Merhaba hic kavuşamadığım,
Uzun yılların, uzun yolların kısa omurlu yorgun yolcusuyum ben. Geldiği toprakların cilesini gittiği toprakların kibiriyle yoğuran aklını peynir ekmekle yemiş bir aşk fukarası. Seslenişimi, sozlerimi ve seni sevmeye calışmamı bu şekilde değerlendir.

Omrum tuhaf celişkilerin yumağı oldu her zaman. Yapmamam gerekenleri en cok yaptığım donemlerden kalma bir huydur ki bu yine kendini beğenmişliğin kustahlığıyla kelimelerle oynayıp anlatmaya calışacağım kendimi ve bendeki seni.
Gunler nisanı icine işlemişti. Memleket sevdası peşinde koşanların vakarıyla meşguliyetler peşinde koşarken, herhangi bir meşguliyetin paylaşımcısı olacaktın. Yine hayattaki meşgul anlarımızdan birkac dakikalığına ortak meşguliyetimizi konuşturacaklardı bize. Bizde orada meşguliyetimizi konuştuk. Ama sende de bende de o anki meşguliyet dışında başka bir ideal hakimdi. Ben kacıyordum, sen deler gibi koşeye sıkıştırıyordun. Bakışlardan etkilenmez taş kalbim ama, velhasıl derin bakıyordun. Bir ara test icin kafayı yana cevirdim, orada dikkatin, idealin uzerimdeydi. Benliğimde gezmek ister gibi bir havan vardı. Benim gibi soz aldığın zaman cok konuşuyordun. Biraz farkımız vardı, sende benlik; bende bizlik hakimdi. Ben bize gore, sen bana gore diyordun. Orada bittin bende…
Sonra bir başkası oldun. Bir başka benlikteydin… Bu sefer yuzunde bir cocuksuluk, masumluk hakimdi. Her guluşunde ayrı bir cocuk doğmaktaydı. Yarının buyuk ulkesinin cocukları icin savaşan benim şu kafi gelemediğim gonlumde de actın dolayısıyla…
Şu an şu yazıyı yazarken yine başka bir benlik olarak icimdesin. Ben hep sana aşık olarak yaşadım, hatta yaşayışım senin uzerine. Sen aşksın, biliyorum. Sana hic kavuşmadı ve kavuşamayacağım…
Yureğinin her daim aklını celmesi dileğiyle, bana donmeyesin diye…

alıntı