
Sozlukte, karşılık ve yerine gecen anlamlarına gelen “bedel” bir hac terimi olarak, hac ibadetini bizzat kendisi yapamayan kimsenin vekaleten bir başkasına yaptırmasına denir.
İbadetler;
a) Namaz ve oruc gibi beden ile yapılanlar,
b) Zekat, kurban ve fıtır sadakası gibi mal ile yapılanlar,
c) Hac gibi hem mal, hem de beden ile yapılanlar olmak uzere uc ana gruba ayrılır.
Yapılan bir ibadetin sevabı sağ ya da olu bir kimseye bağışlanabilir, o kimse bundan yararlanır. Bu noktada, bir kimsenin bizzat yerine getirmekle yukumlu olduğu ibadetleri vekalet yolu ile başkasına yaptırıp yaptıramayacağı sorusu akla gelmektedir. Bu konudaki temel prensipleri şoyle sıralamak mumkundur:
Bedenle yapılan ibadetlerde vekalet gecerli olmayıp, ibadetin bizzat mukellefin kendisi tarafından yerine getirilmesi gerekir. Mesela, mukellef ne kadar hasta olursa olsun, onun yerine başkası namaz kılamaz. Bizzat mukellef, kendisine tanınan ruhsatlar cercevesinde namazını kılar. Oruc da boyledir.
Mal ile yapılan ibadetlerde ise vekalet gecerlidir. Mesela bir kimse, zekat olarak hesaplayıp ayırdığı meblağı, ikinci bir kişi aracılığı ile fakirlere ulaştırabilir, malının zekatını hesaplayıp fakirlere vermek uzere başkasını vekil tayin edebilir.
Hem beden, hem mal ile yapılan bir ibadet olan hacda ise, bizzat mukellef tarafından yapılmasına engel meşru bir mazeret bulunması halinde vekalet gecerlidir. Mazeret bulunmadığı taktirde ise haccın vekalet yolu ile yapılması gecerli değildir.
Vekalet konusunda farz, vacip ve nafile hac arasında fark yoktur.(İbn Humam, III, 134. ŞîrÂzî, II, 764.) Yani bir kimse şartlar oluştuğu taktirde farz olan hac icin vekil tayin edebileceği gibi, vacip veya nafile hac icin de vekil tayin edebilir.
KAYNAK: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları, 2013, Ankara
İslam ve İhsan