Musa Anter,Yılmaz Guney ve Ahmet Kaya… İlk bakışta birbirleriyle pek ilişkili gorunmeyen uc isim…
Biri yazar, biri sinemacı, oteki muzisyen… Biri Mardinli, biri Siverekli, oteki Malatyalı… Biri hayatı boyunca hep bir Kurt milliyetcisi olarak yaşadı, oteki sosyalist olarak cıktı sinema dunyasına, Kurtluğunu gec fark etti; beriki ise su katılmamış bir “devrimciydi”, son demlerinde Kurtluğunu on plana cıkardı.
Biri cok iyi Kurtce biliyordu, diğer ikisi Kurtce bilmeden yaşama veda etti. Ucunun belki de tek ortak noktaları sonbaharda olmeleri… Musa Anter ile Yılmaz Guney Eylul’de olduler, Ahmet Kaya ise Kasım’da ayrıldı aramızdan. Musa Anter kendi koyunde Zivîngê ‘de yatıyor; Yılmaz Guney ile Ahmet Kaya ise Paris’teler, mezarlarının arasında birkac adım mesafe var.
Yolları bir yerlerde kesişti mi bilmiyorum. Anter’in hatıratında Yılmaz Guney bahsine rastlamadım. Yılmaz Guney, Musa Anter’i biliyor muydu, kuşkuluyum. Musa Anter cıkardığı dergilerde, gunluk hayatında “Kurtculuk” faaliyetlerini her şeyin ustune koyarken, Yılmaz Guney Turk solunun icindeydi; Kurtlerin demokratik haklarından cok, onları da kapsayan butun Turkiye halkı icin genel bir demokrasi mucadelesi veriyordu. Yılmaz Guney, Mahir Cayan ve arkadaşlarına yaptığı yardımdan dolayı hapishaneye girdiğinde, sanırım Musa Anter coktan hapishaneyi boylamış bile. Ahmet Kaya ise, ilk ikisinden cok genctir. İlk gencliğinde her genc gibi “devrimci mucadeleye” atıldığında Musa Anter’in adını duymuş muydu bilmiyorum. Yılmaz Guney filmlerinden ilk gıdasını aldığını cok iyi biliyorum. Yılmaz Guney, Ahmet Kaya’nın da “ideolu”yken, Musa Anter Ziverbey Koşku’nden işkence altındaydı, bir gozunu kor, bir kulağını sağır etmek uzereydi işkenceciler.
Musa Anter’in hayatı boyunca harekete gecirmek uzere uğraştığı Kurtlerin bazıları Şemdinli ve Eruh’ta “ilk kurşunu” sıkıp isyan ederken, 24 gun sonra Yılmaz Guney Paris’te kansere yenik duşuyor, hemen hemen aynı gunlerde Ahmet Kaya, arkadaşlarının da yardımıyla, eldekini avuctakini satarak, tefecilere neredeyse her şeylerini rehin bırakarak ilk kasetini, “Ağlama Bebeğim”i cıkarmaya hazırlanıyordu.
Belalı bir yıldır 1984 yılı
Musa Anter “sana mı kalmış Turk Kurt kardeşliğini sağlamak” deyip koyune, Zivînğê’ye cekileli birkac yıl olmuş, bir sabah kapısını calmışlar, alıp goturmuşler. Yılmaz Guney hapishaneden kacalı uc yıl olmuş, iki sene once Cannes’de Altın Palmiye’yi kucaklamış “Yol”la, icinden hikayeler taşıyor dışarı, acelesi var, yeni filmler yapmak, istiyor, ama kanser daha gucludur kendi gucunden; Turkiye’de ise 20 yıl sonra bile cozum bulmada gucluk cekeceği yeni bir Kurt isyanıyla karşı karşıya kalmış, sesler boğulmuş, nefesler tıkanmış; bu soluksuz ortamda Ahmet Kaya almış kucağına sazı, koymuş onune bir başka Kurt’u Ahmed Arif’i terennum ediyor, şiirin muziği kendi icinde zaten, ona nefes vermek kalıyor sadece.
Muşlu bir anne ile Siverekli bir babanın oğlu olarak Adana’da dunyaya gelmiş Yılmaz Guney. Adana, Musa Anter’in de “parasız yatılı” okuduğu şehirdir. Musa Anter’in annesi Zivîngê koyunun muhtarıdır aynı zamanda, koye gelen jandarmaların koylulerden ekmek mi, yoksa su mu istediğini orgensinler diye muhtar anne, oğlu Musa’yı okula gondermeye karar verir. Okula gittiği ilk sene, “ekmek, su, odun, git, gel” gibi temel kelimeler oğrenir, aslında bu kelimeler bile dertlerini jandarmalara anlatmak icin yeterlidir ama anne, oğlunun okumasını ister, boylece yolu Adana’ya duşer.
Yılmaz Guney’in doğduğu yıl Dersim’de isyana kalkışır Kurtler. Besê, isyanının lideri Seyit Rıza’nın karısıdır. Musa Anter’in akranları, Musa’yı kızdırmak icin Besê’ye kufrederler. Musa dayanamaz karşılık verir cocuklara. Cocukların bu davranışı ilk isyan ateşini tetikler. Hatta okulda donunu indirip kuyruğu olup olmadığına baktıklarını bir yere kaydeder.
Yılmaz Guney, Adana’da sinemalar arasında bobin taşıyarak, İstanbul’a kapağı atıp mesleğe setlerde işcilik yaparak başladığında Demokrat Parti İktidarı aydınlara kan kusturmaktadır. Yılmaz, 1958 yılında Atıf Yılmaz’ın yonettiği “Bu Vatanın Cocukları” filmiyle profesyonel sinema oyunculuğuna başladığı yıl, Ahmet Kaya bir yaşındadır. Kaya iki yaşına bastığında, Yılmaz Guney “vurdulu kırdılı” filmlerin aranan oyuncusu, Musa Anter ise Harbiye nezarethanelerinde idamla yargılanmaktadır. 22 Eylul 1959 gunu donemin iktidarı, one cıkmış, sağcı-solcu, laik- Musluman demeden sayıyla 50 Kurt ileri gelenini tutuklamış, Harbiye nezarethanelerine tıkarak idam etmeyi duşunmektedir. Bu idamlarla Kurt sorununu bir daha hortlamayacak, başkaldırana bundan sonra o 50 kişinin akıbeti gosterilecektir. Gelin gorun ki her şey istedikleri gibi gitmez, nezarethanede biri olur, 49 kişi kalır, 49’ların onde gelenlerinden biridir Musa Anter.
Komunist yaftası
Musa Anter yaşamı boyunca hep suclu kaldı. Bir eylul gunu Diyarbakır’da yorgun bedenine onlarca mermi sıktıklarında bile hala sucluydu. Her askeri darbe doneminde tutuklandı, devlete ne zaman bir duşman lazım olsa, gozler hep Anter’i aradı. Kurduğu oğrenci yurdunda Kurt oğrencileri besleyip devlete duşman yaratıyor diye suclandı; sonra beslediği butun orgencilerin Kurt olmadığı anlaşılınca, o zaman “komunist” yaftasını yapıştırdılar. Kurt bayrağı icat etti diye sucladılar. 1963 yılında, Mamak Cezaevinde, elinin altında hicbir kaynak olmadan 12 bin kelimelik Kurtce sozluk yazdı diye sucladılar. “İleri Yurt” gazetesinde Kurtce “Kımıl” şiirini yayınladı diye sucladılar. “Dicle Kaynağı” gazetesinde ilk defa “33’ler olayını” gundeme getirdi diye sucladılar. Yılmaz Guney başka bir ırmağın yatağında ilerliyordu Musa Anter hararetle Kurtluk davasını surdururken.
Baktığı vizorun dunyayı değiştireceğine inanıyordu. Oyle filmler yapacaktı ki onları seyredenler, daldıkları yuzlerce yıllık uykudan uyanacaklardı.”Uyanış sinemasını” orgutluyordu. Dışarısı ne kadar beslediyse Musa Anter’i Yılmaz Guney’i iceri o kadar besledi. Hapishaneden bakıyordu dışarıya. Dışarıyı yattığı hapishaneden farklı bir yer olarak gormuyordu. Başka yapıtları ne “Umut”, ne “Suru”, ne de “Yol”da tek bir slogan bile atılmaz. Oysa o filmleri yaparken, sloganın revacta olduğu yılardır. Kişisel hayatın da yaşadığı “kesinlik” hicbir filmine sirayet etmez. Usul usul soyler lafını, herkesi rahatsız eder, gorduğumuz filmi ister istemez “onun filmi” haline getirir.
Musa Anter’in yetiştirdiği, Yılmaz Guney’in sinemasıyla buyuyen cocuklar, 80’li ve 90’lı yıllarda Ahmet Kaya’nın “muşterisi” oldular. Kaya sazıyla o olumsuz bestelere imza atarken, dışarıda kanlı bir hesaplaşmadan artakalan bir suru yaralı vardı. Hapishanelerin hem ici, hem onleri tıklım tıklımdı, eline silah alan Kurt gencleri kafileler halinde dağlara tırmanıyor, ulke dışına suruler halinde multeciler cıkıyordu.
“Ajitasyon sineması”nın mucidi Yılmaz Guney kansere yenik duştukten birkac ay sonra Ahmet Kaya, “Ağlama bebek, ağlama sen de, umut sende” diye haykırmaya başladı. Bebekler ağlıyordu, umutlar tukenmişti, tukenen umutlarla birlikte dağlarda ateşler yanmış, şehirler yirmi yıl surecek kanlı bir ic savaşın cenderesine girmek uzereydi.
Belleği silinmiş bir toplumda, yaralı cığlıklar dillendirmek istiyordu Ahmet Kaya. Burun kıvırdılar aydınlar, “devrimci” hicbir sese tahammul yoktu. Arabeskci dediler hicbir şeyi beğenmeyenler, oysa alttan alta bir nehir gibi buyuyordu. Sesleri bastırılmışların sesiydi. Bir sure sonra buyudu, Mercedes’e binen, Bodrum’da yazlığı olan bir “devrimciye” donuştu. Kızdılar ona, oysa aldığı her şeyi annesinin ak sutu gibi helal kendi kazandığı parayla almıştı,”kazandığın parayı istediğin gibi harcama yetkisi yok muydu insanın” sorusunu bile sormaya vakit bulamadı. Ve gun geldi dili başına bela oldu; oysa dili yoktu onun, dili bizzat kalbiydi.
Musa Anter, Yılmaz Guney, Ahmet Kaya… Uc Kurt …. Biri hep Kurtce yaşadı hayatı, diğer ikisi hep Turkce… Ortak noktaları cok geniş kitleleri etkilemiş olmaları...
Bir nuktedandı, biri cok iyi silah kullanıyor, oteki cok guzel şiir okuyordu.
Ucu sonbaharda olduler. Ve bir ortak yanları daha… Ucu de doğal olumle olmediler. Musa Anter’i kurşunlarla, Yılmaz Guney’i kanserle, Ahmet Kaya’yı surgunle vurdular. Ucunun de surgunleri şimdi ulkenin her yerini sarmış durumda…
Kursun kanser veee surgun....
Garip Olaylar0 Mesaj
●71 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Garip Olaylar
- Kursun kanser veee surgun....