A
AFLÖRMAN: Bir hizaya getirme.
AGLOMERA: Yanardağın püsküren özeğinden fırlatılmış ya da köşeli lav ve komşu tortul parçalarından bileşik, genel olarak koni üzerinde ya da yakınlarında bulunan çimentolaşmış kayaç.
AĞAÇ: Tek gövdesi bulunan, beslenmeyi ana ve yan köklerden alan 4-5 m boyundaki odunsu bitki.
AĞIR HASARLI DEPREM: Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır.
AĞIZ: 1. Bir akarsuyun göle ya da denize döküldüğü yer.2. Magma, volkanik gazlar ya da buharın yüzeye çıktığı yeryüzündeki açıklık.
AKARSU: Belirli bir yatak içinde sürekli veya en az bir mevsim boyunca akan sudur.
AKARSU AĞI: En küçük dereden ana ırmağa değin, bir akarsuyun beslenme teknesi içinde tüm kollarıyla birlikte oluşturduğu suyolu örgüsü.
AKARSU AKIM: Akarsuyun herhangi bir kesitinden birim zamanda geçen su miktarına (m3) akım veya debi denir.
AKARSU ÇIĞIRI: Akarsuyun kaynağı ile denize döküldüğü ağız kısmı arasında kalan bölüm. Yukarı, orta ve aşağı çığır olmak üzere üç bölüme ayrılır.
AKARSU REJİMİ: Akarsuyun akımının yıl içerisinde gösterdiği değişmelere rejim ya da akım düzeni denir. Akarsu rejimini belirleyen temel etken havzanın yağış rejimidir. Yağışların az, sıcaklık ve buharlaşmanın fazla olduğu dönemlerde akarsu akımı düşer. Yağışların fazla olduğu ve kar erimelerinin görüldüğü dönemlerde akım yükselir.
AKINTI: Bir cismin akar şekilde yer değiştirmesi. Sözgelişi denizlerde olan deniz akıntısı, göllerdeki akıntılar, hava akıntısı gibi. Bu olayları inceleyen birde akıntı bilgisi vardır.
AKIŞ: Yerçekimi ve eğim etkisiyle suların yeryüzü ya da yeraltındaki devinimi
AKİFER: İçinde suyun birikip akabildiği geçirgen kayaç bölümü.
ALAN: Alan, bir yüzeyin kapladığı yer miktarını ölçen bir büyüklüktür. SI birim sisteminde temel alan birimi m²dir.
ALÇAK BASINÇ BÖLGESİ: Üzerindeki hava basıncı çevresine göre daha düşük ve genellikle 1010 milibardan az olan bölge.
ALETSEL DEPREM: Sarsıntı ancak yüksek binaların üst katlarında bulunan az sayıda hassas insan tarafından hissedilebilir. Mikrosismik sarsıntılar olan bu titreimleri aletler kaydeder. Bu nedenle bunlara aletsel depremler de denilmektedir.
ALETSEL MAGNİTÜD: Standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır. Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.
ALKALİ MADDE: Çoğunlukla potasyum, kalsiyum ve sodyum karbonattan oluşan bileşik.
ALLOKTON Jeolojik geçmişinde bugün bulunduğu yerden başka bir yerde oluşmuş ancak daha sonra gelişen jeolojik süreçler sonucunda ise farklı bir yere taşınmış kayaç veya kayaç topluluğudur.
ALPİN: Alp dağlarına veya dağların yüksek kesimlerine ait olan orman-ağaç yetişme sınırının üstü.
ALP OROJENEZİ: 3. Jeolojik Zamanın ortalarında meydana gelen dağ oluşum hareketleri.
ALÜVYAL: Akarsuların geçtiği yerlerde aşındırdıkları irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan malzemeleri eğimin azaldığı yerlerde biriktirmesi sonucunda oluşan alüvyonların üzerindeki kısma alüvyal denir.
ALÜVYAL TOPRAK: Taşınmış topraklar grubundandır. Akarsuların geçtiği yerlerde aşındırdıkları malzemeleri eğimin azaldığı yerlerde biriktirmesi sonucunda oluşan topraklardır.
ALÜVYON: Akarsular tarafından taşınarak belli yerlerde birikmiş olan (çakıl, kum, kil, mil) materyallerdir.
AMFİBOLİT: Genelde hornblend ve plajiyoklazlardan oluşan amfibolit fasiyesini simgeleyen kayaç türüdür. Hornblend yanında az oranda tremolit veya aktinolit bulunabilir.
ANDEZİT: Eflatun, mor, pembemsi renkli dış püskürük bir taştır. Ankara taşı da denir. Dağıldığında killi topraklar oluşur.
ANTİKLİNAL: Yerkabuğunun çukur alanlarında biriken tortulların levhaların birbirine doğru hareket etmesi ile kıvrılıp yükselmesi sonucunda oluşmuş alanlardır. Yani kıvrımlı yapıların yüksekte kalan bölümüdür. Senklinal ise bunun tam tersi olarak alçakta kalan kısımdır.
ANTREPO: Ticari malların belli bir süre için korunduğu yer, depo.
ARAZİ: Kara üzerinde hem özel yüzey şekline sahip yüzey (tortul arazi, karstik arazi, volkanik arazi gibi) hem de kullanma amacına göre belirtilen toprak parçası (tarım arazisi, orman arazisi gibi).
ART BÖLGE (Hinterlant) : Art bölge. Bir limanı ithalat ve ihracat etkinlikleri bakımından besleyen, ona çeşitli ulaşım yolları ile bağlı, dar veya geniş bölge.
ASILI VADİ: Buzul aşındırmasına uğrayan sahalarda, ana vadinin buzulla fazla aşınması sonucu, ana vadiye açılan tali vadilerin yüksekte kalması veya dikey faylanmanın olduğu sahalarda yükselen blok üzerinde kalan vadilere denir.
ASİT: Su da iyonlaştığında hidrojen iyonu veren madde. Başka bir maddeden Elektron alan bileşik. Su da ki hidrojen iyonu konsantrasyonunun artmasına neden olan maddedir.
ASİT TORTULLANMASI: Normal düzeylerden daha fazla asidite taşıyan yağışla toprak veya yüzey sularında pH azalması ve asitleşmesi.
AŞINDIRMA: Yeryüzünün aşınması, alçalması, düzleşmesine sebep olan bütün dış kuvvetlerin işlemesine verilen ad. Türlü yollarla ufalanmış taşların bulundukları yerden alınarak aşağılara sürüklenmesi, süpürtmesi yüzünden yer kabartıları yüksekliklerini gittikçe kaybeder, arazi yassılır, düzleşir, yer yer dolgular olur.
AŞINMA: Kara yüzeyinin, yağmur, dalga, akarsu ve buz etkisiyle yavaşça yok olması.
AŞINIM YÜZEYİ: Belli jeolojik devirlerde, belli seviyeye göre arazinin aşınması ile oluşan düz alanlardır.
AŞIT: Dağ geçidi.
ATMOSFER:. Dünyayı çepeçevre saran ve içinde çeşitli gazların bulunduğu tabakaya atmosfer denir. Yeryüzünden çeşitli etkilerle çıkan gazlar yerçekimiyle Dünyanın çevresinde tutularak gaz tabakası olan Atmosferi oluşturur.
AZONAL TOPRAK: İklimin etkisi ile oluşmayan ve katları olmayan toprak. Alüvyal toprak gibi.
Açık Havza : Sularını denize ulaştırabilen havzalara açık havza denir
Açısal Hız : Dairesel hareket yapan Dünya üzerindeki bir noktanın birim zamanda oluşturduğu dönüş açısıdır. Dünya, ekseni çevresindeki hareketi sırasında 4 dakikada 1 derecelik, 1 saatte 15 derecelik, 24 saatte 360 derecelik dönüş yapar. Açısal hız, dünya üzerindeki her noktada aynıdır.
Ağıl : Hayvanların barındığı, çevresi taş veya ahşap ile çevrili yerlere ağıl adı verilmektedir. Ağıllar zamanla nüfusun artmasına bağlı olarak sürekli yerleşme haline gelebilir. Sürü sahipleri tarafından kurulan ağıllar kış mevsiminde hayvanların korunması amacıyla kullanılır.
Akarsu : Belirli bir kaynaktan doğan, yağmur ve kar suları ile beslenen ve arazinin eğimine göre akıp giden sulara akarsu denir.
Akarsu Akımı (Debisi) : Akarsuyun herhangi bir kesitinden birim zamanda geçen su miktarına (m3) akım veya debi denir
Akarsu Rejimi : Akarsuyun akımının yıl içerisinde gösterdiği değişmelere rejim ya da akım düzeni denir.
Alizeler : 30° enlemlerinden (DYB) Ekvatora (TAB) doğru esen rüzgarlardır. Dünyanın ekseni çevresindeki hareketi nedeniyle sapmaya uğrayarak, Kuzey Yarım Kürede kuzeydoğudan, Güney Yarım Kürede güneydoğudan eserler. En düzenli ve sürekli esen rüzgarlardır. Okyanus akıntılarının yönlerini düzenlerler. Başlangıçta kuru olan bu rüzgarlar, deniz üzerinden aldıkları nemi Ekvator çevresine yağış olarak bırakırlar.
Altimetre : Madeni barometrelerin bir çeşididir. Yükseldikçe basıncın azalması kuralına dayanılarak, yüksekliklerin ölçülmesi amacıyla yapılmıştır.
Ana yön : Güneşin doğduğu taraf doğuyu, battığı taraf batıyı gösterir. Bunları dik kesen yönler, kuzeyi ve güneyi gösterir. Bunlara ana yönler denir.
Andezit : Eflatun, mor, pembemsi renkli dış püskürük bir taştır. Ankara taşı da denir. Dağıldığında killi topraklar oluşur.
Anemometre (rüzgar ölçer) : Rüzgarın hızını ölçmeden kullanılan alet.
Aneroid Barometre : Madeni barometredir. Cıvalı barometrelerin kullanım alanının sınırlı olması ve taşıma zorluğu nedeniyle geliştirilmiştir.
Aphel : Bakınız : Günöte.
Araziden Yararlanma Haritaları : Bir bölgede arazinin nasıl kullanıldığını gösteren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla ekili-dikili alanların, çayır ve mera alanlarının, orman alanlarının, bölünüşü ile kayalık, bataklık gibi kullanılmayan alanlar hakkında bilgi edinilir. Tarımın türü ve tarım ürünleri de bu haritalarda gösterilir.
Artezyen : Basınçlı yeraltı sularıdır. İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabaka içinde bulunan sulardır. Tekne biçimli ovalar ve vadi tabanlarında bu tür sular bulunmaktadır.
Atmosfer : Dünyayı çepeçevre saran gaz örtüsüne atmosfer denir. Atmosferin alt sınırı, kara ve deniz yüzeyleriyle çakışır. Üst sınırını ise yerçekiminin etkisi belirler. Ekvatordan kutuplara doğru yerçekimi arttığı için atmosferin şekli Dünyanın şekli gibi küreseldir.
Atmosfer Basıncı : Atmosferi oluşturan gazların belli bir ağırlığı vardır. Gazların yeryüzündeki cisimler üzerine uyguladığı basınca atmosfer basıncı denir.
Ayın evreleri : Ay Güneşten aldığı ışınları yansıttığından ve Dünyanın etrafındaki hareketinden dolayı farklı şekillerde görülmektedir. Ayın değişik şekillerde görülmesine Ayın evreleri denir. Ay, Güneş ile Dünya arasına girdiğinde, Ayın karanlık yüzü Dünya tarafında olur. Bu durumda Ayı göremeyiz. Ayın bu evresine yeni ay denir. Yeni ay evresinden yaklaşık bir hafta sonra Ayın Dünyaya bakan yüzünün yarısı görülür. Bu evreye ilk dördün denir. İlk dördün evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ayın Dünyaya dönük yüzünün tamamı görülür. Bu evreye dolunay adı verilir. Dolun Ay evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ayın Dünyaya dönük yüzünün yarısı görülür. Bu evreye son dördün denir.
Aysberg (Buz dağı) : Buzullardan kopup, denize kadar ulaşan kalın buzul parçaları deniz içinde ilerlemeye devam eder. Buzun yoğunluğu, deniz suyunun yoğunluğundan az olduğu için su tarafından kaldırılır. Yüzlerce metre kalınlıkta ve kilometrelerce uzunluktaki bu buz dağlarına aysberg denir.
Ay tutulması : Dünya, Güneş ile Ay arasına girerek, Ayın bütününü veya bir bölümünü gölgelerse ay tutulması meydana gelir
B
BAHAR: ilki ve sonu olan bir mevsim çeşididir.
BAHÇE: Sebze yetiştirilen yer, bostan.
BARAJ: Suyun doğal akışına engel oluşturarak bir nehrin ya da akarsuyun akış yönünü denetlemeye yönelik duvar, kıyı ya da başka tür bir yapı.
BASINÇ: Yüksek basınç alanlarında alçalıcı hava hareketi buharlaşmayı engeller. Çünkü alçalan havanın yoğunluğunun artması su buharının yükselmesini önler. Alçak basınç alanlarında ise yükselen havanın yoğunluğu daha az olacağı için buharlaşma daha kolaydır.
BASINÇ DALGASI: Bakınız P dalgası.
BAŞKENT: Bir devletin yönetim merkezi olan şehir, devlet merkezi, başşehir, hükûmet merkezi.
BATAKLIK: üstüne basıldığında ya da bir ağırlık geldiğinde içine batabilen, rutubetli ve çamurlaşmış toprak alanlara denir. Bataklığın çevresinde kil vb. su geçirmez katmanlar bulunur. Genellikle bataklıklar sıtma vb. hastalık kaynağıdır. Yerel yönetimler bu nedenle bataklıkları kurutma çalışmaları yaparlar.
BATI : Batı, günbatısı ya da eski dilde garp, coğrafyada yön bildiren dört ana sözcükten biridir. 4 ana yönden biri olan batı, Doğu'nun karşıtıdır. Güneşin battığı yön olmasına atfen "batmak" eyleminin kökünden türetilmiştir. Batı-doğu arasındaki düz bir çizgi; kuzey-güney doğrultusundaki çizgiyi dik keser. Coğrafya kurallarına göre, coğrafi haritalarda batı yönü daima sol yandadır.
BAZALT: Koyu gri ve siyah renklerde olan dış püskürük bir taştır. Mineralleri ince taneli olduğu için ancak mikroskopla görülebilir. Bazalt demir içerir. Bu nedenle ağır bir taştır.
BAZALTİK: Bazalt özelliğine sahip olan.
BAZALT ÖRTÜSÜ: Çoğunlukla birkaç, yüz metre kalınlıkta ve binlerce kilometre kare alanları örten lav akıntıları.
BAZANİT: Miner. Plajioklaz, ogit, olivin ve bir feldispatımsıdan oluşan, silisçe çok fakir alkali bazalt.
BAZİK LAV: SİO2 oranı < % 33 ise lav bazik karakterli ve akıcıdır. Patlamasız, sakin bir püskürme ile oluşur.
BAZİK MAĞMA: Bazlar yönünden zengin olan magma. Böyle magmalar çoğunlukla magmanın derin kısımlarından gelir.
BELDE: Şehir.
BEŞERİ COĞRAFYA: İnsanın yerleşmiş bulunduğu yerle ilgisini, bu yerin insan eliyle değiştirilmiş, işe yarar duruma getirilmiş olmasını, bunlarla ilgili türlü olayları inceleyen coğrafya kolu. Doğal coğrafya olayı (yaşam bölgesinin yeri, denize bağlantısı, yeryüzü şekilleri, iklimi, bitki örtüsü, akarsuları, gölleri yeraltı suları, madenleri.. ), beşeri coğrafya için temel olurlar.
BİRİKİNTİ: Öğelerinin boyutları ne olursa olsun, karalar üzerindeki eğimsiz yerlerde, çanak biçimli çukurlarda, sığ deniz ve göl diplerinde yığılan özdekler.
BİRİKİNTİ KONİSİ: Dağ yamaçlarından düzlüğe inen akarsular, taşıdıkları materyalleri eğimin azaldığı yerlerde yarım koni şeklinde biriktirirler. Bu şekillere birikinti konisi denir.
BİRİKİNTİ YELPAZESİ: Akarsuların taşıdıkları maddeler ince ise, geniş bir alana yelpaze gibi yayılırlar. Bunlara da birikinti yelpazesi denir.
BİRİKME: Denizlerin, akarsuların ya da buzulların, çamur, kum ya da çakılları, kumsal gibi maddeler meydana gelecek şekilde birikmesi süreci.
BİRİNCİL DALGA: Bakınız P dalgası
BİTKİ ÖRTÜSÜ: Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtüdür. Orman, bozkır, çayırlık birer bitki örtüsüdür. Anadolunun bitki örtüsü yer yer çeşitli özellikler gösterir. Deniz kıyıları boyunca uzanan dağlarda ormanlar çok yer tutar, İç Anadolunun kurak bölgelerinde ise bozkırlar uzanır.
BOĞAZ: Dar, dik yamaçlı vadi veya iki denizi birbirine bağlayan suyolu. Birbirine çok yaklaşan kara parçalarının denizlerle ayrıldığı yer; dağlık sahalarda akarsularca açılmış dar ve dik yamaçlı vadi.
BOYLAM: Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç meridyenine olan uzaklığının açısal değeridir.
BOYUNA DALGA: Bakınız P dalgası
BOZKIR: İlkbahar yağışlarıyla yeşeren, yaz kuraklığı ile sararan kısa boylu otlardır. Bunlara step ya da bozkır denir.
BÖLGE: Sınırları, yönetimsel ya da ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine ya da üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka.
BÖLÜM: Bir bütünü oluşturan parçalardan her biri, coğrafi bölüm. Genel özellikler bakımından bölgeye benzeyen ancak bazı özellikleri ile bölümden ayrılan bölge içindeki alanlar.
BULUT: Havadaki su buharının yükseklerde yoğunlaşmasından dolayı çok küçük su damlacıkları kümesidir.
BURUN: Özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda karaların denize uzanmış bölümü. Kıyıların uzanışında ileri doğru çıkıntı yapmış, çoğunca yüksekçe yer. Burunlar, dağların, ya da onların bir bölümünün, kıyı uzanışına dikçe giden uçlarıdır. Dağlık kıyılarda burunlar çoktur.
BUZUL: Soğuk iklim koşulları altından uzun süre yerden kalan kar örtüsünün donarak buza dönüşümü ile oluşmuş sert ve kalın kristalleşmiş buz tabakasıdır.
BUZUL TAŞ (Moren):Buzulların sürükleyip yığdığı taş parçaları.
BUZUL TEKNESİ: Buzul Çağı'nda dünya genelinde meydana gelen 4-5 °C sıcaklık düşmesine bağlı olarak Kuzey Yarım Küre'nin kuzey kesiminde buzullaşma artmış, Amerika kıtasında Göller Bölgesine, Avrupa'da Alp dağlarının eteklerine kadar olan kesimler buzullarla kaplanmıştır. Orta kuşakta ise dağların yüksek kesimlerinde buzul oluşumu meydana gelmiştir. Zamanla iklimin yumuşaması ve buzulların harekete geçmesi, sıcak dönemlerde ise eriyerek yükseklere çekilmeleri, soğuk dönemlerde ise aşağılara, vadilere dek inmeleri sırasında yaptıkları bu hareketler vadilerin zımpara taşı gibi örselenip şekillenmesine yol açmıştır. Vadiler zamanla aşınarak tekne şeklini alınca ortaya buzul vadileri çıkmıştır. Kısaca yüksek dağlardaki buzulların eriyerek hareket etmesiyle, buzulların dağları aşındırması sonucu oluşan vadi tipine denmektedir.
BUZUL VADİSİ: Buzulun içinde hareket ettiği, enine kesiti U şeklinde olan akarsu vadisinden daha büyük aşınım şeklidir. Dağ yamaçlarında oluşur. Sürekli iniş göstermeyen buzul vadilerinin boyu akarsu vadilerine göre daha kısadır.
BÜNYESEL DALGA: Bakınız cisim dalgaları.
Bağıl Nem : Hava her zaman taşıyabileceği kadar nem yüklenmez. Genellikle havadaki su buharı miktarıyla doyma miktarı arasında bir fark bulunur. Bu farka doyma açığı (nem açığı) denir.
Belli sıcaklıkta 1m3 havanın neme doyma oranına ise bağıl nem denir.
Bankiz : Kutup çevresindeki denizlerde, suyun donması ile oluşan buz kütleleridir.
Baraj gölü : Yapay su birikintilerine baraj gölü denir.
Barograf : Basıncı sürekli kaydeden ve yazıcı ucu bulunan bir tür madeni barometredir.
Basınç : Yüksek basınç alanlarında alçalıcı hava hareketi buharlaşmayı engeller. Çünkü alçalan havanın yoğunluğunun artması su buharının yükselmesini önler. Alçak basınç alanlarında ise yükselen havanın yoğunluğu daha az olacağı için buharlaşma daha kolaydır.
Bazalt : Koyu gri ve siyah renklerde olan dış püskürük bir taştır. Mineralleri ince taneli olduğu için ancak mikroskopla görülebilir. Bazalt demir içerir. Bu nedenle ağır bir taştır.
Birinci Zaman (Paleozoik) : Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli olayları : Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu. Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu. İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı. Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı. Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir.
Boğaz: Bakınız : Yarma vadi.
Bora : Yugoslavyanın iç kesimlerinden Adriyatik Denizi kıyılarına esen soğuk rüzgarlardır.
Boylam : Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç meridyenine olan uzaklığının açısal değeridir.
Q açısı, D noktasının başlangıç meridyenine olan uzaklığının açı cinsinden değeridir ve D noktasının boylam derecesini verir.
Örnek : D noktasına ait Q açısının değeri 30 derece ise,
D noktasının boylam derecesi 30° dir.
Boyun : Birbirine ters yönde açılmış iki akarsu vadisinin en yüksek, iki doruk arasındaki alanın en alçak yerine boyun denir. Buralara bel ya da geçit de denir.
Bozkır : İlkbahar yağışlarıyla yeşeren, yaz kuraklığı ile sararan kısa boylu otlardır. Bunlara step ya da bozkır denir.
Buharlaşma : Atmosferdeki nemin kaynağı yeryüzündeki su kütleleridir. Sıcaklık arttıkça, havadaki nem açığı arttıkça, su yüzeyi genişledikçe, rüzgar estikçe, basınç azaldıkça, buharlaşma artar.
Buz Dağı : Bakınız : Aysberg.
Buzul Gölleri : Buzullaşma döneminde buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki göllerdir.
C-Ç
CANLILAR COĞRAFYASI: Canlıların yeryüzü olaylarıyla ilgilerini inceleyen bilim. Dilimize biyocoğrafya adiyle de geçmiş bulunan bu coğrafya kolunda bitki, hayvan, insan birer konu olarak yer alır. Ancak, insan ayrıca beşeri coğrafyanın konusu olduğundan canlılar coğrafyasında bitkilerle hayvanların yeryüzündeki dağılışı, topluluklar meydana getirmiş olmaları belirtilir, bunların nedenleri incelenir. Bununla ilgili olarak canlılar coğrafyasının iki büyük kolu vardır Bitki coğrafyası, hayvan coğrafyası.
Canlıların en geniş yaşam alanına "Doğa" denir.
CEPHE: Farklı karakterdeki hava kütlelerinin karşılaştığı alan.
CİSİM DALGALARI: Yer yüzeyine yakın hareket eden yüzey dalgalarının tersine yerin içinden hareket eden bir sismik dalgadır. Bu dalgalar P (Primer) ve S (Sekonder) dalgalarıdır. Dalgaların her bir tipi farklı şekillerle yeri farklı sarsar.
COĞRAFİ: Coğrafya bakımından, coğrafya yönünden anlamına gelen bir kelime.
COĞRAFİ BÖLGE: Taşıdığı belirli Coğrafi özellikleri ile çevresinden ayrılan, kendi içinde benzerlik gösteren en geniş coğrafi birimdir. Coğrafi bölgelerin sınırları belirlenirken doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler temel alınır.
COĞRAFİ KONUM: Yeryüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir. Coğrafi konum, matematik konum ve özel konum olarak iki şekilde ifade edilir.
COĞRAFİ KOORDİNAT: Dünya üzerindeki herhangi bir nokta veya alanın bulunduğu yeri belirten enlem ve boylam değerine o yerin coğrafi koordinatları denir.
COĞRAFİK YER: Taşıdığı belirli Coğrafi özellikleri ile çevresinden ayrılan, kendi içinde benzerlik gösteren en geniş coğrafi birimdir. Coğrafi bölgelerin sınırları belirlenirken doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler temel alınır.
COĞRAFYA: Yeryüzünün doğal ve beşeri görünümünü araştıran inceleyen ve açıklayan bilim. Ne, nerede, neden ve nasıl sorularını cevaplayan coğrafya, doğal ve kültürel çevrenin değişimini, yerelden küresele kadar farklı ölçeklerde araştıran, analiz eden ve haritalayan bir bilimdir. Coğrafyacılar hem doğal çevrenin hem de sosyal ve kültürel çevrenin özelliklerini zaman ve mekan içerisinde değişimini ve etkileşimini ortaya koymaya çalışırlar.
ÇAĞLAK: Şelale, çağlayan.
ÇAĞLAYAN: Akarsuyun çok yüksek olmayan bir yerden dökülerek aktığı yer. Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer. Çağlayanların büyüğü olduğu gibi çok küçükleri de vardır. Pek büyük çağlayanlar, çavlan, büyük çağlayan gibi adlarla anılır. Çağlayan, güzel görünüşünden başka, su gücü elde edilebilen bir yer olarak değer taşır.
ÇAKIL: Akarsular boyunda, deniz, göl kıyılarındaki yuvarlak taş parçaları. Çakılın irilik derecesi, 2-70 mm çap olarak göz önüne alınır. Başka bir deyişle, çapı 2 mm den büyük olan yuvarlaklaşmış taş parçalarına çakıl denir. Buna göre ince çakıl, iri çakıl, çok iri çakıl vardır. Çoğunlukla, akarsu boyundaki çakıllar toparlak, deniz kıyısındaki çakıllar yassı olur. Bu biçim ayrılığı, her iki gücün taş parçalarını işleyiş ayrılığından doğar. Akarsular, döndüre döndüre topaklaştırır, deniz kıyılarında ise taş parçaları ileri sürülüp geri çekilerek yassı yuvarlak bir biçim alır.
ÇALI: Odunlaşmış ince gövdeli, çoğunlukla birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitkidir. Çalının özelliği, ya belli bir ana gövdenin bulunmayışı, ya da toprak yüzünün hemen üstünde ince dallara ayrılışıdır. Çalıların çok çeşitli görünüşleri vardır. Dallı çalılar, değnek demeti biçiminde çalılar, halı gibi yayılmış çalılar, yastık gibi çalılar bunlardandır. Ayrıca, boylarına göre de çalılar ayırt edilmek istenmiştir. Bir metreden büyük alanlarına iri çalı, küçük alanına ufak çalı, yarım metreden küçük olanlarına bodur çalı denilmiştir. Ayrıca süs çalıları, çit çalıları vardır.
ÇAMUR: Su ile karıştıktan sonra içine batılır, bulaşır bir durum almış bulunan toprak. Kuru iken toz, toprak durumunda olan kır, tarla, ya da sokak, yağmurdan sonra çamur ile örtülür. Çamurlu sokaklardan geçmek zor olur. Denizlerin dibinde de renk renk çamurlar birikmiştir Bütün çamurlar, sudan uzaklaştıktan, kuruduktan sonra yavaş yavaş katılaşır, daha sonra da taşlaşmaya doğru giderler. Çirkef, Çirkef çamur, balçık.
ÇARPIK YAPILAŞMA: Şehirlerin herhangi bir denetim gücü olmadan ve plansız olarak rastgele ve her türlü planlamadan uzak bir biçimde büyümesidir. Herhangi bir estetik kaygı gözetilmeden, insanların doğal ihtiyaçları dikkate alınmadan ve mevcut tarihi dokunun korunması düşünülmeden gerçekleşen bu kentleşme türü mevcut yerleşim birimlerinin tarihsel, kültürel ve doğal kaynaklarının tahrip olmasına veya yol açmasına sebebiyet vermektedir.
ÇATLAK: Kaya tabakaların her iki yanındaki bölümlerinden yerinden kımıldama, aşağı, yukarı yer değiştirme olamamış bulunan yarılma yeri. Taş ocaklarında kayalık yerlerde çatlaklar çok görülür.
ÇAVLAN: Akarsular boyundaki çağlayanların büyüklerine verilen ad. Büyük çağlayan. Çay
ÇAY: Irmaktan küçük dereden büyük olan akarsu. Ancak, dere ile çay, Irmak ile çay arasındaki sınırı çizmek, kimi zaman ve kimi yerde güç olur.
ÇAYIR: 1- Özellikle ılıman kuşakta yaygın olan, bozkırlara göre daha nemcil, yeşilliği daha sürekli ve kimi kez ağaçla karışık otsu bitkisel örtü ve bu örtünün oluşturduğu doğal bölge. 2- Tarım bakımından, çayır ve benzeri ot bitkilerinin yetiştiği, biçildiği bir çeşit otluk, Çayırın otlaktan ayrılığı, çayır bitkilerinin çok yer tutması bunların biçilebilme değeri göstermesidir. Çayır, yetiştiği yerin iklim özelliklerine, yerin bakıma göre yılda bir, ya da iki defa biçilir. Ot verimi, iklim ve toprak şartlarından başka, bitki çeşitlerine, bakıma, ot elde etme yollarına bağlıdır. 3- Bitki coğrafyası bakımından çayır, hep yeşil duran, yumuşak otları çok bulunan, ara yerde çalılara da rastlanan bir bitki topluluğudur Böyle yerler en yaygın olarak kutupların ağaç yetişmeyen bölgelerinde ve yüksek dağlarda bulunur. 4- Genelde düzlük arazilerde ve taban suyu yakın bulunduğu yerlerde kendiliğinden gelişen veya yetiştirilen, otları sık ve boylu yem bitkilerinden meydana gelen, bu nedenle biçilmeye uygun otlak arazi. 5- Üzerinde gür ot biten düz ve nemli yer
ÇAYIRLIK: Çayırı çok olan yer
ÇEKİRDEK: Dünya'nın yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümüdür. Dünyanın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 kmler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 kmler arasındaki kısmına iç çekirdek denir. İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir. Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir.
ÇELTİK: Kabuğu soyulmamış pirinç. Pirinç yetiştirilen sulak tarla. Kuzey Anadolunun türlü yerlerinde çeltiklere çok rastlanır. Çeltiklerde çalışanlar, diz- boyu suya girmek zorunda kalır.
ÇEVRE: İçinde yaşanılan ortam. Canlı ve cansız varlıklardan oluşur. İnsanlar tarafından bozulmadığı zaman doğal bir denge halindedir ve kendi kendini yeniler.
ÇIĞ: Yüksek dağların dik yamaçlarının bir yerinden koparak yuvarlanmaya başlayan, yuvarlandıkça da büyüyen kar yığını. Bu kar yığınları çabucak yamaç aşağı iner, önüne geleni siler süpürür. Çığ düşerken yer değiştiren kar yığınları, çok büyük olur. Küçük çığ sırasında en az birkaç yüz metre küp kar yuvarlanır. Daha büyüklerinde 5- 15 bin metre küp, çok büyüklerinde ise 100 bin m den de çok kar yuvarlanır. Kuzey Anadolu ile Doğu Anadolu dağlarında çığlar çok olur. Çığ, korkulan bir olaydır.
ÇIĞIR: Bir akarsuyun kaynağından başlayarak döküldüğü yere kadar izlediği alan. Kaynak kısmına yukarı, beslenme kesimine orta, denize veya göle döküldüğü kısma yakın kesime de aşağı çığır denir.
ÇIĞ OLUĞU: Çığların her yıl belirdiği, kar yığınlarının gürültülerle yamaç aşağı indiği yerlere denir. Çığ olukları kar içinde açılmış, düz uzanışlı, dar, derin oluklardır.
ÇİSE: Çisentide denir. Çok ince damlacıklardan oluşan, şiddeti çok az olan yağmur(yağmur damlalarının çapı 0.5 ila 4 mm, çisede 0.1mm ila 0.5 mm kadardır).
ÇOK HAFİF DEPREM: Sarsıntılar yapıların en üst katlarında, dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.
ÇÖKELTME: Elektrik alan etkimesi ya da ısısal değişme sonucunda, parçacıkların içinde asılı bulundukları gaz akıntısından ayrılması işlemi.
ÇÖKME: Deniz yüzüne göre yerkabuğunun bir bölümünün seviye değişikliğine uğraması, çökmesi. Kırılma ya da yaylanma bu olaya sebep olabilir.
ÇÖKÜNTÜ: Yerkabuğunun bir bölümünün, bulunduğu yerden daha aşağıya doğru alçalması. Çökme
ÇÖL: Yıllık ortalama yağış miktarının çok az olduğu(100-200 mmden az) günlük sıcaklık genliğinin fazla olduğu, bitki örtüsü yönünden son derece zayıf, kurak sahalardır.
ÇÖL İKLİMİ: 1.Yıllık yağış oranının çok düşük, gece ile gündüz arasındaki ısı farkının fazla olduğu iklim.
2.Daha çok dönenceler arası kuşakla, ılıman kuşağın geniş ve deniz etkilerine kapalı bölgelerinde görülen ve başlıca iklimsel niteliği yıllık yağış tutarlarının aşırı azlığı ve kararsızlığı ile sıcaklık ayrımlarının yüksekliği olan iklim türü.
ÇÖRT: Çakmaktaşının daha çabuk kırılan beyaz, sarı, gri veya kahverenginde olabilen katışık cinsi. Buna boynuztaşı da denir.
ÇUKUR: Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer.
ÇUKURLUK: Yerkabuğunun, yeryüzünün kabarık yerlerine göre alçak, çukur olan yerlerine verilen ad.
Coğrafi Bölge : Taşıdığı belirli Coğrafi özellikleri ile çevresinden ayrılan, kendi içinde benzerlik gösteren en geniş coğrafi birimdir. Coğrafi bölgelerin sınırları belirlenirken doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler temel alınır.
Coğrafi Bölüm : Bir coğrafi bölge içinde doğal koşullar, sosyal ve ekonomik özellikler bakımından farklılık gösteren küçük birimlerdir.
Coğrafi Konum : Yeryüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir. Coğrafi konum, matematik konum ve özel konum olarak iki şekilde ifade edilir.
Cıvalı Barometre : Üstü açık bir kaba daldırılmış, yukarı ucu kapalı bir cam borudur. Hava basıncı, boruyu dolduran cıva sütununu dengede tutar. Hava basıncı azalıp çoğaldıkça cıva sütunu da alçalıp yükselir. Cıvalı barometre camdan yapıldığı ve hep düz durması gerektiği için her zaman kullanımı kolay değildir.
Çakıltaşı (Konglomera) : Genelde yuvarlak akarsu çakıllarının doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapışması sonucu oluşur.
Çakmaktaşı (Silex) : Denizlerde eriyik halde bulunan silisyum dioksitin (SİO2) çökelmesi ile oluşan taştır. Kahverengi, gri, beyaz, siyah renkleri bulunur. Çok sert olması ve düzgün yüzeyler halinde kırılması nedeniyle ilkel insanlar tarafından alet yapımında kullanılmıştır.
Çay : Derelerin birleşmesiyle oluşan akarsulara çay denir.
Çekirdek : Dünya'nın yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümüdür. Dünyanın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 kmler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 kmler arasındaki kısmına iç çekirdek denir. İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir. Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir.
Çığ : Büyük kar yığınlarının yamaç boyunca hareket etmesine çığ denir.
Çiy : Havanın açık ve durgun olduğu gecelerde, havadaki su buharının soğuk cisimler üzerinde su damlacıkları biçiminde yoğunlaşmasıdır. İlkbahar ve yaz aylarında görülür.
Çizgi (grafik) Ölçek : Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür. Kesir ölçeğe göre düzenlenir ve santimetre (cm)'nin üstündeki tüm uzunluk birimleri kullanılır.
Çizgisel Hız : Dairesel hareket yapan Yerküre üzerindeki bir noktanın birim zamanda eksen üzerindeki yer değiştirme hızıdır. Çizgisel hız, dünyanın küreselliği nedeniyle Ekvator'da en fazladır, kutuplara doğru azalır.
Çökme Dolini : Yeraltında bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının incelerek çökmesi ile oluşan karstik şekillerdir. Çökme dolinleri, derinliklerinin fazla oluşu, yamaçlarının eğimli oluşu ve tabanlarındaki iri bloklar halinde maddeler bulunması nedeniyle erime dolinlerinden kolayca ayırtedilirler.
D
DAĞ: Çevresine göre çok yüksek olan yeryüzü şekli. Her yüksek yeryüzü şekli dağ değildir. Tepe ismi verilen yeryüzü şekliyle dağ arasındaki fark, kapladığı sahanın büyüklüğü ile yüksekliğidir. Dağlar tepelere göre daha geniş saha kaplar ve yükseklikleri tepelerden çok fazladır. Tabanının genişliği ve yüksekliğinin çok fazla olmasına rağmen tepesi düz olan yerler dağ niteliği taşımaz. Böyle yüksekliklere yayla adı verilir. Bir yükseltinin (engebenin) dağ olabilmesi için, tabanının geniş ve yüksekliğinin fazla olmasının yanında tabanı üzerine oturtulmuş bir koni şeklinde tepesinin çok dar bir yüzeye sâhip olması gerekir. Dağlar tek tek engebeler hâlinde olabildikleri gibi yanyana sıralanmış şekilde de bulunurlar. Birbirinin devamı şeklinde uzanan dağlara sıradağlar denir. Dağların çok olduğu, sarp ve dik yamaçların sık sık rastlandığı, aralarında yüksek yaylaların bulunduğu geniş bölgelere dağlık bölge ismi verilir. Dağların deniz seviyesinden olan yüksekliklerine dağın mutlak (salt) yüksekliği, eteklerinden itibaren doruğa kadar olan yüksekliklerine ise dağın nisbî (bağıl) yüksekliği denir.
DAĞLIK: Birçok dağın bulunduğu, dağlarla kaplı (bölge).
DALGA: Su kütlesinin, ardışık yükselme ve alçalması biçiminde beliren salınım hareketidir.
DALGAKIRAN: Limandaki gemilerin dalgalardan korunması için denizde yapılmış kalın, uzun duvarlar biçiminde set.
DEBİ: Akarsuyun herhangi bir kesitinden birim zamanda geçen su miktarına (m3) akım veya debi denir.
DEFORMASYON: Biçimi bozulma, biçimsizleşme. Şeklini bozma.
DEĞİRMEN: En çok tahılın öğütüldüğü, buğday, arpa, mısır gibi tahıl çeşitlerinin un haline getirildiği yer.
DENİZ: Okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarına deniz denir. Denizler okyanuslarla bağlantılarına göre ikiye ayrılır.
DENİZ ALTI: Deniz yüzeyinin alt kısmı.
DENİZ KABARMASI: Daha çok anadeniz kıyılarında, ayın o kıyının öğlen çemberi üzerinden geçtiği sırada, deniz düzeyinde başlayan ve kıyıya doğru bir akıntı oluşturan yükselme.
DENİZ KIYISI: Denizlerin karalarla olan sınırı.
DENİZ SEVİYESİ: Kara ile denizin birleştiği ve yüksekliğin sıfır olarak kabul edildiği nokta.
DENİZYOLU: İnsan ve yük taşıma da denizi kullanarak yapılan ulaşım biçimi.
DEPREM: Yer kabuğu içinde birikmiş olan potansiyel enerjinin fay hatları gibi jeolojik kırıklar üzerinden dalgalar şeklinde dışarı atılması olayına deprem denir.
DEPREM BÖLGESİ: Deprem görülen ve görülebilecek alanlar. Sık sık deprem meydana gelen alanlar. Depremlerin sık sık belirdiği, yerin çok oynadığı, yıkılmaların olduğu bölge.
DEPREM BULUTLARI: Depremden önce belirdiği iddia edilen bulutlardır.
DEPREM DALGALARI: Titreşim hareketi ile ortama aktarılan enerjiyi bir yerden başka bir yere ileten şekil değişikliğine denir.
DEPREM DALGASI: Deniz dibi depremleriyle oluşan, önce dipten deniz yüzüne ulaştıktan sonra, çevresine doğru hızla yayılan, kıyılarda büyük dokuncalara yol açan ve rüzgâr dalgalarına göre kimi özellikler taşıyan bir dalga türü.
DEPREM GÖÇÜ(SİSMİK GÖÇ): Sismik verinin işlenmesiyle elde edilen sismik kesitin (yalancı yer altı kesitinin) yorumlanması önemlidir. Sismik kesit, yer ve zamanın fonksiyonudur ve olaylar (yani yer altındaki tabakalar, tabakaların derinlikleri, kalınlıkları) gerçek yerlerinde (değerlerinde) değildir. Sismik kesitten yer modeline (yani yer ve derinlik fonksiyonu ile tanımlanan gerçek yer altı kesitine) geçmek için yorum yapılmalıdır. Sismik kesitin yorumunun yapılabilmesi, olayların gerçek derinlik ve yerlerine taşınabilmesi, amacıyla yapılan sismikteki veri - işlem aşamalarından biri migrasyon, yani sismik göç işlemidir.
DEPREM IŞIKLARI: Henüz açıklanamamış çarpıcı bir doğa olayıdır. Atmosferin farklı yüksekliklerinde gözlemlenen, çeşitli renkler, farklı şekiller ve zaman zaman doğrusal hareketler sergileyen ışıklardır. Tektonik gerilimin yüksek olduğu bölgelerde daha sık görülmektedir veya en azından bu yönde bir yakıştırma vardır. Adının uyandırdığı izlenime rağmen depremlerle herhangi bir ilişkisi kanıtlanmış değildir.
DEPREM ŞİDDETİ: Depremlerin insanlar, çevre, yapılar ve doğa üzerinde meydana getirdiği etkiler, hasarlar veya değişimlerin gözleme dayalı derecelendirilmesidir. Depremin şiddeti tek bir yapı veya yapı gurubu üzerindeki etkiyi değil, bir yerleşmedeki farklı yapı türlerinde meydan gelen toplam hasarları göstermektedir.
DEPREM ÜST MERKEZİ: Bakınız episantr.
DEPREMİN DIŞ MERKEZİ: Bakınız episantr.
DEPRESYON: Çökme sonucu oluşan ve en az iki kenarında yüksek alanların bulunduğu çukur alan. Latince depressio çöküntüye uğrama, çöken yer, çökme kelimesinden yapılmış bir terim. Depresyonun başlıca iki ayrı anlamı vardır. Yeryüzünün çökmüş çukur yerleri ile ilgili anlamı, dilimizde çöküntü alanı terimiyle karşılanır. Havanın alçak basıncı ile ilgili anlamı, dilimizde döngü ile karşılanır.
DERE: Boyu, beslenme teknesi ve aşırı taşkın dışında taşıdığı su niceliği ile en küçük akarsu.
DERE YATAKLARI: Derenin aktığı yola verilen isimdir.
DESTİNASYON: Varılacak olan yer.
DİABAZ: OLERİT olarak da bilinir ince ile orta irilikte taneli, koyu griden siyaha kadar değişen renklerde bulunan, volkanik derinlik kayacı Çok sert ve dayanıklı olduğundan çoğunlukla yol yapımında kullanılır. Yaygın olmamakla birlikte, heykel yapımında siyah taş olarak da kullanılan diyabazın ticari adı siyah granittir.
DİK: Çok eğimli yerlere verilen ad. Dik bir bayır, dik bir dağ yamacı, dik yokuş gibi.Sarp.
DİLATASYON: Genişleme.
DİSKORDANS: Bir tabaka sisteminin diğer tabaka üzerinde uyumsuz olarak oturduğu yüzey. Tabakaların uyumsuzluğu dağ oluşumu hareketi ile tabakaların kıvrılması ile oluşmaktadır. Diskordanslar, farklı jeolojik dönemlerin birbirlerinden ayırt edilmesine yardımcı olmaktadır.
DOĞA: Doğa; kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlıkların hepsini kapsar. İnsani faktörler etkin değildir. Madde ve enerji unsurlarından oluştuğu kabul edilir. İnsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç; canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın tümünü ifade eder. Bazen sadece; insan eliyle büyük değişikliğe uğramamış doğal güzelliklerini koruyan, genellikle kent dışı kesimi anlatmakta kullanılır.
DOĞAL ÇEVRE: İnsanların sürekli yaşadıkları, insanların diğer canlılarla karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları, dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmakların bulunduğu çevreye doğal çevre denilmektedir. Ekosistem de, bir alandaki canlı organizmalar ve cansız varlıkların hepsinin birden oluşturduğu sistemdir. Doğal çevre ekosistemin temel bileşenlerinden biridir.
DOĞAL KAYNAK: 1.Çevrede doğal olarak gerçekleşen su, hava ve gaz gibi kaynaklar.2. Oluşumunda insan emeği olmayan, işlendiğinde kazanç sağlayan kaynak. Yeraltı ve yer üstü olmak üzere ikiye ayrılır.
DOĞAL LİMAN: Doğal limanlar, nehir ağızlarında biriken çökeltilerin doğal bir set oluşturmasıyla meydana gelen göl görünümlü doğal oluşumlardır. Liman denizde (akarsuların denizde oluşturdukları doğal set) ya da ırmak içlerinde (iki büyük ırmağın birleşme noktalarında) oluşabilir.
DOĞAL ORTAM: İnsan elinin değmediği saha. Yeryüzünde insan elinin değmediği alan. Böyle alanlarda, iklim, arazi şekli, toprak şartlarına göre canlılar (bitki ve hayvan) alana yerleşmekte ve bir denge kurmaktadır.
DOĞU: Doğu ya gündoğusu ya da eski dilde şark, Güneşin sabah doğduğu yön. Ayrıca Doğu sözcüğü Uzak Doğu ve Orta Doğu ülkelerinin tamamına verilen isimdir. Türkiye'de ise genel anlamda Sivas ilinden sınıra kadar olan bölgeye doğu adı verilir.
DOLGU: Set erozyonunu önlemek için düzensiz biçimde bir araya konmuş kırık kaya, taş ya da betondan yapılma duvar.
DOLGU TABAKA: Set erozyonunu önlemek için düzensiz biçimde bir araya konmuş kırık kaya, taşlardan oluşmuş katman.
DOLİN: Kireçtaşından oluşan sahalarda erime suretiyle oluşmuş, huni ve tava şeklinde birkaç metre derinlikte, birkaç metre veya birkaç 10 metre boyundaki çukur sahalardır.
DÖRDÜNCÜ ZAMAN (Kuaterner): Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır. Zamanın önemli olayları: İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması. İnsanın ortaya çıkışı. Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır.
DRENAJ: Suyun akması, suyun vadiler ve kanallar aracılığıyla bulunduğu alandan akması.
DURGUN SU: Gelgit olan sularda iki periyot arasındaki akıntının tamamen durduğu devreye denir.
DUYULMAYAN DEPREM: Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler
DÜNYA HARİTASI: Bütün yeryüzünü bir arada olarak bir düzlem üzerinde gösteren harita. Bunu yapabilmek için türlü harita izdüşümü yollarına başvurulmuştur. Harita, Harita izdüşümü.
DÜNYA: Güneş Sistemi'nin 9 gezegeninden biridir ve Güneş'e olan uzaklığı bakımından 3. Sırada bulunur.
DÜŞEY ATILIMLI FAY: Fay düzleminin iki yanındaki blokların birbirine göre fay düzleminin eğimi boyunca hareketine bağlı olarak meydana gelen faylardır. Eğer fay düzlemi alçalan blok tarafına doğru ise buna düşey atımlı normal fay, yükselen blok tarafına doğruysa buna ters fay ismi verilir.
DÜŞÜK SICAKLIK: Normalin altında olan sıcaklıktır.
DÜZLÜK: Deniz yüzünden herhangi bir yükseklikteki az eğimli, yassı, yayvan uzanışlı yerler. Düzlükler içinde ovalar, yazılar, dölekler, yassı tepelikler, alçak basamaklar bulunabilir. Kimi yerde geniş düzlükler ortasında bir dağın bulunduğu da olur. Bütün bunlarla birlikte, düz yerler o derece geniş yer tutmuştur ki, bu kabartılar böyle bir bölgenin düzlük oluşunu bozmaz. Uzun yayla böyle bir düzlüktür. Düzlükler, yerleşme ile yol geçirme, tarım yerleri olma bakımından insan için çok önemlidir. Ova, Yayla, Yazı, Dölek, Çukur ova, Yüksek ova, Çukur el, Yüksek el, Düzlük yapı
Dağ : Çevresine göre yüksek olan inişli çıkışlı yer şekilleridir.
Dağ Oluşumu : Bakınız : Orojenez.
Dalgalar : Dalgalar, deniz ve göllerdeki kuzey sularının periyodik salınımlarıdır. Dalga oluşumunun temel nedeni rüzgarlardır. Deniz yüzeyini yalayarak esen rüzgarlar, sürtünme nedeniyle durgun sulara hareket kazandırır. Deniz yüzeyi pürüzlenir ve sürekli biçim değiştirir. Deniz yüzeyinin salınım hareketine dalgalanma deniz yüzeyinde beliren pürüze dalga denir. Rüzgarlar dışında depremler, volkanik hareketler ve deniz altında çökmelerde dalgaları oluşturur. Bu tür dalgalara tsunami denir.
Dam : Köy ailelerinin geçici bir süre için yararlandıkları yerleşme biçimidir. Bölge köy yerleşmelerinde bir kısım aileler, birkaç aylık süre için köylerinden ayrılarak, kendi bahçe, tarla ve otlaklarındaki damlarda oturduktan sonra, tekrar köylerine dönerler.
Debi : Bakınız : Akarsu Akımı.
Delta : Akarsuların denize ulaştıkları yerlerde taşıdıkları maddeleri biriktirmesiyle oluşan üçgen biçimli alüvyal ovalardır. Deltalar, taban seviyesi ovalarının bir çeşididir. Onlardan ayrılan yönü biriktirmenin deniz içinde olmasıdır.
Deniz : Okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarına deniz denir. Denizler okyanuslarla bağlantılarına göre ikiye ayrılır.
Denizlerin Ortalama Derinliği : Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir. Dünyanın en derin yeri olan Mariana Çukuru deniz seviyesinden 11.035 m derinliktedir.
Deprem : Yerkabuğunun derinliklerinde doğal nedenlerle oluşan salınım ve titreşim hareketleridir. Yeryüzünün belirli yerlerinde sıklıkla deprem görülür. Buralara deprem kuşakları denir.
Dere : Suyu az, boyu kısa olan akarsulara dere denir.
Derin Deniz Çukurları : Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur. Yeryüzünün en dar bölümüdür.
Derin Deniz Platformu : Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
Diyorit : Birbirinden gözle kolayca ayrılabilen açık ve koyu renkli minerallerden oluşan iç püskürük bir taştır. İri taneli olanları, ince tanelilere göre daha kolay dağılır.
Doğal bitki örtüsü : İklim şartlarına göre, kendiliğinden yetişen bitkilerin oluşturduğu örtüye doğal bitki örtüsü denir.
Dolin : Kalker platolar üzerinde görülen, oval şekilli erime çukurluklarıdır. Genellikle derinlikleri az, genişlikleri fazladır. Türkiyede özellikle Toroslarda dolinler yaygın olarak görülür. Halk arasında kokurdan, koyak, tava gibi adlar verilir. Dolinler oluşum şekillerine göre iki gruba ayrılır :
Don Olayı : Havanın açık ve durgun olduğu kış gecelerinde aşırı ısınma nedeniyle toprak donar. Don olayı tarımsal üretime büyük ölçüde zarar verir. Karasal bölgelerde don olayı sık görülür.
Doruk : Dağın en yüksek yerine doruk (zirve) denir.
Dördüncü Zaman (Kuaterner) : Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır. Zamanın önemli olayları :İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması. İnsanın ortaya çıkışı.Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır.
Duvar ve Atlas Haritaları : Eğitim ve öğretim amacına yönelik haritalardır. Ölçekleri 1 / 1.100.000'dan daha küçüktür. Dünya'nın tümünü, kıtaları veya ülkeleri gösterirler.
Düden : Kalkerli arazide erime ile oluşan daire biçimli kapalı çukurluklara düden denir. Düdenler yer altı sularını birbirine bağlayan kanallardır. Düdenlere halk arasında su çıkan, su batan gibi adlar da verilir.
Dünya : Güneş Sistemi'nin 9 gezegeninden biridir ve Güneş'e olan uzaklığı bakımından 3. Sırada bulunur.
Dünyanın Yıllık Hareketi : Dünya ekseni çevresinde hareket ederken aynı zamanda saat ibresinin tersi yönde, Güneş'in çevresinde de döner. Bu hareketini elips bir yörüngede 365 gün 6 saatte tamamlar. Buna 1 Güneş yılı denir. Dünya'nın yıllık hareketi sırasında, Güneş'in çevresinde çizdiği yörünge düzlemine ekliptik denir. Yörünge şeklinin elips olması nedeniyle Dünya yıllık hareket sırasında Günöte - Günberi konumuna gelir.
E
EFÜZİT: Lavların pasif bir şekilde çıkmasıdır. Genellikle büyük hacimli ve bazaltiktir. Efüzif volkanizmada patlama söz konusu değildir, lav akıntısı şeklinde görülür. Bazaltik olduğu için oluşan şekiller fazla dik olmayıp geniş alanlar kapsar.
EĞİM: İki nokta arasındaki yatay mesafenin, yükselti farkına oranı. Belirli bir yatay uzaklıkta bulunan iki nokta arasındaki yükseklik ayrılığı Bu değer, en çok, belirli bir uzaklıktaki yükseklik farkı ile ifade edilir Sözgelişi, 100 metrede 2 metrelik yükseklik farkı için % 2 yüzde iki denir. 1.000 metrede 20 metrelik yükseklik farkı için % binde yirmi denir. İniş, Aklan
EKOLOJİ: Cansız doğal çevre ile bu çevre içinde yaşamlarını sürdüren canlılar arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri inceleyen bilim dalına ekoloji adı verilir.
EKOLOJİK: Ekolojiyle ilgili olan.
EKONOMİK COĞRAFYA: Ekonomik olayların yeryüzünde, bir ülke de, bir bölgede dağılışını, bunlarla öteki coğrafya olaylarının karşılıklı ilgisini araştıran bir coğrafya kolu. Ekonomik coğrafyada, bir yerde oturan insanların meydana getirdiği işler, yaşadığı yerden faydalanma şekilleri, doğal yöreyi işlenmiş yöre durumuna getirme şekilleri ve dereceleri incelenir.
EKOSİSTEM: Yaşama birliği. Birbiriyle ilişki canlı ve cansız ögelerden oluşan ve ögeler arasında madde ve enerji dolaşımı ile kendisini besleyebilen ve yenileyebilen işlevsel mekan bilimidir.
EKSPLOZİF: Magmanın patlamalı ve proklastik madde yönünden zengin olan aktivesidir. Büyük hacimli silisli ve felsik volkanların tamamına yakını eksploziftir.
EKVATORAL ALAN: Ekvator çevresinde bulunan yerler Ekvator.
EKVATORAL İKLİM: Ekvator çevresinde, 0° - 10° Kuzey ve Güney enlemleri arasında görülür. Ekvatoral iklim, Amazon ve Kongo havzalarının büyük bir kesiminde, Gine Körfezi kıyılarına yakın bölgelerde, Filipinler, Endonezya ve Malezya'nın büyük bir bölümünde etkili olmaktadır. Yıllık ortalama sıcaklık 25°C dolayındadır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkı 2 - 3°Cyi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den fazladır. Her mevsim yağışlı olmakla birlikte, ekinoks tarihlerinde yağış maksimum düzeye erişir. Ekvatoral bölgede yükselim (konveksiyonel) yağışlar görülür.Bitki örtüsü oldukça gür ve geniş yapraklı ormanlardır.
ELEKTRİK BULUTLARI: Bulutlardaki yükler hava akımı yardımıyla oluşmaktadır. Sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesi sonucunda oluşan hava akımı bulutlardaki su damlacıklarını harekete geçirir. Hareket halindeki su damlacıkları, birbirleriyle sürtünmek suretiyle yüklü hale gelirler. Bulutlardaki hava akımları su damlacıklarının dağılmasına ve tekrar birleşmesine sebep olurlar. Yapılan laboratuvar çalışmalarında dağılan su damlacıklarından küçük damlacıkların negatif, büyük damlacıkların ise pozitif olarak yüklendiği gözlenmiştir. Bu bilgilere göre büyük su damlacıkları yani pozitif yüklü damlacıklar bulutun alt kademelerinde ve rüzgar hızının büyük olduğu bölümlerde olmalılar. Küçük negatif yüklü su damlacıkları ise rüzgar tarafından itilmeli ve bulutun daha yukarı kısımlarından dağılmalılar.
ENDEMİK BİTKİ: Doğal olarak belli bir bölge veya yere özgü bitki. Geçmişte daha geniş alanlarla yayıldığı halde, ya iklim değişmeleri, ya da antropojen nedenlerle, bugün dar bir sahada görülen bir bitki soyu ya da bir sahada yeni yeni ortaya çıkan bitki türleri. Bunun, endemizm diye tanımlandığı da olur. Endemik bitkiler bir sahada olup dünyanın başka bir yerinde görülemez.
ENİNE DALGALAR: Bakınız S dalgası
ENLEM: Dünya üzerindeki herhangi bir nokta ile ekvator arasındaki yayın açı cinsinden değeri. Ekvatordan uzaklaştıkça bu açı büyür; kutup noktasında 90° olur.
EOSEN: 3. jeolojik zamanın, 2. alt devridir. ilkel primatların iyice yayıldığı dönemdir. 54-38 milyon yıl önceki zaman aralığını kapsar. Senozoik çağdaki Palaeojen dönemin ikinci bölümüdür. Eosen, Paleosen bölümün sonundan Oligosen bölümün başına uzanır. Eosenin başlangıcı ilk modern memelilerin ortaya çıkması ile tanımlıdır. Eosenin sonu ise Büyük Kopukluk (Fr.Grande Coupure) olarak adlandırılan büyük bir yok olum olayı olarak tanımlanmıştır (bu olay Sibirya'ya ve günümüz Chesapeake Körfezine çarpmış bir veya birkaç büyük göktaşı ile ilişkili olabilir). Diğer jeolojik devirler gibi Eosenini başı ve sonunu belirleyen katmanlar iyi tanımlıdır ama tam tarihleri belirsizdir.
EPİROJENİK HAREKET: Bir kütlenin bir bütün halinde yükselme veya alçalma hareketi.
EPİSANTR: Odak noktasına en yakın yer üzerindeki noktadır. Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en fazla hissedildiği noktadır. Aslında bu bir noktadan ziyade bir alandır. Şiddetten bahsedilir. Buradaki şiddet o depremde kaydedilmiş en büyük şiddettir. Üst merkez bölgesinden uzaklaştıkça depremin şiddeti azalır. Kabaca her bir 20-30 km uzaklaştıkça depremin şiddetinin 1 derece azaldığı kabul edilir. Depremin şiddeti bir ölçüde de süresine bağlıdır. Depremler genellikle 10-15 saniyeden başlayarak, 1-2 dakikaya kadar uzayabilir. Depremim süresi uzadıkça daha şiddetli olduğu kabul edilebilir. Ayrıca derin depremlerin şiddeti, sığ depremlere göre daha az olur.
EROZYON: Toprak örtüsünün, akarsuların, rüzgarların ve buzulların etkisiyle süpürülmesine erozyon denir.
ERÜPSİYON: Volkan sahalarında magmadan gelen gaz, taneli ve akıcı olan maddelerin yeryüzüne yayılması, püskürmesi.
EŞ DEPREM EĞRİLERİ: Bakınız izoseist.
EŞİK: Karalar üzerinde ya da deniz diplerinde birbirine komşu iki çukurluğu ayıran, üzeri çok kez düz, tümsek biçimli kabartılar.
Ekliptik: Dünya'nın yörüngesinden geçtiği varsayılan düzleme Ekliptik veya Yörünge Düzlemi denir.
Ekonomi Haritaları : Dünya'nın bütününün ya da bir bölümünün ekonomik özelliklerini gösteren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla endüstri kuruluşlarının türü, sayısı, dağılışı, çalışanların sayısı hakkında bilgi edinilir.
Eksosfer (Jeokronyum) : Atmosferin en üst tabakasıdır.
Enlem : Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç paraleli olan Ekvator'a uzaklığının açısal değeridir. Q açısı, D noktasının Ekvator'a olan uzaklığının açı cinsinden değeridir ve D noktasının enlem derecesini verir. Örnek :
Q açısının değeri 45 ise, D noktasının enlem derecesi 45° dir.
Epirojenez : Karaların toptan alçalması ya da yükselmesi olayına epirojenez denir.
Erozyon : Toprak örtüsünün, akarsuların, rüzgarların ve buzulların etkisiyle süpürülmesine erozyon denir.
Erime Dolini : Kalker yüzeyler üzerinde, yağış sularının eritmesiyle oluşan karstik şekildir. Erime dolinlerinin tabanında yüzey sularının derine doğru sozdığı çatlak ve delikler bulunur. Dolin tabanlarında erimeden geriye kalan killi materyalin birikmesiyle oluşan terra rossa toprakları bulunur.
Eş Aralık : Bakınız : İzohips Aralığı.
Eş derinlik eğrisi : Bakınız : İzohips Eğrisi.
Eş yükselti Eğrisi : Bakınız : İzohips Eğrisi.
Etezien : Balkan Yarımadasından Kuzey Ege kıyılarına doğru esen soğuk rüzgarlardır.
F
FALEZ (Yalıyar) Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiyede, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir.
FASİYES: Genellikle tortullaşmanın, çökelmenin meydana geldiği ortam. Kara fasiyesi, deniz fasiyesi gibi.
FAY: Yerkabuğunda depremler sonucunda ortaya çıkan kırık. Fay, ayrı zamanlarda sıkışıp sertleşmiş katmanların dikey doğrultuda yer değiştirirken kırılarak, kırılma düzlemi boyunca kayıp çökmeleriyle oluşur. Fayların uzunlukları kimi zaman kilometreleri bulur, kimi zamansa çok kısadır.
FAY ATIMI: Fay çizgisi boyunca hareket eden kütlelerin birbirlerine göre kayma miktarları. Örnek olarak fayın yatay atımı 20 m denildiğinde, kırılma sonucunda kütlenin birisinin diğerine göre 20 m yatay yönde yer değiştirmiş olduğu anlaşılır.
FAY HATTI: Yer kabuğunun çeşitli bölümlerinin kırılması veya yarılması ile oluşan kırık yerleri.
FAY ZONU: Bir deprem sırasında anmanın meydana geldiği yeryüzü alanı.
FAYLANMA: Tektonik kuvvetlerin etkisiyle yer kabuğunu oluşturan kayaçların kırılması ve yer değiştirmesi sürecine verilen addır. Faylar, bir faylanma sonucunda meydana gelir.
FIRTINA: Şiddetli rüzgâr ve bunun çöllerde veya denizlerde meydana getirdiği dalgalanmalar. Meteoroloji uzmanları, hızı saatte 100 kmyi geçen rüzgârlara fırtına derler. Fakat halk arasında fırtına denilen birçok rüzgârın hızı bundan azdır. Denizciler arasında da saniyede 15 metreden daha hızlı esen rüzgârlara fırtına denir.
FİLLİT: Tortul kayaçlardan meydana gelen ince taneli başkalaşım kayacı.
FİZİKİ COĞRAFYA: Doğal çevre bileşenlerini ve olaylarını inceleyen coğrafya ilmi anabilim dalı. Jeoloji jeomorfoloji, klimatoloji hidrografya, vejetasyon, toprak, kartografya başlıca bilim alanlarıdır.
FLİŞ: Genel olarak marnlı-killi, şistli (arjilitli) olup, içinde iri çıkıkları ve kor kayaç parçaları da bulunan özel fasiyes de bir yer teknesi tortul topluluğu.
FLORA: Bir ortamda yaşayan tüm bitkisel canlıların sistematik sınıflandırılmasını kapsar.
FLUVİYAL: Akarsuların aşınma, taşınma ve birikme gibi faaliyetlerinin etkili olduğu saha.
FONOTEFRİT: Lavların akıntısıyla oluşmuş kahverengimsi kayaçlardır.
FORMASYON :Bir jeoloji devri içinde oluşmuş bulunan tabakalar dizisi, Trias formasyonu gibi. Bunların birbirine benzeyen özellikleri kendinde toplamış olanlarına formasyon grubu adı verilir. Sözgelişi, Trias, Jura, Kretasenin üçü birden Mezozoiki meydana getirir. Formasyon serilere ayrılır. Kretasenin aşağı, yukarı serileri gibi. Bunlar da katlara ayrı Sözgelişi, aşağı kretase Neocom ve Gault katlarına ayrılmıştır.
FOSİL: Çeşitli jeolojik dönemlerde yaşayan canlıların (bitki ve hayvan) öldükten sonra çürümeden saklı kalmış olan kalıntılardır.
FUNDA: Fundagiller familyasından Erica cinsinden 700'den fazla türü barındıran çiçekli bitkilerin ortak adı. Birçok türü 0,2-1,5 m. boyutları arasında çalı formundadır. Erica arborea ve Erica scoparia türleri ağaç olarak adlandırılır ve 67 m. boyutlarındadır.
Falez (Yalıyar) : Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiyede, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir.
Fay : Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
Fay açısı : Dikey düzlem ile fay düzlemin yaptığı açıya fay açısı denir.
Fay aynası : Fay oluşumu sırasında yükselen ve alçalan blok arasındaki yüzey kayma ve sürtünme nedeniyle çizilir., cilalanır. Parlak görünen bu yüzeye fay aynası denir
Filat : Kiltaşının (şist) yüksek sıcaklık ve basınç altında değişime uğraması yani metamorfize olması sonucu oluşur.
Fiziki Haritalar : Yeryüzünün kabartı ve çukurluklarını gösteren orta ya da büyük ölçekli haritalardır. Fiziki haritalar hazırlanırken eş yükselti ve eş derinlik eğrileri geniş aralıklarla geçirilir. Bu aralıklar çeşitli renklerle boyanır. Yükseltiler genellikle yeşil, sarı ve kahverenginin çeşitli tonları ile, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin tonları ile gösterilir.
Fosil : Jeolojik devirler boyunca yaşamış canlıların taşlamış kalıntılarına fosil denir.
G
[B]GABRO: Amfibol, piroksen, olivin vb. renkli minerallerden oluşan bir tür iri taneli kaya.
GALERİ: Bir birine bağlı yer altı boşlukları.
GEÇİT: İki alçak alanı birbirinden ayıran sıradağlar üzerinde ulaşımın en kolay yapıldığı vadi ya da boyunlar.
GENİŞ YAPRAKLI ORMAN: Kışın yaprağını döken orman kayın, meşe, gürgen, kestane gibi.
GEVŞEK ZEMİN: Suya doygun, gevşek kum/kumlu zeminler, tekrarlı yükler etkisinde, sıkışma.
GÖÇ: Nüfusun geçici veya sürekli olarak yer değiştirmesidir. Göçler, hızlı nüfus artışının doğal bir sonucudur. Bir bölgedeki nüfusun, artmasında veya azalmasında göçlerin büyük etkisi vardır.
GÖK: İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay.
GÖKYÜZÜ: Atmosferin gözle görünen bölümü.
GÖL: Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Göller tek tek bulundukları gibi yan yana birden fazla da bulunabilirler. Göllerin yan yana bulundukları bölgelere göller yöresi denir.
GÖLET: Genellikle gölden küçük ve havuzdan büyük, doğal ya da yapay olarak yapılmış su oluşumu.
GRABEN: Kırık hatlar üzerinde çökme ile oluşmuş oluk. Yer kabuğunun kırılarak çökmesi ile oluşan çöküntü sahası.
GRANİT: İç püskürük bir taştır. Kuvars, mika ve feldspat mineralleri içerir. Taneli olması nedeniyle mineralleri kolayca görülür. Çatlağı çok olan granit kolayca dağılır, oluşan kuma arena denir.
GÜBRE: Kimyasal yollarla veya doğal yolla oluşan, içeresinde bitki gelişimi için gerekli olan bileşiklerin bulunduğu maddedir. Yetiştireceğimiz bitkinin ihtiyaç duyduğu bileşikler toprakta az olarak bulunuyorsa gübre vasıtasıyla toprağı gübreleyerek bitkinin gereksinim duyduğu mineral ihtiyacı karşılanır.
GÜNEY: Güney kutbunu işaret eden yön. Güney pusulanın siyah ucunun gösterdiği yönün tersidir. Güney Her zaman güneş alan, güneş gören yer.
GÜNEYBATI: Batı ile güneyin tam arasına verilen ad. Bu tam aradan batıya kadar olan bölge, Batı güneybatı; tam aradan güneye kadar olan bölgeye ise Güney güneybatı adı verilir. Bu yönler genellikle deniz ve havayollarında kullanılır. Güneybatı pusulada SW (South - West) olarak belirtilir. Güney, güneybatı ve batıyı bir üçgen kabul edersek güneybatının açısı 90 derecedir.
GÜNEYDOĞU: Doğu ile güneyin tam arasına verilen ad. Bu tam aradan doğuya kadar olan bölge, Doğu güneydoğu; tam aradan güneye kadar olan bölgeye ise Güney güneydoğu adı verilir. Bu yönler genellikle deniz ve havayollarında kullanılır. Güneydoğu pusulada SE (South - East) olarak belirtilir. Güney, güneydoğu ve doğuyu bir üçgen kabul edersek güneydoğunun açısı 90 derecedir.
GÜRLEVİK: çağlayan
GÜRLEYİK çağlayan
Galaksi : Yıldız kümesine galaksi denir.
Galeri Ormanları : Savanlardaki, küçük akarsu boylarında görülen, çoğunlukla 50-100 m genişliğinde, bir akarsu ağı biçiminde uzanan ve sürekli yeşil kalabilen nemli ormanlardır. Galeri ormanları olarak adlandırılmalarının nedeni, ağaçların, akarsuyun üstünü bir galeri şeklinde kapatmasıdır.
Gayzer : Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
Geçit : Dağlık yerlerin ulaşıma imkan veren bölümlerine geçit denir.
Gel Git : Ayın ve Güneşin çekim gücünün etkisiyle Dünyadaki su kütlelerinin alçalması ve yükselmesi olayıdır. Ancak Ay, Dünyaya en yakın gök
Coğrafya / Uzay Bilimleri Coğrafya Terimler Sözlüğü
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●7 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Coğrafya / Uzay Bilimleri Coğrafya Terimler Sözlüğü