Hangimiz gunluk yaşamımızda ceşitli stres faktorlerinin etkisi altına girmiyoruz ki? Trafik, gurultu, iş sıkıntısı, zaman darlığı, insanlar, umutsuzluk ve daha bir suru duygu, durum ve duşunce stresi doğurmaktadır. Geleneksel tanımıyla stres başa cıkılması, yok edilmesi gereken bir sorun olarak gorulmektedir. Oysa stres aynı zamanda bedeni ve zihni harekete geciren bir enerji kaynağıdır. Bu enerjiyi iyi kullanmak onemlidir. Stres mekanizmasında amac savaşmak veya kacmak icin gerekli enerjinin yaratılmasıdır. Stres altında vucudumuzda farkında olmadığımız tepkiler gercekleşir. Gozbebekleri genişler, kortizol, adrenalin, kolesterol ve tiroid hormonu artar, seks hormonları azalır, sindirim sistemi yavaşlar, kan şekeri yukselir, kan kalınlaşır ve terleme artar.


Gunluk yaşantımızda stresin yarattığı tepkiler sonucu stres ile baş edebilsek herhangi bir sorun yaşamayız. Ancak, kronik olarak strese maruz kalma ile bedenin uyarılmışlık durumu da surekli hale gelir ve biyolojik denge bozulur. Stresin vucudumuzda yarattığı durumlar aslında mucadele icin gerekli ve iyi değişimler olmasına karşın kronik olarak bu değişikliklerin suregelmesi yarardan cok zarar sağlamaktadır.
Kalp Atışları
Stres durumunda kalp atışlarının hızlanması aslında kaslara ve ciğerlere daha fazla oksijen ve enerji pompalanabilmesi icindir. Ancak, gunumuzde bize yuksek tansiyon ve kalp krizleri olarak geri donmektedir.
Solunum Sistemi
Solunumun hızlanması sonucu amac kanın daha fazla oksijenlenmesidir. Fakat kronik stres altında hızlanan solunum ile daha fazla kanserojen madde de ister istemez solunmuş olur.
Sindirim Sistemi
Stres durumunda sindirim sisteminin yavaşlaması kanın gerekli organlara daha yeterli dağılımını sağlamak ve beden sıvılarını daha uygun kullanmak icindir. Ancak gunumuzde sindirim sisteminin yavaşlaması sonucu hazımsızlık, sıkıntı, kramp, şişkinlik, ishal/kabızlık, ağız kuruluğu gibi şikÂyetler gorulmektedir.
Kanımız
Streste kanımız kalınlaşır. Bu da oksijen taşıma kapasitesi artsın, olası yaralanmalarda kan kaybı daha az olsun, muhtemel enfeksiyonlara karşı savaş gercekleşsin diye vucudun verdiği bir doğal tepkidir. Bu etkilerin gunumuze olumsuz yansıması ise kalp krizleri, felcler ve damar tıkanıklarıdır.
Hormonlarımız
Kolesterol ve kortizol da uzun sureli enerji sağlaması icin artar. Kortizol hormonu yağ hucrelerindeki enerjinin kullanılması icin salınır. Yağ hucrelerindeki yağlar yer değiştirir ve daha cok gobek cevresinde ve karaciğerde birikirler. Damar sertliği, kalp damar hastalıkları, protein kaybı ve bağışıklık sisteminin zayıflaması da yine kortizolun artması sonucu olmaktadır.


Yine enerji sağlanması icin kan şekerinde ve insulin hormonunda artış olmaktadır. Dolayısıyla şeker hastalığı riski ve hipoglisemiler artmaktadır.


Gerek stresin yarattığı hormonal değişiklikler gerekse bu donemde yaşanan değişikliklere bağlı artan iştah, şekerli ve yağlı gıdaların tuketiminin artması sonucu vucut şekli değişmektedir. Gobek bolgesinde yağlanma artmaktadır. Bu tur yağlanmalar ise yine kalp damar hastalıklarına ve diyabete zemin hazırlamaktadır.


Streste kortizol hormonunun artmasının nedeni, olası alerjik reaksiyonların oluşumuna karşı vucudu korumaktır. Bunun sonucunda gunumuzde bağışıklık sistemi git gide zayıflamaktadır.
Tiroid hormonu da stresli durumlarda metabolizmayı hızlandırmak icin artmaktadır. Tiroid hormonunun artışı da gunumuzde ısıya, toleransın duşmesine, sinirlilik haline, kilo kaybına, uykusuzluğa ve tukenmeye sebep olmaktadır.

[h=2]Ankara Diyetisyen uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]