Nem Kaldı - Cukurova yoresi
Müzik0 Mesaj
●41 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Dizi - Film - Sanat Forumu
- Müzik
- Nem Kaldı - Cukurova yoresi
-
20-09-2019, 19:52:34
Terkeyleyim seni hey kaşı keman
Vefası olmayan yÂrda ne kaldı
Hic mi yok sevdiğim goğsunde iman
Beni mecnun eden yÂrda nem kaldı
Felek benden beter etsin hÂlini
Ben olursem yadlar sarsın belini
Garip bulbul gule versin meylini
Figanım arttıran yÂrdan nem kaldı
Akar gozum yaşı bir dem silinmez
Ko başım sağ olsun yÂr mı bulunmaz
O yÂrin yanında kadrim bilinmez
Kadrimi bilmeyen yÂrda nem kaldı
Karacaoğlan der ki severim candan
Can esirgemezdim cananım senden
İşittim sevdiğim vazgecmiş benden
Giderim gurbete daha nem kaldı
Buyuk bir halk şairi olan Karacaoğlan'ın hayatı uzerine yapılan araştırmalarda kesin bir bilgi yoktur. Son yıllarda yapılan araştırmalarda ve şiirlerinde yapılan incelemelerden onun 1606 da doğmuş 1670 yılında olmuş olduğu tahmin edilmektedir. Her nekadar doğduğu yer bilinmiyorsa da olduğu ve mezarının bulunduğu yer bellidir. Kendisinin Guney Anadolu'da yaşayan Turkmen aşiretinden olduğu daha doğrusu İcel'li olduğu muhakkaktır.Şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla kendisi pek cok yer gezmiş,aşkı ve tabiat sevgisini yaşadığı hayatı, cağının konuşma dili ile oz turkce olarak işlemiş ve anlatmış bir halk şairidir.
Bugun kesin olarak bilinen bir şey varsa o da mezarının İcel'in Mut İlcesi'ne bağlı Karacaoğlan Koyu'ndeki Karacaoğlan tepesinde Karacakız tepesi ile karşı karşıya olduğudur.
Mezar 1997 yılında anıt mezar haline getirilerek Kultur Bakanı İstemihan Talay tarafından ziyarete acılmıştır. Karacaoğlan aynı zamanda tarihte heykeli dikilen, bilinen ilk ozandır. İcel'in Mut İlcesine Heykeltraş Prof.Huseyin GEZER tarafından yapılan heykeli 8 haziran 1973 gunu dikilmiştir.Yorede onun şiirlerinden pek coğu halk arasında soylenir bazıları turkuleştirilmiştir.
Ceşitli kaynaklara gore Kozana bağlı Feke İlcesi'nin "Gokce" koyunde, "Mamalı" da, "Binbuğa"da, "Erzurum"da "Zobular"da, "Gokceli"de, "Varsak da, hatta "Belgrad"da doğduğu one surulmuştur. Fakat, kanımızca en sağlam ve eski kaynak, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi'nin hatıra defteri olup, inandırıcı delillere da-yanmaktadır. Hamdi Efendi, Varsak koyunde 1876 da hatıra defterine şu satırları kaydetmiştir: "Malum ola ki Karacaoğlan Varsak karyesinde dunyaya gelup babası Turkmen aşiretinden Kara İlyas, fakir-el hal olmağla sayd-u şikarla taayyuş eder olup 1013 (M .1604) tarihinde Kozan dere-beylerinden Husa m Beyin sayıl namıyle tut-kap asker devşirdiği hengamda İlyas dahi tutulup goturulerek orada gaip olduğu icin lakapları Sayıloğlu kaldığı ve el- yevm karyei mezbur hanedanı Sayılzade Mehmet Efendi'den anlaşılmıştır. Karacaoğlan'ın ismi Hasan olup oksuz buyumuş. Vechen karayağız ve fakir cocuğu olduğu icin buna Karacaoğlan denulup boylece anıldığı. Karacaoğlan delikanlı iken munis ve zeyrekliği hasebiyle ol vaktin karye ağalarından serdengecti Osman Ağa Karaca Oğlan'ı evlatlık şekliyle diğer fakir bir aile kızıyle teehhul ettirmiş ise de kız hor ve cirkin olduğundan Kara caoğlan babası gibi Sayıl askerliğine tutulacağını anlayup yirmi dort yaşında Varsak'tan firar-la mekanın gaip ederek, encam Maraş'ta Zulgaroğlu (Zulkadir olacak) Husam Bey' in himayesinde altı sene teehhul umidiyle kalıp, teehhul umidi munkesir olunca ora-dan mufarekatla yine geşt-i diyara başlayıp on dokuz sene sonra vatanına gelmişse de fazla barınamayıp elli beş yaşında Tarsus tarikıyla tekrar geşt-i diyara der-ban oldu-ğu (1)", kayıtlıdır. Han Mahmut adli halk hikayesinde ve diğer bazı anlatımlarda Karacaoğlan'ın Tarsus'ta Karaca Kız adındaki bir yoruk beyi'nin kızına aşık olduğu, vermedikleri icin kızın, arkasından da Karacaoğlan'ın Kırklar mağarasına, bazı kaynaklara gore de Eshab-ı Kehf Mağarasına cekilerek orada olduğu rivayet olunur. İshak Refet Işıtman ise, 1933 yılında yayınladığı Karacaoğlan adlı eserinin 33. sayfasında "Şairin menkıbeleri arasında Karaca Kız adlı birisini sevdiği soylenir ve olunceye kadar bu sevginin devam ettiği, fakat birbirlerine kavuşamadıkları, en sonunda Karacaoğlan'ın bir tepeye, Karaca Kız'ın da onun karşısındaki bir tepeye gomuldukleri anlatılır. Bu tepeler Cukurovada imiş", demektedir. Bizim goruşumuze gore buradaki Cukurova'dan Cukur Koyu'nun anlaşılması gerekir. Zira Cukur koyu (şimdi Karacaoğlan) Karaca Kız ve Karacaoğlan Tepeleri'nin duzluğundedir. Fuat Koprulu'nun araştırma yaptığı donemlerdeki ulaşım imkanları dikkate alınırsa, Mut İlcesi dahi belli cevre dışında bilinmezken Cukur koyunun bir araştırmacı icin bilinmesi elbette mumkun değildir. Esasen şimdiki Cukur (Karacaoğlan) koyu 1286 yıllarında Sarıkavak beylerinden Hacı Kadir ağa zamanında eski yerinden nakledilmiştir. Karacaoğlan tepesinin birkac kilometre kuzey batısına duşen eski Cukur icme ve kullanma sularını sarnıclardan sağlayan bir kırac yayladır. Sarıkavak beylerinin yaylası olan bu koyun 8 kilometre kadar doğuya nakledilmesinin bir de hikÂyesi vardır. Rivayete gore koyun cobanı, surunun icinden bir tekenin sık sık ayrılarak sakalı ıslanmış şekilde geriye donduğunu gorur ve merakla takip eder. Gorur ki şimdiki koyun hemen yakınında bir kaynak vardır ve teke tesadufen bulduğu bu kaynaktan ic gudusuyle şaşırmadan gidip, suyunu ictikten sonra donmektedir o Bundan sonra sadece yazları oturulan eski Cukur su kaynağına yakın yerde yeniden iskÂn sahası haline getirilir. Koy devamlılık kazandıktan sonra halk Karacaoğlan mezarını adeta ziyaretgÂh haline getirmiş, ona evliyalık izafe etmiş, tepenin adına zamanla Erenler Tepesi de denmeye başlanmıştır