Gunumuzde iletişim ve dokumantasyon (belgeleme) her sahada olduğu gibi tıp alanında da hem cok onemli hem de vazgecilmezdir. Hasta ve hekim ilişkisinin sağlıklı başlayıp devam etmesi ve tedavi surecinin uygun şekilde surdurulerek sonuclanması aslında hasta ve hekim arasındaki iletişimin doğru kurulmasına bağlıdır. Poliklinik ortamında veya ozel muayenehane koşullarında hekim tarafından kabul edilen hastalar hikaye, fizik muayene sonrasında tanının oluşturulması amacıyla ceşitli tetkikler istenerek değerlendirilirler. Sonuc olarak doktor tarafından tanı konulur, tıbbi veya cerrahi tedavi onerisi hastaya iletilerek surec ilerler. Hasta ayaktan veya hastane koşullarında gerekli olan, uygun gorulen ve tabiki hasta tarafından onaylanan yontemle tedavi edilerek taburcu edilir.
Buraya kadar tarif edilen surec herkes tarafından kolayca anlaşılır ve kabul edilir. Takdir edersiniz ki hasta ve hasta yakınları tek bir hekimin goruşlerini ve tedavi onerisini yeterli bulmayabilirler. İşte bu aşamada ceşitli ve bazen cok sayıda ve coğunlukla da değişik branşlarda hekim ziyaretleri başlar. Bu ziyaretler sırasında hasta ve yakınları ceşitli ek testler yaptırırlar ve başvurdukları doktordan tavsiyeler ve tedavi onerileri alırlar. Coğu zaman almadıkları tek şey o hekimin hasta ve hastalığıyla ilgili yazılı klinik goruşudur. Bu, tıbbi camiada “epikriz” olarak adlandırılır. Coğu zaman epikrizin sadece hastanede yatıp, tedavi olarak cıkan hastalara verildiği gibi yanlış bir kanı hakim olmaktadır ama her hekim hastayı poliklinik ve muayenehanede gordukten sonra klinik goruşunu ve mumkunse tetkikleri ve sonuclarını ozetleyen bir belgeyi kolayca duzenleyebilir. Yazılı olarak alınan her belge hasta ve yakınlarına hem karar verme aşamasında hem de bir sonraki hekim başvurusunda zaman kazanma acısından buyuk fayda sağlayacaktır. Bunun dışında coğu kimsenin bilmediği gercek hekimler ve hastalar arasındaki belgeler hukuku borclar kanununa gore duzenlenmektedir. Yani alınan epikrizler esasında hem hekimi hem de hastayı koruyacak yasal belgelerdir.
Peki epikriz alınmazsa ne olur ? Bunun cevabı sıradaki hekimin hasta ve yakınlarından bir onceki aşamada hastaya “x” doktoru tarafından yapılmış olan testlerin ve onerilen tedavilerin “Bize şu ameliyatı onermişti.” "Karaciğerimde yara varmış." “Ciğerimde su olduğu soylendi.” Ameliyat olmazsam oleceğim soylendi.” “Benim hastalığımın ne olduğu bilinemezmiş.” "Bu hastalık sadece universite hastanesinde cozulebilirmiş." “Hastalık karnım acıldıktan sonra belli olacakmış.” Karaciğerim curumuş.” "Benim araştırma hastanesine gitmem gerekiyormuş." "Karaciğer nakli olmazsam olurmuşum." "Karaciğerdeki kistim patlarsa olceğim soylendi."….vs şeklinde uzayıp giden tıbbi bilgisi olmayan fakat caresizlik icinde kendisine “halk ağzıyla” anlatılmış ve aslında hicbir anlam ifade etmeyen cumlelerin size aktarılmasıyla sonuclanır. Ve bu aslında ilgili hasta icin altın değerinde olan zamanın kaybedilmesine, ortada mutsuz ve endişe icinde dolaşan insan grubunun nufusunun artmasına hizmet eder.
Hasta hekim iletişimi ne kadar başarılı olursa olsun bunun mutlaka klinik oyku ve ayrıntıları iceren epikriz belgesi ile taclandırılması gerekir.
Epikriz belgesini her hekim goruşmesinden veya size uygulanan tedavi sonrasında imzalı bir şekilde talep ediniz.
Aksi halde cok eski bir Roma atasozu “Sozler ucar gider, yazılar kalıcıdır.” tekerrur edecektir.
Sağlıklı Gunler Dilerim.
Doc.Dr.Cem İBİŞ


[h=2]İstanbul Genel Cerrahi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]