iyi idrak etmemiz lÂzımdır. Cunku bir insanda nefsÂnî arzular gÂlip gelince, kul Allah ’tan uzaklaşmakta, rûhÂnî duygular gÂlip gelince de AllÂh ’a yaklaşmaktadır. Bu itibarla CenÂb-ı Hakk ’ın butun nîmetleri, iki ağızlı bir bıcak gibidir. AllÂh ’ı unutup da ilÂhî ikramları nefsinde zehre donuşturenleri perîşan eder. Ancak CenÂb-ı Hakk ’ı dÂim şukurle yÂd edip de ilÂhî lutufları gonlunde şifa ve berekete donuşturenleri iki cihan saÂdetine nÂil eder. Dolayısıyla bu Âlemde bize emanet ne varsa hicbirini nefsimize mÂl etmemeli ve hepsini sadece birer vasıta ve imtihan olarak gormeliyiz.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
«Nihayet o gun (dunyada yararlandığınız) nîmetlerden elbette ve elbette hesaba cekileceksiniz.» (et-TekÂsur, 8)
Duny ebedî Âleme giden yolda sadece bir istasyondur. İstasyonda uyunmaz. İmam ŞÃ‚fiî Hazretleri bu gafletten îkaz sadedinde şoyle buyurur:
“Kervanların yolculukta ev inşÃ‚ etmeleri akıl kÂrı mıdır?..”
FÂNİ DUNYA SADECE BİR İSTASYONDUR!
Şu bir gercektir ki, bu fÂnî dunya, ebedî Âleme giden yolda sadece bir istasyondur. İstasyonda uyumak da perişanlık ve pişmanlıktır. Er ya da gec, ama bi rgun mutlaka olum kapısından gecerek ebediyet yolcusu olacağımız icin, mezar otesi Âleme dÂir hazırlıkta bulunmak, her akıl, iz ’an ve vicdan sahibi icin mecbûrî bir ihtiyactır.
Cihan, AllÂh ’a kulluk icin yaratılmış, ince hakikatler ve lezzetlerle doldurulmuş bir ibÂdethÂne; bir vicdan ve irfan mektebidir.
Balıklar deniz vasatında hayat bulur. Karadakiler de atmosfer vasatında yaşar. İnsan rûhu ise, Kur ’Ân vasatında saÂdete kavuşur. Bunun icin lÂzım olan en muhim malzeme de muhabbettir. Hakîkî muhabbetin kaynağı, Allah TeÂl ve Peygamber Efendimiz -sallÂllahu aleyhi ve sellem- ’dir. Bu kaynağa kavuşabilmek, katlanılan guclukler, gosterilen samîmî gayretler ve yapılan fedÂkÂrlıklar nisbetindedir.
Allah ’tan geldik, O ’na donduruleceğiz. Asıl felÂket, dunyada O ’ndan uzak kalmaktır. Cunku bu uzaklık, insanı ebedî mahrûmiyete dûcÂr eder. Asıl saÂdet de dunyada iken O ’na yakınlıktır. Cunku bu yakınlık, ebedî yakınlığa mazhar eder.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Genc Kitaplığı.
İslam ve İhsan