Mucize nedir, ne anlama gelir? Mucizenin sahih olmasının şartları nelerdir? İstidrac nedir? Keramet hak mıdır? Mucize hakkında bilgi...Mucize; sozlukte, insanı aciz bırakan, karşı konulmaz, olağanustu, garip ve tuhaf şey anlamlarına gelir.
MUCİZE NE DEMEK? Mûcize; terim olarak, Yuce Allah ’ın, peygamberlik iddiasında bulunan peygamberini doğrulamak ve desteklemek icin yarattığı, insanların benzerini getirmekten aciz kaldığı olağanustu olay olarak tanımlanır.
Tabiat kanunlarının gecerliliğini ve etkilerini kısa ve gecici olarak bir sure durduran mucizenin mahiyeti bilinemez. Bir başka anlatımla mucize, peygamber olan kişinin, akılların alamayacağı bir olayı Allah ’ın kudreti ile gostermeyi başarmasıdır. Kur ’an ’ı Kerim ’de mucize terimi yerine, Âyet, beyyine ve burhan kavramları kullanılır.
HER PEYGAMBERİN MUCİZESİ VAR MIDIR? Her peygambere bir mucize verilmiştir. Bu hususta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz şoyle buyurmuştur:
“Hicbir peygamber yoktur ki kendisine insanların inanacağı kadar bir mucize verilmemiş olsun.”[1]
MUCİZENİN SAHİH OLMASININ ŞARTLARI NELERDİR? İslam alimleri bir olayın mucize sayılabilmesi icin gerekli olan şartları şoyle sıralamışlardır:
Mucize, gercekte Allah ’ın fiilidir. “Peygamberin Mucizesi” denilmesi, mucizenin onun aracılığıyla ortaya cıkması veya o peygamberin doğruluğunu gostermesi sebebiyledir. Mucize, peygamberlerin isteğine veya ihtiyacına uygun olur. Mucize, alışılmış tabiat kanunlarının dışında bir olaydır. Mucize, peygamberlik iddiasıyla birlikte bulunur. Genelde peygamberlikten cok once veya cok sonra olmaz. Mucize, peygamberlerde meydana gelir. Peygamber olmayan birinin gosterdiği olağan ustu hadiseye mucize denilemez. İSTİDRAC NEDİR? Eğer mucizeye benzeyen bir olay Allah ’a inanmayan veya bÂtıl bir inanc uzere yaşayan ya da Allah ’a isyan eden bir kimseden zuhur ederse buna istidrac denir. Ayrıca Hint fakirlerinin uzun sure ac durmaları, ateşte yurumeleri ve su icinde uzun sure havasız durabilmeleri gibi durumlar da yine istidrac kabilinden sayılır.
İstidrac gosteren kimseler, Allah'ın kendilerine verdiği mal, başarı ve sıhhat gibi nimetlerle isyanlarını daha da artırırlar ve sonucta helÂk olurlar. İnkÂrcılar ve isyankÂrlar, Allah'ın kendilerine verdiği, sıhhat, kabiliyet, başarı, makam ve mevki gibi nimetlere rağmen fitne ve fesat cıkarmaya isyan ve fucurlarına devam ederler. Butun bunları yaparken kendilerine ilahî felÂketlerin gelmemesini yani gecikmesini haklarında hayır zannederler. Şeytan'ın yolunda azgınlıklarına artırarak devam ederler ve sonunda helÂk olmaktan kurtulamazlar. Gercekte onların durumu, adım adım yani derece derece Allah'ın gazabına ve helakine yaklaşmakta olmalarıdır. Derece derece aşağı inmek anlamında bu işe 'istidrac' denmiştir. Âyet-i kerimede buyrulur. Âyetlerimizi yalanlayanları, hic bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helÂke gotureceğiz.” (el-A'rÂf, 182)
Hz. Peygamber (s.a.s.): "Allahu TeÂlÂ'nın bir kula, gunah islemesine rağmen dunyada sevdiği şeyleri ihsanda bulunduğunu gorurseniz bilin ki o istihractır." Buyurdu ve ardından şu ayet-i kerimeyi okudu: Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) uzerlerine her şeyin kapılarını actık. Nihayet kendilerine verilenler yuzunden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar butun umitlerini yitirdiler.” (el-EnÂm, 6/44) (Ahmed b. Hanbel, IV, 145)
İSTİDRAC ORNEKLERİ Hz. Musa (a.s.) Mısır ’dan cıkarken Firavun ’la muminlerin arasında yaşanan şu hadise mucizeye ve istidraca guzel bir ornektir.
Firavun ve askerleri arkalarından iyice yaklaşınca Hz. Mûs (a.s.) dua etti. Bir mucize olarak Kızıldeniz onlerinde yarılıp yollar acılınca Firavun askerlerine donerek:
“Denize bakın, dedi. Benden once yuruyup gitmiş olan kolelerime yetişmem icin heybetimden nasıl yarıldı da yol hÂline geldi! Onların hepsini oldureceğim! Haydi yuruyun denize!” dedi. Firavun, denizin yarılmasını Hz. Mûs ’nın (a.s.) mûcizesi olarak değil de, kendi mucizesi olarak goruyordu. Fakat bu hakikatte istidractı.
Hz. Mûs (a.s.) ve kavminin ardından, Firavun ve ordusu da denizde acılan yollara girdiler. Fakat engin sularda ilÂhî kahra dûcar oldular ve boğulup gittiler.
Mucizeden farklı olarak bir de harikulade haller ve kerametler vardır. Bunlar alışılmış olmayan, bir takım olağanustu olaylar veya haller olabilir. Harikulade olaylar evrende gecerli tabii kanunlara aykırı olarak meydana gelirler. Bu tur olaylar olağanustu olmak acısından mucizeye benzerse de aralarında buyuk fark vardır. Mucize, peygamberlik gorevini ustlenmiş peygamberde meydana gelir. Mucize dışındaki harikalar, peygamber olmayan kişilerde gorulur. Mucizelerin temelinde inkÂrcılara meydan okuma varken kerametlerde bu yoktur. Ayrıca mucize, verilen peygambere has bir durum olup taklit edilemezken, keramet birden cok mumin kulda ortaya cıkabilir.
Buna gore, Allah ’ın bir ik­ra­mı ola­rak, k­mil bir iman, marifet ve takva neticesinde Allah dostlarında, buyuk Âlimlerde ortaya cıkan ve ta­bi­at k­nun­la­rıy­la izah edi­le­me­yen, fi­zik ote­si harikulade olaylardır.
KERAMET HAK MIDIR? Ke­r­me­tin hak olduğunun Kur ’Ân ’da­ki de­lil­le­rin­den bazıları şunlardır:
Hz. Su­ley­man ’a (a.s.), ve­zi­ri Âsaf, Se­be me­lî­ke­si Bel­kıs ’ın tah­tı hak­kın­da “... Goz acıp ka­pa­yın­ca­ya ka­dar onu sa­na ge­ti­ri­rim...” (en-Neml, 40) de­miş ve bu ger­cek­leş­miş­tir.
Hz. Ze­ke­ri­y (a.s.), mabe­de ka­pa­nıp ibadetle meşgul olan Hz. Mer­yem ’e bak­mak­tan onun ihtiyaclarını karşılamaktan sorumluydu. Fa­kat mabede her gir­di­ğin­de Hz. Mer­yem ’in ya­nın­da mevsim dışı meyveler ve ce­şit­li rızıklar go­ru­yor­du. Bu­nun hik­me­ti­ni oğ­ren­mek icin Hz. Mer­yem ’e:
“– Bu rı­zık­lar sa­na ne­re­den ge­li­yor?” di­ye sor­muş, Hz. Mer­yem:
“Al­lah ka­tın­dan…” (Âl-i İm­rÂn, 37) di­ye ce­vap ver­miş­tir. Ve yi­ne Âl-i İmrÂn sû­resi­nin 24 ve 25. ayetlerindeki Hz. Mer­yem ’in doğ­ru­dan Al­lah ta­ra­fın­dan rı­zık­lan­dı­rıl­ma&#173 ;sı­na da­ir ha­ber­ler, ke­ra­me­te birer misaldir.
Dipnot:
[1] Buhari, Fezailu ’l-Kur ’an, 1; Muslim, iman, 239.
Kaynak: İslam Akaidi, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
BİR KAVMİN MUSLUMAN OLMASINA VESİLE OLAN MUCİZE