
Surre Alayı, Osmanlı doneminde İstanbul'dan Mekke ve Medine'ye yardımlar ve armağanlar goturen topluluk olarak biliniyor. İşte Surre Alayı ile ilgili her şey...
SURRE NEDİR?
S“Sad” harfiyle “es-Surratu” kelimesi, Arapca sozluklerde, “icine altın ve para gibi kıymetli eşyaların konulduğu kese” mÂnÂsına gelirken, daha sonraları ozel bir terim olarak; “her yıl hac doneminde Mekke ve Medine halkına dağıtmak icin gonderilen para, altın ve diğer eşyaları” ifade etmek uzere kullanılmıştır.
SURRE ALAYININ GECMİŞİ
Harameyn ’e, yani Mekke ve Medine şehirlerine “surre”nin ilk ne zaman gonderildiği belli olmamakla birlikte, bu Âdetin AbbÂsî halifelerinden Mehdî Billah zamanına (775-785) kadar dayandığı tesbit edilmiştir. Mehdî Billah zamanında, hac yollarının guvenliği, hac guzergÂhı uzerindeki su kuyularının bakımı, hacıların konaklama ihtiyaclarının karşılanması gayesiyle birtakım tedbirler alınmıştı.
Duzenli olarak her yıl surre gonderilmeye, AbbÂsî Halifesi Muktedir Billah doneminde (908-932) başlanmıştır. Surrenin konulduğu, develere yuklenen bir ceşit vÂsıta olan “mahmil” de ilk defa AbbÂsîler devrinde kullanılmıştır.
Tarihî surec icerisinde FÂtımîler ve onların hÂkimiyetine son veren Eyyûbîler de Harameyn ’e surre gonderdiler. Mısır ’da hukum suren Memlukler de bu geleneği devam ettirdi. Hatt 1269 yılında Sultan Baybars, hacca giderek surre ile KÂbe ortusu gonderme hakkının Memluklerde olması gerektiği fikrini pekiştirdi.
Bu tarihten itibaren Harameyn ’e mahmil icinde “surre” ve KÂbe ortusu gonderen Memlukler, bununla ilgili merÂsimlere de buyuk bir onem verdiler. Kahire ’nin yanı sıra Bağdat, Dımaşk ve Halep gibi buyuk şehirlerde hac kervanları oluşturuluyor ve her kervanın kendi mahmil ve surresi bulunuyordu.
OSMANLI DEVLETİ VE SURRE ALAYI
Osmanlı Devleti ’nde ilk surrenin hangi padişah tarafından gonderildiği tam olarak bilinmemektedir. Yıldırım Bayezid ’in, Edirne ’den bir defa surre tertip ettiği rivÂyeti vardır.
Ama daha cok kabul edilen goruşe gore, ilk surre gonderen padişah, Sultan Celebi Mehmed ’dir. 1413 il 1421 yılları arasında iki defa surre yollamıştır. II. Murad devrinde, surre alayı gonderme hususunda bir duzenleme olmuş ve her yıl, Mekke, Medine, Kudus ve Halilurrahman ’a surre gonderilmeye başlanmıştır. Bu gelenek, Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid devirlerinde de devam etmiştir.
Yavuz Sultan Selim devrinde, Haremeyn ’in Osmanlı yonetimine girmesini (1517) muteÂkib surre, duzenli bir şekilde gonderilmiştir. Hatta bu tarihteki ilk surre, Yavuz Sultan Selim, daha Kahire ’de iken yola cıkmıştır.
Osmanlılara Âit en eski KÂbe kapı perdesi ve kuşağının 1543 tarihli oluşuna bakılarak, surre ile birlikte KÂbe ortusu gondermenin de KÂnunî Sultan Suleyman zamanında başladığına hukmedilir. KÂbe ortusunun yenisi, genellikle Kahire ’de dokunur ve surre alayı ile yollanırdı. Eskisi de surre alayının donuşunde İstanbul ’a getirilirdi.
Haremeyn ’e surre alayı gonderme geleneği, 1800 ’lu yılların başında VehhÂbîlerin Mekke-Medîne bolgesini ele gecirdiği yıllar (1803-1813) hÂric; 1915 yılına kadar kesintisiz olarak devam etmiştir. 1916 yılına Âit surre, Şerif Huseyin ’in isyanı sebebiyle Medine ’de kaldı ve Mekke ’ye ulaştırılamadı. 1917 ve 1918 yıllarına ait surre ise, Dımaşk ’a kadar gidebildi.
Son Osmanlı padişahı VI. Mehmed Vahiduddin ’in 1919 ’da surre yollanması icin hazırlıkların yapılmasını irade ettiğini gosteren vesikalar varsa da, bu surrenin gonderilip gonderilmediğine dÂir bir bilgi yoktur.
SURRE ALAYI MERÂSİMİ
Harameyn ’e her yıl gonderilen surre ve mahmille ilgili merÂsimler, AbbÂsîler devrine kadar gitmekle beraber; bu merasimlerle ilgili en kapsamlı ve şa ’şaalı teşrîfÂt, Osmanlı devrinde yapılmıştır. Sarayda gercekleştirilen surre merÂsiminin butun tafsîlÂtı belirlenmiş ve bunlar teşrîfÂt defterlerine kaydedilmişti.
1864 yılından once, hep karayoluyla gonderilen Surre Alayı, Receb Ayı ’nın onikisi veya muteÂkip gunlerde duzenlenirdi. İstanbul ’daki surre merÂsimini, Haremeyn vakıflarını idÂre eden DÂrussaÂde Ağası tertiplerdi. Hazırlıklar, “surre emîni”nin secilmesi ile başlardı. Surre Emîni, surrenin yol boyunca guvenliğinden ve Haremeyn ’e ulaştıktan sonra hediye ve emÂnetlerin dağıtımından sorumluydu.
Padişahın katıldığı merÂsimler esnÂsında, Mekke Emîri ’ne hitÂben yazılmış “nÂme-i humÂyun”, surre keseleri ve surre defterleri; “Surre Emîri”ne teslim edilir ve mahmil yuklu devenin de yer aldığı surre alayı, saraydan yola cıkardı. Topkapı Sarayı ’nda yapılan merÂsimlerin ardından surre alayı, Sirkeci İskelesi ’nden Uskudar ’a gecerdi.
Padişahların, Dolmabahce ve Yıldız saraylarına yerleştiği 19. yuzyılın ortalarından itibaren bu merÂsim, adı gecen saraylarda yapılır ve Surre Alayı, Beşiktaş İskelesi ’nden Uskudar ’a gecerdi. Uskudar ’da Mutasarrıflık DÂiresi avlusunda surre alayının gidiş ve donuşlerinde, İstanbul halkının buyuk bir heyecan ve coşkuyla katıldığı dînî merÂsimler tertip edilirdi. Bu merÂsimler, Osmanlı Devleti ’nin sona erişine kadar aynı heyecan ve buyuk bir kalabalığın iştirÂki ile devam etmiştir.
1837 yılına kadar karayolu guzergÂhı Sirkeci ’den başlar, Uskudar, İzmit, Akşehir, Konya, Adana, Antakya, Hama, Şam, Maan, Medine ve Mekke ’de sona ererdi. Aynı yıl gonderilen surre alayı, elli dort menzilde konaklamış, bazı yerlerde bir veya iki gun kalırken Ramazan ayını Şam ’da gecirmek icin burada otuz bir gun kalmıştır. Donuşte guzergÂh aynı olmakla birlikte, menzil sayısının elli dokuza cıktığı; gidişte elli sekiz ve donuşte otuz iki gun olmak uzere doksan gun yolculuk yaptığı belirtilmektedir.
SURRE'DE GONDERİLENLER
Surrelerin maddî kaynakları arasında en onemlisi, Haremeyn Vakıfları ’dır. HÂnedÂn mensuplarına ve devlet erkÂnına ait buyuk vakıfların bircoğu, gelirlerinin bir kısmını Haremeyn Vakıfları ’na tahsis etmişti. Bunların dışında devlet hazinesinden, Hazîne-i HÂssa ’dan ve ferdî bağışlardan da onemli miktarda maddî destek gelirdi.
Vakıfların, EvkÂf NezÂreti catısı altında toplanmasından sonra, surre alayının masraflarını temin etme ve surre alayı ile ilgili sorumluluklar bu nezÂrete devredildi.
HÂnedÂn mensuplarının, devlet erkÂnının ve halktan dileyenlerin hazırladıkları hediye ve paralar; “ferÂşet cantası” denilen, bir yuzunde gonderenin, diğer yuzunde alıcının adı ve adresi yazılı deri cantalara konularak EvkÂf NezÂreti ’ne teslim edilirdi. Bunlar da surre alayı ile gonderilirdi. Donuşte bu cantalar, icinde Haremeyn ’den yollanan hediyeler olduğu hÂlde sahiplerine iÂde edilirdi.
Butun bunlar, o yılın surre ve ferÂşet defterlerine kaydedilirdi. Kaybolan veya henuz bulunamayan defterler hÂric, 16. yuzyılın sonlarından 20. yuzyılın ilk on yılına kadar beş bin civarında surre defteri bulunmaktadır.
DENİZ YOLUYLA SURRE
1863 yılı surre alayının, Payas civarında eşkıy saldırısına uğrayıp surrenin gasb edilmesi ve bir sonraki hac mevsimine kadar bolgede guvenliğin sağlanamaması yuzunden 1864 yılından itibaren deniz yolu tercih edildi. Bu yolculuğun başlangıcı da Beşiktaş İskelesi idi.
Denizyoluyla olan yolculuklar daha kısa surduğu icin, surre alayı merÂsimi, Şaban ayının ortasında yapılmaya başlandı. Beyrut uzerinden Şam ’a gidilerek Ramazan bayramı burada kutlandı. Surre ’nin Şam ’dan Haremeyn ’e yolculuğu ise, karayoluyla yapıldı.
DEMİRYOLUYLA SURRE
1908 ’de Hicaz Demiryolu ’nun tamamlanmasından sonra, surre alayı demiryoluyla gonderilmeye başlandı. Demiryoluyla yolculuk suresi daha da kısaldığı icin, surre alayının hareket zamanı Şevval ayına alındı. Hareket noktası olan Haydarpaşa Garı ’nda daha onceki dînî merÂsimlere devam edildi.
DUMAŞK
Kara, deniz ve demiryoluyla gonderilen surre-i humÂyun icin Dımaşk cok onemli bir merkezdi. Osmanlı oncesinden beri, farklı bolgelerden gelen hacıların kesişme noktası olan Dımaşk, Osmanlı Donemi ’nde de Anadolu, Irak, İran, Halep ve Orta Asya ’dan gelen hacıların toplanma merkeziydi. İstanbul ’dan gonderilen surre alayı, burada merÂsimlerle karşılanır ve orada bulunan hacılarla birleşirdi. Mahmil-i Şerif ’in Dımaşk ’tan ayrılışı ve Dımaşk ’a donuşu, aynı şekilde merÂsimlerle olurdu. Dımaşk ’tan Medine ’ye kadar olan bolgenin en onemli dînî, siyÂsî ve ticÂrî gundemi, surre alayı ve hac kervanı idi.
MAHMİL
İstanbul ve Mısır ’dan yollanan surrelerin ayrılmaz unsurlarından biri de “mahmil”lerdi. İstanbul ’dan gonderilene “Mahmil-i HumÂyun”, KÂhire ’den gonderilene “Mahmil-i Mısrî” denirdi. Dortgen bir ahşap cerceve uzerinde dort yuzlu bir piramit şeklinde olan mahmil, uzeri altın ve gumuşle bezenmiş yazılar, ipek puskuller, ceşitli nakışlar ve kıymetli taşlarla suslenmiş bir atlasla kaplanırdı. İstanbul ’dan gonderilen mahmillerin rengi, ilk devirlerde siyah, son asırlarda ise yeşil renk atlastandı.
Mısır mahmili, Hidiv Kasrı onunde yapılan merÂsimin ardından Kahire sokaklarında gezdirilirdi. Mısır surre ve mahmili, bazen tamamen karayoluyla bazen de ceşitli guzergÂhlarla hem denizyolu, hem de karayoluyla gonderilirdi.
Mısır ve Şam ’dan gelen surre ve mahmiller, Medine ve Mekke ’de merasimle karşılanır ve Arafat ’ta birleşirdi.
İstanbul ’dan 1918 sonrasında mahmil yollandığına dair bir bilgi yoktur. Mısır mahmili ise, 1926 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir. Suudî hukumetinin karşı cıkması uzerine, 1936 ’ya kadar ara verilen bu gelenek, 1937 yılında Mısır ’dan gonderilen mahmilin Cidde ’ye kadar gidebilmesi ile sekteye uğradı.
1952 yılına kadar hacıların gidiş ve donuş merasimlerinde Kahire sokaklarında gorulen mahmil, 1952 Temmuzunda Hur Subaylar ’ın yapmış olduğu ihtilÂlle tamamen ortadan kalktı.
SURRENİN EHEMMİYETİ
Surreler, İslÂm ’da mukaddes sayılan beldelere maddî destek sağlamakla beraber bilhassa hilÂfeti elinde bulunduran AbbÂsîler, Memlukler ve Osmanlılar acısından ayrı bir dînî ve siyÂsî anlam taşıyordu. Bir taraftan bu ulkelerin Hicaz bolgesi uzerindeki nufûzunu hatırlatıyor, bir taraftan da guzergÂh uzerindeki insanların dînî kimlik ve Âidiyetlerini tazeliyordu. Osmanlı sultanlarının sadece Haremeyn ’deki seyyid ve şerifleri değil, aynı zamanda ulem ve meşÃ‚yihi de ozel hediyelerle donatmaları, aynı maksada mÂtuftu.
Halk acısından surre alayı ise, dileyen herkesin hediyesini en guvenli şekilde Haremeyn ’e gonderebilmesine imkÂn sağlayan buyuk bir fırsattı. Boylece o mukaddes mekÂnlara gitme imkÂnı bulamayanlar, muhabbet ve hediyelerini, kısacası kendilerinden bir parcayı oraya gondermenin heyecanını yaşıyordu.
Hac, İslÂm Dunyası ’nın gonullerinin “bir” atması demek olduğu icin, karşılıklı gonderilen hediyelerle gonul kopruleri kuruluyor; dostluklar ve kardeşlikler percinleniyordu.
Surrenin dînî bir kimlik ve sembolik siyÂsî mesajlar barındırması sebebiyle, son donem Mısır Hidivliği ve Osmanlı Devleti (İstanbul) arasında zaman zaman tatlı rekÂbetler ortaya cıkıyordu. Aynı zamanda bu yonu, Suudî Arabistan ’ın kendi varlık ve kimliğini belli etme, başka bir devlet veya otoritenin kendi siyÂsî ve dînî tercihlerine golge duşurmemesi gayesiyle surreyi yasaklamasına da sebep olmuştur.
Netice itibariyle diyebiliriz ki, her ne kadar devletlerin ve siyasetin farklı dilleri olsa da, gonullerin buluştuğu merkez olan Mekke ve Medine ’ye muhabbet ve hurmet bÂkî kalacaktır. Dunyanın butun ulkelerinden maddî ve mÂnevî surre alayları, her Ân devam edecek; KÂbe, sevenlerini ve sevenlerinin gonderdiği en kucuk bir selÂmı dahî, bir mıknatıs misÂli kendisine toplayacaktır.
Not: Bu yazının hazırlanmasında Diyanet İslam Ansiklopedisi ’nin “Surre” maddesi (37 cilt, 567-569) ile “Dersaadet ’ten Haremeyn ’e Surre-i HumÂyûn” (Hazırlayan: Yusuf Cağlar-Salih Gulen; Yitik Hazine Yayınları, İstanbul, 2008) adlı kitaptan istifade edilmiştir.
Kaynak: Fatma Nur Cihan, Şebnem Dergisi, Ağustos 2015, 166. Sayı
İslam ve İhsan