Dolapta uzun zamandır duran ve hic dokunmadığın hardal bir anda bir tarif icin lazım oldu, normalde hic sevmezken canın bir anda bir yıldır cekmecede bekleyen potibor biskuvilerden cekti. Ama bakıyorsun, son kullanma tarihleri gecmiş.
Cope mi atmalısın, yoksa son bir şans vermenin yolu var mıdır? Altı ustu 1 hafta gecmiş, acaba yesen olur musun? Sahi, son kullanma tarihi gercekten ne işe yarıyor?
Son kullanma tarihi biraz gecen bir şey yediğinizde olacağı soyleyelim: muhtemelen hicbir şey.
Son kullanma tarihini genellikle gıda guvenliğiyle alakalı bir yerden duşunuruz. Bir urunun tarihi 1 gun gecse midemizin bozulacağını veya zehirleneceğimizi varsayıyor olabiliriz. Oysa coğunlukla hicbir şey olmaz. Hem de haftalar, hatta bazı yiyecekler icin aylar sonra bile.
Yine de bundan surekli olarak tarihi gecmiş yiyecekleri yiyebileceğin fikrine varmamalısın. Cunku bu gıdaların besin değerleri ciddi anlamda duşmuş olur ve sana ihtiyac duyduğun takviyeyi tam olarak sağlamazlar.
“Son Kullanma Tarihi” coğu durumda gıdanın guvenli olup olmamasından cok gıdanın en taze ve tadının en iyi olduğu zaman anlamına gelir.
Son kullanma tarihleri aslında katı ve kesin tarihler değiller. Bu tarihler uretici tarafından sadece gıdanın en yuksek kalitede olduğu zamanlarda tuketilmesi icin yapılan oneriler.
Hatta bazen bir tuketici olarak seni hic ilgilendirmiyor bile olabiliyorlar. Nasıl mı? Bunun icin son kullanma tarihinin ne zaman ve neden ortaya cıktığına bir bakmak gerekiyor.
Son kullanma tarihleri aslında senin gormen icin değil supermarket calışanlarının gormesi icin ortaya cıktı.
Son kullanma tarihleri ilk kez 2. Dunya Savaşı doneminde Amerika ’da ortaya cıktı. Bu donemde Amerikalı tuketiciler kucuk manavlar ve ciftlikler yerine alışveriş icin supermarketlere yonelmeye başlıyorlar. Alışveriş alışkanlıkları belli marketler uzerinde tekelleşmeye başlıyor.
Bir anda buyuyen ve cok fazla taleple karşılaşan marketler belki de daha once tarihin hicbir doneminde olmadığı şekilde stok planlamak ve yenilemek durumunda. Ureticiler, yani markalar satıcının stokları ne zaman yenileyeceğini onceden kestirebilmesi icin bu tarihleri yazıyorlar.
Hatta başlangıcta bu tarihler tuketicilerin okuyabileceği şekilde bile yazılmıyor, yalnızca uretici ve satıcıların anlayabileceği kodlarla belirtiyordu.
Ama tuketiciler de her zaman mumkun olan en taze urunu almak isteyeceklerinden bu tarihlerin peşine duşuyor. Tuketiciler bu kodları deşifre etmeye ve bunlarla ilgili birbirlerini bilgilendirmeye başlayınca satıcılar da bu tarihleri cok daha gorunur şekilde yazmaya başlıyorlar.
Son kullanma tarihlerini gorunur şekilde yazmanın satışları artıran bir şey olduğunu fark eden ureticiler, zamanla bunu bir strateji olarak kullanıyor.
Tuketiciler zamanla bu tarihleri daha da yaygın şekilde benimsiyor ve alışveriş alışkanlıklarını buna gore şekillendirmeye başlıyorlar.
Ama bu tarihlerin başlangıctaki amacı tuketicilere bir son tuketilecek tarih soylemek değil ve bu yuzden de bu tarihler arasında tam anlamıyla bir standartlaşma olmuyor, yani her son kullanma tarihi aynı şeyi ifade etmiyor.
Bazı urunler icin son kullanma tarihi “tuketilmesi icin onerilen sure” anlamına gelirken, bazıları icin “satılması icin en iyi sure” bazıları icinse “bu tarihten once tuketilse iyi olur” anlamına geliyor.
Tabii ortalama bir tuketici bunu kolay kolay fark edemeyebilir ve coğunlukla her urun icin aynı şeyi soylediğini varsayarak hareket eder.
Bu tarihin tam olarak neyi belirttiği aynı marka icin bile standart olmayabiliyor.
Aynı markanın bir urunu icin market rafında kalabileceği sureyi tanımlarken, başka biri icin son tuketilme tarihini tanımlayabiliyor. Ama neredeyse hicbir zaman gıdanın yemek icin hala guvenli olduğu tarihi anlatmıyor.
Yani dolapta unuttuğun son kullanma tarihi gecmiş cips paketini aylar sonra da acsan buyuk ihtimalle zehirlenmezsin. Sadece beklediğin kadar cıtır cıtır olmayacaktır.
Rafta dayanıyorsa neredeyse suresiz olarak guvenlidir.
Yani bir dahaki sefere şunu aklında tutabilirsin: eğer bir paketli gıda yalnızca soğutucu dolaplarda değil de cekmecede, rafta dayanabilen bir gıdaysa muhtemelen suresiz olarak guvenlidir.
Kutusu iyi durumda olduğu, paslanma, ezilme, şişme durumları olmadığı surece konserve urunler yıllarca dayanır. Kahvaltılık gevrekler, makarna, kurabiye gibi paketlenmiş gıdalar ise "son kullanma tarihi" gectikten sonra hala guvenlidir, ama bayatlamış ve tatları değişmiş olabilir. Tahıllar zamanla boceklenebilir, bunu da kendi gozlerinle gorebilirsin.
Burada tabii ki tarihi gecen sut, et, yumurta gibi hayvansal urunlerden bahsetmiyoruz.
Ayrıca doğal sebzelerden veya bufeler ve cafeler gibi yerlerde satılan sadece kısa bir sure icin paketlenmiş urunlerden de. Et, sut urunleri ve yumurta gibi urunlerin bozulduklarını anlayabilmeni sağlayan bircok yontem var.
Eğer tarihleri gectiyse bozulup bozulmadıklarını bu yontemler yoluyla anlayabilirsin. Bozulduğundan şuphelendiğin bir yumurtayı once bir kaseye kırabilir, sarısının dağılıp dağılmadığına bakabilirsin orneğin, veya sutu kokladığında hala normal kokuyorsa bozulmamıştır.
Peki, o zaman ureticiler tarafından kandırılıyor mu oluyoruz?
Butun bu tarihlerin bilimsel olarak standart birer bozulma tarihleri değil de tamamen ureticinin isteklerine kalmış ibareler olduklarını anlayınca bu da vahşi kapitalizmin satış stratejilerinden biri mi diye duşunebilirsin.
Sonucta yiyeceklerin cope atılmasının ne tuketicilere ne marketlere bir yararı var. Bundan cıkar sağlayacak tek grup zaten hÂlihazırda elindeki malı marketlere satmış olan ve bu tarihler ne kadar kısa olursa o kadar fazla satacak olan marketler.
Ama şu var: hicbir satıcı sana sattığı urunun en kotu şekilde aklında kalmasını istemez.
Bu yuzden de urunun en iyi halini gorebilmen icin sure analizleri yapar ve buna gore son kullanma tarihleri belirleyebilir.
Bozulmuş olmasa da kalitesi duşmuş bir gıdayı yine de tuketmek istemeyebilirsin.
Orneğin buzluğa konan bir gıda neredeyse asla bozulmaz. Ama cok uzun sure bekleyen gıdalar, buzluğa bile konmuş olsalar rengini, tadını, kokusunu ve besin değerlerini zamanla yitirmeye başlarlar.
Danimarka ve Norvec, tarihi gecen gıdaları satıyor.
Yalnızca kısa sure gecmiş, aslında bozulmamış ama bozulmadığı halde cope gidecek gıdaların dunya capında devasa bir gıda israfına neden oluyor.
Danimarka bu gıdaları atmayıp, marketlerde daha indirimli fiyattan satılmasını sağlayarak 5 yıl oncesine gore %25 daha az gıdanın cope gitmesini sağladı. Yine Norvec ’te de Best Før isimli bir market, tarihi gecmiş yiyecekleri cok daha ucuza satıyor. Turkiye ’de de bazı marketlerde son tuketim tarihi gecmese de yaklaşan urunlerin daha indirimli satıldığı raflar gorebilirsin.
Bozuk gıda yemeni soylemiyoruz, bozuk bir şey yediğinde gıda zehirlenmesi yaşayabilirsin ki bu da hic basit bir şey değil.
Butun bu yazılanlardan cıkaracağın sonuc, "Demek ki hicbir gıda bozulmuyor," ya da "Bozuk denilen gıdaları da tuketebilirim." olmasın. Bozulmuş bir gıdayı tuketirsen besin zehirlenmesi yaşayabilirsin, ki bu da kimi zaman hayat boyu peşini bırakmayacak kadar buyuk sağlık problemlerine neden olabilen son derece ciddi bir durum.
Soylemeye calıştığımız şu: Son kullanma tarihi gecmiş her gıda bozuk gıda değildir. Bir gıdanın bozuk olup olmadığını anlayabilmek icin tat ve koku duyularına guvenebilir, her bir gıda icin bozulma surecinin nasıl işlediğini araştırabilirsin.
Kaynaklar: Quartz, The Guardian, Vox, Eat This, The Joint, The Health Site, BHG, Consumer Reports Webtekno'yu Threads'de takip et, haberleri kacırma