
Derviş Ahmed PeşkÂrîzÂde, Medine hatıralarını anlattığı Tayyibetu ’l-EzkÂr'da Osmanlı doneminde Peygamberimize gosterilen eşsiz muhabbeti anlatıyor.18. asrın sonlarında Derviş Ahmed PeşkÂrîzÂde tarafından kaleme alınan “Tayyibetu ’l-EzkÂr” isimli hÂtıratta, Ravza-i Mutahhara ’da gozetilen edep, hurmet ve nezÂketin bir misÂli şoyle nakledilmektedir:
“Yatsı namazı kılınıp cemaat gittikten sonra, Ravza vazifelileri olan ağalar, ellerine birer fener alıp Harem-i Şerîf ’i koşe koşe gezer ve BÂbu ’s-SelÂm ’a gelip kapıyı kapatırlar. Eğer iceride bir kimse gorurlerse; «بِسْمِ اللهِ / BismillÂh!» diyerek dışarı cıkmasını işÃ‚ret ederler. Zira Harem-i Şerîf ’te dunya kelÂmı olmaz. Eğer Hucre-i Şerîf ’te bir kimse olursa, ona da; «لَا اِلٰهَ اِلَّا اللهُ / L ilÂhe illÂllÂh!» diye seslenirler.
Guneşin doğmasına uc saat kala, (yani teheccud vakti girince) muezzinlerin reisi kapının dışında bir kere; « لَا اِلٰهَ اِلَّا اللهُ/ L ilÂhe illÂllÂh!» diye nid eder. İcerideki nobetciler bunu duyunca; «مُحَمَّدٌ رَسُولُ الله / Muhammedu ’r-Rasûlullah!» diye seslenirler ve sonra kapıyı acarlar.”
Şuphesiz ki ecdÂdımızın butun bu zarÂfet ve nezÂketinden almamız gereken dersler bulunmaktadır. Bunlardan biri de, bilhassa Hac veya Umre ’ye gidip Peygamber Efendimiz ’i ziyÂret edenlerin, orada gereksiz yere dunya kelÂmı etmeyip boş sozleri terk etmeleri, dillerini ve gonullerini zikrullÂh ile yıkamaları, sukûnet ve edep icerisinde, salevÂt-ı şerîfelerle huzûr-i RasûlullÂh ’a yuz surmeleri gerektiğidir.
ZİYÂUDDİN EFENDİ HAZRETLERİ'NİN NASİHATİ
Yakın donem KÂdirî şeyhlerinden, Medîne-i Munevvere ehli ZiyÂuddin Efendi, o mubÂrek makÂma gelenlere şu nasihatte bulunurlardı:
“Buraya gelen kimse, ayak ucuna bakarak Ravza ’ya girmeli ve ayak ucuna bakarak evine, istirahatine donmelidir.”
Yani carşı-pazarda dunya telÂşıyla meşgul olarak gonlundeki rûhÂniyeti bozmamalı, orada hangi makamda bulunduğunu hatırından cıkarmamalıdır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 2, Erkam Yayınları, 2012
İslam ve İhsan