Peki gercekten bu durum nankorluk olarak yorumlanabilir mi? Bu sorunun cevabını vermek icin tarihte ilk olarak Abraham Harold Maslow tarafından ortaya atılan Jonah kompleksini acıklayacağız. Haberiniz olmadan uzerinizde taşıyor olabileceğiniz bu durum, gelecekteki mutlu hayatınızın onune sert bir bariyer koyabilir. Hatta koymuş olabilir bile, birkac kere.
Kısaca nereden geliyor bu Jonah kompleksi?

Yunus kompleksi olarak da karşınıza cıkabilecek olan bu durum, adını aynı adı taşıyan peygamberin hikÂyesinden alıyor. Soz konusu hikayede kısaca Hz. Yunus, Nineveh şehrine oradaki insanları uyarması ve doğru yolu gostermesi uzere gonderiliyor. Fakat bu gorevinden uzaklaşan peygamber, gelen emrin aksine Tarshish şehrine doğru gemiyle yola cıkıyor.
Verilen emre karşı cıkan peygamberin uzerine kuvvetli bir fırtına gonderiliyor ve gemidekiler, peygamberi denize atarak fırtınadan kurtuluyor. Daha sonra coğu kişinin duyunca hatırlayacağı balık, Hz. Yunus ’u yutup 3 gun boyunca karnında tutuyor. Tekrar karaya bastığında ise peygamber, verilen emri yerine getirip Nineveh halkını uyarıyor ve uzerlerine gelen felaketin onune geciyor.
Fakat Hz. Yunus, bu ozelliğini başta kullanmadığı icin potansiyelini yerine getiremeyip sorumluluktan cekilmiş oldu. Bu da gunumuze Jonah kompleksini getirdi.
Gunumuzdeki ornekleri neler? Aslında calışınca kolay geleceğini bildiğiniz bir derse calışmak yerine vakit oldurme, secileceğinizden emin olduğunuz bir iş goruşmesine gec gitme, hemen bitirebileceğiniz bir işi yapmak yerine ornek olarak telefonla uğraşma gibi bircok durumu, Jonah kompleksinin gunumuzdeki ornekleri olarak gosterebiliriz.
Bunları gercekleştiren kişilere dışarıdan bakıp ic dunyalarını gormeyenleri asıl duşunduren kısım da burada başlıyor:
Aslında bize fayda sağlayacak olan bu işlerden neden kacıyoruz?

Bunun hem kişisel hem de toplumsal bağlamda ceşitli sebepleri bulunuyor fakat genel olarak iki başlık altında toplayabiliriz. Bunların ilkinde buyuk olcude kişisel bir sebep varken diğerinde topluma bağlı yaşamanın etkili olduğunu goruyoruz.
Kişisel olanla başlayalım: Kactığımız şey oncelikle sorumluluğun ta kendisi Şu an elinizde olan işinizde gayet başarılı olabilirsiniz. Hatta belki o kadar iyisinizdir ki tum calışan arkadaşlarınız terfi alacağınıza kesin gozuyle bakar. Bu noktada başarınızın gorulmesi her ne kadar sevindirici olsa da ardından yeni pozisyonun getirdiği yeni sorumlulukların korkusu gelir.
Bu da olduğunuz yerden yukselip yeni sorumlulukları ve yeni gorevleri kucaklamayı daha az tercih edilesi hÂle getirir. Sonuc olarak bu durum, elinizdeki ipleri tamamen bırakmasanız da gorece daha rahat bir şekilde tutmanıza sebep olur. Yani belki de coğu kişinin hayallerini kurduğu o terfi, sizin icin daha başlamadan eziyet olur. Sonucunda da kendinizi sabote etmiş olursunuz. Bu noktada “Ya yapamazsam?” duşuncesi de buyuk rol oynar.
Elbette bunu iş dunyasıyla sınırlamak yanlış olur. Hayatın sayısız alanında bu gibi durumlara rastlamak mumkun.
Topluluktan ayrı kalmamak icin kendinizi geriye cekiyor olabilirsiniz: Basit bir ornekle acıklamak gerekirse, okul sınavlarından konuşan bir grup oğrencinin sınav sonrası notları tartıştığını duşunelim. Hepsi birbirine yaklaşık notlar almış olsun ve bunu da bir dayanışma noktası olarak kullansınlar.
Bu arkadaş grubundan biri, daha sonra derse yeterli ilgiyi gosterdiğinde cok da zor olmadığını fark etsin ve sonuc olarak calışıp, sınavda diğer arkadaşlarından yuksek bir not alsın. Bu noktada bir dışlanma durumu gercekleşecektir. Elbette bu durum, onunla konuşmayı kesip bir daha iletişime gecmeyecekler demek değil.

Daha cok, bahsettiğimiz durumda yuksek not alan oğrenci, diğerlerinin ‘duşuk not ’ konulu konuşmalarının dışında kalacak. Cunku o artık yuksek not alan bir oğrenci. Duşuk not alanların dayanışma noktası olarak kullandığı durumu aşıp notunu yukarılara taşıdı. Peki, notu gayet yuksek olmasına rağmen arkadaşlarıyla arasındaki sohbet daraldığı icin huzursuz hissetmesi normal değil mi?
Bu noktada notunu yuksek tutup daha iyi bir eğitim hayatı surdurebilir veya kendini sabote ederek arkadaşlarıyla birlikte kalabilir. Jonah kompleksinin insanları ayırdığı nokta tam da burasıdır. Tanıdık geldiyse siz de bu noktada durup, kendi davranışlarınızı sorgulayıp iceriği okumaya devam edebilirsiniz. Şimdi hem kişisel hem de toplumsal sebeplerle bu durumdan muzdarip olanları ortak paydada buluşturan terime gelelim: Aşırı kaygı
İnsanı ele geciren zararlı kaygılar her yerdedir, onlardan ‘kacamazsınız ’

Evet, evleneceğiniz zaman da kaygılanırsınız, birilerinden nefret ederken de. Aynı şekilde birinden hoşlanırken de kaygılanırsınız, bir iş başvurusu yaparken de. Kaygı hayatımızın cok buyuk bir bolumunde kendini gosterir. Jonah kompleksinde de bunu goruruz.
Daha buyuk sorumlulukların getirdiği yuk bir kaygı sebebidir. Aynı şekilde daha iyi yerlere gelindiğinde bireylerin yalnız kalma ihtimali de bir kaygı sebebidir. Tum bu kaygılar, daha eyleme gecmeden insanları geri adım atmaya iter. Peki bu durumda ne yapabiliriz ki?
Kendinize karşı durust, objektif olarak başlayın:

Motivasyon sayfalarının size soylediği gercekci olmayan tavsiyeleri kişiliğinize oturtmak yerine, varsa puruzlerinizi ortadan kaldırmanız gerekir. Bunun icin de onları once bulmanız gerekir. Cunku bu puruzleri gormezden gelmeniz onları yok etmez, sadece ustunu ortmuş olursunuz. Bu da bir omur kendinize yalan soyleme riskini beraberinde getirir.
Fakat objektif bir acıdan bakarak uzerinizdeki puruzlerin tam olarak nelerden kaynaklandığını, nasıl kaynaklandığını gorur ve kabullenirseniz onlarla başa cıkma şansınız artar ve daha kaliteli bir hayat onunuze sunulmuş olur. Bu puruzleri kaygılarınız olarak duşunebilirsiniz. Zira kaynağını bulursanız onları kontrol altına almanız da kolaylaşır.
Bunun yanında ileriye donuk planlar yapmak da işinize yarayacaktır.

Belirli hedefleri gercekleştirdiğiniz zamanlarda yanınızda kimlerin olduğu ve ne durumda olduğunuz gibi detayları onceden belirlerseniz ileride doğaclama yaparak kendinizi sabote etme riskiniz de giderek daha az olası hÂle gelir.
Son olarak Maslow'un bu konudaki tavsiyesi, kendinize karşı objektif olma aşamasında ilerleme katetmenizin ardından 'gurur ve alcak gonulluluk arasındaki dengeyi sağladığınızdan emin olun.'
Unutmayın, her durumda ipleri elinde tutan sizlersiniz
Kaynaklar: Psikolog Nevzat SARAYCIKLI, Psychology Today, Jonah Calinawan