Akciğer kanserinde genetik şifreler cozuluyor.
Her yıl 4 Şubat gunu, dunya uzerinde olum nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan kanser konusundaki bilinci artırmak icin Dunya Sağlık Orgutu (Dso) tarafından "Dunya Kanser Gunu" olarak kabul ediliyor. 2008 Sağlık Bakanlığı verilerine gore, ulkemizde kanser yuz binde 267 oranında goruluyor. Ulkemizde kansere bağlı olumlerde akciğer kanseri ilk sırada yer alıyor. Ancak kanser hucrelerinin genetik şifresini cozmeyi hedef alan araştırmalar sayesinde artık her hastaya aynı tedavi yerine hastalığa değil, hastaya ozel tedavi cağına girildi. Kanser hucresinin genetik yapısını temel alan iki yeni tedavi yontemine yakın gelecekte yenilerinin eklenmesi ve sağkalım oranlarında ciddi artışlar bekleniyor.
Eski ve az etkili yontemlerin, yerini cok daha etkili tedavilere bıraktığını soyleyen Turk Akciğer Kanseri Derneği (TAKD) Başkanı Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, molekuler onkoloji ve genetik bilimindeki yeni gelişmelerin, kanserin karmaşık yapısını anlamayı sağladığını belirtiyor. Mandel, akciğer kanseri hastalarının farklı genetik ozelliklere sahip olduğunu ve tedavilerin artık bu ozellikleri hedef aldığını soyluyor. Ustelik hedefe yonelik bu ilaclar etkilerini sadece hastalıklı hedef hucreler uzerinde gosteriyor.
Farklı kanser turlerine gore farklı tedavi
Akciğer kanserlerinin kucuk hucreli ve kucuk hucreli dışı olmak uzere iki temel gruba ayrıldığını soyleyen Amerikan Hastanesi Medikal Onkoloji Bolum Başkanı Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, kucuk hucreli dışı kanserlerin yuzde 80-85 rastlanma oranıyla daha sık gorulen grubu oluşturduğunu soyluyor. Prof. Dr. Nil Molinas Mandel farklı kanser gruplarının hastalığın buyume hızı, biyolojisi ve başka organlara yayılması acısından farklı bir seyir izlediğinin altını cizerek, gecmişten bugune tedavi yaklaşımlarındaki gelişimi şoyle ifade ediyor: "Bu kanser turlerine gore tedavi secimi de farklı olmaktadır. Kucuk hucreli dışı akciğer kanserlerinin de farklı alt grupları vardır. Gecmişte uzun sure tum hastalara aynı tedaviler uygulandı. Ancak son yıllarda, tumor biyolojilerinin farklı olduğu anlaşıldı ve bu alt gruplara gore tedavi yaklaşımlarımız değişti. Buradan yavaş yavaş tedaviler kişiye ozel olarak değişime uğradı".
Akciğer kanserinde genetik değişiklikler ve sigaranın etkisi
Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, "Gunumuzde artık tedaviyi kanserin genetik ozellikleri yonlendirmeye başladı. Bu genetik değişiklikler ve tedaviyi belirleyecek mutasyonların varlığını araştırmak icin patologlarla birlikte calışmanın onemi arttı. Eskiden tumorun kucuk hucreli ya da kucuk hucreli dışı olarak belirlenmesi yeterli olmaktayken, artık bu grupları da alt gruplara ayırıyor, genetik değişikliklerin incelenmesini istiyoruz. Hastalarımıza, kemoterapi yanında farklı secenekleri de sunmak icin gerekli genetik testlerin yapılmasını onerebiliyoruz. Ancak, bu testlere gore hastalarımızın uygun bir tedaviye yonlendirilmeleri soz konusu olmaktadır" diyerek hastalığın onlenmesi icin alınabilecek onlemlere dikkat cekiyor: "Bu gelişmelerle eskiden umit veremediğimiz hastalarımıza daha olumlu bir bakış acısı sağlayabilir duruma geldik. Ama her şeyden once hastalığın onlenmesi ve erken teşhis olanaklarının artırılması gerekir. Unutulmaması gerekir ki akciğer kanserleri yuzde 85-90 oranında sigarayla bağlantılıdır. Sigaraya başlamamak ve sigarayı bırakmak akciğer kanserini onleyebilir. Yani akciğer kanseri onlenebilir bir hastalıktır."
Genetik testler ile uygun hastalarda doğru tedaviye cevap oranı yuzde 60'a kadar cıkıyor
Molekuler onkolojideki yenilikler ve gen mutasyonlarının ortaya konmasının bireyselleştirilmiş tedavilerin uygulanmasını mumkun kıldığını soyleyen Prof. Dr. Nil Molinas Mandel "Boylece kemoterapiden yarar gormese de hedefli tedavilerle yaşantısını surdurebilecek alt gruplar ortaya cıktı. Kucuk hucreli dışı akciğer kanserinde bir suredir EGFR adı verilen gen mutasyonunu hedefleyen tedavilere onemli olcude yanıtlar alınıyordu. Son yıllarda yaşanan bir diğer onemli gelişme ALK gen mutasyonlarının varlığının ortaya konması oldu. Doğru tedavi uygun hastalarda kullanıldığında cevap oranı yuzde 60'lara kadar cıkıyor. Bu umut verici ilaclara her gun bir yenisi eklenmektedir. Ancak, her yeni ilacın tum hastalara uygun olamayabileceğini de akılda tutmak şarttır. Bunun ayırımı icin klinisyen, hasta ve patolog arasında cok yakın bir işbirliği gerekmektedir. Bu bilgilerin ışığı altında, akciğer kanseri hastalarının kişiye ozel yaklaşımlar ve tedaviler ile daha uzun yaşam şansı ve farklı tedavi seceneklerinden faydalanabilme olanağı bulunduğunu soyleyebiliriz" şeklinde konuşuyor.
İleri evre kanserlerde tumoru hedef alan tedavi
Cerrahpaşa Tıp Fakultesi Patoloji Anabilim Dalı Oğretim Uyesi Prof. Dr. Buge Oz ise kanseri erken evrede yakalamanın cok onemli olduğunu vurgulamanın yanı sıra bugun artık ileri evrelerde bile yapılabilecek bazı şeyler olduğunu, ileri evrede kanserlerde tumor vucutta yayılmış olabileceği icin cerrahinin yerine sadece tumoru oluşturan istenmeyen hucreleri hedef alan bazı ozel tedaviler olduğunu ifade ediyor. Prof. Dr. Buge Oz "Bu hucrelerin mutasyon dediğimiz, diğer hucrelerde olmayan bazı genetik ozellikler kazandığını bugun biliyoruz. Bu gen değişiklikleri hucreye kontrol dışı ureme, hucrenin olumsuzleşmesi (kendini hucre olumunden kurtarabilmesi) ve ayrıca vucutta yayılabilme gibi ozellikler kazandırıyor. Artık bu genetik ozelliklere yonelik tedaviler geliştirilmeye başlandı. Bunlar icerisinde bazılarının durdurulması, cok ozel molekuler ajanlar ile mumkun olabiliyor. Bu molekuler ajanların kullanılarak, tumorun, hucrenin olumsuzluğunun, surekli olarak coğalmasının ve vucut icerisinde uzak yerlere gitmesinin onlenmesi hedefleniyor," diyerek yeni nesil tedavilerin amaclarını ozetliyor.
Hasta mutlaka onkolog ve patolog ile doğrudan iletişim icinde olmalı Bu gen değişikliklerine karşı iki ilac grubunun cok kısa surede cok iyi sonuclar verdiğini ifade eden Prof. Dr. Buge Oz bu ilacların hastaların sağ kalım olarak ifade edilen hastalıksız yaşam surelerinde de cok ciddi faydalar sağlamaya başladığına dikkat cekiyor. Ancak bu tedaviden yararlanabilmeleri icin hastalarda oncelikle bu gen değişikliklerinin testlerle gosterilebilmesi gerekiyor. Bunlar tedavi kararını etkileyen onemli testler olduğundan doğru yapılıp doğru yorumlanmaları gerekiyor. "Universite hastaneleri, bazı devlet hastaneleri ve ozel laboratuarlarda bu testlerin guvenilir yapılabilmesi konusunda cok yakın gelecekte cok daha iyi bir yere geleceğiz" diyen Patalog Prof. Dr. Buge Oz bu tedavilerden yararlanabilecek hastaların birtakım genetik testlerle belirlendiğini soyleyerek, tedaviden yararlanmak isteyen hastalara şunları tavsiye ediyor: "Kucuk hucreli dışı akciğer kanseri tanısı almış hasta mutlaka onkologuyla iletişimde olmalıdır. Bu testler icin onkolog gerek goruyorsa hastasını uygun patoloji laboratuvarlarına refere edecek, hastayla ve patologla birlikte calışarak sonucları yorumlayacaktır. Bu testler şimdilik iki taneyle başladı ama gelecekte devamının ve daha fazlasının geleceğine yurekten inanıyorum. Boylece yakın gelecekte kanser olumcul olmaktan cıkabilir ve hastaların, genetik ozelliklerine gore kendilerine en uygun kişiye ozel tedaviye ulaşması sayesinde sağkalım oranlarında ciddi artışlar