Arafat ’tan sonraki durak olan Muzdelife, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de işĂ‚ret edilen “el-Meş‘aru ’l-HarĂ‚m”ın rûhĂ‚niyetiyle rahmet tezĂ‚hurlerinin dolu olduğu bir mekĂ‚ndır. Kalbleri, Rabbin azamet ve kudret tecellîleri ile yoğurup dunyĂ‚yı ve hattĂ‚ Ă‚hireti bile arkaya atarak buyuk bir muhabbet ve teslîmiyet icinde sadece AllĂ‚h ’a yonelmenin tĂ‚lim yeridir.
Hazret-i İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m- ’ın Hakk ’a tevekkul ve teslîmiyetini temsîlen kesilen kurbanlar, hacıların gonul deryĂ‚sında o yuce peygamberin hissiyĂ‚tını dalgalandıran bir rahmet ve hikmet esintisidir. Bunu teneffus edenlerin dillerinden HalîlullĂ‚h ’ın Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de beyan buyrulan şu sozleri dokulur:

Doğrusu ben; yuzumu, gokleri ve yeri Yaratan ’a, doğruya yonelerek cevirdim. Ben puta tapıcılardan değilim.” (el-En ’Ă‚m, 79)

“De ki: Namazım, ibĂ‚detlerim, hayatım ve olumum, Ă‚lemlerin Rabbi olan AllĂ‚h icindir. O ’nun hicbir ortağı yoktur; bununla emrolundum ve ben muslumanların ilkiyim.” (el-En ’Ă‚m, 162-163)

DOST'A DOĞRU BİR VUSLAT YOLCULUĞU

Hazret-i İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-, BĂ‚bil ’den Şam ’a doğru giderken:

“«Ben Rabbime gidiyorum; O bana doğru yolu gosterecek! Rabbim! Bana sĂ‚lihlerden bir evlĂ‚t ver!» demişti.” (es-SĂ‚ffĂ‚t, 99-100)

Burada, kalbden, yĂ‚ni ic Ă‚lemden en yuce Dost ’a doğru bir vuslat yolculuğunun yapıldığına işĂ‚ret vardır.

Âyet-i kerîmenin devĂ‚mında Hazret-i İsmĂ‚il ’in mujdelenmesi ve kurban hĂ‚disesi zikredilir:

“İşte o zaman, Biz O ’na halîm bir oğul mujdeledik.” (es-SĂ‚ffĂ‚t, 101)

“Babasıyla beraber yuruyup gezecek cağa erişince (babası): «–Yavrucuğum, ruyĂ‚da seni boğazladığımı goruyorum; bir duşun, (buna) ne dersin?» dedi. O da cevĂ‚ben: «–Babacığım, sen emrolunduğun şeyi yap! İnşĂ‚allĂ‚h beni sabredenlerden bulursun!» dedi.” (es-SĂ‚ffĂ‚t, 102)

“Her ikisi de teslîm olup, (İbrĂ‚him) onu alnı uzerine yatırınca: «–Ey İbrĂ‚him, ruyĂ‚yı gercekleştirdin. Biz ihsan sahiplerini boyle mukĂ‚fatlandırırız. Bu, gercekten cok ağır bir imtihandır.» diye seslendik.” (es-SĂ‚ffĂ‚t, 103-106)

“Biz oğluna bedel olarak O ’na buyuk bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında O ’na (iyi bir nam) bıraktık: «İbrĂ‚him ’e selĂ‚m!» dedik. (İşte) Biz ihsan sahiplerini boyle mukĂ‚fatlandırırız. Cunku O, bizim mu ’min kullarımızdandı.” (es-SĂ‚ffĂ‚t, 107-111)

HAZRET-İ İBRÂHİM'İN, HAZRET-İ İSMÂİL'İ KURBAN ETMESİ

Hazret-i İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-, HĂ‚cer vĂ‚lidemiz ile İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m- ’ı Mekke ’ye bıraktıktan sonra, SĂ‚re vĂ‚lidemizin yanına donmuştu. Arada bir, onların yanına uğruyordu. Bir seferinde Mekke ’de bir ruyĂ‚ gordu. RuyĂ‚sında, Ă‚yette buyrulduğu gibi İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m- ’ı kurban ediyordu. İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-, ruyĂ‚ şeytĂ‚nî mi, RabbĂ‚nî mi diye şuphelendi. Ancak aynı ruyĂ‚ uc gun devam etti. Bu gunler, hac mevsiminin tevriye, arefe ve bayramın birinci gunu idi.

Bir rivĂ‚yette İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-:

“–AllĂ‚h, bana bir oğul verirse, onu kurban edeceğim!” demişti. İşte bu sozu sebebiyle imtihĂ‚na tĂ‚bî tutulmuştu.

İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-, Rabbinden gelen ilĂ‚hî emir uzerine HĂ‚cer vĂ‚lidemize, oğlu İsmĂ‚il ’i yıkamasını ve guzel kokular surmesini; O ’nu bir dostuna gotureceğini soyledi. Hazret-i İsmĂ‚il ’e de yanına bir ip ve bıcak almasını tembih etti ve:

“–Oğlum, AllĂ‚h rızĂ‚sı icin kurban keseceğim!” dedi.

ŞEYTAN ONCE HÂCER VÂLİDEMİZE GELİYOR

Sonra MinĂ‚ ’ya doğru yol almaya başladılar. Bu sırada şeytan, insan kılığında HĂ‚cer vĂ‚lidemizin yanına geldi ve O ’na:

“–İbrĂ‚him, oğlunu nereye goturuyor biliyor musun?” dedi.

O da:

“–Dostuna goturuyor.” cevĂ‚bını verdi.

Şeytan:

“–Hayır, kesmeye goturuyor.” dedi.

HÂcer vÂlidemiz:

“–O, oğlunu cok sever!” diye mukĂ‚bele etti.

Şeytan devamla:

“–AllĂ‚h emrettiği icin boğazlayacakmış!” deyince HĂ‚cer vĂ‚lidemiz:

“–Eğer AllĂ‚h -celle celĂ‚luhû- emretti ise guzel bir şeydir. Tevekkul ederiz.” dedi.

ŞEYTANIN HAZRET-İ İSMÂİL'E GELMESİ

Şeytan, HĂ‚cer vĂ‚lidemizi kandıramayınca İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m- ’ın yanına gitti. Bu sefer de O ’na sordu:

“–Baban seni nereye goturuyor biliyor musun?”

İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m-:

“–Rabbinin emrini îfĂ‚ya.” dedi.

Şeytan:

“–Biliyorsun ki, seni kesmeye goturuyor!” diyerek vesvese vermeye calıştı.

Bunun uzerine Hazret-i İsmĂ‚il:

“–Defol mel ’ûn! Biz, Rabbimizin emrini seve seve yerine getiririz!” şeklinde mukĂ‚bele ederek şeytanı kovdu. Onu taşladı.

HAZRET-İ İBRÂHİM'İN ŞEYTANA CEVABI

Şeytan, İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m- ’ı da kandıramamıştı. Bu sefer İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m- ’a dondu:

“–Ey ihtiyar! Oğlunu nereye goturuyorsun? Şeytan seni ruyĂ‚da kandırmış! O ruyĂ‚lar şeytĂ‚nîdir.” dedi.

İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-:

“–Sen şeytansın! Hemen yanımızdan uzaklaş!” dedi.

ŞEYTAN TAŞLAMANIN SEBEBİ

Eline yedişer tane taş aldı ve şeytanı uc ayrı yerde taşladı.

İşte hacda kıyĂ‚mete dek rukun olarak devĂ‚m edecek olan şeytan taşlama, bu şekilde başladı. Bu hĂ‚l, onların tevekkul ve teslîmiyetlerinin bir nişĂ‚nesi olarak ummet-i Muhammed ’e numûne oldu.

HAZRET-İ İSMÂİL'İN KURBAN EDİLMESİNE MELEKLERİN HAYRETİ

Hazret-i İbrĂ‚him, oğlu İsmĂ‚il ’i kurban etmeye gotururken semĂ‚daki melekler oldukca heyecanlandılar. Hayretle birbirlerine:

“−SubhĂ‚nallĂ‚h! Bir peygamber bir peygamberi kurban etmeye goturuyor!” dediler.

İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-, oğlu Hazret-i İsmĂ‚il ’e bu işin hakîkatini anlattı:

“–Ey oğlum, ruyamda seni kurban etmekle emrolundum.” dedi.

İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m-:

“–Babacığım, bunu sana AllĂ‚h mı emretti?” diye sordu.

İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m-:

“–Evet!” dedi.

Bunun uzerine İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m-:

“–Babacığım! O hĂ‚lde sen emrolunduğun şeyi yap! İnşĂ‚allĂ‚h beni sabredenlerden bulacaksın!” dedi.

Canını fedĂ‚ etmeye hazır olduğunu bildirdi. O sırada İsmĂ‚il -aleyhisselĂ‚m-, henuz yedi veya on uc yaşlarındaydı.

CENNETTEN KOCUN İNDİRİLMESİ

RivĂ‚yete gore CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m- ’ın heyecanlandığı ve yetişmekte sıkıntı cektiği uc yerden biri, İbrĂ‚him -aleyhisselĂ‚m- ’ın oğlu İsmĂ‚il ’i kurban etmek uzere bıcağı boğazına dayadığı an oldu. O an, CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m- bıcağı koreltti. Hak TeĂ‚lĂ‚ ’ya teslîmiyetleri dolayısıyla ilĂ‚hî bir lutuf olarak kendilerine cennetten getirdiği kocun kurbĂ‚n edileceğini bildirdi. Boylece icli tekbirler arasında o kocu kurbĂ‚n ettiler.

Bu itibarla kurban kesmekten asıl maksat, bu hĂ‚diseleri hatırlayıp onlardaki ilĂ‚hî hikmetlerden nasîb alınması ve AllĂ‚h ’a teslîmiyet ve takvĂ‚ ile kulluk edilmesi husûsunda gonullerin Ă‚gĂ‚h olmasıdır. Nitekim CenĂ‚b-ı Hak, buyurur:

(Kurbanların) ne etleri, ne de kanları AllĂ‚h ’a ulaşır. AllĂ‚h ’a ulaşan, ancak takvĂ‚nızdır...” (el-Hac, 37)

KURBANDAN SONRA SAC KESİLMESİNİN SEBEBİ

Diğer taraftan hacda kurban kesildikten sonra sacların tıraş edilmesinin de ayrı bir hikmeti vardır. İslĂ‚m ’dan evvel, bir kimse kolesini Ă‚zĂ‚d ettiğinde onun saclarını ustura ile tıraş ederdi. Bu da, koleliğin bir işĂ‚reti olarak yapılırdı. Hacdaki tıraş ile de hacılar, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın dĂ‚imî koleliğini ve kulluğunu kabul ve îtirĂ‚f etmiş olurlar. YĂ‚ni bu tıraş, bir mĂ‚nĂ‚da kendimizi AllĂ‚h ’a adayışımızın ve O ’na teslîm olmuş bir kul olduğumuzun tescili mĂ‚hiyetinde bir bağlılık ifĂ‚desidir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hacc-ı Mebrur ve Umre, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan