
İbadetlerin asıl amacı nedir? Hac ve umre nedir, nasıl yapılır? Hac ve umrenin onemi nedir? Hacca giderken dikkat edilecek hususlar nelerdir? Haccın hikmet ve faydaları nelerdir?Hac ve umre ile ilgili hadisler ve hadislerin acıklaması...
1. Ebû Hureyre (r.a.) der ki: Nebiyy-i Ekrem Efendimiz ’in şoyle buyurduğunu işittim:
“Kotu soz soylemeden ve buyuk gunah işlemeden Allah icin hacceden kimse, annesinden doğduğu gun gibi gunahsız olarak doner.” (BuhĂ‚rî, Hac, 4)
2. İbn-i Omer ’den (r.a) rivĂ‚yet edildiğine gore Nebiyy-i Ekrem şoyle buyurmuştur:
“Allah yolunda gazĂ‚ya cıkan, hacca ve umreye giden kişiler Allah ’ın elcileridir. Cunku Allah, (bu ibadetleri yapmaları icin) kullarını dĂ‚vet etti, onlar da icĂ‚bet ettiler. Buna mukĂ‚bil onlar da Allah ’tan isterler, O da istediklerini verir.” (İbn-i MĂ‚ce, MenĂ‚sik, 5)
3. İbn-i AbbĂ‚s (r.a.) der ki: Nebî şoyle buyurdu:
“Hac yapmak isteyen acele etsin! Olur ki insan hastalanır, bineği kaybolur veya bir ihtiyac zuhûr eder.” (Ahmed, I, 214; İbn-i MĂ‚ce, MenĂ‚sık, 1)
4. Hz. Ali (r.a) der ki: Resûlullah şoyle buyurdu:
“Kim, yol azığına ve kendisini Allah ’ın evi (KĂ‚ ’be) ’ye ulaştıracak bir bineğe sahip olduğu halde haccetmezse, ister yahûdi ister hıristiyan olarak olsun hic fark etmez! Bu, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın KitĂ‚b ’ında şoyle buyurmasından dolayıdır:
«Gitmeye gucu yetenlerin BeytullĂ‚h ’ı haccetmesi (ziyĂ‚rette bulunması), Allah ’ın insanlar uzerindeki bir hakkıdır.» (Âl-i İmrĂ‚n 3/97)” (Tirmizî, Hac, 3/812)
5. Ebû Hureyre ’den (r.a.) rivĂ‚yet edildiğine gore Resûlullah şoyle buyurmuştur:
“Umre ibadeti, onceki umre ile aralarında işlenen (kucuk) gunahlara keffĂ‚ret olur. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir.” (BuhĂ‚rî, Umre, 1)
Hadislerin Acıklaması Hac; Kitap, Sunnet ve icmĂ‚-i ummetle sĂ‚bit olan en kuvvetli farzlardan biridir. Şartlarına sahip olan mu ’minlerin omurlerinde bir defĂ‚ haccetmeleri farzdır.[1] Adanmış olan haccın yerine getirilmesi ve başlanmışken bozulmuş nĂ‚file haccın kazĂ‚sı ise vĂ‚ciptir. Henuz kendisine farz olmamış kişi ile farz haccını edĂ‚ etmiş bulunan kimsenin yaptığı hac da, nĂ‚file sayılır.
Hac, Hz. İbrĂ‚him ’in (a.s.), canı, malı, evlĂ‚dı ve her şeyiyle Rabbine gosterdiği tevekkul, teslîmiyet ve itaatin kıyĂ‚mete kadar devam edecek en guzel bir semboludur.
Hac, sĂ‚lihlerden teşekkul eden buyuk bir kalabalığın, belli bir zaman ve mekĂ‚nda toplanmasıdır.
HACCIN FAZİLETİ Hac; ihram, telbiye, tavaf, sa ’y, Arafat ’ta vakfe, şeytan taşlama, kurban ve tıraş gibi birtakım sembol niteliğindeki tatbikatı ihtivĂ‚ eden, kullukta kemĂ‚l ve zirveyi gosteren geniş kapsamlı bir ibadettir. Bu sebeple İslĂ‚m ’ın beş esĂ‚sı icinde, en son o farz kılınmıştır. Birinci hadisimizde, haccın faziletine dikkat cekilmiş ve şartlarına riĂ‚yetle edĂ‚ edilen haccın, insanı anasından doğduğu gun gibi gunahlardan ve bir takım kotu vasıflardan arındıracağı mujdelenmiştir.
Resûlullah, Musluman olurken, onceki gunahlarının bağışlanmasını şart koşan Amr bin Âs ’a (a.s.) da aynı şeyi hatırlatarak:
“Musluman olmanın daha onceki gunahları silip supurduğunu, hicret etmenin, daha once işlenen gunahları yok ettiğini, haccetmenin de daha once yapılan gunahları ortadan kaldırdığını bilmiyor musun?” buyurmuştur. (Muslim, ÎmĂ‚n, 192)
Peygamber Efendimiz ’e:
“–Hangi amel daha faziletlidir?” diye sorulmuştu.
Resûlullah cevaben, Allah ’a ve Resûlu ’ne inanmak ile Allah yolunda cihadı saydıktan sonra, ucuncu sırada, Allah katında makbul olan haccı zikretti. (BuhĂ‚rî, ÎmĂ‚n, 18; Hac, 4; Tevhîd, 47; Muslim, ÎmĂ‚n, 135)
AMELİN FAZİLETİ Burada şunu hatırlatalım ki, bir amelin fazileti, İslĂ‚m ’a sağladığı faydanın azlık veya cokluğu nisbetindedir. Bu yonden bakıldığında hac; İslĂ‚mî şuur, ibadet heyecĂ‚nı, birlik ve beraberlik duygusu… gibi pek cok yonden buyuk bir ehemmiyet arzetmektedir.
Diğer taraftan, amellerdeki ustunluk, değişik acılardan ele alındığında farklılık arzeder. Yukarıdaki rivĂ‚yette maksat, Allah ’ın dinini yuceltmenin ve O ’nun nişĂ‚nelerine saygı gostermenin faziletini beyan etmektir. Bu da en guzel şekilde ancak iman, cihĂ‚d ve hac ile yapılabilir.
Resûlullah hac ve umreyi, “butun zayıfların cihĂ‚dı”, “kadınlar icin, carpışması olmayan bir cihat” ifadeleriyle tĂ‚rif etmiştir. (İbn-i MĂ‚ce, MenĂ‚sık, 8; Heysemî, III, 206)
Bir gun Hz. Ayşe vĂ‚lidemiz:
“–Ey Allah ’ın Resûlu! En ustun amel olarak cihĂ‚dı goruyoruz. Biz hanımlar cihat etmeyelim mi?” diye sormuştu.
Peygamber Efendimiz:
“–Fakat (sizin icin) cihadın en ustunu, hacc-ı mebrûrdur” buyurdu. (BuhĂ‚rî, Hac, 4; Sayd, 26; CihĂ‚d, 1)
Hz. Ayşe:
“Bu sozu Resûlullah Efendimiz ’den işittiğimden beri haccı hic terketmedim!” buyurur. (BuhĂ‚rî, CezĂ‚u ’s-Sayd, 26)
CİHAT KADAR FAZİLETLİ AMEL Yani mebrûr bir hac, cihat kadar faziletli bir amel-i sĂ‚lihtir. Haccın “mebrûr” olabilmesi icin de, gunah ve isyan karıştırmadan, zulum ve ihĂ‚netten uzak durmak sûretiyle, ihlĂ‚s ve samimiyetle, kısaca şartlarına riĂ‚yetle edĂ‚ edilmesi lĂ‚zımdır.
İkinci hadisimiz, cihĂ‚d erleriyle hac ve umreye giden Muslumanları, Allah ’ın emrine itaat ve dĂ‚vetine icĂ‚bet ederek O ’nu ziyĂ‚rete giden ve ihtiyaclarını arzeden heyetlere benzetmektedir. CenĂ‚b-ı Hakk ’ın, kendisine gelen bu seckin insanlara değer verip dualarını kabûl edeceğinde ve pek cok kıymetli hediyelerle memleketlerine geri gondereceğinde hic şuphe yoktur.
HAC YAPMAK İCİN ACELE EDİN O hĂ‚lde, şartları tahakkuk ettiğinde boyle faziletli bir ibadeti geciktirmemelidir. ZĂ‚ten Ă‚limlerimizin buyuk coğunluğu, imkĂ‚nı varken haccı geciktiren kişilerin gunahkĂ‚r olacağı, bu tehiri uzun yıllar surdurduğu takdirde ise şahitliğinin kabul edilmeyeceği goruşundedir. Cunku bu davranış, Allah ’ın emrine ehemmiyet vermeme mĂ‚nĂ‚sı taşır. Diğer taraftan hastalık, imkĂ‚nların kaybolması ve benzeri mĂ‚nîler zuhûr ederek insanı bir farzın îfĂ‚sından mahrûm bırakabilir. Dolayısıyla ucuncu hadisimizde, hac yapmak isteyenlerin acele etmesi istenmiştir.
Nitekim, Akabe Bey ’ati ’ne katılan on iki temsilciden biri olan BerĂ‚ bin Ma ’rûr (r.a), bir sonraki sene hac mevsiminde Mekke ’ye geleceğine dĂ‚ir Peygamber Efendimiz ’e vaadde bulunmuştu. Ancak, hac mevsimi gelmeden olum doşeğine duştu. Bu durumda Ă‚ilesine:
“–Allah ’ın Resûlu ’ne olan vaadim sebebiyle, beni KĂ‚ ’be ’ye doğru ceviriniz! Cunku ben O ’na geleceğimi soylemiştim” dedi ve boylece hem hayattayken hem de oldukten sonra KĂ‚ ’be ’ye yonelenlerin ilki oldu.
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz Medîne ’yi şereflendirdiğinde, BerĂ‚ ’yı (r.a) sordu. AshĂ‚b-ı kirĂ‚m:
“−O vefĂ‚t etti ve malının ucte birini size vasiyet etti ey AllĂ‚h ’ın Resûlu! Bir de vefatı iyice yaklaşınca yonunun kıbleye doğru cevrilmesini vasiyet etti.” dediler. Resûlullah:
“−Fıtrata uygun olan davranışı bulmuş. Bana vasiyet ettiği ucte biri de evlatlarına iĂ‚de ediyorum.” buyurdu.
Sonra ashĂ‚bıyla birlikte BerĂ‚ ’nın (r.a) kabri başına gitti, saf bağlatıp cenĂ‚ze namazını kıldırdı ve:
“Allah ’ım onu affet! Ona rahmet et, ondan rĂ‚zı ol ve onu Cennetine koy!” diye dua etti. (Bkz. HĂ‚kim, I, 55/1305; İbn-i Abdilber, I, 153; İbn-i Sa ’d, III, 619-620)
HACCA GİTMEYENLERE TEHDİT Dorduncu hadisimiz, imkĂ‚nı olduğu hĂ‚lde hacca gitmeyenler icin ağır bir tehdîd ihtivĂ‚ etmektedir. Cunku bu insanlar, gucleri yettiği hĂ‚lde ne Allah ’ın hakkına riĂ‚yet etmiş, ne de sıhhat ve mallarının şukrunu yerine getirmişlerdir. ÂdetĂ‚ gayr-i muslimlerle aynı tavır icine girmişlerdir. Yahûdi ve Hıristiyanlar gibi bir hayat yaşadıklarına gore, onlar gibi olmeleri ihtimal dĂ‚hilindedir. Cunku Allah TeĂ‚lĂ‚, imkĂ‚n lûtfettiği kimselerin hacca gitmesini, kendisinin bir hakkı olarak ilan etmiş ve bunu farz kılmıştır.
Diğer taraftan hadisimiz, carpıcı bir uslup ile haccın ehemmiyetini ifade etmekte ve bu konuda ihmalkĂ‚r davrananların cok buyuk bir gunah işlediğini gostermektedir. Nitekim Allah TeĂ‚lĂ‚, gucu yettiği hĂ‚lde hacca gitmeyenlerin, son derece cirkin bir iş yaptığını ifade etmek uzere, Ă‚yetin devamında “Kim haccetmezse” buyurmak yerine “Kim inkĂ‚r ederse/kufre duşerse” buyurmuştur. (Âl-i İmrĂ‚n 3/97)
Yol, geceleme ve yiyecek masraflarını tedĂ‚rik eden Muslumanların, gosteriş ve isrĂ‚fa kacmadan mutevĂ‚zı bir şekilde yola koyulmaları guzel olur. Hz. Enes ’in bildirdiğine gore Resûlullah, erzak ve eşyĂ‚sı aynı deve uzerinde olduğu hĂ‚lde, sĂ‚de bir şekilde hacca gitmiştir. (BuhĂ‚rî, Hac, 3. Ayrıca bkz. İbn-i MĂ‚ce, MenĂ‚sik 4)
Bununla birlikte mu ’minler, yeterli malları yokken hacca ve umreye giderek başkalarına yuk olmaktan da sakınmalıdırlar. İlk zamanlar, Yemenliler hacca giderken yanlarına yol azığı almaz:
“–Biz tevekkul ehliyiz” derlerdi. Mekke ’ye gelince de insanlara el acmak durumunda kalırlardı. Bunun uzerine:
“...Kendinize yol azığı hazırlayınız…”[2] Ă‚yet-i kerimesi nĂ‚zil oldu. (BuhĂ‚rî, Hacc, 6; VĂ‚hidî, s. 63)
HACCA GİDERKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR Hacca giderken dikkat edilecek hususların başında, helĂ‚l kazanc gelir. Haccı helĂ‚l mal ile yapmak gerekir.
Hacda, Mekke-i Mukerreme ’ye varmadan evvel mîkĂ‚tlarda ihrĂ‚ma girilir. KĂ‚ ’be ’ye ulaşmış olmanın şukrunu îfĂ‚ anlamında, KĂ‚ ’be ’nin etrafında yedi kere donerek Kudûm Tavafı yapılır. İlk uc donuşte kısa ve cabuk adımlarla biraz calımlıca yurunur. Bu yuruyuşe “Remel” denir. MakĂ‚m-ı İbrahim ’in yanında iki rekĂ‚t tavaf namazı kılınır. SafĂ‚ ile Merve arasında dort gidiş ve uc gelişle sa ’y yapılır, gunu gelince Arafat ’a cıkılır, sonra Muzdelife ’ye, oradan Mina ’ya gelinir, şeytan taşlanır, kurban kesilir, tıraş olunur ve KĂ‚ ’be tavaf edilir. Artık bir daha remel ve sa ’y yapılmaz.
PEYGAMBERİMİZ NASIL HAC YAPARDI? Enes (r.a.), Peygamber Efendimiz ’in haccından bir bolumu anlatırken şoyle demiştir:
Resûlullah Mina ’ya gelince, hemen cemreye gitti ve taşları attı. Sonra Mina ’daki dinlenme yerine gitti ve kurbanını kesti. Bu işler bitince, berberi cağırdı ve ona once başının sağ tarafını, sonra da sol tarafını gosterip:
“–Buralardan kes!” buyurdu.
Daha sonra kesilen saclarını (buyuk bir iştiyakla bekleyen) ashĂ‚bına dağıttı. (BuhĂ‚rî, Vudû ’, 33; Muslim, Hac, 323-325)
Mubarek topraklarda, İslĂ‚m ’ın nişĂ‚nelerinden olan KĂ‚ ’be-i Muazzama, SafĂ‚ ve Merve Tepeleri gibi kudsî mahallere hurmette kusur etmeyip bilhassa tĂ‚zim gostermek îcĂ‚b eder. KĂ‚ ’be ’ye doğru ayak uzatarak oturmak veya yatmak, o mubĂ‚rek mekĂ‚nlarda boş ve mĂ‚lĂ‚yĂ‚nî konuşmalarda bulunmak doğru değildir.
CenĂ‚b-ı Hak, dinin nişĂ‚nelerine gosterilecek hurmetin, kalplerin takvĂ‚sından ileri geldiğini beyan ederek şoyle buyurur:
“Kim de, Allah ’ın şeĂ‚irine tĂ‚zim gosterirse, şuphesiz bu, kalplerin takvĂ‚sındandır.” (Hac 22/32)
Yolculukta ve mukaddes topraklarda, temizliğe, vakara, sukûnete, teennîye dikkat etmek ve acelecilikten uzak durmak gerekir.
Nitekim Allah Resûlu, Arefe gunu (Arafat ’tan Muzdelife ’ye) donuyordu. Arka tarafta bazı kimselerin develerini hızlı surmek icin bağırıp cağırdığını ve develere vurduğunu işitti. Bunun uzerine, onlara kamcısıyla işaret ederek şoyle buyurdu:
“–Ey insanlar, sukûnete riĂ‚yet ediniz! İyilik; acele ve hızlı yurumekle kazanılmaz.” (BuhĂ‚rî, Hac, 94; Muslim, Hac, 268)
Aynı şekilde, fazileti bildirilen mekanlara ulaşmak icin uygunsuz davranışlarda bulunmak, insanları itip kakarak Hacer-i Esved, MakĂ‚m-ı İbrĂ‚hîm, Ravza-i Mutahhara gibi yerlere varmaya calışmak, doğru değildir. Zira Efendimiz bizleri, Allah ’ın kullarına zarar vermekten sakındırmıştır.
Resûlullah, bir gun Hz. Omer ’e, TavĂ‚f esnĂ‚sında nezĂ‚ketle hareket etmesini tavsiye ederek şoyle buyurmuştur:
“Ey Omer! Sen guclu kuvvetli bir adamsın. Hacer-i Esved ’e erişmek icin insanları sıkıştırıp zayıflara eziyet etme! Ne rahatsız ol, ne de rahatsız et! TenhĂ‚ bulursan Hacer-i Esved ’i istilĂ‚m et ve op, aksi takdirde uzaktan «el surup opme» işareti yap, kelime-i tevhîd okuyarak ve tekbîr alarak gec!” (Ahmed, I, 28; Heysemî, III, 241)
HACCIN HİKMET VE FAYDALARI Haccın pek cok fayda ve hikmetleri vardır. Allah Resûlu şoyle buyurur:
“Hacla umrenin arasını birleştirin! Zira bunlar, tıpkı koruğun demir, altın ve gumuşteki pası temizlediği gibi fakirliği ve gunahları giderir.” (Tirmizî, Hac, 2/810; NesĂ‚î, MenĂ‚sık, 6/2629; İbn-i MĂ‚ce, MenĂ‚sık, 3)
“Hacdaki harcamalara, Allah yolunda yapılan harcamalar gibi bire yediyuz misli (sevab) verilir.” (Ahmed, V, 354-355)
“Allah ’ın, kullarını cehennemden en cok Ă‚zĂ‚d ettiği gun, Arefe gunudur. O gun Allah TeĂ‚lĂ‚ yaklaşır, kullarıyla meleklere karşı iftihĂ‚r eder ve şoyle buyurur:
«Onlar ne istiyorlar?!»” (Muslim, Hacc, 436; NesĂ‚î, MenĂ‚sık, 194/3001; İbn-i MĂ‚ce, MenĂ‚sık, 56)
Yani CenĂ‚b-ı Hak, o vakitte kullarının isteklerini yerine getirir ve dualarını kabûl eder.
Diğer bir hadis-i şerifte Resûlullah şu mujdeyi vermiştir:
“VallĂ‚hi Allah TeĂ‚lĂ‚, onu (Hacer-i Esved ’i) kıyamet gunu goren iki gozu ve konuşan bir dili olduğu hĂ‚lde diriltir, o da kendisini hakkıyla istilĂ‚m edenler/selamlayanlar icin şahitlik yapar.” (Tirmizî, Hac, 113/961)
Yine hacca giden kimselerin, fakir ve muhtac duruma duşmeyeceği soylenmiştir. (Abdurrazzak, Musannef, V, 10; Heysemî, III, 208)
Hacda insanlar buyuk bir ibadet, dua ve zikir tĂ‚limi gorurler. Her hareketlerinde Allah ’ı hatırlar ve O ’nun muhabbetini gonullerine yerleştirirler. Nitekim Resûlullah:
“(Şeytan) taşlamak ve SafĂ‚ ile Merve arasında sa ’y yapmak, ancak Allah ’ın zikrini ikĂ‚me etmek icin emredilmiştir” buyurur. (Tirmizî, Hac, 64/902)
İBADETLER NİCİN YAPILIR? İbadetlerin asıl maksadı olan, Allah ’ın emrini yerine getirmek ve O ’nun dinini yuceltmek gayreti, hacda ummet capında gercekleşmektedir. Cunku hac, Muslumanların îtikĂ‚d ve amel birliğinin en guzel temsîlidir.
Hacılar, peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve sĂ‚lihlerin hĂ‚lini hatırlayarak tefekkure dalar, onların bulunduğu mukaddes zaman ve mekanlardan feyz alırlar. Buyuk bir mĂ‚nevî tesir altında kalarak ahlĂ‚kî kemĂ‚le doğru adım atarlar. Tevazû, hiclik duygusu, sabır, teslîmiyet, yardımlaşma, ihlĂ‚s, zaman ve hareket disiplini, olume ve kıyamete hazırlık, hicbir bitki ve canlıya zarar vermeme, kimse hakkında kotu duşunmeme gibi guzel vasıflar elde ederler. Cunku, dış gorunuşu itibariyle bir takım semboller ihtivĂ‚ eden hac, hakikatte muhtelif rûhî temrinler yaptıran farklı mekĂ‚nlardaki farklı davranışlardan ibarettir. Dolayısıyla herkes onun bir veya birkac yonunden mutlaka istifĂ‚de eder.
Hacca giden Muslumanlar, aynı zaman ve mekan icinde bir araya gelerek manevî bir ittifak icinde bulunurlar. Birbirlerinin dertlerini ve meselelerini dinler, uzaklardaki kardeşlerine mesajlarını iletirler. Nitekim Resûlullah, cĂ‚hiliye donemindeki hac mevsimlerinde bile, kurulan panayırlarda İslĂ‚m ’ı tebliğ eder, insanlara ilĂ‚hî hakikatleri ulaştırırdı. Bu esnĂ‚da pek cok sıkıntı, meşakkat ve işkenceye de Allah icin sabrederdi.
KUCUK HAC NEDİR? Umre de, hac gibi faziletli bir ibadettir. Haccın fayda ve hikmetlerinin bir kısmı onda da mevcuttur. Bu sebeple umreye; “Kucuk Hac” denilmiştir. Nitekim beşinci hadisimizde, umrenin faziletinden bahsedilip gunahlara keffĂ‚ret olduğu haber verilmektedir. Dolayısıyla imkan bulabilenlerin umre ibadetinden istifĂ‚de etmeleri gerekir.
UMRE NASIL YAPILIR? Umre icin niyet edilerek mîkatta ihrama girilir, KĂ‚ ’be tavaf edilir, Safa ile Merve arasında sa ’y yapılır, sonra da tıraş olarak veya sacları biraz kısaltarak ihramdan cıkılır.
İmam Ebû Hanîfe ’ye gore umre sunnettir ve senenin her gunu yapılabilir. Sadece, hacıların Arafat ’ta vakfe yaptığı Arefe gunu ile Kurban Bayramı ’nın dort gunu mekruhtur.
“Hac ve umreyi Allah icin tamamlayınız!”[3] Ă‚yeti gereğince, başlanmış olan hac ve umrenin tamamlanması vĂ‚ciptir.
Resûlullah şoyle buyurmuştur:
“Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır veya benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar.” (BuhĂ‚rî, Umre, 4; Muslim, Hac, 221)
HAC VE UMRENİN ONEMİ Hac ve umrenin ehemmiyetini beyan eden şu hadis-i kudsî ne kadar cĂ‚lib-i dikkattir.
Resûlullah, Yuce Rabbinden şoyle nakleder:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ şoyle buyuruyor:
Ben bir kuluma sıhhat ve Ă‚fiyet ihsĂ‚n edip rızkını da bol verdiğim hĂ‚lde, o her beş senede (diğer rivĂ‚yete gore dort senede) bir bana gelmezse (yani hac veya umre ziyĂ‚retinde bulunmazsa), o kimse gercekten mahrum biridir.” (İbn-i HibbĂ‚n, Sahîh, IX, 16/3703; Heysemî, III, 206)
Hac ve umre ziyĂ‚retleri esnĂ‚sında Medîne-i Munevvere ’ye gidip Resûlullah Efendimiz ’den feyz almak, onun nûrlu şehrinin lĂ‚hûtî havĂ‚sını teneffus etmek ve oralardaki hatırĂ‚lardan ders almak da, hicbir mu ’minin mustağnî kalamayacağı cok yonlu ve ecri bol bir kazanc kapısıdır.
Efendimiz şoyle buyurmuştur:
“Vefatımdan sonra beni ziyĂ‚ret eden kimse, sanki hayatımda ziyĂ‚ret etmiş gibidir!” (DĂ‚rekutnî, Sunen, II, 278; Beyhakî, Şuab, VI, 46/3855)
“Vefatımdan sonra kim hacceder de kabrimi ziyĂ‚ret ederse, sanki beni hayattayken ziyĂ‚ret etmiş gibi olur.” (DĂ‚rekutnî, Sunen, II, 278; Beyhakî, Şuab, III, 489; Heysemî, IV, 2)
“Kabrimi ziyĂ‚ret edene, şefaatim vĂ‚cip olur.” (Heysemî, IV, 2. Bkz. Beyhakî, Şuab, III, 488-490/3862)
“Şu mescidimde kılınan namaz, Mescid-i Haram hĂ‚ric diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha hayırlıdır.” (BuhĂ‚rî, Fadlu ’s-SalĂ‚ti fî Mescidi Mekke ve ’l-Medîne, 1; Muslim, Hac, 505-510)
MEDİNE-İ MUNEVVERE ’NİN FAZİLETİ Yine Peygamber Efendimiz, ibadet maksadıyla ancak uc mescide yolculuk yapılabileceğini ifade ettikten sonra, Mescid-i HarĂ‚m, Mescid-i Resûl ve Mescid-i AksĂ‚ ’yı zikretmiştir. (BuhĂ‚rî, Fadlu ’s-SalĂ‚ti fî Mescidi Mekke ve ’l-Medîne, 1; Muslim, Hac, 511-513)
Her Musluman, Medîne-i Munevvere ’ye ayrı bir muhabbet besler. Cunku orayı Allah Resûlu de severdi. Resûlullah bir seferden donup de Medine ’nin duvarlarını gorduğunde, devesini hızlandırırdı. Eğer (at ve katır gibi) bir bineğin uzerinde ise, onu da hemen harekete gecirirdi. Efendimiz ’in bu davranışı, Medine ’ye muhabbetinden kaynaklanırdı. (BuhĂ‚rî, Fedailu ’l-Medine, 10; Umre, 17; Tirmizi, Deavat, 42/3441)
Medîne-i Munevvere ’nin faziletine dĂ‚ir daha pek cok rivĂ‚yet mevcuttur. Bunlar icin BuhĂ‚rî ’nin Sahîh ’indeki FedĂ‚ilu ’l-Medîne kitabına bakılabilir.
Dipnotlar:
[1] Muslim, Hac, 412; FedĂ‚il, 130-131; NesĂ‚î, MenĂ‚sik 1/2617. [2] Bakara 2/197 [3] Bakara 2/196.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz ’den Hayat Olculeri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan