Savaş insanı duyarsızlaştırıyor. "Neyse ki zayiatımız az" diye konuşma*lar oluyor sağda solda... "Boyle bir ope*rasyon icin 20 şehit cok iyi" deniyor, ote yandan gazeteciler "200 PKK'lı oldurulmuş. Bu az değil mi?" diye soruyorlar. "200 olu icin harekata de*ğer miydi" tartışmaları yapılıyor.
Boyle konular acıldığında hep birkac yıl once okuduğum bir asteğmenin mektubuna gidiyor aklım... Şırnak'ın Gormec koyunden yazılmış mektup... Cizgili dosya kağıdında bozuk bir elyazısı...
"Sevgili anneciğim" diye başlıyor ve şoyle de*vam ediyor:
"Şu mektubu yazmak icin kağıdı bile askerler icinden aratarak zor buldum. Burada yaşamak cok zor anne... Yaşamak da olmek de cok tuhaf buralarda.."

***

Tartışıyoruz...
Ulke ekonomisi bu hare*kat icin odenecek 50 trilyo*nu kaldırabilecek mi? Aca*ba bu paraya değer miydi? Bu bedel biraz pahalı değil mi?
"Herşey tartışmalı" di*yor biraz gozupek olanları*mız... "Operasyonun mali*yeti kamuoyu onunde didiklenmeli... Ne de olsa bu para bizim vergilerimizden odeniyor..."
Oysa insan canı maliyet listelerinde değil... Para et*miyor, vergisi de cep yakmıyor. O yuzden "Değer miydi bu canlara" soru*su akla bile gelmiyor.
Suruyor Asteğmen'in mektubu:
"Burada uyumakla olmek arasında pek fazla fark yok. Daima uyanık olmak zorundaydım. Bir anlık gaflet hepimizin sonu olabilir. Akşam olun*ca herşey bitiyor. Sadece bekleme başlıyor. Taa ki bir Kaleşnikofun bu sessizliği bozmasına ka*dar. İşte o zaman insanın aklına hicbirşey gelmi*yor. Yaşamak da olmek de cok tuhaf buralarda..."

* * *

"Plevne Zaferi"... "Celik Harekatı..."
Harekatların, zaferlerin adları var, olulerinse yalnızca sayıları...
İş "karşı"da da farklı değil. Osman Ocalan, 1992 harekatında sadece 150 kayıp verdiklerini acıklayıp oğunmemiş miydi?
Cezmi Ersoz, son kitabında bu yaklaşımı "sayı*ların amansız oyunu" diye niteliyor:
"Olen, yaşanmamış coşkulardır, gorulmemiş duşlerdir, mechul arzulardır. Kalplerdeki yemin, kalplerdeki sırlardır, insanla beraber olen, ucsuz bucaksız, ve eşsiz bir dunyadır".
Ve asteğmenin mektubu şoyle bitiyor:
"Buralara nasıl duştum, sucum neydi bilmiyo*rum. Ama "Başa gelen cekilir" diyorum. Ne yaşa*yacağım, ne oleceğim belli. Herşey olabilir. Ama buradan sağ salim donmek ve sizlere tekrar ka*vuşmanın ozlemiyle yaşamaya daha kuvvetli sarılıyorum."

***

Asteğmen Hakan Zeki Varan, bu mektubu yazdıktan iki gun sonra Şırnak'ın Gormec ilcesin*de cığ altında kalarak oldu.
Yine o alışkın olduğumuz toplu rakamlar ara*sında haberdar olduk olumunden... Ne mektubu*nu okuyan, ne adını duyan oldu. Yıl sonu bilan*colarında karşılık verilen olu sayıları kıyaslanır*ken listede yeraldı mı bilmem.
Rakamlar acıklanınca birileri "Bu olu sayısı cok" dedi. Başka birileri "Bu hicbirşey değil" de*yip, arazi koşullarından sozetmeye başladı.
Cezmi Ersoz'un deyişiyle "sayıların o amansız oyunu" başladı yeniden...
Olenin adı tanıdıksa, icimiz cız etti. Tanımadık*larımıza kederlenmedik.
Haberlerde olu sayısı buyukse uzulduk. Kucuk rakamlar haberden bile sayılmaz oldu.
Duyuyorum; birileri rakamları sayıyor bir yer*lerde... topluyor, cıkarıyor.
Bense Zeki asteğmenin mektubunu koyuyo*rum terazinin diğer kefesine... Ve hepinizden ri*ca ediyorum:
Duşun O'nu hesaptan... olulerimizi saymayın.
Cunku "eşsiz bir dunyadır, onlarla beraber olen..."