Parmak izi, yuz hatta iris tanıma, dronelar, vatandaş puanlama sistemleri, internet kısıtlamaları, yasaklar, konum takipleri, sosyal medya propagandaları, yalan haber servisleri ve daha fazlası.
Teknoloji bir yandan hayatımızı kurtarırken, bir yandan insan hakları ihlallerine yol acan ve kimi devletlerin kotuye kullandığı yanlarıyla geleceğin ne kadar karanlık olabileceğini hatırlatıyor. Son yıllarda artan uygulamalarla teknolojinin 'gucler' tarafından kotuye kullanımının bizi nasıl bir distopyaya hapsetmeye başladığına ornekler uzerinden goz atalım.
'Haberi bir tek benden alabilirler, bir tek benim doğru dediğime inanabilirler' diyen hukumetler, internet kısıtlamaları ve sosyal medya yasakları ile defalarca halklarını dunyadan soyutlamaya calıştı.
Dunya uzerinde pek cok ulkede Facebook, Twitter, Instagram gibi platformlar yasaklılar listesinde. İşi bambaşka bir boyuta taşıyıp koca ulkeye internet kısıtlaması getirenler bile var.
Orneğin İran, yaşanan son protestolar sonrası ulkede internet erişimini tamamen kapatmayı denedi. Sosyal medyayı yasakladı. Halkının olan biteni yalnızca kendi kaynaklarından oğrenmesini isteyen Rusya, gectiğimiz aylarda buyuk bir sosyal medya yasağı getirdi. Cin ise bu konuda zaten mimli. Ulkenin kendi sosyal medya platformu var ve diğer platformlar yasaklı; ancak ulkenin kendi platformun tum verileri doğrudan hukumete rapor ediliyor… Kuzey Kore bu konuda en 'şok edici' uygulamaları yuruten ulkelerden biri. Ulkede internete erişim yalnızca devlet kurumları ve bazı secili universitelerde var. Ancak bu da dışa oldukca kapalı bir internet… Nijerya, Turkmenistan ve Hindistan da gecmişte 'devlet ve kamu guvenliğine zarar vermesi' gibi gerekcelerle defalarca TikTok, Twitter, Facebook ve VPN uygulamaları gibi internet erişim araclarını yasakladı. Yıllar icerisinde farklı gundemlere bağlı olarak ulkemizde de farklı yasaklarla karşılaştık. Bu yasaklar kalıcı olmasa da, yaşandığı donemde buyuk tartışmalara neden olmuştu.
Pek cok uygulama, verileri hukumetlerle paylaşıyor. Mesajlar, medyalar ve daha fazlası denetim altında tutuluyor
Bu konu buyuk tartışmalara sebep olsa ve pek cok teknoloji devi 'yalnızca gerekli durumlarda' veri paylaştığını soylese de, hukumetler teknoloji şirketleri uzerinde baskı kurarak 'kişisel veri gizliliği' ihlaline yol acacak olsa bile verilerimize ulaşabiliyor.
Hukuki engellere takılan hukumetler ise yeni gereklilik maddeleri yaratarak 'bize bu bilgileri vereceksiniz' demenin turlu yollarını buluyor.
Telegram gibi veri gizliliği ile one cıkan uygulamalar bile sık sık talep edilen verileri gerekli koşulları sağlamamasına rağmen hukumetlere sunmakla suclanıyor. Facebook'un FBI'a surekli veri sağladığı, Twitter'ın benzer adımlar attığı yıllar icinde cıkan turlu haberlerle tekrar tekrar ortaya konuyor.
Huawei de bu konuda buyuk tartışmalara dahil olan şirketlerden biri. Şirket her ne kadar kabul etmese de Cin hukumetine veri sağladığı iddiaları uzunca donem gundemi meşgul eden konulardan biriydi.
Dronelar vatandaş avına cıkıyor, yapay zeka ve yuz tanıma sistemleri herkesi her an takip ediyor. Butun bunlar bize kısaca 'Big brother is watching you' diyor Cin'de guvercin gibi gorunen dronelar insanları izliyor, konumlarını ve ne yaptıklarını an an kaydediyor. Yapay zeka ve yuz tanıma sistemleri ile izlenen vatandaşlar 'puanlanarak' Black Mirror bolumunden fırlamış gibi bir hayat yaşıyor. Yine protestoların devam ettiği İran'da hukumet, yayınladığı video ile vatandaşlarına 'dronelarımız sizi izliyor, hareketlerinize dikkat edin' mesajını bağıra bağıra veriyor. Aslında, tum dunyada her yerde karşımıza cıkabilen kameralar biz farkında olmasak da bunu surekli yapıyor. Her adımımız her an takip ediliyor.
Yazılanlar, izlenenler, soylenenler takip ediliyor. Hukumetler kendisi gibi duşunmeyenleri cezalandırmak icin sosyal medyayı kullanıyor Dunyanın pek cok ulkesinde sosyal medyada yapılan tum paylaşımlar takip ediliyor ve suc olarak nitelendirilerek cezalandırılıyor.
Cin'de herhangi bir 'paylaşım' ya da sosyal medya hareketi denetlemelere takılarak suc olarak nitelendirilebiliyor. Hesaplar, internet siteleri kapatılıyor. Rusya da bu konuda sıkca malzeme veren ulkelerden biri. Ulkede daha gectiğimiz aylarda Ukrayna savaşı ile ilgili muhalif soylemler, haberler, paylaşımlar ve yayınlar yasaklandı. Oyle ki sosyal medyada Ukrayna savaşına 'savaş' demek suc haline geldi. Amerika ve Avrupa ulkelerinde ise bu durum 'teror' gibi başlıklar altında paylaşımların ve verilerin denetlenmesi gibi olaylarla karşımıza cıkıyor. Ancak bu uygulamalar da zaman zaman veri gizliliği ihlali ve 'keyfi' olarak nitelendirilerek tartışmalara yol acıyor. Son donemde ulkemizde de benzer bir tartışma yaşanıyor. 'Sosyal medya yasası' tartışmaları devam ederken yeni bazı maddeler 'sansur etkisi yaratacağı' ve 'ifade ozgurluğune engel olacağı' yonunde eleştiriler aldı.
Sosyal medyanın ve teknolojinin gucunu vatandaşın elinden alan hukumetler, korku ve sindirme aracı olarak kullanıp kendi ellerini guclendiriyor
İran'da devam eden protestolar, teknolojinin gunumuzde nasıl her şeyle ic ice gectiğinin en carpıcı orneklerinden biri. Sosyal medyada guclenen protestolar, dronelarla korku atmosferi oluşturulup bastırılmaya calışılıyor.
Seslerini duyurmak icin ellerindeki tek koz olan sosyal medyayı kullanan İranlılar, dronelarla fişlenip ardından tutuklandıkları kendi ulkelerinde, idamla cezalandırılıyorlar.
Dunyada benzer olayları her gun daha şiddetli orneklerle gormeye devam ediyoruz. Teknolojiyi kendi gucunu pekiştirmek ve kendi insanını sindirmek icin kullanan hukumetlerin insan hakları ve kişisel veri ihlallerine varan uygulamalarla ilerlediği nokta, ne yazık ki gercek bir distopya. Nineteen Eighty-Four - 1984 filminden bir sahne (1984) İsteğimizse tum bunların son bulması. Ancak ne yazık ki iyimser olmak tum bunlar yaşanırken cok zor...