Kult filmerin arasında yerini almayı başaran ve hala gunumuzde sinema severler tarafından buyuk bir keyifle seyredilen Sadri Alışık ile başrolleri paylaştığı
Ah Guzel İstanbul filmiyle gonullerde yer eden Ayla Algan, anılarla dolu hayat hikayesini ve hayallerini anlattı. Tebessumu hic yuzunden eksik olmayan ve icindeki cocuğu oldurmemesi ile tanınan sanatcı Algan Cumhurbaşkanlığı Kultur Sanat Buyuk Odul Toreni'nin ardından anılarını anlattı ve Sadri Alışık'ı ozlemle andı. Sahnen'in tozunu ilk aldığı gunu, bugun yaşanmış kadar net hatırladığını belirten sanatcı,
"Tiyatroda cok iyi oyuncularla calıştım. 1961'de Dram Tiyatrosunda ben Jeanne D'arc'ı oynarken Ercument Behzat Lav ise Empizitor'u oynuyordu. Onlar bizi de oynatırdı. Behzat (Haki Butak) Baba, Zihni Rona, Mucap Ofluoğlu... Bu isimlerle calıştım." dedi. Oyuncu Ayla Algan, Turk tiyatrosunun usta isimleri ile beraber calışmanın ve aynı sahneyi paylaşmanın cok kıymetli olduğunu ve onlarla cok guzel anılar biriktirdiğinin altını cizdi. Atıf Yılmaz'ın
Ah Guzel İstanbul filmini cekmek istediği sırada cok butcesi olmadığını ve bu yuzden de kendisini tercih ettiğine dikkati ceken sanatcı, sozlerine şoyle devam etti:
"Sadri Alışık'tan cok şey oğrendim. Ben o zamanlar tiyatro oyuncusuydum. New York'ta oynayacaktım ama 8 senelik kontrat cıkınca Columbia Pictures'a girmedim. Cunku ABD'de yaşamak istemiyordum. Gittiğimde eşyalarımı sandıktan cıkarmamıştım. Sandıktan cıkarıp giyiniyordum gardıroptan değil. O zamanlar Muhsin Ertuğrul, Şehir Tiyatrosu'ndan istifa etmişti. Onunla Nişantaşı'nda bir konservatuvar actık. Oradan Rutkay Aziz, Macit Koper, Taner Barlas cıktı. İyi ki orayı acmışız. Sinemadan cok şey oğrendim. Ah Guzel İstanbul filmi şimdi Kıbrıs'ta universitede ders olarak okutuluyor. Columbia Universitesi'nde de ders gibi aldılar." 
Yunus Emre'nin şiirlerini 3 dilde ceviren Algan, İngilizce, Almanca ve Fransızcaya tercume etti. Yunus Emre'nin onemine dikkati ceken sanatcı, Avrupa'nın 13. yuzyılda karanlık bir devir yaşadığına işaret ederek,
"Yunus Emre'yi her yerde soyledim. Fransızca ve İngilizcesi guzel oldu ama Almancası cok iyi olmadı. Almanca yapısal bir dil. Bir duyguyu anlatmak icin en az iki kelime gerekiyor. Yunus'a da olmuyor. 'Sevi' diyor mesela Yunus, hem aşk hem de barış demek. 'Dava icin gelmedim, sevi icin geldim' diyor. Almancayı soyledim ama pek guzel olmadı." değerlendirmesinde bulundu.

Algan, tiyatoro ile ilgilendiği sıralarda, Rumeli Hisarı'nda
Hamlet'i oynarken bir hayli zorlandığını dile getirdi. Tiyatroda layık gorulduğu odulleri neden almadığına da değinen sanatcı, şunları soyledi:
"O zaman Mucap Ofluoğlu, Zihni Rona, Necdet Mahfi Ayral, Sami Yetkin birlikte oynuyoruz. Şehir Tiyatrosu'nun en iyi oyuncuları bana kambur gibi bakmasa, ben kamburu oynayamazdım. Anlatamadım niye kabul etmediğimi. Muhsin Ertuğrul bile bana 'Odulu verenleri mi beğenmedin?' demişti. O zaman Milliyet gazetesinden spor yazarı genc bir oğlan roportaja geldi. Onu bulunca 'Bak sen anlarsın. Futbolda odul gol atana mı, takıma mı verilir?' diye sordum. O usta oyuncular olmasa ben odul alabilecek miydim?" AA'dan edinilen bilgilere gore, usta oyuncu, insanın doğası gereği uretken olması gerektiğini vurgulayarak, Mona Lisa tablosu Leonardo Da Vinci'yi olumsuz kılıyorsa, bir buyukanneyi de eşsiz lezzete sahip boreğinin olumsuz yapabileceğini sozlerine ekledi.