Negatif hipnozları bozularak, anne adayına doğal doğum deneyiminin tadını cıkarabilmesi sağlanabilir...

Doğum, bir kadının hayatında hic unutamayacağı, buyuk anlamlar barındıran bir tecrube. Onbinlerce yıldır, kendi imkanlarıyla doğanın şefkatli kollarında doğum yapan kadınlar, şimdilerde bu mucizevi olayı ‘ciddi tıbbi mudahale gerektiren’ onemli bir operasyon olarak gormekte ve doğal doğum ağrıları yaşamamak adına sezaryen gibi alternatif yontemlere bağlı kalmakta. Bu, coğu kadın icin ortak ama belli bir noktadan sonra cok da fazla eleştirilemeyecek bir bakış acısı. Fakat doğumu ağrılı hale getiren, zorlaştıran ve hatta imkansızlaştıran nedenlerin başında, işte bu, doğumun doğallığından uzaklaşıp tıbbi mudahale gerektiren bir surec olarak benimseme yatıyor. Anne adayları, kendilerine gore kacınılmaz bir ağrı beklentisiyle korkup geriliyor ve tum bedeni ile birlikte doğum kanalı kaslarını kasmaya başlıyor.

Oysa ki doğum surecinde rahim kasları, tıpkı kalp kasları gibi istemsiz calışmakta. Gunluk yaşamımızda kalp kaslarımız kasılırken ağrı hissetmediğimize gore, herhangi bir ek tıbbi problemimiz yoksa, doğumdaki kasılmalarda şiddetli ağrılar hissetmek, buyuk bir ihtimalle negatif şartlanmadan başka bir şey değil! Negatif hipnozları bozularak, anne adayına bu ozel deneyimin tadını cıkarabilmesi sağlanabilir...

Doğumda hipnoz uygulamaları, epidurale yakın bir etki gosterebiliyor. Bu da doğumun cok daha kolay gecmesini sağlayabilmekte. Amerikan Tıp Birliği tarafından da kabul gormuş olan ‘doğumda hipnoz uygulamaları’ epidural yerine kullanılmıyor. Yani tam olarak ‘bir epidural alternatifidir’ de diyemeyebiliriz. Hipnozla doğumda anne adayının sakinleştirilmesi esas alınıyor. İlk kez 1920’li yıllarda uygulanan bu yontem, hipnoz altındaki insanların beyinlerindeki stres ile ilgili alanın aktive olmaması ile ilgili tespiti de doğrular nitelikte...