12/08/2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2006/51
Karar Sayısı : 2006/57
Karar Gunu : 4.5.2006
İPTAL DAVASINI ACANLAR :
1- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER
2- Turkiye Buyuk Millet Meclisi uyeleri Kemal ANADOL ve Haluk KOC ile 114 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı Yuksekoğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yuksekoğretim Kanunu, Kamu Malî Yonetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un Gecici 1. maddesinin, Anayasa'nın 2., 11., 123., 130. ve 131. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yururluğunun durdurulmasına karar verilmesi istemidir.

I- İPTAL ve YURURLUĞUN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKCESİ
Dava dilekcelerinin gerekce bolumleri ozetle şoyledir:
5467 sayılı Yuksekoğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yuksekoğretim Kanunu, Kamu Malî Yonetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un gecici 1. maddesinde, ?Bu Kanunla kurulan universitelerin kurucu rektorleri iki yıl icin, Milli Eğitim Bakanı ve Başbakanın onereceği uc isim arasından Cumhurbaşkanınca atanır.? denilmektedir.
Anayasa'nın 130. maddesinin altıncı fıkrasında, yasada belirlenecek yontem ve ilkelere gore, rektorlerin Cumhurbaşkanı'nca secileceği belirtilmiş, 104. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin son alt bendinde de, rektorleri secmek Cumhurbaşkanı'nın yurutme alanına ilişkin gorev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Bu kurallarda rektor adaylarının nasıl onerileceği belirtilmediğinden buna ilişkin duzenlemenin yasayla yapılacağı acıktır. Ancak, yapılacak yasal duzenlemenin, diğer ilgili anayasal kurallarına ve kamu yararı amacına uygun olması gerektiği de kuşkusuzdur.

Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasında, universitelerin, cağdaş eğitim ve oğretim esaslarına dayanan bir duzen icinde ulusun ve ulkenin gereksinimine uygun insangucu yetiştirmesi amacı ile eğitim, oğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ulkeye ve insanlığa hizmet etmek uzere, kamu tuzel kişiliğine ve bilimsel ozerkliğe sahip universitelerin devlet tarafından yasayla kurulacağı belirtilmiştir.
130. maddenin gerekcesinde de, yasaya bırakılan konuların ?bilimsel ozerklik? ilkesi gozonunde bulundurularak duzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Anayasa'da yer verilen kurucu oğeler, aynı zamanda universitelerin gorev alanını belirlemekte, işlevini ortaya koymaktadır. Universitelerin bu gorev ve işlevinin niteliği, bilimsel ve akademik calışma ve etkinliklerinin ağırlık ve onemi nedeniyle, her turlu dış etkilerden ve siyasal karışmalardan uzak tutulması ve bilimsel saygınlıklarının korunmasına ozen gosterilmesi gerekmektedir. Cunku, universiteler akademik nitelikleri nedeniyle tum calışmalarında bilimsel olcutleri gozonunde bulundurmak, nesnel ve yansız olmak zorundadır. Bunu sağlamanın yolu ise, yuksekoğretim dışındaki kurumların, ozellikle siyasal erkin, yonetimin herhangi bir evresinden başlayarak bilimsel calışmaları etkileyecek tum aşamalardan uzak durmasından gecmektedir.
Anayasa koyucunun universiteleri bilimsel ozerklik ve kamu tuzelkişiliği ile donatması, yuksekoğrenime verilen onem ve değerin sonucudur. Gerek bu onem ve değer, gerek rektor secimi yetkisinin Cumhurbaşkanı'na verilmiş olması, universitelerin bilimsel ozerkliklerinin yonetsel ozerkliği de icerdiğini gostermektedir. Cunku, bilimsel ozerklik, belli sınırlar icinde serbestce karar alıp, bu kararları uygulayabilmeyi; verilen gorev alanı icinde kalmak koşuluyla, universite dışı yonetsel birimlerin ve siyasal erkin karışması olmadan, işleyişini kendisinin yonlendirebilmesini gerektirmektedir. Başka bir deyişle, bilimsel ozerklik yonetsel ozerkliği de icermektedir. Yonetsel ozerklik ile bilimsel ozerklik birbirini tamamlamakta, yonetsel ozerklik olmadan bilimsel ozerklikten soz edilmesi anlamsız kalmaktadır. Bu niteliği ile bilimsel ve yonetsel ozerklik, universite yonetiminin karar alma surecinde herhangi bir baskı, telkin ya da tavsiye ile etki altına alınmalarını onleyerek, yansız gorev yapabilmelerini sağlamakta ve onlara gorevlerini yurutebilecekleri bir hukuksal guven ortamı yaratmaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Turkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesi, hukuk guvenliğinin ve adaletin sağlanmasına yonelik hukuk anlayışını yansıtmakta, yasaların kamu yararı amacıyla cıkarılmasını zorunlu kılmaktadır. Hukuk guvenliği ve adalet kavramları ile istikrar ve ozerklik arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. Hukuk guvenliği ve adalet, cağdaş kamu yonetimi anlayışında, istikrar olgusunun temelini oluşturmaktadır. Hukuk guvenliği, kamu gorevlileri yonunden onemli bir guvencedir. Bir anayasal kurumun secilip atanmış uyeleri soz konusu olduğunda bu guvence daha da onem kazanmaktadır. Bu guvence, yuksekoğretimde cok onemli işleve sahip rektorlerin secilme evresinde siyasal iktidarın karışmasına engel oluşturmaktadır.

Ote yandan, Anayasa'nın 130. maddesinde, yuksekoğretim kurumlarının kuruluşu Yasama Organı'nın takdirine bırakılmakla birlikte, Yuksekoğretim Kurulu da bu alanda yetkili kılınmıştır. Gercekten, Anayasa'nın 131. maddesinin birinci fıkrasında, universite oğretimini planlamak, duzenlemek, yonetmek, denetlemek, eğitim, oğretim ve bilimsel araştırma etkinliklerini yonlendirmek, universitelerin yasada belirtilen amac ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını ve geliştirilmesini, universitelere ayrılan kaynakların etkili bicimde kullanılmasını sağlamak amacı ile bir Yuksekoğretim Kurulu kurulacağı belirtilmiştir. Anayasa'nın 131. maddesinde yer verilen Yuksekoğretim Kurulu'nun kuruluş oğeleri, aynı zamanda Kurul'un gorev ve yetki alanını da belirlemekte ve yuksekoğretimin planlanması, duzenlenmesi, yonetilmesi ve denetlenmesi ile eğitim, oğretim, bilimsel etkinliklerin yonlendirilmesi Yuksekoğretim Kurulu'nun gorev ve yetki alanına girmektedir. Bu alan, universiteleri yonetecek, eğitim ve oğretimi surdurecek, bilimsel araştırmaları yonlendirecek yonetimin oluşturulmasını da kapsamaktadır.
Yukarıda yer verilen anayasal kurallar ve yapılan acıklamalar eğitim ve oğretimde olduğu kadar yuksekoğretim kurumlarının yonetim organlarının belirlenmesinde de gorev ve yetkinin Yuksekoğretim Kurulu'nda olması gerektiğini gostermektedir. Yuksekoğretim kurumlarının siyasal karışma dışında tutulması yonundeki kamu yararı da bunu gerektirmektedir. Nitekim, bu gerekcelerden hareketle, 2547 sayılı Yuksekoğretim Yasası'nın 13. maddesinde, kurucu olup olmamasına gore ayrım yapılmadan, rektor adaylarını belirleyip onerme yetkisi Yuksekoğretim Kurulu'na verilmiştir.
Bu nedenle, Yasa'nın gecici 1. maddesinde, yeni kurulan universitelerde kurucu rektor adaylarının Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan'ca belirlenmesinin ongorulmesi, universitelerin bilimsel ve yonetsel ozerklikleriyle, Yuksekoğretim Kurulu'nun Anayasa'da yer verilen gorev ve yetkileriyle, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamakta ve kamu yararı amacına uygun duşmemektedir.
Ayrıca, universiteler, hizmet yerinden yonetim birimleridir ve Anayasa'nın 123 uncu maddesinde ifade edilen yerinden yonetim esaslarına dayanırlar. Ozerklik ve dolayısı ile kendi yonetim organlarını kendilerinin belirlemesi, universite icin, yerinden yonetim ilkesinin getirdiği bir gerekliliktir. İptali istenen duzenleme ise, rektorlerin belirlenmesinde universiteyi dışlayıp siyasi iktidarın yonetimi şekillendirmesine imkan tanıyarak yerinden yonetim ilkesine ve dolayısıyla Anayasa'nın 123 uncu maddesine aykırı duşmektedir. Başbakan ve Milli Eğitim Bakanına rektor onermek konusunda iptali istenen hukumde tanınan yetkiyi, Anayasa'nın 130 uncu maddesinde belirtilen ?devletin denetimi ve gozetimi? kapsamında kabul etmek de olanaksızdır. Dava konusu yasa kuralı, ?? Anayasanın bağlayıcılığı ve ustunluğu ilkesine ters duştuğunden Anayasanın 11 nci maddesine?? de aykırıdır.
Belirtilen nedenlerle Kural'ın, Anayasa'nın 2., 11., 123., 130. ve 131. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptaline ve uygulanması durumunda doğacak giderilmesi guc ya da olanaksız hukuksal sonuclar gozonunde bulundurularak yururluğunun durdurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralı
1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı Yuksekoğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yuksekoğretim Kanunu, Kamu Malî Yonetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un dava konusu Gecici 1. maddesi şoyledir:
?Bu Kanunla kurulan universitelerin kurucu rektorleri iki yıl icin, Millî Eğitim Bakanı ve Başbakanın onereceği uc isim arasından Cumhurbaşkanınca atanır.?
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekcelerinde, Anayasa'nın 2., 11., 123., 130. ve 131. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İctuzuğu'nun 8. maddesi uyarınca, Tulay TUĞCU, Haşim KILIC, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALCIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi OZLER, Serdar OZGULDUR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSUT'un katılımlarıyla 22.3.2006 ve 4.5.2006 tarihlerinde yapılan ilk inceleme toplantılarında, ?dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yururluğu durdurma isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara bağlanmasına? oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekceleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekceleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği goruşulup duşunuldu:
A- Birleştirme Kararı
1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı Yuksekoğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yuksekoğretim Kanunu, Kamu Malî Yonetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un Gecici 1. maddesinin iptaline ve yururluğunun durdurulmasına karar verilmesi istemiyle acılan 2006/66 esas sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2006/51 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2006/51 esas sayılı dosya uzerinden yurutulmesine 4.5.2006 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekcelerinde, iptali istenen kuralın hukuksal guvenliğinin sağlanmasını gerekli kılan hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi Anayasa'nın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkesi ile hizmet yerinden yonetim ve bilimsel ve yonetsel ozerklik ilkeleriyle de bağdaşmadığı, eğitim ve oğretimde olduğu kadar yuksekoğretim kurumlarının yonetim organlarının belirlenmesinde de gorev ve yetkinin Yuksekoğretim Kurulu'nda olması gereğine uymadığı belirtilerek, Anayasa'nın 2., 11., 123., 130. ve 131. maddelerine aykırı olduğu ileri surulmuştur.
1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı Yasa ile (Kırşehir) Ahi Evran Universitesi, Kastamonu Universitesi, Duzce Universitesi, (Burdur) Mehmet Akif Ersoy Universitesi, Uşak Universitesi, Rize Universitesi, (Tekirdağ) Namık Kemal Universitesi, Erzincan Universitesi, Aksaray Universitesi, Giresun Universitesi, (Corum) Hitit Universitesi, (Yozgat) Bozok Universitesi, Adıyaman Universitesi, Ordu Universitesi ve Amasya Universitesi adıyla onbeş yeni universite kurulmuş, dava konusu Gecici 1. maddeyle de, bu Kanunla kurulan universitelerin kurucu rektorlerinin, iki yıl icin, Millî Eğitim Bakanı ve Başbakan'ın onereceği uc isim arasından Cumhurbaşkanı'nca atanacağı ongorulmuştur.
Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasında universitelerin kamu tuzel kişiliğine ve bilimsel ozerkliğe sahip oldukları belirtilmekte, dokuzuncu fıkrasında da ?Yuksekoğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri ve bunların secimleri, gorev, yetki ve sorumlulukları universiteler uzerinde Devletin gozetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, oğretim elemanlarının gorevleri, unvanları, atama, yukselme ve emeklilikleri, oğretim elemanı yetiştirme, universitelerin ve oğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile ilişkileri, oğretim duzeyleri ve sureleri, yuksekoğretime giriş, devam ve alınacak harclar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve ceza işleri, malî işler, ozluk hakları, oğretim elemanlarının uyacakları koşullar, universitelerarası ihtiyaclara gore oğretim elemanlarının gorevlendirilmesi, oğrenimin ve oğretimin hurriyet ve teminat icinde ve cağdaş bilim ve teknoloji gereklerine gore yurutulmesi, Yuksekoğretim Kuruluna ve universitelere Devletin sağladığı malî kaynakların kullanılması kanunla duzenlenir.? denilmektedir.
Anayasa'nın 130. maddesinin gerekcesinde ise, ?... Universitelerde oğretim ve eğitimin ozgurluk ve guvenlik icinde yurutulmesi, yurt duzeyinde yaygınlaşan universitelerin oğretim uye ihtiyaclarının dengeli bicimde, ulke ihtiyacları ve kalkınma planı gerekleri dikkate alınarak karşılanması konularının ve genel olarak Devletin universiteler uzerindeki gozetim ve denetim yetkilerinin duzenlenmesi konuları, bilimsel ozerklik dikkate alınmak suretiyle kanun koyucuya bırakılmıştır? denilmektedir.
Bilimsel ozerklik kavramı, yargı ictihatları ve oğretide, bilimsel calışmaların universite ortamında amacına uygun yurutulebilmesinin olmazsa olmaz koşulu olarak gorulmekte ve bilimsel ozerklik, universite mensuplarının, ekonomik ve siyasi yonden nufuz sahibi bulunan kişi ve kurumların baskısı, yonlendirmesi olmadan ve toplumda genel olarak hakim olan duşunce ve kabuller doğrultusunda sonuclara varmak gibi bir zorunluluk hissetmeden sadece bilimsel olcutler ve etik kurallar cercevesinde eğitim, oğretim, araştırma ve yayın yapabilme olanaklarına sahip bulunmaları biciminde acıklanmaktadır.
Universitelerin bilimsel ozerklik derecelerinin saptanmasında ise, universitelerde yurutulen eğitim, araştırma, yayın ve benzeri etkinliklerin planlanması, duzenlenmesi ve icra edilmesi aşamalarında, yonetim yetkisinin ne oranda serbestce kullanılabildiği ve bu konularla ilgili gerekli kararların universite yonetim organlarınca ne olcude serbestce alınabildiği hususlarının belirleyici olduğu kabul edilmektedir. Bu bağlamda universite ozerkliği, universitelerin yonetiminin siyasal iktidarların subjektif tercihlerinden olabildiğince etkilenmeyecek şekilde yapılandırılmasını gerektirmektedir.
1961 Anayasası'nın 120. maddesinde universitelerin ?bilimsel ve idari ozerkliği? benimsenmişken, 1982 Anayasası'nın 130. maddesinde universitelerin sadece ?bilimsel ozerkliğe? sahip oldukları belirtilmiş ise de, bilimsel ozerkliğin idari ozerkliği de gerektirdiği ve bu iki ilkenin birbirini tamamladığı acıktır. Nitekim, Anayasa'nın 130. maddesinde universitelerin bilimsel ozerkliğinin vurgulanmasının yanında universitelerin idari ozerkliğini sağlamaya yonelik kimi guvencelere de yer verilmiştir.
Anayasa'nın 104. maddesinde ?Universite rektorlerini secmek?, Cumhurbaşkanı'nın yurutme alanına ilişkin gorev ve yetkileri arasında sayılmıştır. 130. maddesinin altıncı fıkrasında da ?Kanunun belirlediği usul ve esaslara gore; rektorler Cumhurbaşkanınca ? secilir ve atanır? denilmiştir. Buna gore, Cumhurbaşkanı rektor ataması işleminde hem secme hem de atama yetkisine sahiptir. Ancak, Cumhurbaşkanı'nın bu ?secme? işlemini herhangi bir kurumun aday gostermesine ihtiyac duymaksızın doğrudan doğruya mı yoksa belli kurumların gostereceği adaylar arasından mı yapacağı; rektor adaylarında aranacak nitelikler gibi konulara ilişkin olarak Anayasa'da herhangi bir kurala yer verilmeyerek bu hususların duzenlenmesinde yasakoyucu yetkili kılınmıştır. Buna gore, rektor adaylarının belirlenmesinde uygulanacak esasların yasayla duzenleneceği acık ise de bu duzenlemelerin, Cumhurbaşkanı'nın secme yetkisinin amacına uygun kullanımını engellemeyecek ve universitelerin bilimsel ozerkliklerini de zedelemeyecek bicimde yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
Anayasa'nın 131. maddesi uyarınca, ?Yuksekoğretim kurumlarının oğretimini planlamak, duzenlemek, yonetmek, denetlemek, yuksekoğretim kurumlarındaki eğitim-oğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yonlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amac ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve universitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir bicimde kullanılmasını sağlamak ve oğretim elemanlarının yetiştirilmesi icin planlama yapmak maksadı ile Yuksekoğretim Kurulu...? oluşturulmuştur. Universite yonetim organlarının ve bu bağlamda universite rektorlerinin goreve getirilmesine ilişkin yasal duzenlemelerde, Yuksekoğretim Kurulu'nun Anayasa'da tanımlanan bu gorev ve işlevlerinin gozardı edilemeyeceği acıktır.
Universite tuzel kişiliğini temsil eden ve yonetiminde bulunduğu universitenin eğitim-oğretim, bilimsel araştırma ve yayım faaliyetleri ile o universitenin genel yonetim ve denetiminde birinci derecede yetki ve sorumluluk sahibi olan rektorlerin seciminde, Yuksekoğretim Kurulu'nun yetki sahibi olması, bilimsel ozerklik ilkesinin ve Yuksekoğretim Kurulu'nun Anayasa'nın 131. maddesinde gosterilen kuruluş hedeflerinin gereğidir. Ancak, yeni kurulan universitelerde ?gorevde bulunan rektor?un soz konusu olmaması ve 2547 sayılı Yasa'nın 13. maddesinde yer alan kurallar cercevesinde rektor adaylarında aranacak nitelikleri haiz yeterli sayıda oğretim uyesinin bulunmaması gibi kimi maddi ve hukuki olgular nedeniyle 2547 sayılı Yasa'nın 13. maddesinde ongorulmuş olan rektor secimi yonteminden farklı bir yontemin uygulanması gerekebilirse de bu durum, yuksekoğretimle ilgili konularda Yuksekoğretim Kurulu'nun rektor adaylarının belirlenmesi surecinden dışlanmasını haklı gosteremez. Buna gore, Gecici 1. maddede, 5467 sayılı Yasa ile kurulan universitelerin kurucu rektor adaylarının belirlenmesinde Yuksekoğretim Kurulu'na hicbir yetki tanınmamasının Anayasa ile uyum icinde olduğu ileri surulemez.
Acıklanan nedenlerle, dava konusu kural, Anayasa'nın 130. ve 131. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir.
Anayasa'nın 130. ve 131. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilen kuralın Anayasa'nın 2., 11. ve 123. maddeleri yonunden ayrıca incelenmesine gerek gorulmemiştir.
Dava konusu yasa kuralının iptal edilmesi gerektiği goruşune, Serruh KALELİ ek gerekce ile; Serdar OZGULDUR ve Şevket APALAK ise değişik gerekcelerle katılmışlardır.
Haşim KILIC ve Sacit ADALI bu goruşlere katılmamışlardır.
V- YURURLUĞUN DURDURULMASI İSTEMİ
1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı ?Yuksekoğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yuksekoğretim Kanunu, Kamu Malî Yonetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun?un gecici 1. maddesi, 4.5.2006 gunlu, E.2006/51, K.2006/57 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu maddenin, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi guc veya olanaksız durum ve zararların onlenmesi ve iptal kararının sonucsuz kalmaması icin kararın Resmî Gazete'de yayımlanacağı gune kadar YURURLUĞUNUN DURDURULMASINA, 4.5.2006 gununde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- SONUC
1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı ?Yuksekoğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yuksekoğretim Kanunu, Kamu Malî Yonetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun?un gecici 1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIC ile Sacit ADALI'nın karşıoyları ve OYCOKLUĞUYLA, 4.5.2006 gununde karar verildi.

Başkan
Tulay TUĞCUBaşkanvekili
Haşim KILICUye
Sacit ADALI

Uye
Fulya KANTARCIOĞLU Uye
Ahmet AKYALCINUye
Mehmet ERTEN

Uye
A. Necmi OZLERUye
Serdar OZGULDURUye
Şevket APALAK

Uye
Serruh KALELİUye
Osman Alifeyyaz PAKSUT


KARŞIOY GEREKCESİ
5467 sayılı Yasa ile onbeş yeni universite kurulmuş ve Gecici 1. maddeyle de yeni kurulan bu universitelere ?Kurucu Rektorlerin? iki yıllığına Milli Eğitim Bakanı ve Başbakanın onereceği uc isim arasından Cumhurbaşkanınca atanacağı ongorulmuştur.
Kurucu rektor atamalarında siyasi iradenin karışmasının bilimsel ve idari ozerkliği zedelediği, YOK'un devre dışı bırakıldığı, bununda, Anayasa'ya aykırı olduğu gerekcesiyle coğunluk, kuralı iptal etmiştir.
Universitelere rektor atamalarını incelemeden once 1982 Anayasası'nın nasıl bir universite modeli ongorduğunun acıklanması gerekir.
1961 Anayasası'nın 120. maddesinin ozgun halinde universitelerin bilimsel ve idari ozerkliğe sahip kamu tuzel kişileri olduğu belirtilmiş ve kendileri tarafından secilen organları eliyle yurutuleceği ongorulmuştur. Ancak, 1971 yılına kadar devam eden bu yapı daha sonra değiştirilerek ?bilimsel ve idari ozerklik? kavramları kaldırılmış, yerine ?ozerk kamu tuzel kişisi? kavramı konularak, son fıkrasında da universitelerde oğrenim ve oğretim hurriyetinin tehlikeye duşmesi ve bunun universite organlarınca giderilememesi halinde Bakanlar Kurulu'nun universite veya bağlı fakultelerin idarelerine el koyacağı kurala bağlanmıştır. Boylece, universitelerin işleyiş ve idari konularda yaşadığı sorunlar Anayasa koyucuyu daha dar kapsamlı ozerk bir universite modeline zorlamıştır.
1961 Anayasası'nda sonradan daraltılmış olsa da bilimsel ve idari ozerklik acıkca vurgulanmış olmasına karşın, 1982 Anayasası'nın 130. maddesinde universitelerin ?kamu tuzel kişiliğe ve bilimsel ozerkliğe? sahip kuruluş olarak nitelendirildiğini gormekteyiz. Hemen belirtmek gerekirse, 1961 Anayasası'nın aksine ?idari ozerkliğe? yer vermeden sadece bilimsel ozerklikten bahsedilmesi hic kuşkusuz Anayasa koyucunun bilincli bir tercihidir. Nitekim Anayasa'nın 131. maddesi incelendiğinde nasıl bir universite ongorulduğu acıkca gorulmektedir. Buna gore, Yuksek Oğretim Kurulu'na (YOK) universitelerdeki oğretimi planlamak, duzenlemek, yonetmek, denetlemek ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yonlendirmek gibi gorevler verilerek adeta ortaoğretimde gorulebilecek mufredat duzenlemesine benzer mudahale olanağının tanınması universiteler icin ongorulen bilimsel ozerkliğin derecesini acıkca ortaya koymaktadır.
131. maddenin ikinci fıkrasında, YOK'nun oluşum bicimi dikkate alındığında Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'nca secilenlerin ağırlıkta olduğu bir Kurul'un universite ozerkliğini ne derece sağlayacağı ya da sağladığı ortadadır.
2547 sayılı Yuksek Oğretim Kanunu'na gore, Bakanlar Kurulu'nca 7 uyesi secilen Yuksek Oğretim Kurulu'nun universitelerde sağlayacağı bilimsel ozerklikle, iptali istenen kural gereğince kurucu rektorun Bakan ve Başbakan tarafından onerilmesi sonucunda zedelendiği ileri surulen bilimsel ozerkliğin karşılaştırılması halinde sonuclarının Anayasa koyucunun universite ozerkliğine bakışı ile uyum icinde olduğu ifade edilebilir. Başka bir soyleyişle, Anayasa koyucunun siyasi iradeyi universitelerin yonetiminde hicbir şekilde soz sahibi olmaması gereken bir organ olarak gormediği anlaşılabilir.
Anayasa'nın 130. maddesinin dorduncu fıkrasında, universiteler ile oğretim uye ve yardımcılarının serbestce her turlu ?bilimsel araştırma?da bulunabilecekleri belirtildikten sonra yedinci fıkrasında da, universite yonetim ve denetim organları ile oğretim elemanlarının Yuksek Oğretim Kurulu'nun veya universitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun gorevlerinden uzaklaştırılamayacakları biciminde guvenceler getirilerek ozerklik sınırları saptanmıştır.
Butun bu tespitlerden sonra Anayasa koyucunun universite ozerkliği bağlamında idari ozerkliğe cok sınırlı bir alan bırakmıştır diyebiliriz. İdari ozerklik kavramını bilincli bir şekilde Anayasa metnine taşımamış olan Anayasa koyucunun bu tavrını eksiklik olarak niteleyerek ?bilimsel ozerklik? kavramı icinde bunu doldurmaya calışmak Anayasa koyucunun iradesini saptırmaktır. Kuşkusuz ideal, cağdaş bir universite icin idari ve bilimsel ozerklik vazgecilmez koşul olabilir. Ancak, boyle ozelliklere sahip bir universite yapılanması icin Anayasa'nın ongormesi asıldır.
Anayasa'nın 130. maddesine gore, rektorler Cumhurbaşkanınca dekanlar ise Yuksek Oğretim Kurulu'nca secilir ve atanır. Yuksek Oğretim Kurulu'na universite rektorlerinin secimine ilişkin verilmiş bir yetki yoktur. 2547 sayılı Yasa ile rektorlerin seciminde YOK'un bir secim aşaması olarak kabul edilmesi yasa koyucunun takdir yetkisinden kaynaklanmaktadır. Rektor secimlerinde YOK'un iradesini aramak anayasal bir zorunluluk değildir. 130. maddede YOK'un sayılan gorevlerinden bu zorunluluk cıkarılamaz. Yasa koyucu YOK'na kanunlarla acıkca kurucu ya da devamlı olarak rektor secme aşamasında gorev vermediği surece Kurul'un bu boşluğu kendiliğinden doldurması Anayasa'ya acık aykırılık oluşturur.
Universite rektorleri idari ve icrai gorevler yuruten bir organdır. Ayrıca universiteler Anayasa'nın ?yurutme? bolumunde yer almışlardır. Rektorlerin icrai ve idari gorevler yurutmesi nedeniyle Cumhurbaşkanının rektor atamak ve secmek yetkisini hukumetle birlikte kullanması rektorlerin bu gorevlerinden doğan siyasi sorumluluğun hukumet tarafından ustlenilmesi sonucunu doğurur ki, bu da parlamenter sisteme uygun bir anlayıştır. Zira, idare icinde yer alan ve icrai yetkiler kullanan kişi ve kurumların eylem ve işlemlerinden siyasi bakımdan sorumlu tutulabilecek hic bir makamın bulunmaması parlamenter rejim anlayışı ile bağdaşamaz.
Kaldı ki, yapılan duzenleme ile iki yıllığına kurucu rektorun atanma usulu belirlenmekte, ancak devamlılık arzetmemektedir. 2547 sayılı Yasa'da kurulmuş calışmakta olan universite rektorlerinin secim usulu belirlenmiştir. Yeni kurulan bir universitenin bu Yasa'ya gore rektor secmesi olanaklı değildir. Boşluk yasa koyucu tarafından gecici olarak doldurulmuştur.
Belirtilen nedenlerle coğunluğun gecici maddenin iptali yolundaki duşuncelerine katılmadım.
Başkanvekili
Haşim KILIC


KARŞIOY
1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı Kanun'un iptali istenilen gecici 1. maddesiyle, ?bu kanunla kurulan universitelerin kurucu rektorleri iki yıl icin, Milli Eğitim Bakanı ve Başbakanın onereceği uc isim arasından Cumhurbaşkanınca atanır? kuralı getirilmektedir.
Burada ?kurucu rektorler? ifadesi kullanılmak suretiyle, 4.11.1981 gunlu, 2547 sayılı Yuksekoğretim Kanunu'nun ?Rektor? başlıklı 13. maddesinde yer alan ?kurulu universite?lerin rektorlerinin secim ve atamalarından, zorunlu olarak, farklı bir durum yaratılmış bulunulmaktadır. Universite oğretim uyelerinin kendi iclerinden secip YOK'e gonderdikleri altı adayın orada uce duşurulmesinden sonra Cumhurbaşkanı bunlardan birini secip atarken, yeni kurulan universitelerde bu uclu aşamanın ilk ikisinin işletilmesi mumkun olmadığından, 1.7.1992 gunlu, 3826 sayılı Kanun'un gecici 1. maddesine paralel şekilde, atama işleminin başlatıcısı olarak ?gorevde bulunan? bir rektorun yokluğu, boylece hukuki ve fiili imkÂnsızlık dolayısıyla, ceşitli alternatifler arasından Bakan ve Başbakana gorev verilmiştir.
Oyle anlaşılmaktadır ki, yeni kurulan universitelerin rektor secme ve atama yontemi ister istemez kurulu universitelerin rektor secme ve atama yonteminden farklılık arzedecektir. Bu durum da zaten Anayasa'nın 130. maddesinin altıncı fıkrasında genel hatlariyle duzenlenmiş, rektorlerin kanunun belirlediği usûl ve esaslara gore Cumhurbaşkanınca secilip atanacağı soylenmiştir. Bu ifadeye gore, ?kurulu universite? ayrımı yapılıp uclu aşamalı bir atama sisteminin, ?yeni kurulan universite? ayrımı yapılıp ikili aşamalı bir sistemin, ?vakıflarca kurulan universite? ayrımı yapılıp mutevelli heyet sisteminin veya şu anda akla gelmeyen bir başka tarzda farklı yontemle rektor secilen bir universite sisteminin ?kanunla duzenlenmesi? şartiyle gecerli olabileceği yorumunu yapmak, tam tersine, ne tarz universite olursa olsun, ill 2547 sayılı Kanun'un 13. maddesindeki sistemin uygulanması gerekir yorumunu yapmaktan herhalde daha makûl, insaflı ve kolay olacaktır. Kanunkoyucu, Anayasa'nın verdiği genel yetkiye dayanarak farklı durumlarda rektor adaylarının hangi organ tarafından ve nasıl bir yontemle belirleneceğini duzenleyebilecek ve bu konuda akla gelebilecek ceşitli ihtimaller arasından bir secim yapabilecektir.
Bu cercevede, Cumhurbaşkanı'na sunulacak kurucu rektor adayları listesinin dava konusu Yasa kuralında olduğu gibi Millî Eğitim Bakanı ve Başbakanca belirlenmesi veya bu adayların Bakanlar Kurulu'nca veyahut da bu listenin Yuksekoğretim Kurulu'nca oluşturulması ve nihayet kurucu rektor adayları listesinin Turkiye Buyuk Millet Meclisi tarafından tesbit edilmesi vb. gibi akla gelebilecek ihtimaller arasında bir secim yapılması kanun koyucuya duşen bir gorev olarak ortaya cıkmaktadır.
Coğunluk goruşu, peşin bir kabulden hareketle, kurulan ve kurulu universitelerde tek tip rektor secimi ve ataması yapılacağı yonundedir. Ne var ki, mevcut universitelerin statusu ile yeni kurulan universitelerin statulerinin rektor secimi bakımından farklı olduğunu gormek de onemli bir tesbittir, dolayısiyle bu ikisinin de farklı yontemlerle secilmesi kacınılmaz olmaktadır.
Dava dilekcesinde yer alan ?2547 sayılı Yasa'nın 13. maddesinde, kurucu olup olmamasına gore ayrım yapılmadan, rektor adaylarını belirleyip onerme yetkisi Yuksekoğretim Kurulu'na verilmiştir? tarzındaki goruşe ?kurucu rektorler? yonunden katılmak mumkun değildir. Cunku, sayılan seceneklerin uygulanmasını engelleyen herhangi bir hukum Anayasa'da yoktur.
O halde, Anayasa Mahkemesi'nin eşitlik kavramını yorumlarken ?aynı durum-ayrı durum? ifadelerine sıkca yer vermesi, boylece farklı statuler karşısında farklı işlemler yapılmasını kabul etmesi, Anayasa'nın 130. maddesiyle rektor seciminin kanuna bırakılıp net bir acıklık getirilmemesi ve 1992 yılında yapılan benzer duzenleme karşısında, boyle ikinci bir secme-atama yolunun Anayasa'ya aykırılığından soz edilemez.
Meselenin, kanaatimce, bir de yerindelik yonu vardır.
Bir kere, gecici 1. maddedeki Milli Eğitim Bakanı ve Başbakanın teklif edeceği rektor adayları YOK sistemine uygun olarak kariyere intisÂb etmiş, calışmış, oğrenci yetiştirmiş, yukselmiş kişilerdir. Hicbirisi, mahkeme kararı olmadıkca, suclu değildir. Sanık mevkiinde bile değillerdir.
Ote yandan Bakan ve Başbakan yurutmenin başında olmakla birlikte siyasi kimliğe de sahiptirler. Meşrûiyetleri de zaten secimden, halkın teveccuhunu kazanmalarından kaynaklanmaktadır. Bunlar hem idareyi yonlendirmekte hem de yasama faaliyetlerini şekillendirmekte, halk tarafından hizmetleri tasvip edilmediğinde de yeni secimlerde oy verilmeyip iktidardan uzaklaştırılmaktadırlar.
Gecici 1. maddeyi iptal etmek hem secileceklere (rektor adaylarına) hem de sececeklere (Bakan ve Başbakana) guven duymama işaretidir. Oysa guven esas, guvenmemek istisna olmalıdır. Anayasa'nın 2. maddesindeki ?demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti? ilkesini soyuttan somuta taşırsak, sırasiyle, ?karşılıklı hoşgoru+karşılıklı saygı+karşılıklı sevgi= karşılıklı guven? unsuru ortaya cıkacaktır. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti, tek kelimeyle, ?karşılıklı guven?in hayatın her safhasında gorulduğu ve benimsendiği bir sistemdir. Aksine, karşılıklı hoşgoru, saygı, sevgi ve guvenin olmadığı bir duzen demokratik, laik , sosyal bir hukuk devletinin de olmadığının kesin kanıtıdır. Kaldı ki, 1992 yılında aynı sistemle kurulan o gunun yeni universiteleri bugun hayli gelişmişlerdir ve guvenilirlikleri konusunda herhangi bir tereddut de yoktur. Sistemi dış ve aşırı mudahalelerden kurtarmakta, şuphe, endişe, korku, kuşku ve vehimlerden arındırmakta demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin kokleşmesi ve Turkiye Cumhuriyetimizin ebediyyen var olabilmesi bakımından buyuk yarar vardır.
Acıklanan nedenlerle, coğunluk goruşune katılmıyorum.
Uye
Sacit ADALI

DEĞİŞİK GEREKCE
1- Anayasa'nın 131/2. maddesinde Yuksekoğretim Kurulu uyelerinin hangi organlarca secileceği gosterilmiştir. Buna gore, Yuksekoğretim Kurulu uyeleri, Universitelerarası Kurul ve Bakanlar Kurulu'nca secilip Cumhurbaşkanı'nca atanan uyeler ile Cumhurbaşkanı'nca doğrudan doğruya secilen uyelerden oluşmaktadır. Ulkedeki butun universitelerin yonetiminden ve denetiminden sorumlu olan YOK'nun uyelerinin ucte biri (2547 sayılı Yuksekoğretim Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca yedi kişi) Bakanlar Kurulu'nca secilmektedir. Boylece, Anayasamızın siyasal iktidara (Bakanlar Kurulu'na) universitelerin merkezi ve ust kuruluşu olan YOK'nun uyelerinin belirlenmesinde oldukca onemli bir rol vermiş olduğu acıkca gorulmektedir. Bu Anayasal ilkeden cıkarılacak sonuc, Anayasa koyucunun siyasi iktidarı, universitelerin yonetimlerinde hicbir şekilde soz sahibi olmaması gereken bir organ olarak gormediği; bilakis, Yuksekoğretim Kurulu uyelerini secmekle gorevli uc temel organdan biri olarak yetkilendirdiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, siyasi iktidara tanınan bu yetkinin kullanımının Anayasa tarafından Başbakan'a, ilgili bakana ya da bakanlara da verilmediği, bunun en ust duzeyde (Bakanlar Kurulu'nca) olması gerektiği olcutunun de konulmuş olduğu gerceği gozardı edilemez. Bu olcut, aynı zamanda Anayasasal bir buyruktur ve siyasi iktidarın, kendisine tanınan bu yetkiyi, az sonra acıklanacağı uzere, Anayasa'nın yuksekoğretimle ilgili diğer hukumleri yonunden de (orneğin kurucu rektor ataması yonunden) aynı şekilde en ust duzeyde Bakanlar Kurulu Kararı-onerisi biciminde) kullanması gerekmektedir.
2- Anayasa'nın 130. maddesinde universite rektorlerinin secimi surecinde hangi organın aday gostermekle yetkili kılınmış olduğu ile ilgili olarak bağlayıcı herhangi bir hukum yer almamaktadır. Anayasa, bu konunun yasayla duzenlenmesini ongormuştur.
Diğer bir deyişle, Anayasa'da universite rektorlerinin seciminde mutlaka YOK'nun katkısı olması gerektiğine dair bir duzenleme mevcut değildir. Bu konunun duzenlendiği yegÂne hukum, Anayasa'nın 130. maddesindeki ?Kanunun belirlediği usul ve esaslara gore; rektorler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yuksekoğretim Kurulunca secilir ve atanır.? şeklindeki fıkradır. Yine Anayasa'nın 104. maddesinde universite rektorlerini secmek Cumhurbaşkanı'nın yetkileri arasında sayılmış, ancak bunun esasları maddede gosterilmemiştir. Bu nedenle, yasa koyucunun, belirtilen sozkonusu Anayasal ilkelerin ışığında, universite rektorlerinin secimi ile ilgili olarak değişik yontemler belirleyebileceği, bunun yasa koyucunun takdir yetkisi icinde olduğu kuşkusuzdur. Nitekim, yasa koyucu, kurulu (mevcut) universiteler yonunden rektor secimiyle ilgili yontemi 2547 sayılı Yuksekoğretim Kanunu'nun 13. maddesi ile belirlemiştir. Bu maddenin ilk (orijinal) biciminde universitelerin kendileri aday belirleyemezken, 3826 sayılı Kanun'la 1992 yılında universitelere de birinci basamak olarak secimle altı aday belirleme imkÂnı sağlanmıştır. Yukarıda belirtilen Anayasal hukumler, yasa koyucunun bu konuda ihtiyac duyması halinde, ileride daha farklı yontemler getirmesine engel değildir. Yeter ki sozkonusu takdir hakkı yasa koyucu tarafından kamu yararı dışında bir amac icin kullanılmış olmasın!
Yine, işaret edilen Anayasal ilkeler, kurulu (mevcut) universitelerin rektorleri ile yeni kurulacak (kanunla) universitelerin rektorlerinin secimi konusunda yasa koyucunun farklı yontemler geliştirmesine ve bu konuda duzenleme yapmasına engel teşkil etmemektedir. Bu bakımdan, kanunla yeni kurulacak universitelerin (kurucu) rektorleri yonunden mutlaka YOK'nca aday belirlemesinde bulunulması gerektiği duşuncesinin Anayasal dayanağı bulunmamaktadır. Anayasa hukumlerinin yorumlanmasında yine Anayasa'nın ilgili maddelerinin evleviyetle gozonunde tutulması gerektiği, davanın somutunda yorum yoluyla sonuca giderken, 2547 sayılı Yuksekoğretim Kanunu'nun ilgili hukumlerinin on plÂnda; Anayasa hukumlerinin ikinci plÂnda ele alınmaması gerektiği hususu Anayasa yargısının bilinen temel kuralıdır.
3- 2547 sayılı Yuksekoğretim Kanunu'nda, yeni kurulacak universitelerin rektorlerinin belirlenmesi/secimi konusunda herhangi bir hukum bulunmamaktadır. Anılan Kanun, kabul edildiği 1981'den itibaren 25 yıldır yururlukte olup, yasa koyucunun bu konuyu duzenlemeyi ?unuttuğu? duşunulemez. Yasa koyucunun bu konuda ?suskun? oluşu, bilincli bir tercihin yansımasıdır. Cunku, Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasında universitelerin Devlet tarafından kanunla kurulacağı hukum altına alındığından; kanun koyucunun yeni bir universite/universiteler kurarken ilgili yasal duzenlemede rektor secimi ile ilgili farklı bir yontem geliştirebileceği ongorulmuş ve bu bilincli tercihin yansıması olarak 2547 sayılı Kanun'a da bu yonde bir hukum konulmamıştır. Ote yandan, Yuksekoğretim Kurulu'nun gorev ve yetki alanına ilişkin olarak Anayasa'nın 131. maddesinde tanımlanan soyut ve genel cercevenin icinin yasal duzenlemelerle doldurulması kacınılmazdır. Nitekim, 2547 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, Yuksekoğretim Kurulu'nun gorevleri arasında ?Yeni universite kurulmasına ve gerektiğinde birleştirilmesine ilişkin onerilerini veya goruşlerini Millî Eğitim Bakanlığına sunmak? şeklinde bir gorev bulunmaktadır. ?Oneri ve goruş acıklamak? bicimindeki sozkonusu gorev ve yetki, yeni kurulacak universite/universitelerin (kurucu) rektorlerinin de mutlaka YOK tarafından belirlenmesi gerektiğini kapsayamayacağı gibi; ne Anayasa'da ne de 2547 sayılı Kanun'da bu yorum tarzına haklılık kazandıracak en kucuk bir emare dahi mevcut değildir. Diğer bir deyişle, yeni universiteler konusunda yasama organının bir bağlı yetkisi olmadığına ve YOK olumsuz goruş bildirse dahi, bu konuda yasayla universite/universiteler kurma imkÂnı mevcut olduğuna gore; 2547 sayılı Kanun'un 7. maddesinin anılan hukmunden, yeni kurulacak universite/universitelerin rektorlerinin secimi/atanması konusunda YOK'un mutlaka yetkili olduğu anlamını cıkarmaya imkÂn yoktur.
4- Yukarıda işaret edildiği uzere, kanunla yeni kurulacak universite/universitelerin rektor adaylarının belirlenmesi konusunda hangi organın yetkilendirileceği hususunda yasa koyucunun farklı secenekler arasından bir secim yapma yetkisine sahip olduğu acıktır. Yasa koyucu, yeni kurulan universite rektorlerinin belirlenmesi/secimi işini doğrudan Cumhurbaşkanı'na bırakabileceği gibi; iptal dava dilekcelerinde belirtildiği uzere YOK'nun adayları saptayabileceğini de hukum altına alabilir. Yine yasa koyucu, siyasi iktidarın bu belirlemeyi/secimi yapmasını tercih ediyorsa, bu takdirde, birinci başlık altında işaret edildiği uzere, ilgili Anayasal olcutu dikkate almalı, sozkonusu belirleme/secimin siyasi iktidarın bir butun halinde yansıması olan Bakanlar Kurulu kararı/onerisi biciminde yapılması yolunda gerekli duzenlemede bulunmalıdır.
Davanın somutunda olduğu gibi, yasanın bir bakanın (Milli Eğitim Bakanı'nın) ve Başbakan'ın sozkonusu kurucu rektor adaylarını belirlemesi/secmesini duzenlemesi sorununun bu bağlamda ayrıca incelenmesi gerekli bulunmaktadır.
Anayasa'nın 112. maddesinin birinci fıkrası ?Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hukumetin genel siyasetinin yurutulmesini gozetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yurutulmesinden birlikte sorumludur.? hukmunu taşımaktadır. Oğretide de genel kabul gorduğu uzere, Bakanlar Kurulu, Başbakan'ın yonetimi altında, butun hizmet ve Devlet bakanlarının katıldığı yurutme organının bir kanadıdır ve siyasi niteliği ve gorevleri ustun olan, hukuk acısından idari yetkileri belirli ve ayrık sayılması gereken bir otoritedir. (Lutfi DURAN, İdari Hukuku Ders Notları, İstanbul 1982, s.93) Genel karar yetkisi ile donatılan Bakanlar Kurulu, bunu kullanmadığı takdirde, Anayasa'nın ?genel yetkili organlar? ilkesi gecerliğini ve etkisini gostermeye başlar ve buna gore her bakanın gorev alanına giren konularda, kanunu yerine getirme yukumu gereği olan işlemleri yapma yetkisi ve hatta zorunluluğu ortaya cıkar. Bununla beraber, kanunların esas maddelerinde belli konulardaki işlemleri yapmakla yetkili kılınan Bakanlar Kurulu, yurutme maddesinde verilen gorevden farklı olarak, bu yetkisini başka bir organ veya makama devredemeyip, doğrudan doğruya kullanmak durumundadır. (Duran, age., s.94) Anayasa'nın 112. maddesinde yer alan ?Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hukumetin genel siyasetinin yurutulmesini gozetir.? hukmu de, Başbakanı idarenin yetkili ve sorumlu başı yapmaya yetmez. Cunku, Başbakanın bu gorevi, ancak Bakanlar Kurulu icinde sozkonusudur ve Hukumetin genel siyasetine, yani icraat ve faaliyetlerinin tumunu etkileyen hususlara ilişkin bulunmaktadır. (Duran, age., s.81) Anayasa'da acık bir hukum olmasa da, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve Hukumetin siyasetini yurutme yetkisi gereği, Bakanlar Kurulu'nun kanunları uygulama gorev ve yetkisi vardır. Bakanlar Kurulu, aynı zamanda, en ust idari makamlar olan bakanlıkların başı bakanları yapısında bulundurduğundan, idare mekanizmasını tumuyle denetimi altında tutar. Merkezi idarece gorulmesi gereken kamu hizmetlerini yurutebilmek icin idari ve askeri amir ve memurları atar; siyasetini yurutmek ve kanunları uygulamak amacıyla idari duzenleyici işlemler yapar. (Bulent TANOR-Necmi YUZBAŞIOĞLU, 1982 Anayasasına Gore Turk Anayasa Hukuku, İstanbul 2001, s.243) Bakanlar Kurulu'nun birlikte ortak sorumluluğu ilkesi gereğince yaptığı işlemlere butun uyelerinin katılması zorunluluğu bulunduğundan; bunlar oybirliğiyle alınır veya alınmış farz ve kabul edilir. (Duran, age., s.96) Bakanlar Kurulu'nun gorevlerini, en genel anlamda ulkenin yuksek yonetimi şeklinde belirtmek mumkundur. Bu gorevler, Başbakan tarafından tespit edilen ana hatlara uygun olarak idari ve siyasi kararlar yoluyla ifa edilir. (Servet ARMAĞAN, 1961 Anayasası ve Bakanlar Kurulu, İstanbul 1978, s.69-70)
Bakanlar Kurulu'nun başı olan Başbakan'ın hukuki statusune gelince:
Oğretide bu konuda da değişik saptamalarda bulunulduğu gorulmektedir. Buna gore, başbakan, aslında ne bir yurutme organı ne de bir idare makamıdır. Başbakan, yurutme organının bir kanadı olan Bakanlar Kurulu'nun başkanı sıfatıyla, bakanlıklar arasında işbirliğini ve koordinasyonu sağlamak gibi siyasi gorev ve yetkilere sahiptir, fakat bu kurulun dışında ve kendi başına girişim ve işlemler yapamaz. Başbakanlık, bir yurutme organı olarak kabul edilmediği gibi, bakanlıkların uzerinde bir hiyerarşik idare makamı durumunda da değildir. (Duran, age., s.97) Ne var ki, parlamenter rejimlerde, Başbakan'ın, Bakanlar Kurulu'nun başkanı olarak kurul uzerinde buyuk otoritesi vardır. Başbakan, aynı zamanda coğunluk partisinin lideri sıfatıyla sadece Bakanlar Kurulu'nun değil, yasama dahil, butunuyle Anayasal sistemin beyni, anahtarı konumundadır. Onceki Anayasalarımızdan farklı olarak 1982 Anayasası'nda, Başbakan'ın Bakanlar Kurulu uzerindeki otoritesi arttırılmış; Başbakan, Bakanlar Kurulu'nun gercek lideri durumuna getirilmiştir. Anayasa, Başbakan'a hukumetin genel siyasetini belirleme yetkisi vermemişse de, Bakanlar Kurulu'nun Başkanı olarak, hukumetin genel siyasetinin bakanlıklar arasındaki işbirliğini sağlamak ve hukumetin genel siyasetini gozetmek şeklindeki en yuksek siyasi yetki ve gorevler Başbakan'a verilmiştir. (TANOR-YUZBAŞIOĞLU, age., s. 247)
Anayasa Mahkemesi'nin 26.9.1991 tarih ve E.1990/38, K.1991/32 sayılı kararında da, ?...Anayasa, Bakanların ve Başbakanın tum gorevlerini bildiren ayrıntılara yer vermiş değildir. Oyleyse Başbakana, Anayasanın obur kurallarına, genel hukuk ilkelerine aykırı olmamak, amacı aşmamak ve 112. maddedeki konumuna da uygun olmak koşuluyla kimi gorev ve yetkiler verilebilir...? denilmektedir. (AMKD, Sayı: 27, 2. cilt, Ankara, 1993, s.552)
Yukarıda işaret edilen oğreti goruşleri ve Anayasa Mahkemesi kararı, yine acıklanan Anayasa kuralları ile birlikte değerlendirdiğinde; 1.3.2006 gunlu, 5467 sayılı Kanun'un Gecici 1. maddesiyle ongorulen, yeni kurulan universitelerin rektorlerinin seciminin Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan tarafından birlikte onerilecek uc isim arasından Cumhurbaşkanı'nca yapılacağı duzenlemesinin Anayasa'ya uygun duşmediği sonucu cıkmaktadır. Anayasa, siyasi otoritenin yuksekoğretim sistemine katılımını ancak en ust duzeyde (Bakanlar Kurulunca) kabul ettiğine, mevcut universitelerin rektorlerinin secimi konusunda ilgili kanunda (2547 s.k.) ongorulen secim/atama proseduru dışında, yeni kurulan universitelerin rektorlerin secimi konusunda yasama organının sahip olduğu secimlik takdir yetkisi bu usulun dışında ongorulduğune gore; soz konusu yetkinin YOK uyelerinin bir bolumunun secimi usulune paralel bicimde ve Anayasa'ca bu konuya verilen ozel onemin gereği olarak, Bakanlar Kurulu'na bu konuda yetki verilmesi yerine, Anayasa Mahkemesi'nin soz konusu kararına aykırı bicimde ve Anayasa koyucunun amacını aşacak şekilde bir bakan (MEB) ve Başbakan'a soz konusu yetkinin verilmesi Anayasa'ya aykırılıkla sakatlanmıştır.
Acıklanan nedenlerle, iptal davasına konu kuralın bu gerekce ile iptali gerektiği kanaatinde olduğumdan; sayın coğunluğun farklı doğrultudaki gerekcesine katılmıyorum.

Uye
Serdar OZGULDUR


DEĞİŞİK GEREKCE
Anayasa'nın 130. maddesinde vurgulanan, rektorlerin Cumhurbaşkanı'nca Yasa'nın belirlediği usul ve esaslara gore secilip atanacağı yolundaki ilkenin anlam ve iceriği, idari işlem oğeleriyle saptanabilir.
Yasal duzenlemeye dayanak olan usul ve esas sozcuklerinin acılımında; usul ile idari işlemin şekil oğesinin, esas kavramıyla sebep ve konu oğelerinin amaclandığı şeklinde bir sonuca ulaşılmak olanaklıdır.
Belirtilen sonuc karşısında, ?usul? ve ?esas? sozcukleriyle yasaya yapılan gondermenin, idari işlemin kurulmasında her aşamada bulunması gereken irade acıklamasını mutlak anlamda icerdiğini soyleyebilmek guctur. Anayasa'nın başka bir birime usul ve esas dışında, ayrıca bir yetki vermediği de anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan, usul ve esas kavramları kapsamında oluşturulacak yontem akışında, nicelik yonunden yapılacak zorunlu sınırlar dışında, secme ve atama işlemine konu olacak oneri veya alt işlem ortamının daha az sınırlanmış bir nitelikte olması ve Anayasal ongorulerle bu anlamda ortuşmesi gerekir.
Acıklanan nedenlerle, karara bu gerekce doğrultusunda katılıyorum.

Uye
Şevket APALAK

EK GEREKCE

01.03.2006 gun ve 5467 sayılı Yasa'nın Gecici 1. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı ileri surulerek acılan iptal davasında, duzenlemenin Anayasa'nın 130. ve 131. maddelerine aykırılığı nedeni ile iptaline ve bu nedenle Anayasa'nın 2. maddesi yonunden incelenmesine gerek olmadığına karar verilmiş ise de;
Anayasa'nın 130. maddesinde değinilen Yuksekoğretim Kurulu ozerkliği; politik bir goruş ya da statuye bağımlı olmaksızın, bilimsel ve akademik calışmaların etkileşimsiz geliştirilmesi, birey yararına oğrenim ve her turlu oğreti aktarımının kaygısız icrası, ic işleyiş, yonetim, dışa yonelik calışma, yayın ve toplumsal sorunlarda goruş sunma, yaratıcı, cağcıl demokratik yaşama ve gelişimine katkı ozgurluğudur.
Bu ozgurluk, Anayasa'nın 42. maddesinin ucuncu fıkrasında sayıldığı gibi, Ataturk ilke ve inkılapları doğrultusunda, cağdaş bilim ve eğitim esasına gore kullanılacaktır. Amac bu ilkeden sapma olmaması, universiteyi bilimsel gerek dışı etkilerden uzak tutmaktır. Siyasal iktidar kurumsal yapısını surdururken gosterebileceği sapmanın onunde, Anayasa'nın kendisi, sosyal ve hukuk devleti ilkesi engel olup, bu ilke ozgur, bağımsız calışma anlayışı ile işleyen Anayasal kurumlar ile gercekleşebilir.
Bu halde, eğitim ve oğretimde ozerklik taşıyan YOK Ust Kuruluşu'na Anayasal kuruluşunun amaclarının iceriklerine uygun hareket etme konusunda siyasî iktidardan itaat ve kurumu tum birimleriyle kendisini yapılandırılması ve yonetimi konusunda mudahil olunmaması beklenilmelidir.
Ozerk olan eğitim ve oğretim kurumu, Anayasa'nın 2. maddesinde sayılan hukuk devletinin ana niteliklerine uygun, eğitim, araştırma ve calışma serbestliğine sahip kamu tuzelkişisi olarak, icindeki universitesi ve uyelerinin secim ve oluşum şekli itibarı ile Devlet denetim ve gozetim aracı sayılarak, kendi davranışına egemen olacak kuralları da kendisi duzenleyecek, benimseyeceği bilimsel ozerkliğin varlığı icin, bilimsel cevreyi ve kadrolarını siyasal cevrelerin cıkar ve başkalaşımlarından uzak tutarak duşunce ozgurluğunun demokratik ortamda sağlıklı gelişimini hukuk devleti gereği olarak yerine getirecektir.
Universite ozerkliği, istisna dışında, dilediği her alanda bilimsel araştırma ve yayın, eğitim ve oğretimde de bulunabilir, bu yapının oluşması icin calışanlar atanan ya da secilen rektorun kuracağı kadroların siyasî yanca secilmesi nedenleri ile amaclarının ve ilkelerinin ihlali adına vahim hal almasını sağlayabileceği gibi, oğretim uyeleri ile ust kurul arası hukuki gerginlikler yaratabilecek olup, bu hal bilimsel ozgurluğun gereği gibi icra edilmemesinin sebebi sayılacaktır.
Anayasa'nın 130. maddesinde kabul edildiği gibi, tarafsızlığı herkesce kabul gormuş Cumhurbaşkanlığı makamını temsil eden kimse, Devletin en yetkin ve sorumlu kişisi olması ve doğru olduğu varsayılan takdir hakkı ile rektorleri kendisinin sececeği belirtilmektedir. Hal boyle iken duzenleme gibi siyasî tercih ile belirlenecek rektor, YOK Kanunu'nun 7. maddesinin 1. bendi gereği rektorler hakkında disiplin işlerini kovuşturma yetki ve iceriği nedeniyle ust kurum ile gorev sucu olmadıkca karşı karşıya gelecek, kendi secmediği rektorunu siyasî rakip gorme duygusundan uzak duramayacaktır. Bu ise Anayasa'nın 130. maddesiyle getirilmeye calışılan tarafsızlık, eşit uzaklık, Anayasa'nın 2. maddesinde sayılan hukuk devleti temel anlayışındaki secilen/atanan acısından hukuksal guvenlik ile celişki oluşturmaktadır.
Esasen Anayasa'nın, rektorunu kurucu ya da universite rektoru diye bir sınıfsal farklılığa tabii tutmadığı da bir gercektir. Kurum icinde bir kısmı yasa gereği kendisinin, bir kısmı da iptali istenen duzenleme gibi siyasî tercihe konu oluşu nedeniyle tarafsızlığında şupheye duşulecek birilerine kurum icinde yonetici atanmasını mumkun kılacak aday belirleme hakkını tanımak, taraflı yurutme ve işleyişteki ozerkliği tanımamak, universite rektorlerini, siyasî iktidarın etki ve yonlendirmelerine acık tutmaktır. Universite ve ust kurumu, temel oğrenim ve oğretim hakkının butunselliği ve Anayasa'ya gore aynı amac icin calışan kurumlar olarak ongorulduğunde, duzenleme gibi rektor adayını belirlemede istenilen siyasal ağırlık, siyasetin bir politikasının var oluşu ve bir anlayışa hizmet eden oğeler icermesi, ama bu niteliklerin oğrenim ve oğretim kurumlarının amac ve hedefleri ile bağdaşır olamayacağı, kurumun istikrar ve işlevine fayda ve bu hali ile hukuk guvenliği sağlayamayacağı gibi ust kurumun zaten kanunla duzenlenmiş bulunduğu gibi rektor adayı gosterebileceği, bunun kurucu yazmıyor diye ona atfedilemeyecek yaklaşımın ise sosyal hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmayacağı acıktır. Hangi siyasî anlayış olursa olsun Anayasal kurum kendisine tanınan Anayasal kurgunun dışına cıkarılmamalıdır.
Hukuk Devleti, bireyine sağladığı temel hak ve guvencelerde korunan, ortak değer olan hukuk guvenliğinin yaşatıldığı ve yansıtıldığı devlettir. İptali istenen duzenleme anlatım ve coğunluk gerekcesinde de ifadesini bulduğu gibi, rektor belirlemede siyasî tercih yansıtan mudahaleci anlayışı ile her ne kadar Anayasa'nın 130. ve 131. maddelerine aykırı bulunmuş ise de, temelde bu gerekceyi oluşturan olgunun, demokratik ve hukuk guvenlikli hukuk devleti olması gereği karşısında, hukuki guvenlik zemini sağlamadığı anlaşılan duzenlemenin ayrıca Anayasa'nın 2. maddesine de aykırı bulunması gerektiği savı ile coğunluk goruşune bu ek goruşle birlikte katılıyorum.

Uye
Serruh KALELİ